1. BÖLÜM
Keyifli okumalar
Doğu Anadolu'nun sert ve engebeli arazilerinde, yüzyıllardır hüküm süren Demir Aşireti, güçlü kökleri ve derin gelenekleriyle tanınırdı. Aşiretin lideri Hakkı Ağa, adil ve bilge bir adam olarak biliniyordu. Ailesi, aşiretin onurunu ve mirasını nesiller boyu korumuştu. Ancak, Hakkı Ağa'nın sağlığı zayıfladıkça, aşiretin geleceği konusunda endişeler artmaya başladı.
Hakkı Ağa'nın büyük oğlu Yavuz, aşiretin yeni lideri olmaya hazırlanan genç ve kararlı bir adamdı. Yavuz, babasının öğretileriyle büyümüş, aşiretin törelerine ve geleneklerine bağlı biriydi. Ancak, aşiretin mirasını devralmak, yalnızca bir lider olarak değil, aynı zamanda aile içindeki çatışmaları ve dış tehditleri de yönetmek anlamına geliyordu.
Bir gün, Hakkı Ağa'nın eski bir düşmanı olan Kazım Bey, aşiretin topraklarına saldırdı. Kazım Bey, geçmişte ailesinin haksızlığa uğradığını ve intikam almak istediğini iddia ediyordu. Bu saldırı, Yavuz'un liderlik becerilerini ve aşiretin geleceğini koruma kararlılığını sınamak için büyük bir meydan okuma oldu.
Yavuz, Kazım Bey'e karşı koymak için aşiretin en güçlü savaşçılarını topladı ve stratejik bir plan hazırladı. Onun cesareti ve kararlılığı, aşiretin üyeleri arasında büyük bir yankı uyandırdı. Ancak, Yavuz'un karşısına sadece dış düşmanlar değil, aynı zamanda aşiretin içindeki ihanetler de çıkacaktı.
Hakkı Ağa, oğlu Yavuz'a aşiretin en büyük sırrını açıkladı; ailelerinin bir zamanlar büyük bir hazineye sahip olduğu ve bu hazinenin aşiretin geleceğini kurtarabileceği gerçeği. Ancak, bu hazine uzun yıllar önce kaybolmuştu ve şimdi sadece efsaneler arasında anılıyordu. Yavuz, hem Kazım Bey'e karşı savaşırken hem de bu efsanevi hazineyi bulmak için harekete geçti.
Yavuz, aşiretin mirasını korumak ve geleceğini güvence altına almak için büyük bir maceraya atıldı. Onun cesareti ve kararlılığı, hem dostlarını hem de düşmanlarını yeniden tanımladı. Yavuz, aşiretin mirasını devralmanın sadece kanla değil, aynı zamanda zeka ve cesaretle de mümkün olduğunu kanıtladı.
"Aşiretin Mirası," Yavuz'un zorlu mücadelesini, aşiretin derin gelenekleri ve töreleriyle harmanlayarak anlatan heyecan verici bir hikayedir. Onun kararlılığı ve cesareti, aşiretin geleceğini ve mirasını şekillendirdi.
Yavuz bu kadar savaş verirken bir gün hiç olmayacak bir şey olmuştu. Kız kardeşi Ayşe düşmanın oğluyla kaçmıştı. Bu olay yüzünden iki aşiret birbirine girmişti. Tabii ki bu olay Kazım Ağa'nın işine gelmişti. Yavuz hesap sormak için Karacabey konağına baskın yaptı.
Gülşah olayları öğrendiğinde hemen odasından çıkarken babasına bakıyordu. Yavuz hiddetli sesiyle kükredi. "Kazım ağa çık dışarı." diyerek bağırdı. Onun sesini duyan Kazım Ağa'nın çıkmasıyla belindeki silahı ona doğru tuttu." Oğlun nerde bacımı kaçırdı." dediğinde, "Yukarıda ama geri alamazsın." diyerek genç adamın öfkelenmesine sebep olmuştu.
"Öyle bir alırım ki" dediğinde, "Yavuz alamazsın o artık namusumuz oldu. Nikahları kıyıldı." dediğinde gözleri üst katta bakan kardeşine bakıyordu. Gözleri hayal kırıklığına uğramıştı. "Aşiret belirler cezasını." dedi. O sırada Yavuz'un gözleri bir çift mavi gözlü kadına takılmıştı. Gülşah güzelliğiyle asaletiyle ona bakıyordu. Yavuz öfkeyle çıkarken haberi alan Hakkı Ağa oğluna bakıp, "Benim öyle bir kızım yoktur." dedi.
Aşiretin toplantısına gelen iki ağa birbirlerine öfkeyle bakmıştı. Berat karşısındaki adama bakarken, "Senin evine kaç kere geldim kapıdan kovdular." dediğinde, "Kes lan sesini." diyerek bağıran Yavuz'un sesiyle susmak zorunda kalmıştı. "Ağalar kan dökmeyecek" dediğinde bütün gözler konuşan adama dönmüştü.
"Berdel olacak" dediğinde Yavuz'un öfkeyle, "Ben düşmanın kızıyla evlenmem evime almam." dedi. Derin bir nefes çekti. "Alırsam ölmekten beter ederim." dediğinde Berat gülmeye başladı. "O biraz zor ablam seni canından bezdirir." dediğinde Yavuz'un bakışları ona döndü. Kimden bahsettiğini çok iyi biliyordu. Aşiretin kararı belliydi. "Berdel" demişti.
Gülşah dört gözle babasını beklerken kapıdan içeri giren babasına bakıyordu. "Baba ne karar çıktı." dediğinde gözleri kızına baktığında, "Berdel" dediğinde başından aşağı kaynar su döküldü. "Baba beni ona verecek misin?" diyerek sordu. "Gülşah kardeşin daha küçük hem intikamını alman için iyi fırsat" dediğinde gözleri babasına bakıyordu. "O adam bana zulüm eder." diyerek ağladığında Kazım ağa kızına bakıp, "Sende ona boyun eğme dik dur asi kızım." demişti.
Yavuz öfkeyle eve dönerken hiddetli şekilde bağırdı. "Evlenmem ben düşmanın kızını ne evime ne koynuma alırım ama aldığı her nefesi ona zehir ederim." diyerek bağırdı. Havva hanım öfkeyle hareket eden oğluna hak vermişti. "Doğru söyler soysuzun kızını almam." dedi.
Yavuz'un öfkeyle çıkmasıyla herkes odasına giderken Yavuz sevdiği kadına gitmişti. Asuman dolmuş gözlerle bakıyordu. "Duyduğum doğru mu?" diyerek sordu. Derin bir nefes alırken karşısında susan adama bakınca doğru cevap olduğunu anlamıştı. Çaresizce ağlaması dinmezken sevdiği adamın başka bir kadınla evleneceğini duymuştu. Yutkundu kalbindeki acı kendini belli etti. Onun yüzüne bile bakmadan gitmişti.
....
Gülşah odasında hüngür hüngür ağlarken Üvey annesi odaya girdiğinde karşısındaki genç kıza baktığında gülümsedi. "Anne o adam zalimin teki" diyerek ağladığında, "Sende asisin sana bağırdı zaman sende bağır çağır kendini ezdirme bir şey olursa ara hemen gelirim."dediğinde kadının dizine yattı. Ayşenur hanım ona şefkati göstermişti.
" Anne bunu kabul etmek zorundayım çünkü kardeşim daha çocuk onun okuması lazım. "dediğinde gözyaşları akmıştı." Biliyorum kızım sen merhametli bir evlat oldun. "dedi." Sende anne oldun bana büyüttün okuttun. Babam herkese rağmen yurtdışında okumamı sağladı. "diyerek kadına sarıldı. Ayağa kalktığında babasına bakmıştı.
" Baba ben kabulüm berdel olduysa yapacak bir şey yok "dediğinde gözleri kızına baktığında tıpkı karısına benzediğini fark etmişti." Sen herkese rağmen benim okumamı sağladın."diyerek sarılırken," Berdel oldu diye mesleğini bırakma bir şey derlerse aç telefonu hemen gelirim. Unutma sen benim değerlimsin. "dedi.
Ayşe derin bir nefes almıştı. Çekinerek kayınbabasına baktığında," Baba peki ben? "diyerek sorduğunda yaşlı adam ona döndü." Sen ne buke? "diyerek sordu. Derin bir nefes çekti." Mesleğimi yapacak mıyım? "diyerek sordu." Ne işi yapıyorsun buke? "diyerek sorunca," Doktor. "dedi.
Kazım ağa karısına bakıyordu." Ağam gelinimiz doktor bırak işine devam etsin. "dediğinde gözleri gelinine döndü." Müsaade ederim. "dedi. Genç kız başını salladığında içinden dua etmişti. Ama asıl işi zor olan Gülşah'tı. Kimse onun mesleğine karışamazdı. İçinden ne geliyorsa onu yapacaktı. Odasına giderken kendini uykunun kollarına bıraktı.
...
Sabahın güneşi yeniden doğmuştu. Gülşah erkenden kalkıp kahvaltı hazırlayan annesine bakmıştı. "Günaydın ana" dediğinde gözleri kızına döndü. "Günaydın sen uyumadın mı?" diyerek sordu. Genç kız başını salladığında babasının sesini duydu. "Akşama istemen olacak kendini göster kızım." dediğinde, "Tamam" diyerek odasına gitmişti. Saate bakarken geç kaldığını fark ederken aceleyle çıkmıştı.
Aracına atladığı gibi yola çıktığında Yavuz'un onu takip ettiğinden haberi yoktu. Aniden aracın önünü keserken Gülşah neye uğradığını şaşırdı. Yavuz öfkeyle araçtan indiğinde ona doğru gelip, "Nereye gidiyorsun sen?" diyerek sorduğunda, "Sanane bundan." diyerek bağırdı. Yavuz anladı zaten bu kızla işi vardı.
"Akşama nişanın olacak sen gezmeye mi, çıkıyorsun?" diyerek sordu. "Geç kaldım çekil kenara." dediğinde araca binerken genç adamın bakışları ona döndü. "Gidemezsin nereye gittiğini sanıyorsun?" diyerek bağırdı. "Geç kaldım diyorum işime gidiyorum." diyerek bağırdığında gaza bastığı gibi karakolun önünde durdu.
Yavuz şaşkınca bakıyordu. Evleneceği kadın polis miydi? Gülşah'ın aslında bir asker olduğunu bilmiyordu. Üstüne giydiği üniformaya baktığında donup kalmıştı. Gülşah aslında polis değil askerdi...
Bölüm sonu