Kalp Krizi

2028 Words
Devran çalışkan sevgilisiyle kampüsün merkezi kafeteryasında görüşmek zorunda kalmıştı. Garip bakışlar altında kendisini öğrencisini kontrole gelen veli gibi hissetti. Tabi bunda giydiği takım elbisenin etkisi de büyüktü. Birden bire aklına gelenle omuzları dikleşti ve gülümsedi kendi kendine; tabi ki muazzam bir yakışıklılığı vardı ve bu muhteşem sanat eserine bakmak herkesin hakkıydı öyle değil mi? demek ki bu insanlar da bu haklarını kullanıyorlardı.  Neyse ki, farkında olmadan Ahu’nun laf arasında bahsettiği olumlamalardan birini yapmaya çalışarak, güzel düşünceleriyle bu rahatsız edici durumdan da kendini kurtardı. Yaşadığı hiçbir şey özgüvenini yok edememiş gibiydi. Ve bu sadece şu an için ona öyle geliyordu. Birkaç dakika sonra evvela özgüveninin ardından sırasıyla her şeyin altüst olduğunu o da görecekti. Henüz farkında değildi. Devran, boynuna dolanan kollarla düşüncelerinden sıyrıldı. Gül, ağabeyinin onun için buralara gelmeyeceğini bile bile ona takılmakta hiçbir mahsur görmüyordu.  ''Beni okulda görmeye gelecek kadar özlediğini bilmiyordum.'' ''Saçmalama, ben değil de sanki sen beni özlemiş gibisin?'' ''Yani ağabey, bırak özleyeyim kardeşiz biz. Yoksa sen özlemiyor musun?'' ''Özlüyorsan ayrı eve çıkmayacaktın kardeşim. ''  Bulduğu her fırsatta bu durumu dile getirmekten kaçınmıyordu. Gül'ü gerçekten çok seviyordu. Gül de en az onun kadar seviyordu onu fakat bırakın bugünü, bir daha asla dönme niyetinde değildi aynı eve. ''Sadece bana değil, sana da kazandırdıkları var bu ayrı evin!'' Tabi ki kastettiği kazanım ev arkadaşı Ahu'dan başkası değildi. Devran'ı güldürmeyi yine başarmıştı bu kız. Ahu gerçekten de bir kazançtı onun için, saf-masum güzelliğinin yanı sıra başarılı ve hırslıydı. Hırsı ne kendisine ne de çevresine zarar veren cinsten değildi. Yanında başka bir yerde hiç olmadığı kadar huzur buluyordu, Devran. Kendisini terapi de gibiymiş de hemen her şeyini anlatıp rahatlıyormuş gibi hissediyordu. Öyle bir şeydi ki bu kız hiçbir şeyin moralini bozmasına müsaade etmiyordu, kim bilir belki de okuduğu bölümün de etkisi vardı. Orta halli bir aileden geliyor olması ve bu pahalı üniversite de okuyor olması da onu değiştirmemişti. Her şeyi ile dört dörtlüktü.  Gül ayrı eve çıkmak istediğinde Devran iyice araştırmıştı Ahu'yu. Annesi babası ve engelli bir kardeşi vardı. Devran’ın sahip olamadığı aile bağları bu kız ve ailesinde oldukça kuvvetliydi. Bu ilgisini çekmişti. Sonra yüz yüze görüşmesi ile iyiden iyiye onu kendine çekiyordu bu berraklık. Her çiçekten bal almaya alışık olan Devran, her ne kadar dirense de sonunda teslim olmuştu bu yüzü güzel, huyu güzel , kalbi güzel kıza. Halinden oldukça memnun görünüyordu. Ve şimdi o güzel tam karşısındaydı. Fakat o da bu adamı her gördüğünde garip hissediyordu kendini ve bu gariplik sesine, sözlerine ve hareketlerine yansıyordu. Tıpkı şimdi erkek arkadaşına değil de asker arkadaşına selam veriyormuş gibi el uzatarak ''Hoş geldin canım nasılsın?'' demesi gibi. Anında pişman olsa da yapmıştı yapacağını yine. Neyse ki Devran tecrübeli bir adamdı. Gülümseyerek genç kızın dudağına eğildi sonra son bir gayretle yanağına kaydırdı dudaklarını ''hoş bulduk canım'' dedi bu hareketi kızın utanarak bakışlarını yere indirmesine sebep olmuştu. Normalde sosyal çevresi olan, meraklı, araştırmacı, kendinden emin bir kişiliği vardı ama hepsi bu adamın yanında tepetaklak oluyordu. Devran aslında bu durumdan da hoşnuttu. Belki de sevginin saf hali buydu. İşte bu konuda hiç tecrübesi yoktu. Genellikle kızlar yakışıklılığı ya da parası için etrafında pervane olurdu. Hatta Gül’ün yanında onu gören tüm kızlar onunla tanıştırılması için adeta Gül’e yalvarırlardı. Ama bu kıza gördüğü anda ısınmış olmasına rağmen, kız hiç oralı olmamıştı. Devran'ın kendini kabul ettirmesi bayağı zamanını almıştı. Birbirleri için biçilmiş kaftandı bu ikili. Gül onlardan ayrı takılıp arkadaşlarının yanına gittiğinde Ahu rahat bir nefes almıştı. Sessizliği Devran bozdu, iki kişilik yeşil renkli plastik kantin masasını gösterirken ''Biz de şöyle oturalım istersen…'' dedi. Böyle bir adam için oldukça farklı bir durumdu bu aslında. Kaç yıl öncesinde kalmıştı okul yada okulda sevgili? ''Tabi olur. Özür dilerim ayakta diktim seni de. ''  Yıllarca böyle aşk meşk meselelerine ayıracak zamanı olmadığı için bu duruma alışması için zaman gerekiyordu. Karşısındaki adamı gerçekten seviyordu ama 'aşk' nasıl bir şeydi bilmiyordu tam anlamıyla. Birde en önemlisi bu denli yakışıklı, iş güç sahibi olan bu adam neden onu seçmişti. Neyinden etkilenmişti? İşte bunu kendine çok soruyordu ama iç sesinin verdiği hiçbir cevap tatmin etmemişti onu. En iyisi soruyu asıl cevaplaması gerekene yöneltmekti. ''Neden?'' ‘’Ne neden?’’ ''Hem seni buraya sürüklediğim hem de soracağım şey için neden nedir?'' Durum gittikçe garip bir hal alıyor gibiydi. Adamın şaşkınlığı aşikardı. Fakat güven vermek adına gülümsedi, elini öne doğru uzatarak istediğini sor bekliyorum der gibi bir işaret verdi kendince. ''Bu kadar kız var etrafında seni bana iten ya da beni sana çeken ne vardı da ben?'' Bu soru adamı güldürdü istemsizce. Aradığı masumiyet buydu. Ahu kendisinin farkında değildi galiba. O zaman fark ettirmenin zamanı gelmişti. Tam ağzını açmış cevap verecekken Gül’ün ağlayarak kendisine doğru koştuğunu gördü. Telaşla ayağa fırlayıp kardeşinin tam karşısında durdu. Ne olduğunu sormasına gerek kalmadan ''Babam, babam kriz geçirmiş dün gece. Şimdi hastanedeymiş!'' dediğini duydu. Ancak idrak etmesi zamanını aldı. Gül hıçkırıklara boğularak söylemişti bunu. Devran ise yerine çivilenmiş gibiydi. Ne hareket edebiliyor ne de ağlayabiliyordu. Çevrede dolanan sözler kulağında birer uğultuya dönmüştü. Algılamıyordu, adeta beyni donmuştu. Ahu, karşısına geçti ellerinden tuttu ve gözlerinin içine baktı. Yalnız değilsin bak buradayız mesajını verdi. Devran’ın bu mesajı alması geç olmamıştı. Hemen Ahu'ya sarıldı bırakmak istemeksizin. ''Tamam sakin ol! Ona hiçbir şey olmayacak. Gül için kendini birazcık toplamalısın. Yapabilir misin?''  Bu ses tonu, bu uysallık ve koku Devran’ı mest etmişti. Ahu'nun yanında kendisini çocuk gibi hissetti. Tüm yüklerinden arınmıştı sanki. Gül’ün hıçkırığı ile kendine geldi. Ayrıldı Ahu’dan daha sonra kardeşine sarıldı. Gül’ün ikazıyla üçü apar topar yola koyuldular.  Fakat bir sorun vardı. Neden Devran’ı aramamışlardı? Gül onun öz kızı değildi ki! Neden ben değil de o? Düşünmeden edemiyordu. Bu soru içini kemirdi yol boyu. Kesinlikle ilk defa kardeşini içten içe, tüm benliğiyle kıskanmıştı. Fethi, o gece annesine kızıp yola çıktığında tüm gemileri yakmıştı. İstenmediği eve geri dönecek değildi. Babasını zaten yirmi yıldır silmişti. Annesinin masum olduğuna inanmak istemişti. Bu kadar berbat bir hayatı yaşamaya mahkumken, annesinin gerçekleri biliyor olması düşüncesi bile katlanılmaz iken, Zehra hanım biliyormuş! yok olasıca büyük aşkını kaybetmemek için oğlundan vazgeçmişti öyle mi? O lanet doğum günü gecesi arkadaşlarına uyup o kadar içmeseydi durum gerçekten farklı olabilirdi. O zaman belki Devran’a karşı da annesine karşı da daha iyi olabilirdi. Hele de biçare Leyla için. kim bilebilir? Uzun yıllar Devran'ı sırtına yük, ayağına bağ olarak görmüştü. Ama zamanla onu kabullenmişti sevmişti hatta annesini bile sevmişti. Onlara, kendi işini kurup başına geçtiği yıl farklı bir hayat teklif etmişti. Herkesten her şeyden bağımsız üç kişilik huzurlu bir hayat. Herkesinki gibi…Her şey normalleşecekti artık. Öyle olmasını kalpten istemişti… Ama karısı teklifini kabul ettikten sadece ve sadece üç gün sonra intihar etmişti. O gün her şey başa sardı küçük Kozanlı ailesi için. Kendisine hayran ayrıca muhtaç Devran’ı görmezden gelmesi yetmezmiş gibi birde Gül'ü evlat edinmişti. O her yerde özgürce 'baba' derken bu hakkı Devran’dan almıştı Fethi bey. Kendisinin babası yoksa onunda olmayabilirdi. Yine de içten içe merhamet ve sevgi kırıntıları besliyordu ona ama kendisine yapılan haksızlığı görmezden de gelemiyordu bir türlü. Belki de hikayedeki en masumu kurban olarak seçmişti. Pişmandı! Yirmi sekiz yıl sonra gerçekten pişmandı, vicdan yükü ağırdı, geç öğrenmişti bunu. İçten içe parçalanmış olduklarını kendine itiraf edememişti yıllarca. Ama dün gece annesi gerçekleri yüzüne haykırmıştı sadece Mustafa bey vardı gerisi ise koca bir hiç. Kendisi de yıllarca Devran'a bir 'hiç' olduğunu mu hissettiriyordu? Bu kadar zalim olmuş muydu gerçekten? Uçakta kendi kendine vicdan muhakemesi yaparken kalbi kaldıramadı durumu. Ailesinin ona yaşattıkları mı yoksa onun kendi ailesine yaşattıkları mı bilinmez! Koskoca adam yığılıp kaldı oturduğu yerde. Etrafına toplanan meraklı gözler arasında uçakta, ilk yardım yapıldı. Uçak inince de piste getirilen ambulansla hastaneye kaldırıldı. Ancak sonraki gün telefonuna 'her şeyim' diye kaydettiği kızı Gül’e ulaşıldı. &&&&& Bu yol ne kadar uzundu da bitmek bilmiyordu. Geçen her saniye Devran’ın ömründen ömür götürüyordu. Arabadakilere belli etmese de babasına yetişememe düşüncesi bile tüylerini diken diken ediyordu. Onsuz bir hayatı düşünemiyordu. O olmadan Devran olamazdı. Bütün hakaretler, haksızlıklar hatta kendisine baba dedirtmemesi bile umrunda değildi. Ne yaparsa yapsın hep idolü olmuş ve olacaktı bu adam. O aptal saklambaç oyununu oynamayı sürdürmeseydi bugün ikisi için de hayat bambaşka olurdu belki de. Ama kahretsin ki Devran o delikten çıkmamıştı. Çıkmayı akıl edememişti küçük, aptal beyni. Bu adamın yaşadığı her şeyin tek sorumlusu olarak hep kendisini görüyordu. Bir gün onu affedecekti babası , emindi bundan Devran, İleride mutlaka araları düzelecekti. İşte bu yüzden ölüm olmazdı, yaşamalıydı. Hıçkırıklara boğulmuş kardeşine ''kes sesini! Yola odaklanamıyorum'' diye bağırınca, gözleri dikiz aynasından Gül’ün yanında oturan Ahu ile kesişti. Hiçbir şey söylemeden bakışlarını indirip yine yola odakladı. Farkında değildi ama kendisi de ağlıyordu. Omzuna dokunan narin ellerin sahibine minnet dolu bir bakış atmayı ihmal etmedi göz ucuyla da olsa. Nihayet vardılar hastaneye. Aracı gelişi güzel park eden Devran arkasında bıraktığı kızları unutarak, koşar adımlarla hastanenin büyük döner kapısından içeri girdi. Yönlendirilmelerle yoğun bakım odasına kadar geldi. Gördüğü manzaranın önünde dizlerinin üzerine çöktü. Babası bir gecedir buradaydı kim bilir nasıl acı çekmişti- çekiyordu- ve o bunu bilmeden uyuyabilmiş miydi? &&&& Defne üstündeki şoku henüz atlatamamıştı. Kıyafeti denemiş çıkarmış bir iki provayla onu yürütmüştü de Poyraz. Ama onun aklı hep dışarıdaki motorda kalmıştı. Nihayet adam onun halini fark etti. O önde Poyraz hemen arkasında dışarı çıktılar. Gözlerini yumarak çocuksu bir sevinçle ellerini çırptı. Dün çarptığı motoru bugün tamir olmuş bir şekilde karşısındaydı. Ulaş' a kim bilir ne kadar büyük bir sürpriz olacaktı bu. Çok mutlu olacaktı çok! Ve netice de onun sevinci Defne'nin sevinciydi. Hızlanarak motora doğru koştu üstüne atladığı an ise bu iki günde yaşadığı tüm kötü anları unutmuştu. Son demlerde hiç olmadığı kadar mutluydu. ''Eve mi gitsem yoksa dükkanın önüne aldığım gibi mi bıraksam'' diye kendi kendine seslice düşündü. Onu izleyen Poyraz gülerken burun kemerini sıkıp başını sağa sola salladı. Bu kadar mutlu olacağını o bile düşünmemişti.   O da döndü Poyraz'a kısa bir bakış atıp umursamazca yola çıktı 'nereye bırakırsam bırakayım Ulaş mutlu olmayacak mı her türlü? Ama ya nasıl tamir ettirdiğimi sorarsa, parayı nerden buldun derse? Allah'tan geçen gece anlattığım da suçun karşı tarafta olduğunu söylemiştim. Ona da karşı tarafın ödediğini söylerim.' Bunun gibi kafasında milyon düşünce ile mahalleye girdiğini fark etti. Ulaş babasını tıraş ederken aynadan gördüğü görüntü ile şok geçirdi resmen. Az daha babasının gırtlağını kesiyordu. Aynı görüntüyü Mahmut efendinin de görmesiyle yüzünü buruşturması bir oldu. Bu başıboşluk kendini bilmezlik nereye kadar, kaç yaşına kadar sürecekti?  ''Bu kız nereden geliyor? Bu ne pervasızlık şu haline bak hele. '' ''Baba okula gitmişti merak etme benim haberim var.'' ''Onu hep sen şımartıyorsun, bu kadar yüz verme diyorum sana.'' ''Yapma baba! Garibimin yaşıtları gibi bir hayatı mı var sanki? Kaç kız evi ve okulu bir arada idare eder? Ufak tefek hatalarını da görmezden geleceğiz işte.'' ''Hah!! kaç kız motor üstünde şehri gezer de ailesinin yüzünü eğer aşağı böyle? Git söyle hemen eve gitsin gözüm görmesin.'' ''Tamam baba gider eve sana yemek de yapar, kızma sen.'' Onların genç kızı gördüğü gibi, genç kızda onları görüyordu elbette. Aşağı yukarı konuşulanları da tahmin etmek de zor değildi. Bu yüzden yerinden kımıldamadan olacakları bekledi. Ağabeyinin koşarak kendisine geldiğini görünce yüzüne renk geldi. ''Kız nereden geliyorsun sen böyle? Sabah haber vermeden çıktın gittin zaten, beni hiç mi düşünmüyorsun?'' Defne, ''Olur mu ağabey seni düşündüğüm için sabah sabah kendimi dışarı attım'' deyince Ulaş'ın yüzündeki bulutların dağıldığını gördü, ne çabuk yumuşuyordu bu adam ya. Yufka gibi yüreği vardı. Gülümsedi kendi kendine. ''Demek ağabey? Tamam eve git artık babam kızıyor, akşam konuşuruz.'' ''Yine kızıyor mu? Ya Ulaş babamızın yaptığı en iyi şey sensin biliyor musun?'' ''Hadi eve hadi bırak zevzekliği.'' Defne, anahtarı ağabeyine bırakarak ''Bir şey değil '' dedi ve evin yolunu tuttu. Önce şaşıran adam ardından kafasını sevimlice sağa sola salladı.  '' Motorumu önce haşat edip sonra tamir ettiğin için sağ ol canım.'' Genç kız, eve varınca fark etti evi ne halde bıraktığını. İçinden fırlarcasına çıktığı yatağı dahil her taraf darmadağındı. Günlerdir temizlik yapılmamış gibi. Bunu nasıl başarıyorlardı? Altı üstü üç kişiydiler. Başını olumsuzca salladı. Bir ordunun ardında bırakacağı dağınıklık olmalıydı bu söylene söylene etrafı topladı, sildi süpürdü. Ardından yatağına uzandı, düşünmeye başladı, akşama daha vakit vardı. '' Kabul ettim geri dönüşü de yok nasıl yapacağım ben? Tamam elbise güzeldi adam yakışık... ne diyorum ben ya adam ne alaka? Yeter boğulacağım bu düşüncelerle birine anlatmasam patlayacağım.'' Nihayet kendi kendine konuşmayı bırakan Defne akşam yemeği için dolaptan bir şeyler ayarlamak için ayaklandı. Her şey bir kenara şu 'hangi yemeği yapsam?' düşüncesi gerçekten berbattı. Ve o maalesef bu düşünce ile her gün boğuşmak zorundaydı. Yapacağı yemeği düşünürken defileyi bile unuttu. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD