1 ay sonra...
Gözde;
Gözlerimi açmakta zorlanırken Bahar'ın sürekli dürtmesi sinirimi bozmaya başlamıştı. "Bahar, çok uykum var! Lütfen uzak dur." dün gece sabaha kadar Hakan'la telefonda konuşmuştuk ve sonunda uykuya daldığımda Hakan hala konuşuyordu. Ayıp olmuştu sanırım. "Sabaha kadar kıkırdamasaydın da uyusaydın. Hem dün kiminle konuştun sen?" "Kimseyle." "Kendi kendine güldün demek?" "Evet. Delirdim." "Madem kendi kendine konuşuyordun Hakan yalan söylüyor demek." gözlerimi açtım. "Hakan mı?" "Evet. Şu an kapının diğer tarafında. Dün gece sözleşmişsiniz. Kahvaltıya gidecekmişsiniz." dün olanları aklıma getirmeye başladım. "Hayır! Olamaz! Sen ona en geç 30 dakika sonra hazır olur de." "Pekala güzelim. Ben söylerim. Kaldır kıçını ve bir duş al." koşarak banyoya girdim ve hızla yıkanmaya başladım.
25 dakika sonra tamamen hazırlandığımda üzerimde renkli bir etek, düz beyaz bir bluz ve kot ceket vardı. Dolgu topuk ayakkabılarımı giyinip saçlarımı hızla kuruttum. Saçlarım dalgalıydı. Ve çok şükür ki kabarık değillerdi. Odamdan çıkıp salona indiğimde Hakan ve kızlar oturmuş konuşuyorlardı. "Selam!" Hakan ayağa kalkıp yanıma geldi. "Çok güzelsin." "Teşekkürler. Sende çok yakışıklısın." "Çıkalım mı? Gecikeceğiz." kafa salladım. Algı'nın arkamızdan "Only you!" diye melodik bir şekilde bağırmasına gülümsedim. Bana yol verip kapıyı açtığında yavaşça geçtim. Arabasına bildiğimizde genzimi dolduran kokusu gülümsememi büyümüştü. Ne güzel kokuyordun sen!
Gökay;
Pamir'in elini sıkıca tutmuş alışveriş merkezine gidiyordum. Maraz'la barışsakta her fırsatta laf sokmaktan geri kalmıyordu. Bu da sinirimi bozuyordu. Döner kapıdan girdik "Pamir. Amcasının bir tanesi niye geldik buraya?" "Ya amca şuşşana şen! Babama şöyleyim ha!" "Tamam, lan. Tamam. Hain." gülümseyerek yürüyen merdivenlere yöneldi. Üst kata çıktığımızda gördüğü ilk elbise satan yere girdi. "Neden geldik?" "Bahay'ın doyum günüymüş. Evde payti yapacaklaymış. Beni de çayıydı Algı." "Oh valla! Ne güzel hayat." "Ya amca hangişini alalım?" gösterdiği elbiseyi askıdan çıkardım. "Olmaş. Çok açık bu. Deyil mi amca? Bunu giyeyşe şevgilişi kışay." kırmızı bayağı dekoltesi olan elbiseyi gösterdiğinde kafa salladım. "Bahay'ın, yani Bahar'ın sevgilisi mi var?" "Evet. Okan. Algı abla onu kovdu ama evden. Giderken 'Ben Bahay'ın şevgilişiyim.' diye bayıyıyoydu."
Ardından 1 saat boyunca o gösterdi ben askıdan çıkarıp ona gösterdim. "Ya of! Hiç biy şey bulamadım. Ne alacayım ben Bahay'a?" "Buyrun küçük bey ne bakmıştınız?" "Elbişe. Bahay'ın doyum günü." "Arkadaşın için kıyafet olduğunu zannetmiyorum küçük bey burada. Burada bayanlar için elbise var." "Bahay da bayan." parmaklarıyla saydı "Tam yiymi üç yaşında." bana baktı. Kafa sallayarak onayladım. "Nasıl bir bayan?" "Çok güşel." "Öyle değil. Şişman mı? Zayıf mı? Boyu kaç?" Pamir'in aklının karıştığını anladığımda "1,80 boylarında, en fazla, 55 kilo." "Beni takip edin lütfen." kadını takip ederken Pamir heyecanla peşinden ilerliyordu. Kadının gösterdiği elbiseye burun kıvırdığında gülümsedim. "Bu çok çiykin!" siyah bel dekoltesi olan bir elbiseydi. "Buldum! Bahay buna bayılacak!" koşarak askılıktaki elbiseyi çekiştirdi. Yanına gidip elbiseyi askıdan aldım. Maviydi. Bahar'ın gözleri kadar. Dizkapağına kadar uzanıyordu. Belinin yanlarında pencereler vardı. Bu Bahar'a çok yakışacaktı. "Alıyoruz."
Hakan;
Gözde ile birlikte sahilde yürüyorduk. Gece sabaha kadar onunla konuşmuştuk. Birbirimizi tanımaya çalışmıştık. Onun hakkında öğrendiğim her şey hoşuma gidiyordu. Geçen ay Maraz'ı kandırmak için dediğimiz şey gerçek oluyordu. Ve ben Gözde'ye aşık oluyordum.
Akşamüstü evin önüne kadar arabayla gelmiş, ardından evin kapısının önüne kadar bırakmıştım. "Ben çok eğlendim. Bugün gerçekten çok güzeldi. Her şey için teşekkür ederim." "Asıl ben teşekkür ederim. Teklifimi kabul ettiğin için." utangaçca gülümsedi. "Seni bir daha ne zaman görebilirim?" "Yan evde oturuyorsun. İstediğin zaman bahçede görüşebiliriz." "O anlamda görüşme değil. Belki bir akşam yemeği? Ya da yine bir kahvaltı?" "Çok sevinirim." "Peki öyleyse. Ben gideyim." mırıldanıp arkamı döndüğümde "Hakan?" ona döndüm. "Yarın akşam Bahar'ın doğum günü. Evde küçük bir parti yapacağız. Benimle katılır mısın?" kafa sallayarak onayladım. "Tabi ki! Bahar ne tür şeylerden hoşlanır? Hediye olarak ne almalıyım?" "Hediye işini ben hallettim birlikte veririz." "Tamam o halde. Yarın akşam görüşürüz." kafa salladı. Yeni yetme oğlanlar gibi duruyordum! Dayanamayıp yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Dudakları aralandığında tam öpecekken kapı açıldı ve kolundan çekilerek içeri alındı. "Görüşmek üzere, Hakan!" Şirin kapıyı suratıma kapattığında gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Cadıydı hepsi!
Eve gittiğimde yüzümde anlamsız bir gülümseme vardı. Salona girdiğimde herkesin tam olarak orada olduğunu görmemle "Merhaba canım ailem!" "Nesi var lan bunun?" "Hasta falan mı?" "Hakan amcam deliymiş." diyerek kıkırdayan veleti kucağıma alıp kıçını ısırdım. Ardından omzuma oturttum. "Amcaya deli denir mi?" "Ama deliymişşin amca." koltuğa oturup omzumdan indirdim. "Neyin var lan senin? Ne bu neşe?" Maraz'ın merakla sorduğu soruya güldüm. "Bugün Gözde'yle çok güzel bir gün geçirdik. Yarın beni Bahar'ın doğum gününe davet etti." "Oğlum, iyi misin sen? Kız gibi davranıyorsun?" "Nesi kızlık abiciğim bunun? Aşık oldum diyorum. Hayatımın aşkı!" "Ne yaptın? Çıkma teklifi ettin mi?" hepsi güldüğünde "Dalga mı geçiyorsunuz? Kaç yaşındayım ben? 13? 14?" "Ne yapmayı düşünüyorsun? Yüzük al istersen." "Ha ha ve unutmadan ha, Maraz! Öpseydim başka bir şeye gerek kalmazdı. Ama Şirin denen kız kolundan çektiği gibi içeri soktu." "Gülmeyin abiciğim. Ciddi bir şey bu." kahkaha atmaya devam ettiler. "Hepinizin amına koyayım! Ben yatıyorum! Pamir gel amcasının bir tanesi. Yarın kreşin var." resim çizen Pamir'i kucaklayıp odasına bıraktım. Pijamalarını giydirip yatağına yatırdım. "Amca bana ninni okur muşun?" "Ben ne bileyim ninni?" "Ama Algı bana şöylüyoy. Şeşi çok güşel." "Nasıl bir ninni?" "Bilmiyoyum. Algı'yı çayıyın! Algı bana ninni şöyleşin!" "Pamir uyu amcacığım. Yarın söylersin." "Olmaş! Ben şimdi iştiyoyum." "Pamir-" ağlamaya başladı. Çok geçmeden Maraz odaya daldı. "Aslanım, ne oldu?" "Algı'yı iştiyoyum ben! Ninni okuşun!" "Saat çok geç oldu. Uyumuştur." "Banane! Ben Algı'yı iştiyoyum." ağladığı için sesi garip geliyordu. "Hakan sen git. Biz biraz konuşacağız." oturduğum yerden kalktığımda Maraz Pamir'i sakinleştirmeye çalışıyordu.
Algı;
Yatağımda dönüp duruyordum. Uyuyamıyordum. Telefonumun çalmasıyla komodine uzanıp açtım. "Alo?" "Algı merhaba." Maraz'ın sesini duyduğumda yattığım yerde sıçradım. "Merhaba." "Gece gece rahatsız ettiğim farkındayım. Uyuyor muydun?" "Pek sayılmaz. Bir sorun mu var? Pamir'e bir şey mi oldu?" "Yine bahsettiğim öfke krizlerinden birini geçiriyor. Ve seni istiyor. Müsait değilsen anlarım." "Hayır, hayır. Müsaitim. Oraya mı geleyim?" "Buraya kadar yorulmayın." "Hemen geliyorum." telefonu kapatıp hızla üzerime bol beyaz tişört ve kaprimi giyinip yan bahçeye girdim. Maraz bahçe kapısındaydı. "Merhaba. Odasında mı?" "Evet. Buyrun." peşinden ilerlerken ilk kez salonu görmüştüm ve oldukça şık döşenmişti. Siyah köşe koltuğu, büyük televizyon ünitesi ve erkek evinin olmazsa olmazı oyun konsolu. Merdivenlerden çıkıp odanın önüne geldiğimizde ağlama sesleri geliyordu. İçim burkulurken kapıyı açıp içeri girdik. Beni görür görmez yatağından kalkıp kucağıma atladı. "Ne oldu? Neden ağlıyorsun?" ağlaması hala devam ediyordu. Yatağına oturdum. "Sorun ne, bebeğim?" "Algı bana ninni şöyley mişin? Ama geçen gece şöylediyini?" "Söylerim. Ama ilk önce burnunu silelim." etrafta peçete bulamayınca tereddüt etmeden tişörtüme sildim. Sümükleri tişörtüme bulaştığında gülümsedim. "Şimdi uyuma vakti." Kapıda şaşkınca bana bakan Maraz'ın neden öyle baktığını anlamasam da üzerinde durmadım. "Baba bişi yalnış bıyak." Odadan çıktığında Pamir kucağımdan yatağa kaydı. "Benimle yatay mışın?" kafa salladım ve yanına yatıp kollarımı ufak bedene sardım. "Ninni de şöyle." "Uykudan uyanmış.
Gülermiş bakarmış
Annesi onu çok öpermiş severmiş
Okula gidermiş yazarmış çizermiş
Babası onu çok öpermiş severmiş
Annesi onu çok
Babası onu çok
Herkesler onu çok severmiş severmiş
Annesinin yavrusu
Kuzusu pamuğu
Annesi ninni söyler
Cankuşu dinlermiş
Saçlarınıı okşayıp buklelerinde parmaklarımı geçirirken gözlerim kapanıyordu. Kalkmam gerekiyordu ama hiç kalkasım yoktu.
Maraz;
Algı beni şaşırtmaya devam ediyordu. İçeri girer girmez Pamir kucağına atlamış ve susmuştu. Yatağa oturduklarında ise Pamir'in sümüğünü hiç tereddütsüz tişörtüne silmiş ardından bir de gülümsemişti. Ben kapıdan gizlice izlerken dolan gözlerime lanet etmiştim. Erkek adam ağlar mıydı? Ninniye başladığında sol gözümden akan yaşı durduramamıştım. Bir insan onun olmayan bir çocuğa nasıl bu kadar şefkatle bakıp bu kadar güzel 'bebeğim.' derdi? Öyle güzel diyordu ki! Elimle gözümü silip odadan içeri girdim. İkisi de yatakta uyuyakalmıştı. Onların bu hali gülümsememe neden olurken söylediği ninni içimi burkmuştu. Aslanım ne kadar kötü günler geçirmişti. Yatağa yaklaştığımda Algı'nın da uyuduğunu fark etmiştim. Gülümseyerek üzerlerini örttüm. Ardından ışığı kısıp onları izlemeye başladım. Selen'i en son ne zaman böyle görmüştüm? Ya da hiç görmüş müydüm? Pamir annesine daha düşkündü. Ama Selen Pamiri doğurduktan sonra bir anda soğumuştu. Ne kucağına alırdı, ne de emzirirdi. Sütünü bile sağıp bakıcılara veriyordu. Bakıcılarda biberonla aslanıma içiriyorlardı. Selen'le her kavga edişimizde Pamir ağlardı. Selen sinir krizleri geçirir, bana saldırırdı. O sırada ben Pamir'i alıp dışarı çıkardım. 1 yıl böyle devam etti. Bir yılın sonunda dayanamayıp boşanma davası açmış, ardından tek celsede boşamıştım. Nafakasını verdiğim sürece onun için sorun yoktu. Nafakasını kendi istemişti. Ben ise oğlumun annesi olduğu için kabul etmiştim. Ayda bir ziyarete gelmesi için ona para veriyordum. Geldiği sırada ise sürekli ondan ayrıldığımın aptallık olduğunu söylüyordu. Açıkçası pek dinlemiyordum. Konuşmayı öğrendikten sonra her gece 'anne' diye ağlıyordu. İlk zamanlar susturamasakta şimdilerde alışmış ve 'anne' diye sayıklayarak uyuyordu. Yerimden kalkıp odama gittiğimde lanet ettim. Ben nasıl bir babaydım?
Algı;
Gözlerimi açtığımda yanı başımdaki ufaklığı öptüm. Öptüğümde mırıldanarak gözlerini açtı. "Algı abla, şen hala gitmedin mi?" "Seni uyuturken ben de uyumuşum. Gitse miydim?" "Hayıy! İyi ki gitmemişşin!" kollarını bana sararak yanağımı öptü. "Günaydın." dediğinde yanağını öpüp "Günaydın... Bu akşam geliyorsun değil mi?" kafa salladı. "Evet. Bahay ablaya hediye de aldık dün Gökay amcamla." "Hım... Ne aldınız?" "Bahay'a şöylemek yok ama?" ağzıma hayali bir fermuar çektim. "Elbişe. Amcam onun göşleyine çok yakışacayını şöyledi." gülümsedim. "Senin doğum günün ne zaman?" yine parmaklarıyla saydı. "4 Ayuştoş." "Az kalmış." "Şenin doyum günün ne şaman?" "16 Eylül." parmaklarıyla saydı. "Benim doyum günümden şonyaki ay. Deyil mi?" "Evet. Acıktın mı? Kahvaltıya bize gelir misin?" kafasını heyecanla salladıktan sonra "O zaman üzerini değiştirelim sonra babandan izin alıp bize gidelim." "Tamam!" dolabının önüne gittiğinde "Sen elini yüzünü yıka ben sana kıyafet çıkarayım." koşarak odadan çıktığında dolabından beyaz tişört, asker yeşili kapri ve beyaz spor ayakkabılarını çıkardım. Koşarak ıslak yüzüyle geldiğinde yanaklarını öptüm.
Yüzünü yine tişörtüme silip yatağın üzerine çıkardım ve aynı boya gelmemizi sağladım. Pijama üstünü çıkardığımda gülümseyerek kaçtı. Yakalayıp karnını öptüm ve nefes verip ses çıkardım. Kahkaha atarak kaçmaya çalışırken izin vermeyip atletini giydirdim. Üzerine beyaz tişörtünü giydirdikten sonra pijama altını çıkardım. Kaprisini giydirdikten sonra yatağa oturtup ayakkabılarını giydirdim. "Nasıl oldum?" "Çok yakışıklı ama saçlarını da düzeltmemiz gerekiyor. Ayrıca okula giderken şapka almayı unutma. Başına güneş geçer." şapkasını ters bir şekilde kafasına taktıktan sonra çantasını hazırlayıp içine resim defteri ve boyalarını koydum. "Hadi bakalım aşağıya!" elini tutup aşağı indikten sonra aşağının bomboş olduğunu gördüm. "Pamir baban veya amcaların nerede?" "Bugün Cuma. Amcamlay evde deyil. Öylen gelecek. Babam yukayıda olmaşı laşım. Uyanmamış daha galiba." "Yalnız baban varsa tek başına kahvaltı etmesin. Ben size hazırlayayım. Baba-oğul güzelce kahvaltınızı yapın. Haydi. Koş babanı uyandır." o koşarak giderken dolabı açıp kahvaltılıkları çıkardım. Yumurta alıp kırdıktan sonra patatesleri küp küp kestim. Tavaya atıp kızarttıktan sonra yumurtaları üzerine boşalttım. Kapağını kapatıp servisleri çıkardığımda derin bir nefes alıp arkama döndüm.
Maraz yeni uyandığı belli yüzü ve saçlarıyla kapıda dikilirken Pamir sandalyeye oturmuş bekliyordu. "Mutfağı kullandım ama sorun olmamıştır umarım?" bakmaya devam ediyordu. "Maraz?" adını duyduğunda silkelenip kendine geldi. "Hı?" "Mutfağı kullandım ama sorun olmaz umarım?" "Her zaman kullanabilirsin." "Efendim?" "Yok bir şey. Ben üzerimi giyinip hemen geliyorum. Siz başlayın." "Ben aslında gideyim. Size afiyet olsun." "Olmaş. Baba biy şey şöyleşene!" "Evet. Olmaz. Lütfen oturun. Birlikte kahvaltı yapalım. Dün için teşekkür edemedim hala?" "Teşekküre hiç gerek yok. Ben gideyim." "Algı." Maraz'ın seslenmesiyle durdum. İsmimi ilk kez beğenmiştim. Ne oluyordu bana böyle? "Lütfen otur." itaat edip oturduğumda hızlı adımlarla yukarıya çıktı. Ocağın başına geçip kapattım. Tavayı masanın ortasına koyup 2'ye böldüm. Bir bölümünü alıp Pamir'in tabağına koydum. "Yumurta sever misin?" "Evet." başını okşayıp yumurtaları küçük parçalara ayırdım. Ekmek kızartma makinesinin içine koyduğum ekmekleri çıkarıp üzerine yağ ve reçel sürüp Pamir'e uzattım. Kocaman ısırdı ve dudaklarını büzerek yemeye başladı. Onun bu haline gülümseyip portakal suyunu da içirdim. Yumurtasını çatala batırıp uzattığımda gülümseyerek onu da yedi. "Günaydın." diyerek mutfaktan içeri giren Maraz'a baktım. Giydiği takım elbisesiyle çok iyi görünüyordu. Şaçları ıslaktı. Sanırım banyo da yapmıştı. Tıraş da olmuştu. "Günaydın babacıyım." "Günaydın." bakışlarımı ondan çektim. "Sen neden yumurta almadın?" "Ben yumurta sevmiyorum." ayağa kalkıp dolabı açtı. Geri geldiğinde elinde çikolata kavanozu vardı. "Bunu seviyorsundur?" gülümsedim. Yemeye başladığında açıkçası yemeye çekiniyordum. Ben de sürekli Pamir'i yediriyordum. "Algı sen niye yemiyorsun?" "Yiyorum." reçelli ekmeği ağzıma attım. "Deminden beri sana bakıyorum, Pamir'e yediriyorsun." "Okula gidecek. İyice doysun diye." "Sen de doy lütfen." kafa salladığımda bir ekmeğe çikolata sürüp bana uzattı. Elime almaya çalıştığımda vermedi. Küçük bir ısırık aldığımda gülümsedi. "Bu ekmek bitecek." kafa salladım. Hadi bakalım Algı ye bakalım yiyebiliyorsan.