“Hiçbir oyun, bir çocuk kalbinden daha karmaşık değildir.”-Şehzade Uraz *** Zaman, Babür’ün tuzlu rüzgârlarını unutturmuştu Esem’e. Saray duvarlarının serin taşlarına, kocaman sütunlarına ve yüksek tavanlarına alışmıştı artık. Gündelik hayatın ritmi içine çekildikçe, kendi sessizliğine bile farklı kulaklarla bakmaya başlamıştı. Esem saraya geleli tam yirmi beş gün olmuştu. Her sabah, ince perdelerden sızan solgun ışıkla uyanıyor, Sandara’nın sabırlı ve zarif sesiyle güne başlıyordu. Sandara yalnızca saray hanımı değil, aynı zamanda bilgelik ve incelikle yoğrulmuş bir öğretmendi. Onun yumuşak kelimeleriyle açılan harfler, sanki Esem’in içine yeni bir dünya serpiyor, bozkırın suskun çiçeğine su veriyordu. Öğrenme isteği, gözlerinde yanıp sönen yıldızlar gibiydi. Harfleri düzgünce deftere

