4.Bölüm [GERÇEK]

1748 Words
Gece çok huzurlu uyumuştum. Sabah olduğunda hep birlikte önce annem Doris'in yanına gittik. Doris, benim için birbirinden güzel kıyafetler hazırlatmıştı. Su elementleri genellikle ferah, açık tonlarda kıyafetler giyiyordu. Ateş elementleri koyu ve kasvetli renkleri tercih ederken, toprak elementleri daha çok rahat ve pratik giysiler seçiyordu. Hava elementleri ise gösterişli ve ihtişamlı kıyafetleriyle dikkat çekiyordu. Elementler ve elçiler dış görünüşte insana benzeseler de, bedenleri aslında özündeki elementten oluşuyordu. Bu yüzden kıyafetlerin kumaşları da elementlerin özelliklerine göre üretiliyordu. Kadın ateş elçileri genellikle dişil enerjileri yüksek, etkileyici ve baskın karakterliydiler. Erkek su elçileri ise kibar, sakin ve efendi tavırlarıyla tanınırlardı. Draven'a uzaktan bile bakınca onun bir ateş elementi olduğu anlaşılabiliyordu. Ateş elementinin erkekleri çok daha sert ve güçlü görünürlerdi. Düşünüyorum da; dışarıdan duygusuz görünen bu varlıkların, ölümlülere duyguları vermesi ne kadar ironikti. Kısa bir sohbetimizde bile Bella bana birçok şeyi öğretmişti. Doris’in seçtiği elbiseyi giymeye başladım. Elbise, beyaz renkteydi ve belimde ince altın bir kemerle birleşiyordu. Zarifti, sade ama etkileyiciydi. Saçlarımı yandan mısır örgüsüyle örmüşlerdi. Tam hazırlandığım sırada kapı tıklandı. Gelen elbette Draven’dı. “Gitme vakti, apagorevméno louloúdi.” “Bana ikinci kez böyle hitap ediyorsun. Anlamı ne?” “Zamanı gelince öğrenirsin.” Aşağıya inmeden önce Bella'ya döndü. “Bella, söylediğim kelimenin anlamını Aura’ya sakın söyleme.” Sonra dışarı çıktı. Biz de eşyalarımızı toplayıp arabaya bindik. Gideceğimiz yer, Atlantis’in merkezinin dışında bir eğitim alanıydı. Arabayı bir ateş elçisi kullanıyordu. Bu Bella’yı biraz tedirgin etmişti. “Neden gergin gözüküyorsun Bella?” “Draven benim için tehlike değil. Ama saf ateş elçisiyle yanlışlıkla temas etmemiz, ikimiz için de ölümle sonuçlanabilir.” “Bunu o da biliyordur. Neden bu kadar korkuyorsun ki?” “Haklısın ama su ve ateş her zaman yan yana bulunmazlar. Bulunduklarında da uzak durmak zorundadırlar.” “Asıl haklı olan sensin. Ben burada yeniyim. Buranın kuralları, havası, yaşamı bile dünyadan çok farklı.” Bir süre sessizlik oldu. Ardından Draven konuştu. “Dünyayı özlüyor musun?” “Orada yıllarım geçti. Burası büyüleyici ama dünya... orası benim yaşadığım yerdi. Annem, babam ve Tomris dışında beni seven kimse yoktu. Bütün bunlara rağmen özlüyorum.” “Annen ve baban seni unutmak istemedi. Ama diğer herkes seni unuttu.” “Nasıl yani?” “Sen büyülüsün Aura. Dünyadaki insanlar bunu fark ederse, seni bulmak isterlerdi. Bu da Atlantis'in bulunması anlamına gelirdi. Actaeo ve Tinia'nın kararıyla ben herkesin zihninden seni sildim. Üvey annenin hastalığını ise toprağın gücüyle tedavi ettim. Onlar gerçek ebeveynlerin gibi kalmak istediler, bu yüzden onları unutmadım. Ama diğer herkes seni artık hatırlamıyor.” “Anladım. Annem ve babam adına teşekkür ederim.” Bu sözler beni derinden etkilemişti. Tomris... O benim tek arkadaşımdı. “Zihnini silmeden önce Tomris’in düşüncelerini okudum. Sana karşı ilgisi masum değildi. Yalnızlığından faydalanıp sana sahip olmak istiyordu.” “Nasıl yani?” “Senin güzelliğini farklı buluyordu. Bu da element olmanın getirdiği gelişim farkından kaynaklanıyor. Sana sahip olmayı kafasına koymuştu. Bu yüzden zihnini silmek zorundaydım.” “Sanırım haklıymışsın. O tür düşüncelerle anılmak yerine unutulmak daha iyi.” “Zamanla sen de öğreneceksin. Birisi hakkında kötü bir şey düşündüğünde zihnine girebilir, gerekirse onu silebilirsin.” “Elementler için de geçerli mi bu?” “Evet. Dünya üzerindeki bütün zihinlere erişebilirsin.” O anda Bella konuşmaya başladı. “Peki sen neden zihnini kapalı tutuyorsun Draven? Doris bile okuyamadığını söyledi. Ben de merakıma yenilip denedim ama mümkün değil.” “Çünkü zihnimde annem saklı. Onun son gülümsemesi… Doris, annemi öldürmeye çalıştı. O anıyı silmek istemiyorum.” Şaşkına dönmüştüm. Annem Doris, Draven’in annesini mi öldürmeye çalışmıştı? “Neden savaş oldu sanıyorsun? Babam karanlığa hapsedildi çünkü annem öldü. Kader tanrıçası, annemin bir çocuk daha dünyaya getirmesini istedi. Ama Tinia ve Actaeo, babam gibi kadere karşı gelip elementlerle insanların birleşmesini yasakladılar.” “Ne demek istediğini tam anlamıyorum.” “Annen, benim babama aşıktı. Ama babam onu hiç sevmedi. Kaderlerinde birliktelik vardı ama o, annemi sevdi. Bir savaş sırasında annemi kurtardı. Ona âşık oldu. Kendi ateşinden bir beden yaptı annemi yakmasın diye. Bu, Doris'in öfkesini ateşledi.” Draven parmağını şıklattı. Annesinin görüntüsü havada belirdi. “O, elementleri kıskandıracak kadar güzeldi. Doris aşkını lanetleyecek kadar ileri gitti. Ateş ve su birbirine temas ettiğinde ölümlerine sebep olacak bir lanet koydu. Ama ben doğmadan önce bu dünyadan uzaklaştı. Babamı kandıran biri oldu ve sana hamile kaldı. Sonra kaçtı. Doris öfkesine yenilip o adamın yaşam gücünü aldı ve öldürdü.” Doris, Atlantis’e döndü ve olanları gizledi. Ancak benim doğduğumu duyunca işler değişti. Babamın kaderi bozarak herkesin dikkatini çekmesiyle, Atlantis’in dört bir yanında bu olay konuşulmaya başlandı. Doris ise hamileydi; karnında sen vardın. Seni babamdan korumak için yanına geldi ve şöyle dedi: “Sana dokunursam, anında ölürsün. Sana hiçbir zaman dokunmayacağım Chantico. Ama bir gün sen, âşık olduğun kadın için beni öldüreceksin. Ben, âşık olduğum adamı öldürmeyeceğim.” Ve orayı terk etti. Sen dünyaya geldikten sonra annen, babama haber gönderdi. Annemin yaşam gücünü almak için geleceğini söyledi. “Ya bana dokunursun ve ben ölürüm, su tamamen yok olur; ya da ben, âşık olduğun kadını senden alırım,” dedi. Bunun üzerine babam, Doris gelmeden önce Tinia ve Actaeo’ya gitti. Onlar lanetin, ancak Doris’in kızına —yani sana— dokunmasıyla bozulabileceğini söyledi. Doris bunu fark edince seni korumak için geri döndü. Ama babam senden önce ulaştı. Gölün kenarındaydın. Babam sana dokunmak üzereyken bir geçit açtın ve ortadan kayboldun. Doris geldiğinde olanları anladı. Lanet her iki element için de geçerliydi. Eğer babam sana dokunsaydı sadece sen değil, ateş elementi de yok olacaktı. Gözlerinden yaşlar süzüldü Draven’in. Gerçekten büyük bir acı taşıyordu içinde. “Bu uğurda ya annem ölecekti ya da annemle babam birlikte yok olacaktı. Kader tanrıçaları, Doris’in söylediği dışında bir çözüm olmadığını dile getirdiler. Ama bir şey daha vardı. Eğer annem ve babam ölseydi bile, biz —sen ve ben— saf su ile saf ateşten doğduğumuz için, elementlerin soyları bizde yaşamaya devam edecekti. Bu da elementlerin korkmasına neden oldu. Bizim gibi çocukların çoğalması, onların ırklarının gücünü kaybetmesi anlamına geliyordu.” Bir süre sustu. Sözlerinin ağırlığı hâlâ içimde yankılanıyordu. “Bu yüzden insanlarla elementlerin ilişkisi yasaklandı. Ana elementlerin öldürülmesi de yasaklandı. Ama öncesinde…” Derin bir nefes aldı ve devam etti: “Babam, Tinia ve Actaeo’nun söylediklerini duyunca; benim ve annemin yaşamasını sağlamak için Doris’i öldürmeye karar verdi. Ama Tinia, savunma gücüyle onu durdurdu. Ve lanet yasası kondu. Doris hapsedildi. Annem ve ben korunacaktık. Ayrıca eğer bir ölümlü eş ölürse, Chantico’nun da karanlığa hapsedileceğine dair ant içildi. Ateşin suya, suyun ateşe dokunması yasaklandı.” “Kaç elçi, bu laneti bozmak için kendi canını vermeye gönüllü oldu, biliyor musun?” diye devam etti. “Suyun kader tanrıçası, Tinia ile iletişime geçip Doris’in laneti değiştirdiğini söyledi. Artık sadece Doris’in suyu ya da Chantico’nun ateşi bu laneti bozabilirdi. Onların dışındakiler dokunduğunda ise sadece kendi hayatları sona eriyordu.” Yutkundum. “Yani… bu laneti sadece annem ve baban mı bozabiliyor?” dedim sessizce. Draven başını salladı. “Biz de bozabiliyoruz. Sen Doris’in suyundan, ben Chantico’nun ateşinden dünyaya geldim. Ancak Doris bunu da düşünmüş. Biz elçilere dokunsak bile lanet bozulmaz.” “Ama… nasıl yani? Anlamadım.” “Bu lanet ancak dördümüzden birinin, diğerine doğrudan dokunmasıyla bozulabiliyor. Mesela ben annene dokunursam, ben ölürüm ama annen hayatta kalır. Ya da sen babama dokunursan, sen ölürsün ama babam hayatta kalır. Ya da…” duraksadı, gözlerimin içine baktı, “biz birbirimize dokunursak, sadece biri hayatta kalır.” Tüylerim diken diken olmuştu. “Yani…” dedim kısık bir sesle, “şimdi sana dokunsam… ölecek misin?” “Hayır. Bu formda değilim. Sen de değilsin. Bu sadece element formunda geçerli. İnsan formundayken birbirimize dokunmamız tehlikeli değil.” “Yani biz element formuna geçebiliyoruz?” “Evet. Ama aynı anda element formunda olursak, işte o zaman tehlike başlar.” Tam o sırada Bella tekrar söze karıştı, sesi mahcup ve kırgındı. “Draven… özür dilerim. Niyetinin kötü olduğunu düşünmüştüm. Doris’in yıllarca yanında kaldım. Artık kimseyi öldürmek istemiyor. Laneti bozmak için çabalıyor. Hatta en son laneti değiştirirken, sadece ana iki elementin birleşimiyle bozulacak şekilde ayarlamış. Kendi kızının özlemiyle cezasını yaşıyor.” Draven başını eğdi, sesi sert ama bir o kadar da üzgündü. “Kızının yerini biliyordu. Zihnine baktım. Bizi ondan uzak tutmak için yerini sakladı. Ama şimdi neden ortaya çıkardı, biliyor musun?” Bella sessiz kaldı. Draven yanıtladı. “Kader tanrıçaları, Tinia ve Actaeo’nun kadere karşı geldiklerini ilan etti. Beşinci elementlerin çoğalması onların ırkı için tehlike oluşturuyordu. Bu yüzden bir yasak getirdiler. Bu yasağın haberi ‘Kader Postası’ aracılığıyla duyuruldu. Beşinci elementin yarı insan yarı element olduğu açıklandı: Yani ben ve Aura.” Bella şaşkınlıkla sordu: "Ama beşinci element sadece su ve ateşin birleşimiyle olmalıydı. Diğer elementlerin bu konuda etkisi yok ki?" Draven başını yavaşça salladı. "Kader tanrıçaları geleceği görür. Laneti görür. Bizim doğacağımızı bilir. Kader yazılmıştır ve biz ona ister istemez uyarız. Babam ve Doris saf iki elementi birleştirmedi ama insan bedeninde dört element zaten birleşmişti. İnsan, dört elementten oluşur. Babam, bir ölümlüyle birlikte olarak saf ateşi karışık bir yapıya dönüştürdü. O yüzden ben doğdum. Sonra Doris de aynı şekilde senin doğumunu sağladı. Biz ikimiz de element ve insan karışımıyız. Yani kader zaten böyle olacaktı. Babam kadere karşı gelmedi, sadece onu gerçekleştirdi. Kadere karşı gelenler Tinia ve Actaeo'ydu. Onlar kendi ırklarını korumak için bu yasayı getirdiler." Bella başını önüne eğdi, suskun kaldı. Sanki gerçeği kabullenmişti. Draven devam etti: "Tinia ve Actaeo, yasakla kendi soylarını korudu ama beşinci elementin çoğalmasını engellediler. Bella, sen bile fark etmeden bu düzene hizmet ettin. Ama şimdi… şimdi artık her şey değişebilir." Kısa bir sessizlik oldu. Bella gözlerini yavaşça kapattı ve uykuya daldı. Ben ise hâlâ şoktaydım. Her şey çok karmaşıktı. İçimde yüzlerce soru vardı ama yorgunluk ağır basıyordu. Draven, sessizliğimi fark etmişti. Başımı camdan dışarı çevirmiş, düşüncelerime gömülmüştüm. Derken sesini tekrar duydum. "Beşinci elementler nasıl çoğalacak, biliyor musun?" "Bilmiyorum… sen biliyor musun?" diye sordum merakla. "İnan ben de bilmiyorum. Ama Tinia ve Actaeo yasakları kaldırırsa, bu mümkün olabilir. O zaman beşinci elementin geleceği yeniden yazılabilir." Ona baktım. Gözlerinde bilgece ama kırgın bir parıltı vardı. "Açıkçası bu kadar bilgiye sahip olman beni şaşırttı." Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. "Emin ol Aura, yakında sen de benim kadar bilgi sahibi olacaksın." Gülümsedim. Ardından gözlerim kendiliğinden kapanmaya başladı. Yorulmuştum. Çok şey duymuştum. Bilmediğim bir dünyanın, benimle birlikte yeniden yazıldığını hissediyordum. Arabada usulca uykuya daldım… 🔥💧🌫️🌾 DRAVEN (İç ses): Yanımda, koltuğunda usulca uyuyordu. Karşımda savunmasızdı. İstesem şimdi her şeyi sonlandırabilirdim. Babam, Doris’in peşine düşmek zorunda kalmazdı. Ben, bu laneti boşa çıkarabilirdim. Ama o bunu hak etmiyordu. "Sana söz veriyorum, apagorevméno louloúdi Kendini koruyacak güce gelene kadar sana zarar vermeyeceğim." Saçları özenle örülmüştü. Ama birkaç tel, yüzüne düşmüştü. Usulca eğildim ve yanağına değen teli nazikçe kenara aldım. Yüzüne baktım. Fazlasıyla güzeldi. Eşsizdi. Ama bu aşk… lanetliydi. O, katiline aşık olmamalıydı. Ben… kurbanıma aşık olamazdım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD