bc

HÛN +18

book_age18+
1.4K
FOLLOW
26.3K
READ
revenge
dark
forbidden
love-triangle
contract marriage
BE
one-night stand
reincarnation/transmigration
family
HE
escape while being pregnant
time-travel
teacherxstudent
love after marriage
system
age gap
fated
forced
opposites attract
second chance
friends to lovers
pregnant
arranged marriage
shifter
curse
playboy
badboy
kickass heroine
sporty
neighbor
stepfather
mafia
single mother
gangster
heir/heiress
blue collar
drama
tragedy
sweet
bxg
lighthearted
serious
kicking
bold
single daddy
werewolves
vampire
game player
campus
city
medieval
mythology
office/work place
pack
small town
magical world
high-tech world
another world
ABO
cheating
childhood crush
disappearance
enimies to lovers
lies
rejected
secrets
soul-swap
superpower
rebirth/reborn
dystopian
war
cruel
musclebear
ancient
love at the first sight
affair
friends with benefits
polygamy
surrender
addiction
assistant
actor
substitute
Pharaohs
like
intro-logo
Blurb

"Yapma!" Ellerimden kayıp giden bir sevdanın yası boynuma yağlı bir urgan olup dolandı. Nefesimi kesen kara gözlerine inen katran karası perde bir daha hiç kalkmayacak gibiydi. Bundan gayrı bu Cihan'da bana bir yer yoktu. Ateşli sevişmelerimizin geçtiği geniş yatak yerle bir olurken kıyametim olan konağın buz gibi duvarına sırtımı yasladım. Zehir yeşili gözlerimden yaşlar sicim gibi akarken odayı dağıtmasını kesilen nefesimle seyrettim. İzlerimiz siliniyor, odada ki her şey tıpkı bizim gibi hiç var olmamışcasına maziye karışıyordu.

chap-preview
Free preview
ALINTI
HÛN; Kan, dem, öç, intikam. Sol yanıma oturtulmuş kozalağı andıran et parçası kasılıyordu gevşiyordu fakat içine hapsolmuş acıyı azad edemiyordu. Öylesine bir acı düğümlenip kalmıştı ki göğüs kafesimin tam ortasında, geçmek nedir bilmiyordu. Mardin'in sınırlarından çıktığım an can çekişen kalbim son damlasını akıtmıştı. Aldığım nefes burnumun direğini sızlatan kokuyu içime son defa hapsetmişti. İki hatadır Mardin'den uzak, konağa bir yabancı olarak bambaşka bir yerde dünyaya gözlerimi açıyordum. Diyarbakır'da. Yurdumdamdan kovulmuştum. Bu bir şehir ya da ev değildi. Kapısı çatısı olmayan küçük bir et parçasıydı. Ben Dilşad Şahmaran, Mardin'den sürülmüş, konaktan kovulmuştum. En önemlisi vurgun olduğum bir gönülden kapı dışarı edilmiştim. Zehir yeşili gözlerimin akına kan oturmuş, gözlerim ağlamaktan patlayacak noktaya gelmişti. Akmasına mani olamadığım yaşlar sicim sicim yanaklarıma dökülüyor tam çenemin ucunda birikerek yere düşmek için an kolluyorlardı. Diyarbakır'da, merkeze oldukça uzak olduğunu düşündüğüm bir çiftlikte geceyi gündüz, gündüzü gece ediyordum. Buna yaşamak denirse, evet hala yaşıyordum. İki haftadır sadece nefes alıp veriyor, oturduğum geniş camın önünden bir an olsun kalkmıyordum. Soğuk zemin karnıma vuran sancıların en büyük sebebiydi fakat kimin umrundaydı? Dizlerimi kendime çekerek sırtımı arkamdaki soğuk duvara dayadım ardından ise dönen başımı çatı katının geniş, baştan aşağı cam olan duvarına yasladım. Gri bulutların kapattığı hava gün ışığını karanlığına mahkum etmişti. Evin içerisi de tıpkı dışarı gibi kasvetliydi. İnce İnce yağan yağmur yavaştan hızlanmış önünde oturduğum camı dövmeye başlamıştı. Çiftliğin az ilerisinde çitlerle çevrili alana giriş yapan bir adam, atları ahıra doğru ilerletmeye başlamıştı. Hayat devam ediyordu. Benim nezdimde durmuş olsada, başkaları yaşamaya çalışıyordu. Gözüm bir yere takıldı. Her bir detayda önüme serilen geçmiş canıma battı. Ânılarla yaşamaktan daha zor bir şey vardı ki zamanında mutluluktan dört köşe olduğumuz ânları gözü yaşlı yâd etmekti. İçi boş şömine gözümün önünde bir anda alev aldı. Hatırladığım anılar burası kadar soğuk değildi. Mardin'deydim. Sıcacık, loş ve sevgi dolu ortamın kucağındaydım. Orada üşümüyordum. Tam şöminenin önünde çıplak bedenimin sarmalandığı kollar tarafından ısıtılıyorum. Yorgun ve zevk ile harmanlanmış yüzümüze odun çıtırtıları ile yanmaya devam eden ateşin turuncu alevi yansıyordu. Yorgun fakat diri sesi ile Dilşad bir şeyler anlatıyordu. Mutluydu. Şu an ki halime tezat o Dilşad çok mutluydu. "Dilşad.." Sert sesine tezat dokunuşları bir hayli yumuşaktı. Alışılagelmiş sert, hoyrat ve ihtiras dolu sevişmelerimizin çok dışındaydı.. Dilşad, diye sayıklayarak her bir noktama öpücük bırakıyordu o gece. Her bir noktama temas ediyordu teni. Kavruluyordum, kavruluyorduk. İçime vurduğu yumuşak darbeler, nefesime karışan nefesi.. Bedenen ve ruhen bir bütündük. Biz sevda ile yoğrulmuş iki ruhtuk. "Dilşad'ım.." Yumuşacık sıcak dudakları dudaklarımı örseliyor, şefkatle eziyordu. Katran karası zalimliği konu bana gelince dumura uğruyordu. "Gönlüm'ün neşesi." Gözlerimi sıkıca kapattım. Aklımda dönen her bir an kulaklarımda çınlayan her bir kelime şu an içinde bulunduğum yalnızlığı acımadan yüzüme çarpıyordu. Issızdım. Issızdım, yalnızdım ve bunun şu an bir başıma bulunduğum ortam ile alakası yoktu. "Ah Dilşad!" Adım dilimde bir yakarış, ağrılı bir sancı idi. "Aptal Dilşad!" Kafamı sertçe arkaya doğru iterek ikinci defa duvara temas ettim. Bu temas bir öncekinden daha sertti. Dudaklarımın arasından firar eden her âh, virane gönlüme bir beddua idi. Yağmurun eşlik ettiği gözyaşlarım kirlenen günah dolu sevdamızı temizlemeye yetmiyordu. Kırk yıl kırk kazanda da kaynatsam aklanmazdı bu aşk, biliyordum. Günahlar yaralamış, sırlar kanatmıştı. Yaralarla bezeli kanlı bir aşk maziye karışmıştı.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.2K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

HÜKÜM

read
224.0K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook