bc

KÖSTEBEK AĞI

book_age18+
39
FOLLOW
1K
READ
revenge
dark
forbidden
fated
forced
opposites attract
playboy
mafia
drama
serious
kicking
scary
bold
city
mythology
enimies to lovers
secrets
war
love at the first sight
addiction
like
intro-logo
Blurb

Alara Gökmen, dört yıllık zorlu bir eğitimin ardından askeriyede göreve başladı. Teğmenlik rütbesini alabilmek için kendini ispatlaması gerekiyordu. Verilen tüm görevleri başarıyla geçemezse hayal ettiği üniforma sadece bir anı olarak kalacaktı.

Başarılı geçen birkaç operasyondan sonra, şimdi daha kritik bir aşamaya gelmişti:

Kendisi gibi deneme aşamasında olan dört kadından oluşan özel bir timle birlikte, hayati önem taşıyan gizli bir görev için İstanbul’a gönderildi.

Görevleri netti:

Şehrin en tehlikeli ve en korunaklı mekanlarına sızmak, bilgi toplamak, bağlantıları deşifre etmek ve hedef kişilere ulaşmak.

Timde ki kadınların her biri farklı bir kimliğe bürünerek, İstanbul’un elit çevrelerinde çeşitli pozisyonlarda işe başlamışlardı.

Kod adı artık Lara Gürbüz olan Alara ise, yer altı dünyasının hem korkulan hem saygı duyulan ismi “Kesik”in sahibi olduğu lüks bir gece kulübünde garson olarak göreve başladı. Ancak içeriye adım atar atmaz, bu görevin yalnızca profesyonel bir sızmadan ibaret olmadığını, her şeyin çok daha kişisel ve karmaşık olduğunu fark etti.

chap-preview
Free preview
İçerde
LARA Yaklaşık bir aydır ajan olarak sızdığım restoranda garson olarak çalışıyordum. Arslan Kıratlı namı diğer Kesik ’in biri restoran diğeri gece kulübü olarak bilinen yasal iki mekanı vardı. Restoran da Gece kulübü de İstanbul sosyetesinin akın ettiği, paranın su olup aktığı yerlerdi. Bir aydır Kıratlı restoranda garson olarak çalışırken Arslan Kıratlı’yı sadece uzaktan bir kere görmüş, bir daha da karşılaşmamıştım. Herkes beni Lara olarak tanıyordu işe girerken bahsettiğim senaryonun altı askeriye tarafından doldurulmuş, herhangi bir araştırılma durumunda elde edilebilecek sahte belgeler çoktan oluşturulmuştu. Bugün yine diğer günlerde olduğu gibi mesaim bitse bile kendime iş bulmuş restorandan ayrılmamıştım. Anlaşılan bugünde güvenliklerle birlikte çıkacaktım. Timdeki diğer kızlar ufak tefekte olsa çalıştıkları mekanlarla ya da patronlarla ilgili bilgi elde etmeyi başarmış, bense en ufak bir bilgi kırıntısı bile bulamamıştım. Restorandan en son müşteri de ayrılınca önce gidip kıyafetlerimi değiştirip lacivert kotumla beyaz tişörtümü giyip mutfağa geçtim. Bulaşık yıkayanların yanına gidip kenardaki boş sandalyeye dolaptan soda alıp oturdum. Çoğu işletmede çalışana yemek içmek yasakken, burada herhangi bir kısıtlama yoktu. Örneğin, öğle yemeklerinde mönüdeki yemekleri tek tek deniyordum. Hem maaşlar hem de çalışma şartları iyi olduğu için de tüm personel işlerine gönülden bağlıydı. Temizlik görevlisi Ayşe abla elindeki bezle mutfağa girip beni görünce kafasını sağa sola salladı. “Kızım sen yine gtmedin mi evine? Her gün mesai yapıyorsun yazıktır.” Ayşe abla restorandaki tüm temizlik görevlilerinin şefiydi. Fazla kilolarına rağmen değil, onlara inat işini öyle iyi yapıyordu ki, herkes onun hızına yetişmekte zorlanıyordu. Bu nedenle şefliği sonuna kadar hak ediyordu. Kendime restorandan erken çıkmayayım diye iş aradığım zamanlar yanına gidip gerekli eşyaları alarak birkaç kere temizliğe yardım etmiştim. “Eve gidip ne yapsın kız abla? Burada en azından zaman geçiyor.” Herkes beni kimsesiz biliyordu. O nedenle ellerinde olmadan halime acıyorlardı. Fadime yerime cevap verip, sonra önüne dönerek tabakları sudan geçirmeye devam etti. İki kişi son kalan bulaşıkları sudan geçirirken diğer iki kişi de endüstriyel bulaşık makinesine verilenleri diziyordu. Gözlerimi Fadimeden alıp, harıl harıl çalışan kadına çevirdim. “Ayşe abla ihtiyaç varsa ben de temizlik yapayım.” Ayşe abla elindeki bezle tezgahların üstünü silerken yok diyerek kafasını salladı. Dikkat çekmeye başladığım ortada olduğu için restoran kapanana kadar durmamaya karar verdim. Eğitimdeyken en zor olduğunu düşündüğüm şeyler sınır ötesi operasyonlarken aslında benim için en zorunun ajanlık olduğunu yeni yeni anlamıştım. Bir yere sızıp bilgi toplamanın bu kadar zor olduğunu asla tahmin edemezdim. Gerçi daha tam anlamıyla sızmışta sayılmazdım ya neyse. Ayağa kalktım. Gidip çantamı alsam iyi olacaktı. İyi akşamlar dilemek için ağzımı açtığım sırada içeriye giren takım elbiseli adam Ayşe ablaya seslendi. “Ayşe Hanım Emir Bey aradı acele olarak garson ihtiyacımız var. Var mı birileri?” Emir, Arslan Kıratlı’ nın sağ koluydu. Bir kaç kılık değiştirip müşteri olarak girdiğim gece kulübünde de göremediğim Kesik’in adamı Emir garsonu muhakkak özel bir iş için istiyordu. Benim için bulunmaz bir fırsat olduğu için hemen atladım. “Ben varım efendim.” Takım elbiseli kırklı yaşlardaki adam önce bana dönüp hafifçe süzdü. Sonra da Ayşe ablaya dönüp sorgularcasına baktı. “Yeni başlayanlardan Ahmet Bey.” Adını öğrendiğim Ahmet Bey kafasını salladı. “Düş peşime ııı adın?” “Lara efendim.” “Tamam Lara, hadi yürü bakalım acelemiz var.” Çantamı almam gerektiğini söyleyip sonra Ahmet denen adamın peşine takılıp restorandan çıktım. otoparka yöneldik. Simsiyah vitonun sürücü koltuğuna geçmeden bana “hadi atla.” Deyince, beklemeden kapıyı açıp atladım. İçeriye geçer geçmez oturduğum bej rengi deri koltukların yumuşaklığı, neredeyse lüks bir otel lobisindeki kanepelerden bile daha iyiydi. Tavanın kenarlarından yayılan mor ambiyans ışıkları, içeriyi mistik bir şıklığa bürüyordu. Ön panelde dev ekranlı bir televizyon duruyor, koltuk kenarındaki dokunmatik panelde ise birbirinden ilginç tuşlar bulunuyordu. Kendimde varlıklı bir ailede doğmuştum. Ama babam asla çalışanlarına böyle bir ihtimam göstermezdi. Adam garsonlarını bile özel araçla aldırıyordu. Arslan Kıratlı’nın çalışanlarına verdiği değer beni hem şaşırtmış hem de içten içe kendisini takdir etmemi sağlamıştı. “Lara, şimdi gece kulübüne uğrayıp bulabilirsek oradan da garson alıp yola düşeceğiz. Sen araçta bekle.” “Tabi Ahmet Bey.” Ahmet Bey inince ben görev için aldığım yeni telefondan Emine’ye mesaj attım. Mesaj: “Canım garsona ihtiyaç varmış, o yüzden işim geç bitecek. Sen uyu beni bekleme.” Emine görevdeki adıyla Mine aynı timdeki asker arkadaşlarımdan biriydi. Dikkat çekeceği için tüm kızlar aynı evde kalamamıştık. O yüzden birbirine çokta uzak olmayan iki ev tutmuştuk. Mesaj: “Tamamdır canım. Kapıyı kilitliyorum. Açamazsan ara. İyi çalışmalar.” Aslında bir tehlike olursa ara demek istiyordu. Mesaj: “Tamam tatlım iyi geceler. Öpücük emojisi.” Mesajı atıp telefonu tekrar yanındaki küçük çantama soktum. Aracı incelemeye devam ederken sürgülü kapı hızla açıldı. “Hadi geçin arkadaşlar. Acelemiz var.” Ahmet Bey hızla aracın önünden dolanıp tekrar direksiyon başına geçti. Araç içine iki kız bir erkek de binince. Ahmet Bey oyalanmadan aracı çalıştırdı. “Arkadaşlar Emir Bey özellikle yeni olanlarınızı tanımak isteyecektir. Hata yapmamaya dikkat ederseniz kalıcı olursunuz. Parasının normalde kazandığınız miktarın kat ve kat fazlası olacağına emin olabilirsiniz. Ahmet Bey aynadan bakıp konuşmasına devam ederken ben de aklımdan tekrar tekrar yalanlarımı sıralıyordum. ‘Adım Lara Soyadım Gürbüz . Yirmi iki yaşındayım. Annem ve babam ben küçükken vefat ettikleri için beni babaannem büyüttü. Ama on beş yaşındayken babaannemde vefat edince reşit olana kadar yetiştirme yurdunda yaşadım. Lise mezunuyum dört yıldır da birkaç mekanda garson olarak çalıştım.’ Hızlı bir şekilde yalanlarımı gözden geçirdikten sonra aracın içinden dışarıyı izlemeye koyuldum. Aslında hayatımın bu hikayeyle uzaktan yakından alakası yoktu. Varlıklı bir ailenin içinde doğmuştum, başkalarının gözünü kamaştıran o gösterişli hayattan ise gözümü bile kırpmadan kaçtım. Çünkü her parıltılı hayatın mutlaka bir bedeli vardı. Buz dağının görünmeyen kısmı misali… İstanbul trafiği akşam saatlerine rağmen hâlâ nefes aldırmıyordu. Sahil şeridindeki lüks mekânları geride bırakıp, ara sokaklardan birine saptık. Dışarıdan bakıldığında beyaz ve krem tonlarında, sade ve orta halli görünen bir otelin önünde durduk. Ancak ben aracın kapısını açmadan önce bile fark etmiştim—görünmez sandıkları koruma hattı, gözümden kaçmadı. Kapüşonla köşeye yaslanmış adamın yürüyüşü fazla kontrollüydü. Karşı kaldırımdaki çift gibi duran kişiler ise fazla sessizdi ve elleri ceplerinde sabit duruyordu. Eğitimim bana bir şey öğrettiyse, o da tehlikenin genellikle saklanmaya çalışılan yerde olduğuydu. Kontrol manyağı Kesik kesinlikle buradaydı. “Hadi gençler.” Ahmet Bey’i diğerleriyle beraber takip edip. Otelin geniş merdivenlerinden çıkıp lobiye girdik. Lobiye girer girmez gözüme çarpan Bulgar Verene Nikolov Ahmet Bey’i görür görmez seslendi: “Nerede kaldınız?” Uzun ince bedeni sapsarı saçlarıyla kırklı yaşlardaki kadın yaklaşık beş yıldır Kesik lakaplı Arslan Kıratlı’nın yanında çalışıyordu. Kesik kendini ve hakkındakileri gizlemiş olsa da yanında çalışanları gizlemeyi başarmamıştı. “Anca gelebildik Verene Hanım trafik vardı.” “Tamam neyse uzatma.” Verene hızla bize göz gezdirip arkasını dönmeden önce tekrar konuştu: “Beni takip edin.” Dışarıdaki modern çizgileri içerisinde aynen devam ettiren otelde, her şey fazlasıyla şık ama dikkatliydi. loş ışıklandırmalar, sade ama seçkin mobilyalar ve sessizce ilerleyen personel. Her şey göz önündeydi ama aynı zamanda hiçbir şey tam anlamıyla açıkta değildi. Kadının gösterdiği yere girip diğer kızlarla beraber diz hizasında siyah etek, ayağıma bir numara küçük siyah topuklular, beyaz gömlek ve mor renkli fular taktım. Sonra beraber geldiğimiz çocukla birlikte bizi asansörle en üst kata çıkardılar. “Emir Bey sizinle görüşecekti ama zaman kalmadı. Onun yerine sizi ben uyarıyorum. Sakın müşterilere karşı gelmeyin. Fazla sivrilmeyin, size soru sorulursa ‘siz bilirsiniz efendim. Tamam efendim.’ gibi anı kurtaracak cevaplar verin. En ufak hatanızda benden önce Emir Bey cezanızı keser ona göre. Hazır mısınız?” Sarışın kadının açık kahverengi gözlerine bakıp kafamı salladım. Tekrar bizi peşine taktığında gözlerimi kapatıp acıyan ayaklarımı düşünmemeye çalışarak derin bir nefes aldım. Geniş ve loş salona vardığımızda, uzaktan gelen uğultular artık kulaklarımızın tam dibindeydi. İçeriye adım attığımız an, önce sigara dumanı ve ağır parfüm kokusu, ardından bastırılmış bir heyecan dalgası üzerimize çarptı. Ortada kurulu dört büyük kumar masası vardı. Geniş salonda masaların başında oyun oynayan , kadehlerini yudumlayan, gülen sohbet eden onlarca kişi vardı. Ama bir kişi vardı ki, o karmaşada sabit duran tek şey oydu. Kesik… Sırtını duvara yaslamış, mavi gözleriyle kalabalığı tarıyordu. Elinde viski kadehi, parmaklarının arasında ritimsizce dönüyordu. Kaşının üzerinden çaprazına doğru inen belirgin bir kesi izi bulunduğum yerden bile belli oluyordu. İşte sonunda olmuştu. Artık düşmanımın inindeydim…

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

İNFAZ

read
4.8K
bc

KIZIL ŞEYTAN (BERDEL) TAMAMLANDI

read
14.1K
bc

Sessiz Çığlık

read
9.8K
bc

Askerin Yaralı Gelini

read
26.2K
bc

Askerin Gelincik Çiçeği

read
32.9K
bc

KARŞI KOMŞUM Bİ ROMEO

read
7.3K
bc

YIKIK MESKEN

read
3.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook