Maraz;
Dosyalara gömülmüşken çalan telefonla kafamı kaldırdığımda "Alo?" "Maraz Bey sizi bir bayan arıyor. Bağlamamı ister misiniz?" "Kim?" "Adının Algı olduğunu söylüyor efendim." "Tamam. Bağlayın." öksürüp sesimi düzelttim. "Maraz Bey?" "Algı Hanım? Bir sorun mu var?" "Aslında evet. Pamir şu an bizim evde. Kreşten geldiğinde evde kimse olmayınca bize gelmiş." "Aslında Gökay evde olacaktı." "Sorun yok. Pamir iyi şu an. Sadece haber vermek istedim." "Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Daha yeni tanıdığınız birine karşı bu kadar iyi olmanız..." "Dediğim gibi biz Pamir'le iyi anlaşıyoruz." "Pamir'e verebilir misiniz acaba telefonu?" "Pamirciğim baban seni istiyor." "Alo baba? Naşılşın?" "İyiyim aslanım. Sen nasılsın? Algı ablayı üzmüyorsun değil mi?" "İyiyim. Üşmüyoyum. Algı ablayla yemek yapıyoyuz." "Aferin benim aslanıma. Şimdi kapamam gerekiyor. Üzme tamam mı?" "Tamam, babacıyım. Öptüm." öpücük atıp kapattığında Gökay'ı aradım. Sesli mesaj bırak dediğinde "Gökay evde olmayacak mıydın lan sen? Pamir kapıda kalmış. Neredeysen çabuk eve git. Algının yanında Pamir." sinirle homurdanıp kafamı dosyalara gömdüğümde hızla işlerimi halletmeye çalışıyordum.
Gökay;
Bahar'ı sahile getirdiğimde "Burası mı?" "Evet güzelim beğenmedin mi?" "Pek değil." ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkarıp ayaklarımı suya soktuğumda "Ne yapıyorsun?" "Sakinleşiyorum." homurdandı. Bileğinden çekip yanıma oturttum. "Ben hayatta sokmam." ayaklarına uzanıp ayakkabılarını çıkarttım. "Ne yaptığını zannediyorsun?" "Neden ağlıyordun?" "Sevgilimi terk ettim." "Neden?" "Manken olduğumu nereden biliyorsun?" "İşim gereği." "İşin ne ki?" "İlk soruma cevap ver." "Beni aldatırken yakaladım." "Fotoğrafçıyım ben. Yatakta bastın demek." "İşin garip tarafı o. Yatakta değillerdi." "Koltuk?" "Hayır." "Duş?" "Hayır." yüzünü buruşturdu. "Balkon?" "Hayır." "Başka bir yer kalmadı." "Mutfakta. Çırılçıplak ve gayet içli dışlı." "Sevişmek için güzel bir yer değil. O mutfakta yemek nasıl yiyecek acaba?" "Bok yesin." "Sanırım seninle sadece yatakta sevişmiş?" "Ne diyorsun be! Oradan bakınca her 'seviyorum' diyenin altına yatıyor gibi mi gözüküyorum?" "Bana hiç sevişmediğini söyleme." "Tabi ki yapmadım. Hatta- her neyse!" "Hatta? Kimseyle öpüşmedim de de düşüp bayılayım burada?" karnıma yumruk attı. "Sen ne anlarsın! Öküz!" "Sen çıldırmış olmalısın. Ne yaptın? Her öpmeye çalıştığında kaçtın mı?" "Evet?" Kafa salladım. "Tamam hadi götür beni şimdi eve. Ayaklarım üşüdü." "Hay hay." ayağa kalkıp kalkması için uzattığımda elimi tuttu.
Şirin;
Gözdeyle gece yarısı eve gittiğimizde sessizdi. Küçük adımlarla odamıza gireceğimiz sırada merdivenlerin başında bizi bekleyen Algıyla karşılaştık. "Hay şansımıza!" "Sizi salona alalım." mecburen başımız önde kurbanlık koyun gibi içeri gittik. Bahar koltukta yüzü asık bir şekilde oturuyordu. "Ne oldu?" "Okan denen burjuva aldatmış." "Ne?" "Şerefsiz! Utanmaz. Orospu çocuğu!" Gözde "Neden ağlamıyor?" "Gökay'la bayağı kaynaşmışlar." kıkırdadığımızda bize dönüp parmağını salladı. "Siz iki cadı! Gülmeyin." kahkaha attığımızda oflayarak koltuğa gömdü kendini. "Algı bir şey söylesene!" "Ne söyleyeyim? Bayağı iyi kaynaşmıştınız." yastığı Algı'ya fırlattığında gülerek yanına gidip sarıldı. "Bahar üzüldüm diyemem açıkçası ayrılmanıza. Sevindim bile. O burjuvadan hoşlanmıyordum zaten." "Ama ben onu seviyordum." "Kaybeden o güzelim. Elini sallasan ellisi. Unutursun. Hem senin gibi seksi bir manken yalnız kalır mı hiç? Şimdiden taliplerin gelmeye başlamış." Gözdeyle bakışıp yanlarına gidip sarıldık. "Bir çay için bence." kafama vurup sarılmaya devam ettik. "Şimdi dünki annelik mevzusu ne?" kaçacağımız sırada "Gidenle konuşmam." oflayarak koltuğa geri oturduğumuz da sehbanın üzerine oturdu. "Dökülün." kızlarla bakıştık. Tam söze başlayacağım sırada bahçe kapısı çalındı. Algı kalkıp kapıyı açtığında yüzündeki gülümseme büyüdü. "Pamir, hoş geldin!" kucağına alarak içeri soktu. "Hoş buldum Algı abla. Naşılşın?" "Ben iyiyim. Sen nasılsın? Babanın haberi var mı buraya geldiğinden?" kafasını sağa sola salladı. "Gökay amcamla kavga ediyoy. Hakan amcamda beni buyaya yolladı." "İyi yapmış. Yemek yedin mi?" "Evet." "Peki neden kavga ediyorlar biliyor musun?" "Gökay amcam beni okuldan almayı unuttu. Babam da şiniylendi." "Resim çizelim mi?" "Evet!" Algı'nın kucağında üst kata çıktıklarında arkalarından bakakaldık. "Bence Algı bu anneliği kabul eder." "Kesinlikle eder. Görmüyor musun çocuğun üzerine nasıl düşüyor?" "Ya alışırsa? Alıştığı anda birden uzaklaşmak zorunda kalırlarsa yıkılır." "Bence bunu düşünmeliyiz. Hatta belki yandakilerle iş birliği bile yapabiliriz." "Ama ne kadar annelik yapabilir ki? Eninde sonunda birini sevecek ve evlenecek. O zaman o çocuğun psikolojisi ne olacak? Annesinin yerine koyduğu kişi de giderse çok kötü olur." kızlar onaylayan homurtular eşliğinde ayaklandıklarında odalara dağıldık.
Hakan;
Maraz eve oldukça sinirli gelmişti. Yanında Pamir de vardı. Pamir bugün Gökay'la olmayacak mıydı? "O Gökay nerede?" "Bilmiyoruz. Geldiğimizde yoktu. Neden ne oldu?" "Pamir aslanım haydi sen yukarı çıkıp üzerini değiştir." Pamir odaya çıktıktan sonra "Pamir'i bekleyecekti bugün. Ama Pamir okuldan geldiğinde evde kimse yokmuş. Algı'nın yanına gitmiş. Sağolsun o da almış eve. Daha yeni aldım. 7 saattir tanımadığım bir kadın oğluma bakıyor. Şirkette beynimi sikiyorlar. Ne yaptı? Acaba deli mi? Psikopat mı? Yoksa seri katil mi? Tanımadığım birinin evinde o kadar saat ne yaptı? Sık sık ararsam ayıp olacak ama aramazsam içim rahat değil. Allah'tan sık sık aradı. Pamir'le konuşturdu da içim rahat etti. Algı bu kadar üzerine düşüp ilgi gösterdiği halde amca dediği kişi nasıl bu kadar... Bu kadar... Diyecek söz bulamıyorum." Pamir'in ayak sesleriyle sustu. "Gel aslanım yemek yiyelim." kucağında alıp mutfağa götürdüğünde Deniz'le birlikte Gökay'ın ölümünün nasıl olacağını tartışıyorduk.
Saat akşam 11'e gelirken Gökay eve girdi. "Selam. Benim çok uykum var. Hemen yatacağım." Maraz gayet sakin bir sesle "Yat tabi. Bugün çok yorulmuşsundur." "Ne oldu? Neden öyle dedin şimdi?" "Bilmezlikten mi geliyorsun yoksa salağa mı yatıyorsun?" "Maraz düzgün konuş." "Konuşmazsam ne olur?" "Maraz sonra bunu konuşacağız. Pamir var şimdi." bakışları çok kısa bir an resim çizen Pamir'e kaysa da tekrar Gökay'a baktı. "Daha iyi ya! Amcasının nasıl bir herif olduğunu öğrenir!" "Maraz! Sabrımı sınama! Adam gibi ne olduğunu söyle!" kavganın kızışacağını anladığımda Pamir'i alıp yan eve gönderdim. Ardından hala kavga eden devlere baktım. Her ihtimale karşı tetikte bekliyorduk, Deniz'le. Maraz'ın seğiren çenesi sabrının taşımakta olduğunun göstergesiydi. Aynı şekilde Gökay'ın alnında atan damar sinirden kudurduğunu belli ediyordu. Arkadaş oldukları için ikisi de sadece bağırıyordu. "Madem istemiyordun Pamir'e bakmak söyleseydin!" "Nereden çıktı bu? Ben Pamir'i oğlum gibi seviyorum." "Belli! Alt tarafı bir kerecik senden bir şey istedim. Onu da yapamadın! Madem istemiyordun, adam gibi söyleseydin 'Ben bakmak istemiyorum. İşim var.' diye." "Maraz cidden saçmalıyorsun! Pamir benim için çok önemli!" "Git Allah'ını seversen! Sevseydin bugün beklerdin! Bir de oğlum gibi seviyorum diyorsun! Sen böyle mi babalık yapıyorsun?" elinin tersiyle alnına vurdu. "Ben bugün o yüzden evdeydim değil mi? Maraz ben cidden özür dilerim. Sabah erkenden toplantım vardı. Ona gidecektim. Ama sonra toplantıya gitmeden bir işim çıktı. Aklımdan çıkmış. Yoksa ben beklerdim. Pamir'i kim almış?" çenesi seğirmeyi bıraksa da hala öfkeliydi. "O cadı dediğiniz Algı aldı. 7 saat! Tam tamına 7 saat tanımadığımız bir kadın baktı!" "Algı Pamir'i seviyor." "Ya psikopatsa? Deliyse mesela? Oğluma vursaydı?" "Maraz haklısın! Hatamın farkındayım bir daha olmayacak." "Kesinlikle olmayacak çünkü bir daha Pamir'i sana emanet etmeyeceğim." "Maraz, ama-" "Pamir nerede?" "Siz kavga ederken Algı'nın yanına gönderdik." "Ben sabahtan beri deli mi, psikopat mı diye kendi kendimi yiyorum siz çocuğumu yine oraya gönderiyorsunuz! Yok, yok. Bence siz beni delirtmeye çalışıyorsunuz."
Maraz;
Algı'yı ararken bahçeye çıkıp yan eve gidiyordum. "Alo?" fısıldıyordu. "Ben Maraz. Pamir sizin yanınızdaymış. Bahçeye girmek üzereyim. Dışarı çıkarır mısınız?" "Uyuyor, siz biraz bekleyin. Ben hemen getiriyorum." "Tamam. Ben bahçedeyim." bahçedeki salıncağa oturup beklemeye başladım. 5 dakika kadar sonra kucağında Pamir'le geldiğinde kalkıp kucağıma almak için hamle yaptım. Pamir Algı'ya sıkıca sarıldı. "Pamir babacığım, haydi canımın içi. Uyan." uyanmadı. "Yeni yatmıştı. Tam dalmadı. Daldıktan sonra daha kolay olur almanız." kafa salladığımda demin oturduğum salıncağın diğer ucuna oturdu. "Buyurun, lütfen." geri oturdum. "Size çok yük olduk bugün." "Olur mu öyle şey? Pamir çok tatlı ve akıllı bir çocuk." Saçlarını okşadı. Ben kendi içimdeki kavgaya odaklanmıştım. Bir yanım anne olmasını istememi düşünürken diğer yanım bunun çok saçma olduğunu ve böyle bir şeyi kabul etmeyeceğini söylüyordu. Hem kim kabul ederdi ki? "İyi misiniz?" omzuma dokundu. Sıçradım. "Hı? Ne?" "Dalmıştınız." "Teşekkür ederim. Dalmıştır. Biz artık gidelim. Daha fazla rahatsızlık vermeyelim." "Maraz. Yani Maraz Bey." "Maraz daha iyiydi. Madem komşuyuz böyle konuşmak biraz daha iyi değil mi?" "Pekala. Maraz." gülümsedi ve devam etti. "Pamir her zaman bizde kalabilir. Sen haklısın. Daha tanımıyorsun beni ama emin olun kötü insanlar değiliz. Pamir'i her zaman bırakabilirsin. Hatta bırakmanı çok isterim. Ben Pamir'le çok iyi anlaştığımızı düşünüyorum." "Pamir de seninle çok iyi anlaştı. Sevdi seni. Ben de sana güvenebileceğimi düşünüyorum. Pamir benim için özel ve onun zarar görmesini asla istemem." "Ben de onu sevdim. Bende onu çeken bir şeyler var." "Pamir çok... Hassas bir çocuk. Sevgisini, üzüntüsünü, sinirini hep dışarı vuruyor. Bazen küçük öfke krizleri bile geçiriyor." "Bazenden kastınız nedir?" "Annesini uzun süre görmeyince oluyor genelde." "Peki hiç psikolojik destek aldınız mı?" "Evet. Birkaç kez bir pedagogla görüştük. Ama Pamir istemeyince bırakmak zorunda kaldık." "Benim bir pedagog arkadaşım var. İzniniz olursa Pamir'i onunla konuşturmak isterim. Bu öfke krizleri her ne kadar ufak olsa da yaşıyla orantılı. Büyüdükçe sorunları artacak ve bununla birlikte krizleri de artacak." "Bilmiyorum. Eğer bunu öğrenirse bana bir daha güvenmeyebilir. Çünkü söz verdirmişti." "Peki ya eşin? O bu durum hakkında ne düşünüyor?" "O düşünmüyor. Biraz karışık o konu." "Anladım. Eğer ihtiyacın olan bir şey olursa, danışmak istersen ben her zaman dinleyebilirim." "Çok teşekkürler. Bunu düşüneceğim." Pamir'i almak için uzandığımda bana yardımcı olarak uzattı. Kucağıma almadan önce saçlarının arasını öptü. Nasıl bu kadar iyiydi? Kollarını boynuma dolamasına yardımcı olarak sırtını sıvazladı. "İyi geceler." gülümseyerek karşılık verdim "İyi geceler." o eve girerken ben bahçeye yönelmiştim.