Burak, telefonundaki mesajı tekrar tekrar okurken alnında ince bir ter tabakası belirmişti. Sedat Aral… O ismi duymak bile mideye inen bir yumruk gibiydi. Geçmişteki karanlık hesaplaşmaların izlerini hâlâ taşıyordu o isim. Ve şimdi, bu ismin yeniden karşısına çıkması sadece bir tehdit değil, aynı zamanda açık bir savaş ilanıydı. “Onur,” dedi Burak, sesi soğuk ve netti. “Sedat yaşıyorsa, birileri onu koruyor. Bu mesajı bu kadar net bir şekilde atabiliyorsa, güvendiği yer sağlam.” Onur, kaşlarını çatarak yaklaştı. “Sedat içerideyken bile hareket halindeydi. Ama onu dışarı çıkarabilecek bağlantılara sahip olduğunu düşünmemiştik. Demek ki hala gölgelerde bizim göremediğimiz bir ağ var.” Pınar ikisini de dikkatle dinliyordu. Artık olayların ortasında sadece bir figür değil, oyunun parçasıydı

