bc

BUL BENİ (+18)

book_age18+
587
FOLLOW
6.4K
READ
dark
fated
dominant
badboy
mafia
drama
bxg
mystery
scary
bold
mythology
musclebear
surrender
addiction
like
intro-logo
Blurb

Ben Esrigün. Esrigün BORA. Evet biraz değişik bir ismim olduğunun farkındayım. İsmimin anlamı "fırtına" demektir. İsmim gibiyim... Eserim, ortalığı yıkar geçerim. İsmimin sertliği yüzüme de sirayet etmiş. Simsiyah kısa saçlarım, kısık siyah poyrazlı gözlerim ve kemikli yüz hatlarım da aynaya her bakışımda bana fırtınalı hayatımı ve ismimi haykırır. Aynalara bakmayı sevmem o yüzden.

Ben Aybar. Aybar ALPARSLAN. Bana verilen hayatı reddetmek istesem de başaramadım. İsmimin anlamı "gösterişli, heybetli, görkemli" demektir. İsmimin hakkını veriyorum. İri mavi gözlerimle görkemimi, geniş omuzlarım ve uzun boyumla heybetimi, kumral saçlarımla ve hitabetimle de gösterişimi ortaya koyarım. Fakat adımın anlamını yalnızca dış görünüşümde ortaya koyabilmişim ne yazık.. Aynaya her baktığımda karşılaştığım heybetli beden bana duygusal zayıflığımı haykırıyor her seferinde. Aynalara bakmayı sevmem o yüzden.

Bu hikaye ya bizim zaferimiz ya da arkamızda bırakacağımız harabelerin anıtları olacak. Belki de birimizin karanlığı diğerinin aydınlığıdır..

chap-preview
Free preview
FARKINDA OLMAYIZ GEÇER ÖMÜR
Yüzüme çarpan soğuk rüzgarla karışık soğuğun sesiyle uyanmıştım. Eğer Kasım ayında açık havada sabahladıysanız soğuk sesi nedir bilirsiniz. Bütün kemiklerim birbirine girmiş ve doğrulduğum anda vücudumdan fırlayacakmış gibi hissettiriyordu. Saat daha sabah 03.15'ti. Açtığım şaraptan sadece tek kadeh içmiş kafamın karmaşası içinde boğulurken sızıp kalmıştım. Şaraptan değil düşüncelerimden sarhoştum. Şişeden büyük bir yudum aldıktan sonra kalkıp içeri girdim. Şişeyi mutfaktaki masaya bıraktıktan sonra kendimi banyoya attım. Sıcak bir duşa ihtiyacım vardı. Aslında kısa ve sıcak bir duş alıp çıkmaktı niyetim ama gözüme çarpan banyo köpükleriyle biraz gevşeyip kendimi rahatlatmaya ihtiyacım olduğunun farkına vardım. Küveti neredeyse kaynar sayılabilecek bir ısıda doldurdum. Köpürmesi için topu suya bıraktıktan sonra tamamen çözülmesini beklemeden kendimi suya bıraktım, gözlerimi kapattım ve başımı geriye doğru atarak gevşedim. Hızlıca suya karışan topun çıkardığı sese odaklandım. Kafamın içini bu şekilde susturabiliyordum. Tek bir şeye odaklanmak istemem yeterliydi. Bir süre sonra köpük sesleri kesildi. Sıcak suyun etkisiyle gevşeyen bedenim gözlerimin de kapalı olmasına fırsat bilerek beni tekrar uyku moduna almıştı. Çalan telefonumun sesiyle gözlerimi araladım. Hala küvetteydim ve su soğumaya başlamıştı. Demek ki birkaç saattir buradaydım. Hızlıca sudan sıçıp buruşan parmaklarımla hızla bornozumu alıp üzerime geçirdim. Seri adımlarla salona yöneldim. Ben gelene kadar kapanmıştı yetişememiştim. Arayanı görmek için ekranı açtığımda saatin 07.38 olduğunu görmemle kimin neden aradığını anlamıştım. -"Siktir.. Esrigün tebrik ederim seni yine geç kalacaksın. Aptal.." şekilde kendime söyledikten sonra cevapsız aramayı yanıtlamak için odama yöneldim. Arayan nöbet arkadaşım Şeyda'ydı. Bu arada sizinle tanımamıştık değil mi Ben Esrigün. Evet biraz değişik bir ismim olduğunun farkındayım. İsmimin anlamı "fırtına" demektir. İsmim gibiyim... Eserim, ortalığı yıkar geçerim. İsmimin sertliği yüzüme de sirayet etmiş. Simsiyah kısa saçlarım, kısık siyah poyrazlı gözlerim ve kemikli yüz hatlarım da aynaya her bakışımda bana fırtınalı hayatımı ve ismimi haykırır. Aynalara bakmayın sevmem o yüzden. Ben Esrigün 27 yaşında pratisyen hekimim ve 22 dakika sonra mesaim başlayacak. İsmimin hakkını verme zamanı yani. Çok hızlı bir şekilde elime ilk geçen parçaları üzerime geçirip saçlarımı ensemden sıkıca tutturduktan sonra hızla odamdan çıkıp kapıya yöneldim. Askıdaki deri ceketimi üzerime geçirip motorumun anahtarları cebinde mi diye kontrol ettim. Orada olduklarından emin olduktan sonra hızla ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve dün akşam hazırladığım nöbet çantamı alıp evden çıktım. İşe geç kalacak kadar sorumsuz, sabah uyuyakalacağını bilip akşam ilk iş olarak nöbet çantası hazırlayacak kadar sorumluluk sahibiydim. Hızla merdivenlere yöneldim ve üçer beşer inmeye başladım. Neyse ki 3. katta oturuyordum ve bir yerimi kırmadan inmeyi başarabilmiştim. Garaja girer girmez göze çarpan siyah motoruma doğru koştum ve üstüne bıraktığım kaskı başıma geçirdim. Artık rüzgar gibi esmeye hazırdım. Neyse ki hastane evime yakın sayılabilecek mesafedeydi. Işıklara yakalanmadan ve hız sınırlarını biraz esneterek sürersem 20 dakikada yetişebilirdim. 10 dakika gecikmeli olarak yetiştim sevinciyle yavaşlamış park yeri ararken arkamdan iten güçle savrulmuştum. Neyse ki acil kapısına yakındım ve bana çarpan her kimse bunun farkında olarak yavaşlamış ve bana zarar vermeyecek hızda çarpmıştı. Tabii zarar görmememde ekipmanların da etkisi büyüktü. Bir anlık şokla yerimde kalakaldım. -"İyi misiniz hanımefendi. Lan hayvan mısın dikkatli sürsene şunu. Yapamıyorsan bırak yapacak olan geçsin başına." sesiyle kendime gelip toparlanmaya çalıştım. Bana uzanan büyük ve kanlı eli görünce bir an destek almak istesem de hızla kendimi yerden kaldırıp motoru kapattım. Olayı görüp koşarak gelen güvenliklerden birine anahtalarları verip motoru park etmelerini rica ettikten sonra elin sahibine döndüm. Kolundan vurulmuştu. Yapılan turnikeye bakılırsa ya ilk vuruluşu değildi ya da etrafındakiler bu konuda çok tecrübeliydi. Dış görünüşlerine bakılacak olursa her iki önermem de bu durum için geçerliydi. -"Yaranız hala kanıyor beyefendi." "BEYEFENDİYİ HIZLA MÜDAHALE ODASINA ALIN LÜTFEN!" diye bağırıp hızla acile girdim. Bir an önce scrubslarımı giyip görevimin başına geçmem lazımdı. Sarı alanda nöbetçiydim ve anlaşılan bugün kaotik geçecekti. Hızla doktor odasına yönelip üstümü değiştirdikten sonra nöbeti devraldım ve hastalarla ilgilenmeye başladım. Sabahın erken saatleri ve salı günü olduğu için kalabalık değildi. Bu detayı fark ettiğimde vurulan kişiyi merak ettim ve nerede olduğunu danışmadan öğrenip hızlı adımlarla yürümeye başladım. Doktorsanız her şeyi hızlı yapmayı öğreniyor ve alışıyorsunuz. Mesleki deformasyon... 111 nolu kapının önüne gelince kapıyı çaldım ve cevap gelmesini beklemeden içeri girdim. Ateşli silah yaralanması olduğu için hastane polisi de buradaydı. İfadenin imzalanma aşamasına yetiştiğim için olaya dair bir şey öğrenememiştim ki içeriğini çok da merak etmiyordum. Bir süre sonra alışıyorsunuz ve olayın nasıl olduğuyla çok ilgilenmiyorsunuz. Selam veren polislere başımla selam verdikten sonra hasta yatağını geniş omuzlarıyla ve uzun boyuyla kaplayan adama yöneldim. Serumunu ve pansumanını kontrol ederken nasıl olduğunu sordum. -"Siz gelene kadar yaşadığımı düşünüyordum ama böyle bir güzelliği dünya gözüyle görmem mümkün değildir. Ben öldüm ve siz de doktor değil beni cennete götürmek için görevli meleksiniz değil mi?" diye soran adama gözlerimi devirip -"Bu kadar çeneniz açık olduğuna göre gayet iyisiniz anlaşılan geçmiş olsun." diyerek odadan çıkmak için kapıya yöneldim. Arkamdan gelen, -"Hassiktir." ve "Abi doğrulma. İyi misin?" sesleriyle tekrar arkama döndüm. Yeni dikiş atılan kolunun üstünde doğrulmaya çalıştığı için dikişlerini patlatan adamla göz göze gelmiştim. Mavi gözlerinden canının yandığını ama yanında dikilen izbandutlardan da anlaşıldığı üzere yüksek otoritesini sarsmamak için sesini çıkarmamaya çalıştığını okuyabiliyordum. Kolundaki beyaz sargı hızla kırmızıya bulanıyordu. Kapıyı açıp bir hastabakıcı çağırıp müdahale odasına alınmasını söyleyip onları beklemeden ilerlemeye başladım. Dikiş için gerekli malzemeleri hazırladım. Hastaya sedyeye uzanmasını işaret ettikten sonra yanındaki iri yarılara dönerek, -"Evet beyler. Sizi dışarı alalım burayı daraltmayın. Çıkalım lütfen." şeklinde uyarımı yaptım. Ama sanki konuşan ben değilmişim gibi sedyede yatan adama bakışlarını kitlemişlerdi. Kafasıyla söylediklerimi onaylayıp çıkmalarını işaret ettikten sonra arkalarını döküp birkaç adımda dışarıda oldular. Gözlerimi devirmekten ve bu adamlara gıcık olmayı ihmal etmedikten sonra işime döndüm. Eski sargıyı yavaşça açtım, tampon yaparak kanı durdum, patlayan dikişlerin iplerini temizledim. Tabii ben bunları yaparken bu kocaman cüssesinden utanmayan adam kocaman bir bebek gibi ellerimin altında mızmızlanıp dikkat çekmeye çalışıyordu. Daha fazla onun saçma sapan flörtleşmelerini dinlemek istemediğim için eldivenlerimi çıkardım. Bunu gören "koca bebek" onu böyle bırakıp gideceğimi düşünmüş olacak ki bileğimi tutup, -"Hastanızı böyle mi bırakacaksınız Doktor Hanım." diye gözlerimin içine içine baktı. Bileğimi elinden kurtarıp cebimden kulaklıklarımı çıkarırken cevap verdim. -"Hayır beyefendi sizi tabii ki böyle bırakmayacağım. Ama daha fazla da sizi dinleyemeyeceğim. İzninizle." dedikten sonra kulaklıklarımı taktım. Kulaklığa dokunarak müziğin çalmasına izin verdim. Ellerime yeni bir eldiven taktıktan sonra tekrar tabureye oturarak yarayı dikmeye başladım. Gözümün önüne gelen saç tutamını üfleyerek uzaklaştırmaya çalışırken yüzümde hissettiğim sıcaklık saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırmış ve kulaklığımı almıştı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda hafifçe sırıtıyordu. -"Kusura bakmayın Doktor Hanım. Alabilir miyim diye sordum ama duymadınız beni. Malum siz beni dinlemeyince sıkıldım. İzniniz olursa size eşlik etmek isterim." dedi. Cevabımı beklemeden kulaklığı kulağına götürdü ve gözlerini tavana dikti. Tek kelime etmeden müziğe odaklandım. Sıla-Zor Sevdiğimden çalıyordu. Bir anda en sevdiğim kısmında şarkıya girdi ve eşlik etmeye başladı. -"Güler ömür, ağlar ömür. Farkında olmayız geçer ömür..." -"Sesiniz güzelmiş. Şarkıcı mısınız?" alaycı bir tonda sormuştum. Ama bir cevap yerine kahkaha atmakla yetinmişti. İşim bitmişti. Pansumanını yapıp yarayı sarması için hemşire çağırdıktan sonra ayağa kalktım ve eldivenlerden kurtuldum. -"Geçmiş olsun." dedikten sonra çıkmak için kapıya yönelmiştim ki sorusuyla duraksadım. -"Farkında olmadan geçen ömrümün kalan kısmını farkında geçirebilmem için bana isminizi bahşedebilir misiniz Doktor Hanım?" -"Esrigün." başka bir soru sormasına imkan tanımadan odadan çıkıp nöbet alanıma yürümeye başladım. Arkamdan, -"Ben de Aybar Alparslan. Tanıştığımıza çok memnun olacağız doktor hanım." diye bağıran adamı duymazdan geldim..

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Askerin Gelincik Çiçeği

read
33.1K
bc

Askerin Yaralı Gelini

read
26.3K
bc

Sessiz Çığlık

read
9.9K
bc

KIZIL ŞEYTAN (BERDEL) TAMAMLANDI

read
14.2K
bc

İNFAZ

read
4.8K
bc

KARŞI KOMŞUM Bİ ROMEO

read
7.3K
bc

YIKIK MESKEN

read
3.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook