3.Bölüm

1094 Words
Ender güven dış hatlardan geçip bineceği uçağa doğru yürümeye başladı. Arkasında bıraktıklarından dolayı vicdanında küçücük bir yer sızlasa da , bunu def etmek sandığı kadar zor değildi. Babasının sırıtması bile aklına geldiğinde hiçbir suçluluk duygusu çekmiyordu. Birinci sınıf koltukta , rahat bir yolculuğun keyfini çıkarmak için arkasına yaslandı. Gözleri kapalı memnuniyetle gülümsedi. Ailesinin yanında fazlaca kalmış ve hasret gidermişti Allahtan. Üniversite bittikten sonra okula devam etmeyi düşünmese de , şartlar onu bu raddeye getirmişti. Mimar Sinan üniversitesinde arkeoloji bölümüm birincilikle bitirmiş ama bunu babasına söylemeyi göze alamamıştı.. Yetiştiği yerden midir nedir Ender , kazıları hep sevmişti. Modern bir adam olsa da eskiler her zaman daha cazip gelmişti. Eski el yazmalar, kumların altında bulunan binlerce yıllık tarihi eserler. İşte Enderi hayatta tutan bunlardı. Titizlikle toprak altından çıkardığı her nesneyle adrenalin damarlarına pompalanıyordu. Uçak havalandığında yanında ki sert çantasından ilacı aldı. Görevliden su ve yiyecek bir şeyler istedi. Önce hapı midesinin derinliklerine gönderdi . Sonra da , daha önceden verdiği listedeki yemekleri yemeye başladı. Türk hava yollarının en çok bu özelliğini seviyordu. Daimi müşterisi olarak kendi emek listesi ellerindeydi. Ve onun gibi bir diyabet hastası için bulunmaz bir nimetti .. Uçak saatler süren yolculuktan sonra , alçalmaya başladığında gözlerini zorlukla araladı Ender. Hemen arkasında derin nefesler alıp veren kıza bulanık gözlerler baktı. Kısa saçları , başındaki kulaklıkla ellerini koltuğun kenarına geçirmiş gözlerini sımsıkı kapamıştı. Dudağının kenarı kıvrılırken görüşünü biraz daha netleştirmek için gözlerini ovaladı. İlacını almasına rağmen ağzının içi zehir gibiydi. "Kendini sıkma , birazdan ineceğiz " diye mırıldandı. Kız dişlerini alt dudağına geçirip gözlerini açmadan başını salladı. "Birazdan bitecek evet. Sakinim , sakinim " Kızın mırıldanmalarına gülüp önüne geri döndü Ender. Uzun yolculukları severdi tabi sonunda sağlığı bozulmadan uçaktan indiğinde. Şekerini ölçmeliydi ama bu da o an için mümkün değildi. Tekrar kıza baktığında hala gözleri kapalıydı. Kucağında ki defterde farklı yazı stilleriyle Gül yazıyordu. Belki de adı buydu. Kızdan yayınlan kokuda adı gibi Gül kokuyordu. Uçağın tekerlekleri yere sertçe sürtmeye başladığında derin bir nefes aldı Ender. Yıllarını geçireceği ülkeye sonunda gelmişti.... Uçak John F. Kennedy Uluslararası Havaalanına indiğinde derin bir nefes aldı Ender. Valizlerine yarım saatin sonunda kavuşmuş ve onu bekleyen kişiye doğru yürümeye başladı. Yanında geçen kıza bir an gözleri kaysa da aldırmadı. Kız da kendisi gibi , bir an önce buradan çıkmak için aceleciydi anlaşılan. Onu bekleyen Saraya aldırmadan bakmaya devam etti. Gül küçük bedenini bir adamın kollarına bırakıp ona sıkıca sarılırken sadece hoffffladı.. Belki peşinden bir ihtimal koşardı ama sevgilisi olan kızlardan uzak durma gibi bir prensibi vardı. Erkek arkadaş demek bela demekti. Ve o da kızgın bir adamla dövüşecek kadar onursuz bir adam değildi. Sara yerinde sabırsızca onu beklerken , daha fazla bekletmedi onu. Kızı kollarına alıp yerinde döndürdü. Kızın kahkahası kulaklarına dolduğunda , buraya geldiğine bir kez daha memnun oldu. İşte hayat şimdi başlamıştı.. "Ender hoş geldin" "Hoş buldum bebek. Nasılsın ? Gerçi baya iyi görünüyorsun ama " Sesindeki imayla kız kızarırken arkasından gelen öksürük sesiyle kendi boylarındaki adama baktı. "Karıma daha ne kadar sarılmayı düşünüyorsun hergele " "Sen yeterince sarılmışsın oğlum. Azıcıkta ben sarılayım ne olmuş. Hem yeğenime sarıldığımı farz et " "Hiç değişmemişsin dostum gel buraya hala aynı zevzeksin " Ender arkadaşına sıkıca sarıldı. David ve Sara okuluna öğrenci değişimiyle gelmişler ve bir sene kalmışlardı. O arada sıkı dost olmuşlar iletişimi asla bırakmamışlardı. Evleneli üç seneyi aşkın süre olsa da hala birbirlerine bakarken aşklarını görüyordu Ender. "Ee Ender bey seni hangi rüzgar attı buraya . Bana bak hemen dönmeyi düşünme sakın " dedi David. "Hemen değil dostum hiç dönmüyorum. Bundan sonra burdayım " Sara sevinçle kocasının kolunun altına girerken Endere pis bir gülüş attı. " Harika haber değil mi hayatım. Biz de oğlumuza bakıcı arayacaktık. Bence Ender bu işi harika yapar " David karısının sözlerine gülerken Ender şaşkınca karı kocaya baktı. Gayet ciddilerdi. "Unutun bunu yılın çifti. Çocuğu yaptığınız gibi bakmayı da öğrenseydiniz. Benden size hayır yok " dedi Ender ikisinden uzaklaşıp. "Gel buraya Ender. Seninle çok bebek kakası temizleyeceğiz. Kaçısın yok " ****** Gülse iki elindeki valizi bırakıp ailesine baktı. Onu bırakmak istemediklerini gözlerinden anlasa da kesinlikle duygu sömürüsüne kanmayacaktı. Resmen vicdanına oynuyorlardı. Allahtan Gülse , duygusuzluk konusunda mastırını yapmış başına buyruk bir ergendi. "Hadi ama Anne , eğer ağlamaya başlarsan kesinlikle geri dönmem haberin olsun " deyip sarıldı annesine. "Beni tehdit etme sıpa. Kızım gel vazgeç . Altı ay yokluğuna katlanamam ben. Sonra birlikte gideriz " "Annem , sultanım biricik idolüm. Ne olur yapma böyle ama ya .. Tek başına gitmek istiyorum. Yaşamanın tadına varmak istiyorum. O kadar bunaldım ki kendimle kalmam lazım. Sadece birkaç ay hiç düşünmeden eğlenmek istiyorum. Bunu bana çok görmeyin lütfen" dedi.. Babası kafasını sallayıp kollarını açtı. "Peki cimcimem haklısın ama bu demek değil ki aklına her geleni yapabilirsin. Halanın sözünden çıkmayacaksın. Zaten seni Ömer almaya gelecek. Ve lütfen her aradığımda o telefona ulaşayım. " "Aslan babam benim . Söz yaramazlık yok. Sadece gezeceğim ve Ömer'i de yanımdan ayırmayacağım "dedi. Babasının kollarında ayrıldığında sırtından sarılıp onu havaya kaldıran abisine baktı. Canıydı Abisi. Hastalığı boyunca bir gün bir yanında ayrılmamış mesleğine bile ara vermişti. Hemen baş ucunda , elini uzatsa tutabilecek kadar yakın olmuştu. Onunla bin ölmüş bin dirilmişti. İlaçların ya etkisi onu zorladığında , gözlerinin altı çöktüğünde ona çok güzel olduğunu söyleyen de o olmuştu. Mezuniyetine , kavalyesi olarak katılmış, tüm kızların dibi düşerken o yanından bir dakika ayrılmamıştı. "O Ömer'e dünyayı zehir etmene izin veriyorum Prenses. Elinden geleni ardına koyma sakın " "Emrin başım üstüne ağabeycim. " deyip kollarını boynuna sardı Gülse. Göz yaşları abisinin boynunu ıslatırken ona git diyen bir tek Serhat'tı. "Aferin benim meleğime. Kartın sınırsız güzellik. Amerika'nın altına üstüne getir. En ufak bir şeyde bana haber vermeyi unutma . " "Tamam " dedi Gülse. "Ciddiyim Gül. En ufak bir şey de , her ne olursa olsun haberim olacak. Yanında olurum bunu unutma. Sen benim tek canımsın. Abi özledim dediğin an ertesi gün yanındayım " Gülse ağlamamak için dudaklarını ısırdı. "Söz abim. Ne olursa olsun sana haber vericem. " Uçağın kalkış saati geldiğinde valizlerini alıp ilerledi Gülse. Elinde pasaportuyla el salladı Ailesine. Altı aylık yokluğunun senelere çıkacağını bilmeden uçağa bindi. Uçak havalandığında bir an nefesi kesil de sakin kalmaya çalıştı. Onun korktuğu kalkış değil inişti zaten. Saatler süren yolculukta iniş anına geldiğinde gözlerini sıkıca kapadı Gülse. Birkaç dakika sonra genizden gelen kalın bir ses onu sakinleştirmeye çalıştığında dişlerini dudaklarına sapladı. Gözlerini açıp sesin sahibine bakmak istiyordu. Ama yapamadı ! Uçak tamamen durduğunda önünde ki koltuğa baksa da gördüğü tek şey boşluktu. O kadar saat süren yolculukta önünde oturan adamı hiç fark etmemişti. Aferin ona ! Valizlerini aldığında , onlarca insanın yanından geçti. Ona bakan bir çift gözün farkına varmadan Ömer'in boynuna  sarıldı. Kuzeni de ona sarıldığında eğlencenin startı verilmişti. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD