GİRİŞ..
"Anne! Bu gecede sizin hikâyenizle uyumak istiyorum. Lütfen!"
"Ada, yavrum! Bu gün gerçekten çok yorucu bir gün geçirdim. Bir duş alıp hemen uyumayı planlıyorum. Bu gecelik bana izin ver. Sana söz, yarın uzun uzun anlatırım."
Ada ışıl ışıl parlayan deniz mavisi gözleri sulandırdı, kirazları dahi kıskandıracak minicik dudağını alt tarafa doğru büzüştürerek en masum ifadesini takındı. Biliyordu ki böyle yapınca asla hayır diyemezdi annesi.
"Tamam, Ada tamam! Yapma artık şöyle! Babanı çağırayım o anlatsın, olur mu?" Ada sevinçle annesinin boynuna minik kollarını doladı ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdu.
"Annem benim, sen harikasın!" dedi tüm içtenliğiyle. Arzu kızının güzel yüzünü sevmeye korkarcasına okşayıp aynen kızının kendisini öptüğü gibi iki yanağına birer öpücük bıraktı sonra da hâlâ ilk günkü gibi sevdiği kocasına;
"Murat! Aşkım bu gece Ada'yı sen uyutur musun?" diye seslendi.
Murat bir yandan maç yorumlarını dinliyor diğer yandan işyerinden getirdiği dosyaları inceliyordu. Karısının kendisine seslenmesi ile gülümsedi. Anlaşılan minik prenses uyumak için yine kendi masallarını istiyordu.
"Tamam hayatım. Geliyorum." diye cevapladı eşini.
Elindeki evraklara şöyle bir göz attıktan sonra çalışma masasının üzerine dikkatli ve düzgünce yerleştirdi. Uzun adımlarıyla çocuk odasına geldi. mavi gözleri ile eşinin kızını gıdıklamasını ve prensesinin neşeyle attığı kahkahalarını izlerken, kendine verdiği bu güzellikler için Allah'a bir kez daha şükretti.
"Hey kızımı yedin bitirdin! Biraz da bana bırak istersen aşkım. Hadi şimdi bizi güzel prensesimle yalnız bırakır mısın? "diye seslendi genç adam.
Arzu, eşine "Büyük bir zevkle." dedi ve yataktan kalkmadan önce kızının minik yanaklarından tekrar öptü. Kapıya doğru ilerleyerek kocasının yanına yaklaştığında ise; ayakucuna yükselip dudaklarından dökülen hoş bir fısıltıyla "Banyoya gidiyorum. Seni bekleyim mi?" diye sordu. Murat duyduğu sözlerle dudaklarını hafif yana kaydırdı. Karısının duya bileceği bir sesle " Mmm sanırım ona yetişemem ama daha sonra kesinlikle tekrar duş alman gerekecek." dedikten sonra kızına doğru yürüyüp, yatağa yerleşti. Kollarıyla sardığı kızının başına bir öpücük kondurdu ve masalına başladı.
"Bir varmış bir yokmuş... Gökten üç elma düşmüş... Üçünü de çocuklar yemiş. Ada, Kerem ve Kenan..."