Karmaşa 2...

1176 Words
.... -Turan günaydın. -Hayrola bu saatte? -Önemli bir konu olmasaydı aramazdım, biliyorsun. -Evet, mevzu nedir? -Doktor, Bakırköy Ahmet Rasim sokakta bir daire kiralamış. Baba evini de satılığa çıkarmış. Anlaşılan geçen günkü hırsızlık olayı onu bayağı etkilemiş. Birkaç gündür de komserin evinde kalıyormuş. Turan cephesinde bir süre sessizlik yaşandı. Binlerce düşünce geçti kafasından. Ama en çok komserin evinde kalmış olmasına takılmıştı. Doğruldu ve çıplak ayakları ile odayı turlamaya başladı. Düşünüyordu... -Turan, orda mısın? -Evet. Eve kamera taktırmanı istiyorum. -Ama Turan... -Lafımı kesme. Evin girişine, salona, mutfağına, yatak odası hariç her yerine. Ses kaydı da yapabilsin. Bu arada... Komserle aralarındaki ilişkinin bütün detaylarını istiyorum. Kemal durumdan pek hoşlanmasa da denileni yapacaktı. Telefonu kapattıktan sonra yumruklarını sıktığını fark etmişti Turan. Kendi zihninde vuku bulan bu hislere içten içe kızmaya başlamıştı. Onun komiserle olan yakınlık derecesini bilmek ne işine yarayacaktı ki? Saçma dedi kendi kendine fakat kararından vaz geçmeyi de düşünmedi. Tuttuğu ev, yine eskiden olduğu gibi Avrupa yakasında ama bu sefer iş yerine oldukça yakındı. İki yatak odalı, orta büyüklükte bir salonu, kendine yetecek bir mutfağı ve ebeveyn banyosu vardı. Eski evinden sadece şahsi eşyalarını aldı. Evi temizlemesi için bir yardımcı bulmuş, Serdar'ın yardımıyla da eşya işini halletmişti. Salonun ortasında dikilmiş yeni yaşam alanına bakıyordu. İçindeki rahatlama tarif edilemezdi. Kendine ait, kötü hatıralardan arınmış, küçük ama steril bir dünya kurmuştu. Salonun kuytu köşesine yerleştirdiği çalışma masasının üstündeki telefonu çaldı. Arayan; kurumda toksikoloji labaratuarından sorumlu doktor Derya Keskin'di. - Narin hocam iyi günler. -İyi günler Derya, seni dinliyorum. - Bana verdiğiniz ilaçların analizini yaptım. Dördü de ağır psikozlarda kullanılan antipsikotikler. Bu ilaçları düzenli kullanan birinin yaşayan bir ölüden farkı kalmaz. - Anladım. Emniyetteki arkadaşım sağlık kayıtlarına ulaşmaya çalışıyor. Reçeteyi yazan doktoru bulduğumuzda sebebini anlayacağız. Beni kırmadığın için çok teşekkür ederim. Edindiği bilgiler bir takım kuşkularını aydınlatmaya yaramanın yanında, içindeki garip sıkıntıyı da körüklüyordu. Elinde tuttuğu telefona bakışları kayınca masanın üzerine fırlatırcasına attı ve kafasını biraz da olsa dağıtan işine geri döndü. Turan çalışma masasının başında, bilgisayar ekranından, salonun ortasında aşağı yukarı yürüyerek telefonda konuşan Narin' i izliyordu. Duyduklarına pek anlam veremedi. Sıradan bir dava ile ilgili olduğunu düşünüyordu. Dikkatini çeken başka bir şey vardı. İncecik kusursuz bacak hatlarını sergileyen siyah bir tayt ve üzerinde göbeğini açıkta bırakan koyu yeşil bir tişört giymişti kız. Saçlarını tepeden dağınık bir şekilde toplamış, ince ve pürüzsüz boynunu açıkta bırakmıştı. Eğilip kolileri açmaya başlamış, çıkardığı kitapları kütüphaneye yerleştiriyordu. Arada bir yoruluyor ve esneme hareketleri yapıyordu. İlk gördüğünde hissetmişti, farklı bir havası vardı. Hızla sıyrıldı bu düşüncelerden. Bir daha asla bir kadına bu şekilde ilgi duymayacak hayatına sokmayacaktı. Bu teyzeye de dava sonuçlanana kadar katlanacaktı. Sonrasında Mehmet'i de alıp İskoçya'ya yerleşmeyi planlıyordu. Bu plandan şimdilik kimsenin haberi yoktu. Kızın tekrar telefonunu eline aldığını gördü ve ekrana yoğunlaştığı anda kendi telefonu çalmaya başladı. Ekranda sadece tanımadığı bir numara vardı, açtı. -Turan bey iyi günler. Arayan oydu. Hemen bilgisayarın sesini kapattı. - Kiminle görüşüyorum. - Ben Narin, Mehmet'in teyzesi - Evet tanıdım. Bu aramanızı neye borçluyum? - Mehmet'i görmek istiyorum. Bir kaç gündür özel bir kaç işimi halletmem gerektiği için arayamadım. Şimdi eğer sizin için de bir sakıncası yoksa onu kendi evimde misafir etmek istiyorum. - Benden istediğiniz pek olası bir şey değil. - Nedenmiş? Buna hakkım olduğunu düşünüyorum. - Onu görmek istemeniz doğal ama Mehmet'in güvenliğini sağlamak da benim görevim. - Siz Mehmet'in güvenliğinden endişe etmeyin Turan bey. Bir telefonla bütün emniyeti kapıma yığacak kuvvetim ve iradem var, merakta kalmayın. - Bir gece kalmasına müsade edebilirim. Ben de o sırada dışarda arabamda bekleyeceğim. - İstediğiniz yerde bekleyebilirsiniz. Yeter ki yeğenimle beni başbaşa bırakın. Turan usta bir yalancıydı. Sesinin tonundan asla yalanı anlaşılmazdı. Sanki adresi bilmiyormuş gibi; 'bana evinizin konumunu atarsanız Mehmet'i birazdan getiririm.' Dedi Narin kabul edip telefonu kapadı. Konumu gönderdikten sonra küçük bir çocuğa ne yedirebilirim diye kafa yormaya başladı. Mutfak işlerinde pek de mahir sayılmazdı. İnternetten kısa bir araştırma yaptı ve üzerine bir sweat geçirerek en yakındaki markete gitti. Dönüşte yol üstündeki oyuncakçıdan Mehmet'in yaşına uygun bir kaç oyuncak aldı. Hızlıca eve geldi, üzerindeki ağırlıktan kurtuldu ve mutfağa girdi. Tarif yardımıyla hemen bir kaç çeşit hazırlamıştı ki telefonu çaldı. Arayan Turan Tunalı'ydı. - Biz aşağıdayız. Eğer inerseniz Mehmet'i alabilirsiniz. Narin heyecandan ne üstüne başına çeki düzen verebildi ne de ayağındaki ev terliğini çıkarmayı akıl edebildi. Mehmet ile baş başa vakit geçirecek olmak onu çok mutlu ediyordu. Merdivenleri koşarak indi ve apartman kapısını açarak dışarı çıktı. Soğuğu ve üzerindeki yarım tişörtlü halini o zaman farketti ama iş işten geçmişti. Koşarak Mehmet'i kucakladı ve hoş geldin 'küçük prens' dedi. Mehmet ince bedenini teyzesinin incecik beline dolamıştı. Açıkta kalan hatları ilgiyle süzdü Turan. Sonunda gözleri ayaklarındaki terliklere takıldı ve istemsizce gülümsedi. Teyze yeğen, Turan'ın orda olduğunu geç de olsa hatırladı. Narin tebessümünü silerek ciddiyetle bir baş selamı verdi ve 'Mehmet'i getirdiğiniz için teşekkür ederim' dedi. Turan'ın elindeki çantayı aldı ve apartman girişine yöneldi. 'Ben burdayım ateş parçası, unutma' diye seslendi. Mehmet ile yolda yaptığı gizli anlaşmadan Narin'in haberi yoktu... Arabaya geçip telefonundan kamera kayıtlarına erişti. Mehmet hala teyzesinin kucağındaydı. Kız ona durmadan sarılıp öpüyordu. Mehmet'in mutluluğu yüzünden okunuyordu. İkisi de kısa bir an ortadan kayboldu. Bir an endişe etse de banyo ve odaya kamera taktırmadıklarını hatırladı. Ellerini yıkamış ve mutfağın yolunu tutmuşlardı. Masada oturan Mehmet heyecan ve merakla sorular soruyor, teyzesi de ona aynı heyecanla karşılık veriyordu. İzlediği manzaraya bir süre daldı Turan, güzel bir görüntüydü. Yemek faslı bitti ve salona geçtiler. Kız Mehmet için bir çizgifilm açmış ve onunla birlikte heyecanla seyre dalmıştı. Mehmet başını kızın göğsüne koymuş ve elini de açıkta kalan beline sarmıştı. Bu görüntü onun istemsizce yutkunmasına sebep oldu. Turan'ın hayat düsturu, düşmanını hep yakınında tutma stratejisi üstüne şekilleniyordu. Bu kızın düşman olup olmadığına henüz karar vermemişti ama Tunalı ailesi ilişki ağları yüzünden hep kapalı kutu olmayı tercih etmişti. O kutuyu en son açan Yasemin'di ve aileye büyük zarar vermişti. Turan'ın zaaflarına yenildiği için hep kendisini suçluyordu. Yolda Mehmet'e; arabada otururken yorulup acıkabileceğinden ve eğer teyzesi izin verirse yanlarına gelebileceğinden bahsetmişti. Ama bu konuşmadan teyzesine bahsetmemesi konusunda sıkı sıkı tembihlemişti. Mehmet'in aklına amcasıyla yaptığı konuşma düşmüş ve teyzesini bu konuda köşeye sıkıştırmaya başlamıştı bile. Durumdan ne kadar hoşnutsuz olsa da Mehmet'i kıramadı ve amcasını aramasına izin verdi. Odasına gidip üzerine uzun bir basic tişört geçirdi ve çalan kapıyı açıp, kendisin neredeyse iki katı olan adamı içeri davet etti. Adam salona doğru ilerlerken kapı eşiklerinde başını eğiyordu. -Amca acıktın mı? Teyzem çok güzel yemekler yapmış sen de yer misin? Bu çocuk resmen Narin'i yönetmeye başlamıştı. Mehmet'e gülümseyip mutfağa gitti ve istenmeyen misafiri için bir tabak hazırladı. Ve kahve suyu koydu. Salona dönüp orta sehpanın üzerine bir servis hazırladı ve getirdiği tabağı yerleştirdi. Turan gerçekten acıkmıştı. Takıntılı titizliğini bir kenara bırakmış ve tanımadığı bu kadının hazırladığı her şeyi iştahla yemişti. Tabağı alan Narin, afiyet olsun dedikten sonra elinde iki fincan kahve ile gelmişti. Turan şaşkındı. Gitmesini ister diye düşünmüştü. Konuşmadan kahvelerini içtiler. Turan evi daha yakından inceliyordu şimdi. Büyük bir kütüphane odanın çoğunu kaplıyordu. Önünde bir çalışma masası, masada bir bilgisayar, kitaplık rafında antika olduğu belli olan bir mikroskop ve bir sürü tıp kitabı. Zeytin yeşili koltuklar, yerde ona uygun bir halı ve yeşil tonlarında perdeler. Ve daha önce hiçbir yerde görmediği bir çift yeşil göz...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD