Devran şoktaydı resmen, babası en son elini ne zaman tutmuştu hatırlamıyordu bile. Bu adam kalp krizi geçirmişti, başıyla ilgili bir durum söz konusu değildi ki!
Sesinin çok yüksek çıkmamasına dikkat ederek '' geçmiş olsun bizi çok korkuttunuz Fethi Bey'' dedi.
Fethi bey yüzünü acı ile buruşturdu. Bu defaki acı duygusaldı. O acıyı anlatmaya ise kelimeler kifayetsiz kalırdı. Devran Ahu'yu hatırladı birden arkasına dönüp baktı duymuş muydu babasına ismiyle hitap ettiğini?. Yine olmadık bir yerde pot kırmıştı işte. Tekrar babasına dönerek özür dilercesine bir bakış attı. Fethi Bey, merhamet, şefkat, pişmanlık adını ne koyarsan koy bin bir çeşit duyguyu aynı anda barındıran gözlerle bakarken oğluna, usul usul yaşlar süzülmeye başlamıştı yanaklarından aşağıya. İki adam susmuş, gözleri konuşuyordu resmen. Genç adam, bir babasının yüzüne baktı bir de hala tutmuş olduğu eline. Neler oluyordu böyle? Yılların hayali, özlemi hastane odasında mı gerçekleşecekti yani? Devran diğer elinin sıkılması ile düşüncelerinden sıyrıldı.
Şimdi bir elini babası öbürünü sevdiği kadın tutuyordu. Rüya gibiydi o anlar yoksa gerçekten de rüya mıydı? Anlamlandıramadı. Şüpheliydi.
Ahu bir adım daha öne yaklaşarak ''büyük geçmiş olsun efendim.'' Dedi en ince sesiyle.
Fethi teşekkür etti bu kızı tanıyordu Gül’ün ev arkadaşıydı ama Devran ile ne bağı vardı? İşte bunu bilmiyordu. Tam soracağı sırada doktor tekrar odaya geldi. Onlar dışarı çıkmak zorunda kaldılar.
Devran iki güzel kızı dışarı çıkardı odanın kapısında ''şimdi eve gidip dinlenin kızlar akşam Poyraz’ın defilesi var ve çok heyecanlıydı. Onu yalnız bırakmayın'' dedi.
Hemen itiraz sesleri yükseldi ama ''ben buradayım merak etmeyin bir şey olursa haberleşiriz'' dedi Devran söylenen itirazları hiçe sayarken.
Ahu, Devran’ı baştan aşağı süzdükten sonra konuşmaya başladı.
''Gül tamam da ben ne alaka? Ne işim var orada ki defilede?''
''Beni temsilen sen gideceksin o da babamı, hem zaten davetliydin. Poyraz seni burada gördü diye çağırmadı, dün söyleyecektim... olanlar ortada'' derken sona doğru üzüntüyle kısılan sesine engel olamadı genç adam.
''Ben gidemem ya lütfen, hem sen de yoksun. Zorlama gitmem!''
Devran Ahu'nun gözlerinin içine bakarak ''beni kıracak mısın?'' diye sordu.
''Ha... hayır kesinlikle! Ben sadece...''
Devran Ahu’ya bir adım daha yaklaşarak, yüzünü avuçladı beklenmedik bir anda alnından öptü ve ardından ''her şey için çok teşekkür ederim. Özellikle de beni hayatına aldığın için'' dedi yüzünü okşarken.
Ahu beklemediği anda öpülmenin verdiği şaşkınlık ve heyecanla elini yanağında gezinen ele değdirdi, cevap veremedi. Bu ilk değildi ama hala alışamamıştı.
Devran;
''Tamam kızlar hadi gece giydiklerinizin fotoğraflarını bana atmayı unutmayın ve zaten güzelsiniz üstüne daha çok süslenip de modelleri gölgede bırakmayın'' diyerek göz kırptı ve daha fazla itiraz dolu ses ve bakış görmek istemediğinden onları hemen evlerine yolladı.
&&&&&
Hayır hayır bu büyük bir hataydı. Bir an kızın cazibesine kapılıp öyle bir karar almıştı. Poyraz haddinden fazla profesyonel ve mükemmeliyetçiydi fakat kız çok amatördü. Sahnedeki hali tavrı yürüyemeyişi oldukça sinir bozucuydu. Poyraz kafasını sağa sola çaresizce sallarken yüksek çıkan sesine mani olamadı.
''Sen nasıl bir kızsın ya! Ne biçim yürüyorsun böyle? Çıkacağın yer podyum, mahalle parkında yürümeye çıkmıyorsun.''
''Beni gördüğünde de böyle yürüyordum. Beğenmiyorsan bırakalım canıma minnet!''
''Hadi canım bir akıllı sendin değil mi? Yok öyle yağma bir anlaşma yaptık ve ben asla geri adım atmam, attırmam! Yanındaki bayanı takip et!'' diye buyurdu Poyraz.
Oflayarak, ayağını öne doğru çıkardı, ''tamam ama bu kadar yüksek ayakkabı bana göre değil neden anlamak istemiyorsun? Hem zaten deve gibi boyum var, bu gereksiz'' dedi genç kız.
İyice gerilmişti Poyraz sinirlerine hakim olamadan güldü.
''Çok kadın gördüm ama senin gibisini görmedim. Dil papuç gibi maşallah.''
Acaba başarabilecek mi? Acaba inatlaşmayı bıraksam mı diye düşünmeden edemedi Poyraz. Bu kızla başarı elde etmek çok zor görünüyordu.
Defne heyecanlıydı üstelik korkuyordu, farklı bir işe soyunmuştu hem de hiç kimsenin haberi olmadan kalkıştığı bir iş... Tek duası geceyi kazasız belasız kimse duymadan geçirmekti. Yoksa Poyraz bey adından söz ettiren bir işe imza atmış atmamış umurunda değildi. Biri görürde babasının kulağına giderse ne olacaktı? Ulaş'ın arkasına saklanıp kurtulacağı basit bir şey değildi, üstelik bu sefer o da bilmiyordu. Derin düşüncelerinden çalan telefonun sesiyle sıyrıldı. Nihayet Ahu' nun aklına gelmişti onu aramak. Ama iş işten geçmişti.
Poyraz, yanına doğru hızla yürürken ''heyy ne yaptığını sanıyorsun sen?'' diye sordu. Yanına varır varmaz çekip aldı kızın elinden telefonu.
''Asıl sen ne yapıyorsun ya?''
''İki dakika boş bırakmaya gelmiyorsunuz ha. Bir defa daha yanıltın beni! İşine odaklan artık, tekrar etmeyeceğim. Düş şu kızların peşine!'' sesi gerçekten kızgın olduğunu kanıtlarcasına sert çıkmıştı.
Genç kız gözlerini karşısında ki adama gözlerini kızgınlık ve öfke ile dikerek;
'' Tamam ya tamam! bu iş bugün bitecek elbet. Sen de bu gece de hayatımın sonuna kadar kötü bir anı olarak kalacaksınız!'' dedi.
&&&&&
İki arkadaş yoldan çevirdikleri taksi ile eve doğru giderlerken birden Ahu' nun aklına dün gece konuşması yarım kalan Defne gelmişti. Aramıştı ama reddedilmişti araması. Neden meşgule attı acaba? Görüşmesine engel olacak ne vardı ki? Daha önemlisi dün gece ne olmuştu önemli bir şey olmasa aramazdı.
''Ne oldu Ahu kimi arıyordun?'' diye soran Gül’ün sesi ile kendine geldi Ahu.
''Defne'yi arıyordum ya! Dün gece aradı müsait değildim, konuşamadık eve geçmeden konuşayım dedim.''
''Öyle mi? Babamdan haberi var mı?''
Ahu, başını olumsuzluk manasında sağa sola çevirirken '' söylemedim canım. Ağabeyinle arkadaş olduğumuzu daha söylemedim ki bu durumu açıklayayım'' dedi.
''Hıımm anladım. İşi vardır merak etme ya da ailesiyle bir problemi. Gerçi o hep var onlarda.''
''Ailesi problemli mi?''
''Sen tanışmadın değil mi canım onlarla, yani nasıl söylesem çok katı bir babası var duyduğum, gördüğüm kadarıyla.''
''Pek konuşmadık bu konuları öyle hoşbeş birkaç ayaküstü sohbet ve senle beraberken konuştuklarımızı biliyorsun senin vasıtanla tanıştım ben onunla. ''
''Anlatmaz zaten ailesini ben babamdan biliyorum.''
''Ya öyle mi? Her neyse bilmemi isteseydi anlatırdı zaten. Gece ne yapacağız biz? Ortam nasıl acaba?''
ilk defa böyle bir organizasyona katılacağı için heyecanlıydı Ahu. Gül nasılsa alışıktı böyle alengirli ve şaşalı ortamlara.
''Magazinde gördüğün gibi şeyler gidip görünür geliriz, ağabeyimin işleri işte! böyle bir durumda gitmek... Nasıl desem…tuhaf.''
''Ağabeyin de seni düşündüğü için yolladı bence, hem biraz kafa dağıtırsın.''
Gül arkadaşına göz kırparak ''Bence benim için değil, senin için yolladı bizi'' dedi.
Ahu gözlerini devirirken ''Eminim öyledir'' dedi. İçten içe arkadaşının söylediklerine sevinmişti. Bir an için gerçek olmasını ümit etti.
Gül yüzünde manalı bir gülüşle ''Adamı kendine nasıl aşık ettiysen artık, her koşulda seni düşünüyor'' dedi.
Ahu eliyle yüzünü kapattı daha sonra parmaklarını aralayarak arkadaşına baktı hala sırıtıyordu. Ahu yüzünü araba camından taraf çevirerek utancını belli edercesine belli belirsiz mırıltılarla konuşmaya çalıştı...
''Ben bir şey yapmadım...Seviyor galiba beni.''
“Peki ya sen Ahu’c*m?”
&&&&&
Devran, önceki gece Gül için ayarladığı odaya kendisi gidip uzandı, dün gece Ahu sayesinde gözlerini dinlendirebilmişti ancak. Şimdi biraz uyumak iyi gelecekti. Ama o uyku bir türlü gelmiyordu. Hala babasının onu odaya çağırışını hatta elini nasıl tuttuğunu hayretler içinde düşünüyordu. Böyle bir şeyi rüyasında görse inanmazdı. Tamam biliyordu, hissediyordu bir gün babasıyla arası düzelecekti ama yine de bu ani olmuştu ona göre. Acaba ne olmuştu da böyle davranıyordu. Daha iki gün önce kendisini telefonda azarlayan adam bu değil miydi? Ta kendisiydi. Ne o değişmişti ne Fethi bey. Bu bir anda gösterilen yüce gönüllülük…Af… Acaba affetmiş miydi onu? Yoksa buradan çıkınca eski tas eski hamam mı olacaktı her şey.
Derin düşüncelerle beraber sol kolunu gözlerine siper ederek fazla ışığı almaya çalıştı. Uykuya dalarken en son düşündüğü şey Ahu'nun kendisine uğurlu geldiğine iyiden iyiye inandığıydı. Babası tamamen iyileştiğinde Ahu ile tatil yapmak çok iyi gelecekti. Ona kabul ettirmenin yolunu sonraya bırakarak uykunun tatlı kollarına bıraktı kendini.
''Baba neden buradayız?''
''....''
''Annem de gelecek mi?''
''Burada o.''
''Niye bizimle gelmedi?''
''Önden geldi o.''
''Biliyor musun baba, dün Ahmet amca onu oradan indirdikten sonra yere uzattı bende gittim yanına uzandım, konuştum hiç cevap vermedi. Ama kimseyle konuşmasa da benimle konuşurdu hep. Sarılmadı da… Bana küstü mü? Kötü bir şey yapmadım ben, gerçekten yapmadım sadece öğlen uyu dedi ben oyun oynamak için camdan çıktım bahçeye. Ona mı kızdı? Eve de gelmedi Ahmet amca gelecek demişti. Söyle gelsin her dediğini yapacağım söz veriyorum. Devran sözü! ''
''Sen artık kocaman bir çocuksun Devran! Sana anlatacağım sen de bir daha bana sormayacaksın anlaştık mı?''
''.....''
''Annen bizimle beraber yaşamak istemedi. Bundan sonra o yok sen ve ben varız sadece. Bak şimdi arabaya git aldığımız çiçekler var ya onları getir gel, son kez annene ver. Bir daha geleceğimizi sanmıyorum.''
''Ama gitti dedin nasıl vereceğim ki?''
''Getir gel sana yerini göstereceğim. Büyüdüğün zaman gelir görürsün istersen.''
Devran koşa koşa arabaya doğru gidip denileni yaptı. Elinde çiçeklerle bir mezarın başında durdu şaşkınlıkla babasına baktı.
‘’Niye burada durduk, annem nerde?’’
Mezarı işaret etti Fethi bey.
‘’Artık burada yatıyor.’’
‘’Toprağın altında mı?’’
‘’Evet. Artık hep burada…toprağın altında.’’
''Niye burada ki çıkaralım eve gelsin baba! Korkar tek başına burada. Niye bizde gitmiyoruz yanına?''
''......''
''Sen de gitmezsin değil mi baba? Baba! Baba!! Babaaaa!!!'' ''
diye yattığı yerden kan ter içinde sıçrayarak uyandı Devran. Kalbinin gümbürtüsü kulağında yankılanıyordu. Hemen koşarak babasının yattığı odaya daldı. Devran bir eliyle yüzünü sildi, derin ve sık nefes alarak gözlerini babasına dikti. Fethi bey şaşkın gözlerle ona baktıktan sonra nihayet araladı dudaklarını.
''Hayırdır nefes nefese kalmışsın ne oldu Devran?''
''Yok bir şey ba.. şey Fethi Bey sizi merak ettim bakayım dedim.''
Fethi yüzünü ekşiterek baktı genç adama. Devran yine mi pot kırdım diye düşünmeden edemedi. Her defasında bunu ona yaşatıyordu babası. Hiç bitmeyen işkence gibi.
Fethi derin bir nefes almasına rağmen yine de zorlanarak ''iyiyim gel oğlum, geç otur bakalım. Ne oldu? Sen iyi görünmüyorsun bembeyaz olmuşsun'' dedi.
‘Oğlum’ dedi yıllar sonra ‘Oğlum’… belki yıllar önce de hiç dememişti ama nedense Devran sadece ailece yedikleri son yemeklerinde ki 'sen, ben ve oğlumuz yeni bir hayata başlayalım ' diye başlayan konuşmayı hatırlıyordu. Annesi onlara ihanet edip yarı yolda bırakmasaydı, ya Devran oradan çıksaydı ya da ses çıkarsaydı bunların hiç biri olmayacaktı. Düşüncelerinden babasının öksürüğü ile sıyrıldı Devran.
''İyi misiniz doktor çağırayım mı?''
''Ha..hayır gerek yok iyiyim seni dinliyorum oğlum''
Genç adam ''Ben de iyiyim yok bir şey!'' diye kestirip attı. Hızlı adımlarla geldiği yere geri döndü. Zaten ne diyebilirdi ki bu saatten sonra bu adama?