bc

Mimoza Çıkmazı

book_age18+
676
FOLLOW
2.6K
READ
HE
powerful
mafia
drama
campus
disappearance
musclebear
assistant
like
intro-logo
Blurb

Sıradan gibi gözüken bir hayatın, bir mektupla nasıl sıradışı bir zeminde sürüklendiğine şahit olacaksınız. Verda ve Tufan'ın macerasına kapılmaya hazır mısınız?

" Barışı yeğlerim ama savaşmaktan çekinmem. Yaşamak için çıktığım yol senin belki döndüğün yol, bilemem. Belki sana göre güçlüyüm, kendime göre zayıf. Sana göre iyim ona göre kötü. İyi kötü insanım..."

chap-preview
Free preview
Verda
Binbir rüzgarlar vadisi bugün de adının hakkını veriyordu. Cunda limanına demirli teknelerin önünde yürürüken, sonbahardan yüz bulmuş rüzgar, yazlıkçıların gidişiyle yerini sessizliğe bırakmış Cunda adasının kulağına fısıldayarak, 'herkes gitse de ben burdayım' dedi yeniden. 23 yıldır yaşadığı bu küçük kasabanın en çok sonbaharını severdi Verda. Sokaklar, sahiller, banklar boşalır, tüm güzellik onun ellerine kalırdı. Bazen bisikletiyle bazen de adımlayarak, daha önce defalarca gezdiği sokakları her seferinde sanki ilk kez görüyormuş gibi keşfe çıkar, tualine dökmek için her ayrıntıyı hafızasına kazırdı. Balıkçı teknelerinin demirli olduğu iskelenin önüne geldiğinde, ayaklarını iskeleden sarkıtacak şekilde oturdu ve geçmişin hülyasına daldı. Bir yıl önce, babasını kaybettiği günden itibaren aynı yerde demirli olan tekneye iç çekerek yeniden baktı. Sabah namazıyla babasını uğurlar, taş kahvede masaları düzenleyen Yunus'a yardım eder, dükkanlar açılınca da alışverişini yapıp, Mimoza Çıkmazında'ki evine geri dönerdi. Okumak için İzmir'e gidince 4 yıl ayrı kalmıştı bu tempodan. Babasını yalnız bırakmayı hiç istememişti ama onun da ısrarlarına dayanamamıştı. Tek tesellisi, her haftasonu evine gelecek kadar yakın bir şehirde okuyuşuydu. Cuma gününden gelir, evin temizliğini yapar, ihtiyacını görür, babasına bir hafta yetecek kadar yemek yapar ve yurduna dönerdi. Okul hayatı da kendi karakteri gibi sakin ve başarılı geçmişti. Okulu devam ederken restorasyon üzerine eğitim almış ve akademide adından söz ettirecek işlere imza atmıştı. Resme olan olağan üstü yeteneği ise tartışmasız en üst seviyelerdeydi. Buna rağmen, resim alanında adından söz ettirmek yerine, sıradan bir resim öğretmeni olmaya çalışıyordu. Çünkü babası onun öğretmen olmasını çok istemişti. Oysa babasının bu isteğinin altında yatan asıl neden; Verda'nın herkes tarafından tanınmasını engellemekti. Verda eğer tanınırsa, yıllardır ilmek ilmek işlediği ve alıştığı yeni kimlikleri ifşa olacaktı. Bu durum da hayatlarını bütünüyle tehlikeye atacaktı. Kendini bildi bileli birbirlerinden başka kimseleri yoktu. Annesi kardeşini doğururken ölmüş, kardeşi de en fazla üç gün yaşayabilmişti. Baba kızın dünyası küçük ama sevgi doluydu. 'Çiçeğim' diye severdi kızını. Dalgakıranın sağında babasının el yazısıyla yazdığı çiçeğim yazısına bakarak derin bir iç çekti. "Son bahar geldi baba, çiçeğin ömründe ikinci kez yaprak döküyor'. Derin bir nefes bıraktı gün batımına doğru ve arkadaki meyhaneden Parmaksız Akif'in sesi duyuldu. Kanununu eline almış ve boş masalara sesiyle ziyafet vermeye başlamıştı. Bu salaş mekânı hanımı ve iki kızıyla beraber işletiyordu. Yazın turiste, geri kalan zamanda da Cunda'nın yerlilerine hizmet veririlerdi. Güzel mezeler yapmayı Akif'in hanımı Zahide'den öğrenmişti Verda. Yazları işlere yetişemediklerini görür, iki eli kanda da olsa yardımlarına koşardı. Rüzgar tenini ısırmaya başlayınca yazlık tarafı branda ile kapatılmış meyhaneden içeri girdi ve meze tezgahının önündeki iki kişilik masaya oturdu. Oturmasıyla birlikte önüne bir bardak çay koydu Zahide hanım. Akif, babasının çok sevdiği 'şimdi uzaklardasın'ı çalıyordu. Onun, dostunu ölüm yıldönümünde anma şekli de buydu. Şarkı bitene kadar sessizce oturdular. İçeri bir kaç müdavim girdi, Akif ve Zahide onlarla ilgilenmek için kalkınca o da evinin yolunu tuttu. Bir zamanlar varmak için can attığı evine giderken ayaklarının eski coşkusundan eser kalmamıştı. Mimoza çıkmazı, karşılıklı hizalanmış 8 evin bulunduğu dar ve kısa bir sokaktı. Evler yüksek duvarlı, geniş avlulu ve taş binalardı. Rum mimarisi hakimdi adanın genelinde. Neredeyse hepsi beyaz kireçle boyanmış ve pencere pervazları genelde çivit mavisiyle renklendirilmişti. Pencere çiçekleri, kapı önü sohbetleri, kapı üzerinde bırakılan anahtarlarla sakinlerinin birbirine sonsuz güven duyduğu küçük, samimi bir dünyaydı burası. Bu sokaktaki evlerin hanımları ona annesizliğini, çocukları da kardeşsizliğini hissettirmemişti. Babasının ölümünü de bu sokaktaki ailesinin desteği ile atlatmıştı. Kapıyı açmak için anahtarını ararken telefonunun titreşimini farketti. Mezarlığa gittiğinde sesini kısmış ve açmayı unutmuştu. Çıkardı ve arayana baktı Suna... - Verda nerdesin? Sabahtan beri arıyorum. Biraz daha açmasaydın ilk uçakla geliyordum yanına. İyi misin? Bir problem yok di mi? - Abartma Suna. Sadece telefonumu sessizde unutmuşum. Bugün babamın ölüm yıldönümü. Mezarlığa gidince kısmıştım. - Hay Allah tamamen aklımdan çıkmış. Çok özür dilerim canım. Nasıl hissediyorsun kendini, iyi misin? - İyim merak etme. Sen nasılsın? Neden bu kadar ısrarla aradın? - Sana mükemmel haberlerim var. Çalıştığım sanat galerisi yeni birini arıyor. Ben de seni önerdim. Senin bir kaç çizimini gösterdim ve restorasyonda ne kadar yetenekli olduğunu anlattım. Bırak şu öğretmen olma hayalini de yanıma gel. Birlikte çalışalım ne olur? - Suna biliyorsun babamın hayaliydi öğretmen olmam. Ben de çok istiyorum üstelik. Galeri fikrine sıcak bakmadığımı da çok iyi biliyorsun. - En azından birkaç günlüğüne çık gel de çalışma ortamımı gör. Fikrin değişmezse kısa bir tatil yapmış olursun, kafan dağılır. Ne dersin? - Ben yanına gelince beni ikna etmek için olanca gücünü kullanacağını bilmiyor muyum sanıyorsun. Şimdiden niyetini açık ettin zaten yemezler. Telefon konuşmasına devam ederken eve çıkan merdivenlere oturmuştu. Görüşmeyi güç bela sonlandırıp ahşap kapıyı açtı ve anahtarlarını girişteki sehpanın üzerine bıraktı. Işığı yakıp, ayakkabılarını çıkarmak için eğildiğinde kapının arkasında bir zarf gördü. Zarfı aldı, üzerinde sadece Verda Yılmaz yazıyordu. Ne gönderen, ne alıcı adresi, ne damga ne de pul. Anlam veremedi ama zarfın dibinde hafif bir kabarıklık fark etti. Zarfı açtı ters çevirdi ve içinden düşen şeye merakla baktı. Gümüş bir zincir ucunda zarif bir mine çiçeği. Zarfın içini tekrar kontrol etti ve bir kağıt çıkardı. Üzerinde yazanı okuduğunda dünya ile arasındaki bağın koptuğunu hissetti. "Kardeşinle tanışmak ister misin Verda?"

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Patika

read
6.6K
bc

BARUT KOKUSU

read
10.7K
bc

SAKIN SEVME

read
2.5K
bc

EFRUZ ŞAHSUVAR (TÜRKÇE)

read
6.8K
bc

Gökten Düşen Aşk

read
2.5K
bc

Geceler Kadar Siyah

read
17.0K
bc

Bir Dizi İz (2. Kitap)

read
1.4K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook