BÖLÜM 6

1342 Words
Ellerim. Benim ellerim. Şekilsiz kesilmiş tırnaklarımın etrafinda türemiş et yığınları ile kaplı. Avuç içlerim ise nasırlı. Ne uzun parmaklarım, ne kısa. Sade. Düz. Ellerim... Öylesi bakılmayacak öyleki tutulunca, tutan kişinin avuçlarına batacak sertliktemiymiş böyle.. Ellerim diyorum. Ne çirkindi bu gece. Kutudan tabak çıkaran adamın ellerini görünce anladım. ......... Bazen garip huylarım vardır benim. Hiç olmadık yerde aklıma gelen düşüncelerim, düşüncelerimi erinmeden  kovalayan kişiliğim vardır. Üşenmem. Herhangi birşey aklıma düşemeye yazsın. Aklıma düşeni işlerim hep. Tıpkı babannemin hep dediği gibi. Yine ne  düştü aklınada cozuttun. Hiç kişi dediğin hiç olmadık yerde sıradan bir durumda ellerini birden bire incelemesi tutar mı. Tutuyor valla. Kaldırdım ellerimi gözüme doğru bakıyorum. İlk kez bir erkeğin ellerinin bu denli güzelliğini görünce ne edeyim. Direk kendi ellerim geldi gözümün önüne. Hoş dedemden başka bir erkeğin ellerini izlemek aklıma hiç gelmedi ya başıma. Mutfağın ortasında yere eğilmiş, önünde ki karton kutudan çıkardığı gazeteye sarılı çiçek desenli tabakları bana doğru  uzatan adamın ellerini görünce aklım başımdan gitti. O uzattı tabakları ben alırken tereddüt ettim. Belki elime geçince porselenler kendiliğinden çatlar di-ye. At dan inip eşeğe bindik der gibi. Cozuttum diyorum da haklıyım galiba. Hangi aklı selim kişi elini eşeğe benzetir ki. Son beşinci porselen tabağı uzatırken yüzüme baktığını  anlayınca gözlerimi zor çektim ellerinden. Ellerimi görmesin diyerek hızla çekip aldım elinden tabağı. Afalladı halime. Yetme'di "Hayırdır "diye sordu. "Ellerin çok güzelmiş dikkatimi çekti " diyemedim. Hİç erkek eli gibi değil. Kadife gibi bembeyaz. Ince uzun kemikli parmaklarını ne güzel yaratmış yaradan "da diyemedim. Omzumu çektim çocuk gibi. Onun da dediği gibi. "Herşey hazır kızlar. Geçelim mi sofraya " dedi. Içimde garip birşey canımı sıktı. Moralim bozuldu durduk yere. Hatta gözlerim bile doldu. Anlamadım hiç. Eve gitmek istedim hemen. Hatta ıçeri şapsik gibi hemen girdiğime kızdım. "Biz gidelim eve artık. Size afiyet olsun " derken Aydan'ın suratıma bakış şekli belli ediyordu âdeta iyi olmadığımı. "Olur mu öyle şey. Annem,babam çok sevindi sizi görünce. Özellikle annem. Lütfen kalın " dedi. Lütfen kalın. Yerseniz buyrun yemesseniz iyi geceler deseydi daha ikna edici olurdu benim için. Lütfetti bizim gibi görgü nedir kendince bilenlere. "Yok gidelim. Hayırlı geceler" diyerek kapıya yönelmiştim ki canımı sıkan elleri kolumdan tutup çekti. "Heyy, Küçük hanım dur bakalım. Ne oldu böyle birden bire. " diyerek yüzüne  bakmamı sağladı. Gözlerini gözlerime değdirip hemen Aydan dan tarafa çevirdi. "Hı Aydan. Sence ne olmuş olabilir ablana. Sen anlarsın " dedi gülümseyerek. "Vallahi bu kez bende anlamadım ki. Abla iyimisin sen " "Ne iyi olmayacağım Aydan. Sende allah aşkına. Dedem söylemedi mi erkenden gelin diye." Dedim aklıma başka birşey gelmediği için. Zaten niye böyle olduğumun aklımda da adı ne idi bilinmez ya. "Yooo öyle birşey demedi ki. Hatta kızım gidin ilgilenin. Elinizden geleni yapın  dedi" Ahh Aydan ah. Birde okuyup adam olacan akılsız Aydan. Ben sinirden kızarırken,  yanımda ki gülmemek için kendini sıkıyordu.  Aydan ikimize bakıp hazır tepsiyi aldığı gibi ıçeri koştu. Halimden korktu da kaçacak yerin neresi olduğunu biliyordu.. ..... "Gülderen teyzemin de elleri ne sağlık. Elinin lezzeti hiç değişmemiş " diyerek kendi önüne aldığı tabağın içinde bulunan tavuğu iki parmağı arasında tutup ağzının kenarına değdirmeden yiyen Adil amcaya cevabı Aydan verdi. "Babannem de güzel yapar ama bunu ablam yaptı " diyerek. Dört köşeli ahşap masanın etrafında afiyet yemeklerini yerken, Aydan'ın sözlerinden sonra üçü de aynı anda yüzüme baktı. "Helal olsun kızım. Bu yaşta bu mağrifet diyecek birşey bulamıyorum. Hele birde senin yaşında iki çift yumurta kıramayanların içinden gelince şaşırdım doğrusu "diye söyleyince normalde hiç utanmayan ben utandım. Başımı bizim için ayrı konulan tabağa eğdim. "Ooo Adil amca. Ablamın ne hünerleri var bir bilseniz. Şu köyde Aze kız dediler mi orada bir dururlar. " diye  normalde evde olsa tavuğu on parmağıyla tutarken, burada tıpkı onlar gibi iki parmağıyla ince ince ısıran kardeşimin dilinin açılacağı günün bugün olduğunu bilseydim evden çıkarken Abdullahi alır gelirdim. Adil amca ile Nazan teyze tebessüm edip belli der gibi başlarını salladılar. Ali MERT bir bana bir Aydan'a bakarken arada incecik parmaklarıyla annesine yemek yediriyordu. Annesine düşkün olduğu belliydi. Ona bakarken kahverengi gözlerinden geçen hüzün bize kadar değiyordu. Nazan teyzenin derdinin dert olmadığı ortada canında kan yoktu resmen. Nasıl bır hastalığa düşmüşse yüzü bembeyaz güzel gözlerinin ışığı sönmüş gibiydi. Elini kolunu kaldırmaya dermanı yoktu. Yinede masaya oturduğundan bu yana bilmiyorum bizim sayemizde mi yüzünden tebessüm eksik olmamıştı. Tabi iki salak ile avanak kızın halleri gülünmeyecek gibi değildi. Yaptığım yemekleri beğeniyle yeniyor olması dışında oturduğumuz sofranın bizlere uzaklığı öyle ortadaydı ki ben birşey yiyemedim. Normalde bizler yer sofrasında tek tepsinin içine onlarca çatalı aynı anda batıran insanlardık. Ne oturduğumuz sofra yerdeydi ne de pişen yemeğin tepsisi. Ali Mert mutfakta tepsiyi sofraya götürecekken elimizden çaktırmadan almış çıkardığı işlemeli porselen tabakların içine pilavı bir kenara tavuğu bir kenara üşenmeden koyup hazır etmişti. Bizde birşey demeden dizdiği tabakları tek tek masaya taşıyıp oturmuştuk. Gözün üst üste sıralanmış bina görmeyiversin. Elli kez altı toprak olsa da gittiğin yerde örf ve adetlerinin üzerine betonlar yığılıveriyormuş bunu anlıyor insan.. Haydi kalk kalkabilirsen altından o yığının.. Ya da bul bulabilirsen asıl özün olan toprağını... Laf lafı açtı. Yardım niyetine geldiğimiz evde misafir gibi oturduğumuz sofrada biz konuştuk onlar dinledi. Onlar konuştu bizde anlayacak hal bırakmadı. Aydan'ı hiç ağzıma almayayım. Açıldıkça açıldı. Hanım şehirde okuyunca bizi burunladığından konuşmazmış belli etti. Kim bilir hangi kirli defteri dökerken ortaya " değil mi abla " dediģinde ne dediğini anlamasan da " he Aydan. Öyle " dedim. Masada cümbüş koptu. Ya biz çok komiktik gerçekten ki bence hiç değildik. Ya da masadakiler epeydir hiç gülmüyor olunca biz denk geldik. Bir ben az konuşuyordum birde Ali Mert. Nazan teyze bile gücü yettiğince gülüyor konuşuyor derken doyduğunu sandalyeye yaslanarak belli eden Ali Mert Aydan' a bakıp konuştu. "Sahi Aydan. Abla abla diyorsun da kaç yaş var sizin aranızda " dedi. Adam dün bir bugün iki olmasına rağmen takmıştı yaşıma. Nikahına geçirecek de reşitmiyim diye düşünüyordu acaba. Insan kendi kendine söylediğininide azarlarmış ya bunu da gördüm. Kırk yıllık tanıdığımmış gibi elin koca adamıyla nikah kıymayı aklıma sokan kendime basarken küfürü Aydan konuştu. "Şimdi Mert ağabey. Aslen iki yaş var kimlikte. Babanneme göre de bir yaş ya var ya yok. Bize söylediğine göre "rahmetliler buldukları kapalı kapı ardında verip almışlar. Maşallah babanız ananıza çeketini atmış tutturmuş. Peş peşe çıka geldiniz...." diyerek konuşmaz olasını Adil amcanın öksürüğü ile Ali Mert'in kahkahası anca susturdu. Birde benim aşağıdan savurduğum tekme. Haydi ben az çok tarlada takımda öğreniyordum "bizim herif üzerime çeketini çıkarsa hamile kalıyorum " diyenlerden bu lafın ne demek olduğunu da bu onca kitap okumasına rağmen lafın nereye gideceğini nasıl bilmiyordu.. "Vallahi uzun zamandır böyle güldüğümü hatırlamıyorum " dedi gözlerinden âdeta yaş gelen adam. Nazan teyze başını sallıyarak "inan bende, hatırlamıyorum. Iyiki geldiniz kızlar " dedi. Adil amca bozulmuş gibi görünse de gülmesini tuttuğu ortadaydı. Nazan teyze ile Adil amcanın samimiyetine inanıyor olsamda Ali MERT'in bizimle dalga geçtiğini düşünmeden edemiyordum. Ilk gün ki haliyle şu masada candan bir akrabamızmış gibi Aydan la şakalaşması garibime gitmiyor değildi. Soğuk desem değil sıcak desem hiç değildi. Ilık biriydi şimdilik gördüğüm kadarıyla. ısınınca el yakacak, soğuyunca can yakacak tipinde birine de benziyordu.. Aydan'a sık sık tebessümle baksa da benimle göz göze geldiği an gözlerinde ki ifade aynı değildi. Bana bakınca hafif bekliyor hemen sonra sanki çöp batmış gibi geri çekiyordu. Şimdi olduğu gibi. Gülmesi kesilikesilmez daha var mıdır diyerek tekrar Aydan'a döndü . "Ee Aydan. Merkezde yatılı okuyorum dedin. Pekâlâ düşündüğün bir meslek varmı " dedi. Aydan yine konunun kendisine uğramasından memnun neredeyse şakıyarak cevap verdi. "Olmaz mı MERT ağabey" diye ikinci adıyla hitap ederek "ziraat mühendisi olmak istiyorum. Bizim buralarda en ıyi mesleğin o olduğunu zannederek  den " dedi. "Haklı olduğunu düşünerek güzel bir tercih bencede. Inşallah dilediğin yere gelirsin " diyerek yeniden tebessüm etti . Neredeyse iki saattir değdirip çektiği gözlerini de oturduğu sandalye de ki bedeninide bana çevirdi. Sıranın bana gümbür gümbür geldiğini anlayarak hazır hale geçtim. Sorunun tahminine içim burkulsa da başımı dik tuttum. Seçim kendi seçimin di bildiğimden. "Peki Azelya. Sen niye okumadın. Yanlış anlamazsan bu cağda bu şartlarda niçin eğitimini devam ettirmedin. Aydan gibi seninde güzel emellerin olabilirdi " dedi. Dalga geçmiyor ciddiydi. Hatta sorunun cevabını gerçekten merak ettiği de ortadaydı. Tereddüt etmeden verdim cevabını. "Aydan emellerine ulaşsın Ziraat mühendisi olsun diye okumadım " dedim. Anlayana anlatbildiğimi umud ederek..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD