Asil Denizhan Odamdan çıktığımda, zihnim hâlâ Yağmur’la doluydu. Onun etkisinden kurtulmak için kendimi zorlamış, o maskeyi yeniden takmıştım. Yüzümdeki her kas, normal ifademi yansıtmak için bilinçli bir çaba sarf ediyordu. Koridorda ilerlerken, derin bir nefes aldım ve ofisimin kapısını ittim. Hazal kitaplığın önünde, ciltli bir kitabın sayfalarını karıştırıyordu. Kapının sesiyle kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri, her zamanki gibi keskin ve analitikti. Beni baştan aşağı süzdü ve kaşlarını hafifçe çatarak, “Hayırdır? Ne bu sinir? Bir şey mi oldu?” diye sordu. İçimdeki fırtınayı hissetmişti. Hazal, beni çocukluğumdan beri tanıyan tek insan sayılırdı. Korumam olan Vedat dışında. Yalan söyleyemezdim, ama gerçeği de söyleyemezdim. “Yok, bir şey değil,” diye cevapladım sesimi mümkün o

