4.BÖLÜM

1250 Words
Saçımı sımsıkı saran havluyu omuzlarıma alıp saçlarımı kurulamak için saç kurutma makinasını çalıştırınca ayaklarımın etrafında dolaşan tüy yumağı korkup havlayarak odaya kaçtı. Tam bir bıdıktı, annem görünce Diloş gibi çığlık atmıştı ama korkudan değildi. "Yağmur! Nerden buldun bu güzelliği ay çok tatlı." Diye ıslaklığına falan aldırmadan şefkatli kollarıyla sarmalamıştı hemencecik. Annem Eylül Beylice böyle bir kadındı işte her şeye aşırı güzel tepkiler veren babam gibi aşk düşmanı bir adamı kendine aşık eden ve bunun da farkında değilmiş gibi davranan ve güzelliği ve iyi kalpliliği ile nam salmış bir kadındı. Herkesi karşılıksız seven kimseye kötülük düşünmeyen bir melekti. Toprak üzeri ıslak olduğu için içeri girmemiş evine gitmişti. İnşAllah hasta olmazdı. Onu düşündüğümden falan değildi. Hasta olursa bana bulaştırırdı, peşimde sümüklü bir koruma istemiyordum ve ondan hala nefret ediyordum ve bir an önce kurtulmam gerekiyordu. Saç kurutma işimde bitince odaya geçtim ve geçer geçmez de yatağımın üzerinde ki tüy topu bana havladı. Tüy topu demem sadece tüyden ibaret olmasıyla alakalı bir durumdu. yıkayıp kuruladıktan sonra beyaz tüyleri kabarmıştı. Sadece siyah boncuk gözlerine üçgen siyah burnu ve arada firar eden dilinden ibaret dünya tatlısıydı. Acaba sahibi kimdi. Çok aramışlar mıydı? Uzanıp kucağıma aldım. "Gel bakalım tatlı şey." Uysalca kucağıma kuruldu ve kuyruğunu sallayınca burnumu gıdıkladı. Neyse ki yeni duş almıştık. Kuyruğu hareket edince duş jelimin kokusu her yerini sarmıştı ikimizde misler gibi kokuyorduk. Babam gelmeden evden sıvışıp fiko ile yaptıracağım masajdan sonra rahatlamak kalmıştı geriye. "Senle dünyanın en minnoş arkadaşına gideceğiz ponçik." Anlıyormuş gibi Havlayıp kucağımda hareket etti. Telefonumu eşofmanımın cebine koyup aşağı indim ve mutfağa seslendim. "Anne ben Fiko'dayım." Bahçe kapısının sürgüsünü çekip dışarı adım atıyordum ki babamın sesini duydum. "Yağmur?" ne zaman gelmişti. Mecbur konuşmak zorundaydım küsmek yasaktı ve çocuk caydı ama ondan kaçıp gözüne gözükmeyince özleyip peşime takılıyordu ve aramızda bir köşe kapmaca oynuyorduk. Sonuç olarak ben en sonunda kazanıyordum. Çünkü babam bana kıyamazdı. Babama yavaşça dönüp yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Fiko'da yerim." Kucağımda ki köpeğe bakışları kayarken cevap verdi. "Fiko burada yesin." "Konuşacaklarımız var." Uzanıp köpeği kucağına aldı. Az havlayan ve herkesin kucağına atlayan bir yavru köpek bulmuştuk. Kıpırdamadan babamı inceleyen köpeğin tüylerini sevmeye başladı. Onu nereden bulduğumu sormadığına göre annem olanları anlatmış olmalıydı. "Ne konuşacaksınız?" "Topraktan kurtulma planı." Bakışları köpekten kopup gözlerime tırmandı ve ukalaca sordu. "Ne gibi fikirlerin var." "Onu doğduğuna pişman etmeye yetecek zenginlikte fikirler. " Kaşları çatılsa da ukalalıkta hiçbir eksilme olmadı. Ondan kaptığım huyların başında ukalalık, öz güven, zekam tatlılığım ve muhteşemliğim ve eşsiz olmam eşsiz olmam demiş miydim? Evet eşsizliğim.. Bunları düşününce babamın boynuna atlayıp bana bu muhteşem genleri aktarmada cimrilik etmediği için yanaklarından öpebilirdim. Ama sabah ki bıyıklı gözümün önüne gelince hepsi uçup gitti ve geriye ondan geçen kafasına koyduğu şeyden asla vazgeçmeyen inatçı genimin baskınlığı kaldı. "Toprak'ı senin ne kadar çekilmez, kendini beğenmiş, ukala ve konuşurken insanı sinirden infilak ettirebilecek yeteneğe sahip olduğun konusunda uyardım." "Ne yaptın?" dedim ağzımı kocaman açarak. İnsanın babası kızını böyle gömer miydi? "Ben böyle biri miyim baba?" Dudağının kenarı yukarı doğru kıvrılıp gülümsedi. "Değilsin. Sırf bana inat ona öyle davranacağını ve sadece şımarıklık ettiğini söyledim. " "Baba." "Efendim güzel kızım." "Peşimde bir koruma ile gezmeyeceğim, senin şirketinin başına da geçmeyeceğim. Tasarımcılıktan asla vazgeçmeyeceğim." Yüzü öfke ile kasılırken arkamı dönüp gittim. Babam da çok iyi biliyordu ki bana zorla bir şey yaptıramazdı. Yapmazdım! Büyüdüğümü kabul etmek zorundaydı ve sevdiğim işi yapmama mani olamayacaktı. Hırsla yan villaya ulaştım salon kapısını açtım ve Fiko'nun salonuna girdim. Masörler gelmiş olamasın ve biz Toprak'tan kurtulma planı yaparken hem beyinen hem de vücutlarımızın gevşeyeceği hayalleri kurarken .dedikodu koltuğuna tünemiş ve Pelüş battaniyesinin altında sinirli ve sinsi sinsi bakıyordu beni görünce de saydırmaya başladı. "Masörlerimi kapıdan içeri sokmadı, bir masajı bile çok gördü yetmedi bir daha çağırırsan evini yakarım diye tehdit etti." "Babam mı?" "Ayyy kim olacak başka, rahat düşmanı, kontrol mekanizması, dediğim dedik baban. Yarın bürün vücuduma röntgen çektireceğim. Her yerlerimi kontrol ettireceğim. Kamera taktı üstüme. Yoksa nerden haberi oluyor bütün olanlardan anlayamıyorum. Paranoyak oldum. " Sonra durup kucağıma baktı kalkan kaşları yavaşça yerine otururken de sordu. "Ay kız bu ne?" Ön ayaklarından havaya tuttuğum köpeği Fiko'ya salladım. "Yavru bir köpek." "Kız baban mı almış, ay kıyamam ne kadar da düşüncelidir o ne kadar da minnoştur, kendi gibi minnoş tatlı mı tatlı bir enik getirmiş." Gözlerimi devirdim. Az önce babamın ruhuna Fatiha okuyan kendisi değilmiş gibiydi. Alışın Fiko böyledir anında üç yüz altmış dereceyi üç yüz altmış defa turlar. Fiko'nun ayak ucuna yerleşip, Ponçik'i de aramıza koyup etrafı şaşkın şaşkın izlemeye bıraktım. "Babam değil yağmurda bulduk." "Buldunuz?" "Toprak'la" anında kulakları dikildi. "Toprak, dalyan gibi çocuk hem yakışıklı hem saygılı hem de sabırlı. Bir jön kadar asil ve bir o kadar da aşık olunası." Yüzüm buruştu. "O bıyıklı mı?" "Evet o bıyıklar ne öyle bebeğim, bir Kenan İmirzalıoğluna öylesi yakışmıştı bir de Toprak'a. Düşün hayatım bir kere seni sinir edecek ve sen de diyeceksin ki - bana bak toprak o bıyıklarını yolarım.- hayatım bu devirde bu sözü kullanan kaç kadın var bir sinemdi bir de sen olacaksın. Şimdikiler ne diyor senin hızmanı yolarım, küpeni kopartırım, burnunda ki halkanın ipleri bende. Ama bak bıyıklarını yolarım çok havalı hatta şöyle denebilir, bıyıklarına ağda yaparım." "Evet Fiko, Bıyıklarına ağda yaparım de ve yıldızlar say." "Ne yıldızı kız?" "ağda dan sonra, yiyeceğin tokadın saydırdığı yıldızlar Fiko. " "Yok hayatım yanılıyorsun bence bu Toprak öyle biri değil." "Nerden biliyorsun?" "Bilmiyorum eminim, başkası olsa peşinden ayrılmaz her istediğini yapar gönlünü kapmak için kırk takla atardı. Bu seni bir kaşık su da boğmak istiyor." "Beni bir kaşık su da boğacak olması iyi bir şey mi Fiko?" "O iyi değil de, sende gözü olmaması iyi bir şey tabi şimdilik." "Şimdilik?" Fiko yerinde doğruldu ve ayağa kakltı kırmızı çizgili pijamasını çekiştirip tatlı tatlı tontiş poposunu kaşıdı. "Çişim geldi." Deyip terliklerini ayağına geçirip söylendi. "Kalk sende çekirdek kola hazırla baban iyice azıttı, masörleri kovup evde ki hizmetçilere de izin verdi benden başka kimse yok. Dolaptan çikolata çilek ve depresyon savar silahlarımız çıkar sırf ona inat enerji toplayıp, başına hiç örülmemiş çorap örneği planına odaklanacağım." Saf saf sordum, "Hani Toprak konusuna karışmayacaktın." "Ay o masörlerimi kovmadan önceydi. Kalk hadi kalk!" Kalktım mutfağa yürürken yavru da arakamdan geldi ve ben salon ve mutfak arasında turlarken o da benimle birlikte turlamaya devam etti. Fiko bir bebek kıyafeti ile salonun ucunda belirdi. "Kız baban Köpeği de mi örgütledi ki?" Şüphe ile kuyruk sallayan köpeğe baktım. Tatlı tatlı havladı. "Yok o kadarını da yapamaz." "Valla ben o kara gözlerden korkarım, o var ya o ne cindir o. Ne akıllıdır o. Var ya seni ilk okuldan beri nasıl korumuş, lise aşklarına nasıl engel olmuş. İlk aşkına bir kez bile kavuşturmadı" "O yüzden bana yardım et Fiko Toprak'tan kurtulayım." "Kurtul hayatım, hadi plan yapalım." "Aslında bütün planlar iptal Fiko, babam Toprak'a ne kadar kötü davranırsam davranayım aslında onu yıldırmak isteyeceğimi ve sırf kendisine olan öfkemden ona kötü davranıp başına neler geleceğini bir bir anlatmış." "Bak sennn..." Dedi. Gözlerini kısıp. Bir uyanıklık sezisi yakaladı mı böyle yapardı. Sonra da pabucunu ters giydirme planına odaklanır ve şıp diye de bulurdu. "Toprak'a iyi davran." Deyiverdi. "Neden?" "Aşık ol." "Ne!! Hayatta olmaz." "Ay gerçekten değil, aşıkmışsın gibi yap. Yani baban öyle sansın ve Toprak'ı anında peşinden postalasın." Planı algılamam ışık hızında sürdü ve ışık hızında çığlık atarak fiko'nun boynuna atıldım. "Ayyyy benim bir tanem. Zeki akıllı Fikom. Babam hayatta Toprak'ı beş yüz metreme bile yaklaştırmaz bunu duyarsa." "Aynen bebeğim, hadi karnımızı doyuralım Eylül'cüm zeytinyağlı barbunya yapacaktı." "Depresyon savarlar Fiko?" "Ay kız planı harekete geçiriyoruz bırak onları bırak. Şimdi tatlıları yerken anneciğine bir sır veriyormuş gibi yapıp çıtlatırım ben." Devamını ben tamamladım. "Annem de babama çıtlatır ve bendeToprak'tan kurtulurum" İkimizi birlikte ponçik onayladı, Hav hav....
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD