ZEHİRLİ AŞK🔥🔥

1504 Words
Ayşe'nin kalbi hala çarpıyordu. Cihan telefon konuşmasından sonra odadan ayrılmış ve Ayşe yanlız kalmıştı . Annesiyle konuşabilmişti ama bu, özgürlüğünün hayalini bile geri getirememişti. Çünkü yanında Cihan vardı. Ve Cihan’ın bakışları, dokunuşları, kelimeleri onu her an kendine zincirliyordu. Pencereden geceyi izlerken, odanın kapısı usulca açıldı. Cihan içeri girdi. Siyah gömleği hâlâ gergindi kaslarının üzerinde, gözleri Ayşe’ye kitlenmişti. “Ağlıyor musun?” diye sordu. Ayşe başını çevirdi. “Hayır.” Cihan yaklaştı, ellerini omuzlarına koydu, başını geriye yaslattı. “Yalan söylüyorsun,” dedi yavaş bir tonda. “Beni aldatmaya çalışma.” Ayşe’nin gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. “Burada… hapiste gibiyim,” diye fısıldadı. Cihan bir an baktı, sonra dudaklarında o koyu, tutkulu gülümsemesi belirdi. “Bunu sana unutturmanın tek bir yolu var.” Hiç vakit kaybetmeden onu kollarına aldı, sertçe yatağa bastırdı. Ayşe’nin nefesi kesildi. Cihan, üstüne eğilip dudaklarını boynuna yapıştırdı, dişlerini tenine hafifçe geçirince Ayşe istemsizce inledi. Cihan’ın sesi boğuk bir hırıltıya dönüştü. “Sen benim tutsak msın, yoksa ben senin kölen miyim, bilemiyorum,” dedi. Ellerini Ayşe’nin kalçalarına kaydırdı, ince geceliğinin eteğini yırtarcasına yukarı sıyırdı. Ayşe’nin vücudu titriyordu, ama artık direnmeye niyeti yoktu. Bu adamın dokunuşunu bekliyordu… delicesine istiyordu. Cihan, dizlerini yatağın kenarına dayadı, bir eliyle onun dizlerini açtı. Parmakları, ıslaklığını hissettiği noktaya dokununca başını geriye attı. “Bak nasıl hazır olmuşsun…” diye fısıldadı sertçe. “Bana aç kendini, seni zevkle sikmek istiyorum.” Ayşe’nin aklından utanma hissi bile silinmişti. Yalvarırcasına baktı, elleriyle Cihan’ın koluna sarıldı. “Ne olur…” diye inledi. Cihan’ın kaslı gövdesi, onun üzerine tam anlamıyla kapandığında Ayşe kendini dünyadaki en korunaksız ama aynı zamanda en sahiplenilmiş kadın gibi hissetti. Cihan pantolonunu çözerken bakışlarını ondan ayırmıyordu. Ardından kendini tek hamlede Ayşe’nin sıcaklığına itti. Ayşe’nin çığlığı odada yankılandı, gözlerinden yaş geldi. Cihan yavaşlamadı. Kalçasından yakalayıp ritmini belirledi, derin darbelerle onu doldururken, dudaklarını da acımasızca boynuna, göğsüne konduruyordu. Ayşe’nin zihni bulanmıştı, sadece bu vahşi sahiplenişin içinde kaybolmak istiyordu. “Benim kim olduğumu unutma…” diye fısıldadı Cihan, her kelimesinde ona daha da sokularak. Ayşe cevap veremedi. Nefesi kesilmişti, dudaklarından kesik kesik iniltiler dökülüyordu. Cihan’ın kendisine hükmeden ritmi, onu parçalarına ayırıyor gibiydi. Cihan bir anda yavaşladı, gözlerinin içine baktı. “Söyle,” dedi, sesi buz gibi, “kimsin?” Ayşe ağlayarak mırıldandı, “Seninim…” Cihan derin bir nefes alıp dudaklarını onun dudaklarına bastırdı. O öpüşün ağırlığı bile Ayşe’nin ruhunu esir aldı. Son darbelerle birlikte, Cihan tüm gücünü vererek ona aktı. Ayşe titreyerek, kasılarak, gözlerinden yaşlar süzülerek kendini bıraktı. Cihan yanağına dokunup, “Artık bunu hep bileceksin,” dedi. “Benden kaçamazsın.” Ayşe’nin gözleri kapandı. Bu sözler korkunçtu, ama aynı zamanda tarifsiz bir rahatlama hissi getiriyordu. Tam o sırada dışarıdan ayak sesleri duyuldu. Selçuk kapıyı tıklayıp seslendi. “Abi… baskın ihtimali var. Adamlar yaklaştı.” Cihan yüzünü ciddileştirdi, Ayşe’nin saçlarını okşadı. “Buradan çıkma,” dedi kararlı bir tonla. “Ne olursa olsun.” Hızla üzerine giysisini geçirip silahını beline yerleştirdi. Ardından odadan çıkarken Ayşe’ye bir kez daha baktı ,o bakış, sahiplenmenin ötesinde bir bağlılık taşıyordu. Ayşe tek başına kalınca yorganı kendine çekti, vücudu hâlâ titriyordu. Cihan’ın kokusu teninde, dokunuşu aklında çakılıydı. Korkuyordu… ama bu korkunun içinde, onu geri dönülmez şekilde bağlayan bir aşk yeşermişti. Ayşe odada tek başına kalmıştı, kalbi deli gibi atıyordu. Cihan’ın son sözleri zihninde yankılanıyordu: “Ne olursa olsun çıkma.” Ama dışarıdan gelen silah sesleri, bağırışlar, kırılan camların sesi… hepsi beynini deler gibiydi. Cihan’ın tehlikede olabileceği düşüncesi Ayşe’nin göğsünü sıkıştırdı. Bir anda kapının önünden koşan ayak sesleri geçti. Sonra iki eli silahlı adamlar kapıyı zorlamaya başladı. Ayşe yerinden fırladı, yatağın altına saklanmak istedi ama çok geçti. Kapı tekmelenerek açıldı. Yabancı adamlar odaya doldu, maskeliydiler, gözleri öfke doluydu. “Burada!” diye bağırdı biri. Ayşe’nin dizleri titredi. Kaçacak yer yoktu. Tam o anda, koridordan tek bir silah sesi yankılandı. Sonra bir patlama gibi Cihan içeri girdi; gözleri öfkeden alev alıyordu. Adamların ikisini de hiç tereddüt etmeden yere indirdi, kurşunların sesi kulakları sağır etti. Ayşe çığlık attı, elleriyle kulaklarını kapadı. Cihan ona dönüp, sertçe yaklaştı. Yüzünde kan sıçramıştı ama umurunda değildi. “İyi misin?” diye haykırdı. Ayşe ağlayarak başını salladı. “Evet…” Cihan bir an nefes aldı, sonra çömelip onu kendine çekti. Kollarında Ayşe’yi öyle sıkı tuttu ki, Ayşe nefesi kesilecek sandı. O an fark etti; bu adam yalnızca tutkuyla değil, hayatıyla da onu koruyordu. Cihan başını Ayşe’nin boynuna gömdü, sıcak nefesi tenine vurdu. “Kimse sana dokunamaz,” diye fısıldadı, sesi boğuktu. “Kimse…” Ayşe hıçkırarak ona sarıldı. Bu kadar ölümün, bu kadar kanın ortasında bile Cihan’ın kolları güvenliydi. Silah sesleri hala villanın başka köşelerinde sürüyordu. Cihan, Ayşe’yi yatağa oturtup gözlerine baktı. “Buradan ayrılacağız,” dedi. Ayşe titrek bir sesle, “Nereye?” diye sordu. Cihan ayağa kalkıp camdan dışarı baktı, gözleri buz gibiydi. “Senin için başka bir güvenli evim var. Ama önce şu piçlerin hesabını kapatmam gerek.” Silahını kontrol etti, mermilerini yeniledi. Ayşe’nin üzerine eğilip dudaklarına sertçe bir öpücük kondurdu. O öpücük, savaşın ortasında bile tutkudan vazgeçmeyeceğini gösteriyordu. “Ben dönene kadar burada kal,” dedi, “kapıyı içeriden kilitle.” Ayşe başını salladı ama gözleri dolmuştu. Cihan son bir bakış attı, sonra odadan çıktı. Ayşe derin derin nefes aldı. Dizlerinin bağı çözülmüştü, vücudu yaşadıklarından dolayı titriyordu. O kadar çok korkmuştu ki… ama bir yandan Cihan’ın öpücüğü içindeki o tutkulu teslimiyet hissini yeniden körüklemişti. Kulağına hala silah sesleri geliyordu. Cihan’ın başına bir şey gelirse… O an, kendini sorguladı. Nasıl bu kadar bağlanmıştı bu adama? Bir suçluydu, bir katildi… ama aynı zamanda onu dünyadaki herkesten daha çok koruyordu. Ayşe, yavaşça yatağa geri oturdu. Elleriyle yüzünü kapadı, gözyaşlarını susturmaya çalıştı. Ama o an içindeki ses fısıldıyordu, Cihan’a aitsin. Cihan koridordan hızla ilerledi, elindeki silahı kavrayışında tereddütsüz bir soğukkanlılık vardı. Merdivenlerden aşağıya indiğinde iki adamının kapıya siper alarak karşılık verdiğini gördü. Villanın bahçesi kan gölüne dönmüştü. Düşman çetesinden en az beş kişi hala etrafta pusuda bekliyordu. Bir an bile düşünmeden namlusunu kaldırıp tetiği çekti. İlk hedef yere yığıldı, kurşunların yankısı geceyi çınlattı. Cihan, tam bir ölüm makinesi gibi hareket ediyordu; kuralları yoktu, merhameti yoktu. Bu saldırıyla Ayşe’nin olduğu eve kadar getirmişlerdi, bunun bedelini ödeyeceklerdi. Bir adam çalıların arasından fırlayıp saldırmak istedi, Cihan onun üzerine atıldı, yakın dövüşte bıçağını bile elinden aldı. Adamın boğazına dayayıp soğuk bir sesle fısıldadı, “Sen kimsin ki benim evime kadar gelirsin?” Sonra hiç tereddüt etmeden bıçağı sapladı. Adam cansız yere düştü. Bahçenin kapısından kalan üç saldırgan panik içinde geri çekilmek isterken Cihan’ın adamları peşlerine düştü. O sırada Selçuk koşarak yanına geldi: “Abi, arka taraftan da giriş yapmaya kalkmışlar, ama kestik!” Cihan gözünü kırpmadan etrafı süzdü. “Temizleyin,” dedi. “Bir daha cesaret edemesinler.” Sonra hızla yukarıya, Ayşe’nin olduğu kata yöneldi. Koşarken nefesi boğazında düğümlenmişti . Ayşe’yi koruyabilmiş miydi? Odaya vardığında kapıyı tek hareketle açtı. Ayşe hala yatağın kenarında, elleriyle başını tutmuş halde oturuyordu. Onu görünce gözleri doldu, hemen ayağa kalktı. “Cihan!” Cihan üstü başı kan içinde, bakışları hâlâ vahşiydi ama Ayşe’nin gözleriyle buluşunca yumuşadı. Hızla yanına geldi, kollarına aldı. Ayşe’nin elleri titreyerek onun yüzüne dokundu. “İyi misin?” Cihan başını salladı, nefesi hala kesikti. “Sana bir şey olmasın diye… kim varsa ezip geçerim,” dedi, sesi kısık ve öfkeyle dolu. Ayşe hıçkırarak boynuna sarıldı. “Çok korktum…” Cihan, o an gözlerindeki bu korkuyu silebilmek ister gibi başını eğdi, dudaklarını Ayşe’nin dudaklarına bastırdı. İlk öpücük sertti, kontrolsüzdü, sonra giderek yumuşadı. Ayşe, onun dudaklarının tadında bütün o korkuyu, bütün o gerilimi unutmak istedi. Cihan’ın elleri bedenini kavradı, göğüslerini ovuşturarak geceliğini yukarı çekti. Parmakları hala barut kokuyordu ama Ayşe bu kokunun bile kendisini nasıl deli ettiğine inanamadı. “Bana ait olduğunu hatırla…” diye fısıldadı Cihan, Ayşe’nin kulak memesine hafifçe ısırırken. Ayşe gözlerini kapattı, bir inleme boğazından taştı. Cihan onu yatağa itti, bu kez üstündeki kan lekeleriyle bile onu öylesine sahiplenici, öylesine tehlikeli görünüyordu ki… Ayşe bir an bile itiraz edemedi. Cihan pantolonunun fermuarını çözdü, sertliği ortaya çıktığında Ayşe’nin nefesi kesildi. Kalın Demir gibi sert ve dimdik bir şekilde karşısındaydı. Gözleriyle onun vücudunu izlerken bacakları arasındaki kasılmayı hissetti. Bu adam, sadece bedenine değil ruhuna da hükmediyordu. “Hazır mısın?” diye sordu Cihan, gözleri kararmış bir tutkuyla yanıyordu. Ayşe yanıt veremedi, ama gözlerindeki şehvet parıltıları , vücudunun hazır olduğunu gösteriyordu. Cihan tek hamlede Ayşe'nin içine gömüldü. Ayşe’nin haykırışı odada yankılandı. Geceliği beline kadar toplanmıştı, Cihan ritmini sertçe belirledi, her hareketiyle onu biraz daha derine çekiyordu. Cihan fazlası ile büyüktü, Ayşe her bu doluluğa alışmakta zorlanıyordu. Ayşe’nin gözlerinden yaşlar akarken, dudaklarından da zevk dolu iniltiler dökülüyordu. “Benimsin…” diye hırladı Cihan, boynuna dişlerini geçirerek. Ayşe sadece başını sallayabildi. Acı ve haz birbirine karışmış, aklı hiç bu kadar bulanık olmamıştı. Cihan içini doldururken, elleriyle onun beline yapışmış, kopacakmış gibi sıkıyordu. “Bana ait olduğunu söyle,” diye emretti. Ayşe gözyaşları içinde, “Seninim…” dedi, sesinde kırık bir teslimiyet vardı. Cihan o an öyle bir güçle boşaldı ki Ayşe kendini tamamen ona bırakmak zorunda kaldı. Titreyerek Cihan’ın kollarına gömüldü. Bir süre öylece kaldılar, kalp atışları birbirine karışmıştı. Cihan alnını onun alnına yasladı. “Seni korumak için herkesi öldürürüm, Ayşe,” dedi boğuk bir sesle. “Anladın mı?” Ayşe, gözlerinde yanan karanlığı gördü ve bu karanlığın içinde bile kendine yer bulmuştu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD