M.L. 03

2642 Words
Arkamı döndüğümde seslendi ama cevap vermedim. Gerçekten bu reis bozuntusuyla muhattap olmak isteyeceğim son şey olabilir anca. Fazla dengesiz. Hatta öyle bir dengesiz ki, bir yandan zarar veriyor, bir yandan iyi insan imajı çizmeye çalışıyordu. Yerler mi gülüm buralarda bunları? Yemezler. Ressamlık kızıyız evelAllah. Lavabodan çıktıktan sonra bölüme giden merdivenlere yöneldiğimde aklıma Ceylan demesi geldi. Asil'zade gibi Ceylan diyor ya, daha çok sinirlerimi bozuyordu. Zaten aynı Asil gibi davranıyordu. Ben 8 yaşındayken, Asil 12 yaşındaydı. Bizim ablalar beni küçüğüm diye aralarına almıyorlardı ama Asil onlarında gözbebeği olduğu için ona kimse bir şey demiyordu. Lakin bizim Asil beyefendi ablamlarla takılmıyordu. Neme lazım, klası sarsılır! Küçükken de böyle şımarık bir çocuktu kendisi. Bir gün ablamlar beni yine aralarına almazken Asil geldi yanıma. Köydeki evin büyük avlusunda hepsi muhabbet ediyorlardı, bende merdivenlere oturup karşıdan onlara bakıyordum. "Naber ceylan?" deyip merdivene yanıma oturmuştu. Omuz silkmiştim ablamlara doğru bakıp, cevap vermemiştim Asil'e. "Sen onlarla takılma bence, baksana hepsi koca arıyorlar köyde kendilerine." dediğinde ona bakmıştım anlamsızca. "Bakma öyle küçük. Yalan mı? Bak haftaya Asiye'yi istemeye geleceklermiş." Asiye en büyük amcamın ikinci kızıydı. "Salak onlar. Evlenip ne yapacaklar?" dediğimde Asil gülmüştü ve kolunu omzuma atıp muzipçe gülmüştü. "Gel buraya küçük, biz beraber takılalım seninle. Hadi amcamın ATV'yi kaçıralım hadi." Tabi ki onun aklına uyup anahtarları aldığımız gibi amcamın ATV'yi kaçırmıştık evden. Gezdik, eğlendik derken eve döndüğümüzde amcamlar ve dedem oturup bir güzel fırça atmışlardı bize ama en çok bana. Neden? Çünkü Asil beyefendiye kimse kötü laf söylemezdi. Asil yüzünden herkesten fırça yemiştim. Hem de onun aklına uyduğum halde. Ama ben suçlanmıştım işte ve Asil hiç sesini çıkartmamıştı. Ondan yediğim ilk darbeydi. Yine de her defasında Asil'in aklına uyup her türlü muzırlığı yapmıştım ve hep azar işiten taraf ben olmuştum. Ve Asil'zade hiç sesini çıkartmamıştı. Şimdilerin yağız delikanlısı, haksız yere yediğim lafları hep karşıdan izlemişti. Ona sorsan beni koruyup kollar falan... Tek bu olsa iyi ama neyse, hatırlamak istemiyorum gerçekten o mevzuları. Sırf onun yüzünden, onun gibi olabilmek için şu yaşıma kadar ne bir elbise, ne bir etek giydim. Kız gibi tokalar, cicili bicili şeyler kullanmadım. Erkek gibi olabilmek için elimden geleni yaptım. Hatta halamın erkek çocukları askere giderken, 'beni de götürün' diye ağladığım zamanları biliyorum. Ne o? Erkek olacağım, Asil gibi! Asil'in bana tek yaptığı iyilik, ona araba alındıktan sonra geçen sene bana da öğretmesi olmuştur. Onun dışında iyilik bir yana dursun, sürekli suçlu durumuna düşmemi sağlamıştı. Bu okuldayken de herkesin ona saygı göstermesi sinirlerimi hat safhaya çıkartıyordu ve şu an aynı duyguları Aykut'a karşı da kullanıyorum. Dedim ya eski Asil, şimdi Aykut. Sınıfa çıktığımda koridorda bölüm şefiyle karşılaştığımızda neden geç kaldığımı sordu. Ben de parça çizimini bitirdiğim için girmediğimi söyleyip tekrar aşağıya kantine indim. Öğlen molasına kadar orada durup kızları bekledim. Aklım aslında daha çok Atakan'daydı. Mehtap şu an bedenen derste ama, ruhen enkaz bölgesindeydi. Şeytan diyordu, git metal bölümünü Atakan'ın başına yık, o zaman görsün enkaz bölgesini. Molaya çıktığımızda kızlar yemek yemek için başka bir yere giderken, ben Betül'le beraberdim. Betül'e Aykut'un yaptığıyla ilgili bir şey anlatmadım. Sadece Aykut lafa tuttu diyerek geçiştirdim. Ağzına laf ver, minareye çıkar bağırır. Al başına belayı. Yemek yiyip her zaman gittiğimiz parkımıza gittik. Adını 'Devlet' koyduk o parkın. Adını Feriha koydum der gibi... Öğleden sonra tekrar parça çizimi yapmaya başladığımız sırada Mehtap'ın telefonuna mesaj geldi ki, cebinden çıkarttı. Sinirli bir nefes verip telefonu cebine atarken uzanıp telefonu yakaladım. Ferda'dan mesaj vardı. Atakan ve ikisinin bir fotoğrafını göndermişti nispet yapar gibi. Mesajı sildikten sonra Atakan'ın mesajlarına takıldım. 'Yalvarırım Mehtap.' Genel olarak mesajlar bu doğrultuda ilerliyordu ve çok saçmacaydı. Ferda mutlu mesut fotoğraflar atıyor, Atakan yalvarırım diyordu. Kimdi lan bu çocuk, benim kardeşimi üzüyordu? Mehtap'a da kızdım. Neden bu fotoğrafları bize göstermiyordu? Atakan'ın da elimden çekeceği vardı. Elbet elime fırsat geçecekti. Mehtap işaret parmağını dudaklarına götürdü, kimsenin bilmesini istemiyordu. Bilirlerse kesin kavga ederdik ve Mehtap burnunu yere indirecek kız değildi. Atakan onun için kavga edildiğini bileceği için, Mehtap bu kavgaya izin vermiyordu. Hem aldatıldım, hem beni aldatan erkek için kavga ederek kendimi düşürmem psikolojisinde ilerliyordu ama ben bir yolunu bulacaktım. Hem de öyle böyle değil. Salı günleri izinliydim. Bu yüzden çarşıya gitmeyecektim. Yelizlerle aynı zamanda bitiyordu dersimiz ve bir daha Aykut'u görmediğim için minnet duyarak yine devlete gidip oturduk. "Kız baksana şu çocuğa çok yakışıklı değil mi?" Betül telefonundan bir çocuk fotoğrafı gösterdi. "Senin sevgilin yok mu kevaşe? Gene nerden buldun bu çocuğu?" deyip gülmeye başladım. "Ohoo çoktan ayrıldım ondan. Hatta daha ayrılmaya karar verdiğimde buldum bu çocuğu." dedi rahat bir tavırla. Anca gözlerimi devirebildim bu söylediğine. Berkay dedikodu var diye yanımıza gelip, "Hani kız bakayım. Valla senin sevgili değiştirdiğin kadar ben don değiştirmiyorum be! Kor ateşlerde yanacaksın yeminlen." dedi ağzını yayarak. Kırıta kırıta eski yerine geri oturdu. Suratım tekrar asıldı çünkü canım acıyordu. Gökay yanıma gelip yüz ifademden moralimin düşük olduğunu anladığı için sordu. "Neyin var ekşi surat, limonların mı bitti?" O güldü ve benim canım limon istedi. "Bitti ya, gidip alsana bana." dedim gülerek. "Söz yarın bir file alırım ama hayatta gitmem şimdi." dediğinde gözlerimi kısıp, "Nankör arkadaş." dedim. "Sen onu bunu bırak neyin var senin, ne bu surat?" Aklım yine egolayzıra gitti ve onlardan bir şey saklamadığım için üstün körü anlatmaya başladım. "Çattık yemin ediyorum. Manyak herif bulaştı kaldı üstüme." diye anlatırken Merter kaç göz işareti yapıp bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. "Ne oluyor Merter? Kaşın gözün oynuyor?" diye sorduğumda bir öksürük sesi geldi. Tahmin etmek hiç zor değil. Bu sefer yandaşıyla beraber hemde. "Selamın aleyküm." dedi Aykut bana bakarak. Ve benim dışımda herkes cevap verdi. Hatta Merter tokalaştı bile ama ben yüzüne bakmamakta ısrarcıydım. "Mısra, seninle biraz konuşalım." dedi Aslı sert bir sesle. Bakışlarımı bir ona, bir Aykut'a çevirdiğimde, Aykut kaşlarını çatarak elindeki tesbihi sallamayı bırakıp Aslı'ya bakıyordu. Aslı direkt olarak bana bakıyordu ama yerimden kıpırdamadım. "Ne konuşacaksan konuş." Aykut'un elindeki tesbih güzeldi. Pahalı bir şeye benziyordu. Ve az kalsın elinden alıp sallamaya başlayacaktım. Eliyle biraz ileriyi göstererek ters ters konuştu yine Aslı. "Şu tarafa gel." Tabiki emrine uymayacağım. Ne hakla!? "Kaldır o zaman Aslı." dedim imalıca. Sinirli bir bakış atıp Aykut'a döndü. Bir şey demedi ama Aykut, 'Ne yapayım?' der gibi bir hareket yaptı Aslı'ya ve tekrar bana baktı sinsi gözlü kız. "Bir gelir misin Mısra? Bir şey konuşacağım seninle." dedi bu sefer normal bir şekilde. Gülmemek için iç savaş verdim ama yavaşça ayağa kalkıp karşısına dikildim. "Konuşalım." Burnundan bir soluk verip ileriye doğru yürüdüğünde ben de peşinden gittim. "Bak Mısra, Asil'in adını kullanıp okulda yer edinmeye çalışıyorsun ama benim karnım tok böyle şeylere. Ayrıca Aykut'tan uzak dur, onun sevgilisi var." dedi sinirle bakarak. Of ne bu okulun ablası havaları bu kızda, çok saçmaca değil mi? Alay eder bir yüz ifadesine bürünüp, "Asil'in adını kullanıyor olsaydım 2 seneden beri kullanırdım Aslı. Merak etme senin havanı söndürmek gibi bir niyetim yok. He Aykut meselesine gelince. Bence arkadaşını sen benden uzak tut. Nereye gitsem karşıma çıkan o." diyerek Aykut'a baktım. Tesbihi neredeyse koparacak kadar hızlı sallıyordu. Bakışlar desen zaten insanı kör kuyulara atıp üstüne toprak atıyordu. Öyle saçmaca bir bakıştı. Tekrar Aslı'ya baktım. "Al arkadaşını ve sevgilisine götür." Bizimkilerin yanına geri döndüm. Aykut'a göz ucuyla dahi bakmadığım gibi eski yerime oturup Gökay'ın paketinden bir tane sigara alıp yaktım. Peki bu muhteşem ikili bunu söylemek için mi gelmişlerdi yanıma? Gelmez olaydılar. Ayrıca egolayzır kendisi de gelip bunu söyleyebilirdi. Nefret kategorime bir de Aslı eklenmişti. Süper 3'lü oldular artık. Ama umarım Aykut artık bana bulaşmayı bırakırdı. Çok fena kıl oldum kendisine. Bizimkilerle biraz daha muhabbetin ardından hava kararmadan yollara düştüm. Oturduğumuz parkın yanından Altıparmak denilen caddeye inen merdivenlerden aşağıya sallandığım gibi kendimi Merinos'ta buldum. Okuldan erken çıktığım zamanlarda eve yürüyerek gidiyordum. Yaklaşık 45 dakika eve yürüyüp otobüs parasını cep yapıyordum. Napcan gülüm? Ekmek parası kolay kazanılmıyor. İnadım yüzünden düştüm bu yollara da neyse, başa gelen çekilir hesabı eve yürümeye devam ettim. Eve geldiğimde ayaklarıma kara sular inmiş olarak 3. kata, bizim eve çıktım. Girdiğimde evdeki süper 3'lüye baktım ve yanlarında Asil'in annesi Nermin yengem vardı. Asil'i ne kadar sevmiyorsam yengemi bir o kadar severdim. Bir erkek doğurmuş bir daha uğraşmamış. Şimdi de Asil yok diye bizde takılıyordu genelde. Bizim dairenin karşısında onların ev maalesef, kapıdan çık Asil'i gör. Muhteşem! Ama çok şükür Asil Ankara'da üniversite okuyor. "Hoşgeldin yenge." dedim salona girip çantamı kenara koyarken. "Hoşbulduk Mısra. Napıyorsun yengem, erkencisin?" "Bugün izin günüm yenge." diyerek koltuğa attım kendimi. Annem, "Hoşgeldin kızım. Aç mısın?" diye sordu. Annemi severdim. Babam gibi Asil düşkünü değildir ama iki ablama fazla düşkündür ve babamın lafından dışarı çıkmazdı. "Ben ayarlarım mutfaktan." "Önüne getirmeyecek kimse, kalk bir zahmet hazırla." dedi büyük ablam İlkay. Göbek olmuş dünya kadar hala laf sokma derdinde. Laf sokarken doğuracak yakında. Zaten kocasını da sevmem. Babamın ilk damadı diye bir havalar, bir havalar. Sıkıntısı var adamın tabi, babamdan bol bol tarla alsın diye uğraşıyor. Kıskanç şey. "Of abla! Doğuracaksın hala laf söylüyorsun!" Kalkıp mutfağa gitmeye başladım. "Ablanla düzgün konuş, terbiyesiz." diye bağırmaya devam etti sağ olsun. İçimdeki masum Mısra kalbi kırık bir şekilde oturuyordu. Mutfakta bizim nişanlı kız İlknur vardı. Bununla daha iyi anlaşırım ama çıt kırıldım bir şeydir kendisi. "Naber İlknur?" Ona abla demiyorum. Karıştırdığı çorbayı bırakıp, "İyi sen?" diye sordu incecik sesiyle. "İyi. Ne yemek var?" Soru sorarken bir yandan da kapalı tencere kapaklarını açıp baktım. Ama maalesef musakka vardı ve direkt kapattım. Sıra buzdolabındaydı. Peynir, zeytin, domates çıkartıp ekmek arası yapmaya başladığımda annem, "Kızım yemek var ya orada." dedi mutfağa girerek. "Yemem ben onu anne ya." dediğimde yengem içeriden seslendi. "Musakka mı var Mısra?" "Evet yenge, çok severim bilirsin. Ondan yemiyorum." deyip güldüm. Ablam yine kendi kendine söylemeye başladı ama umursayacak kafam yoktu. Kolum ve sırtım acıyorken 45 dakika yol geldim ve yemek benlik değildi. Bugün benim yaşamamam gereken bir gündü. Yengem mutfak kapısında dikilip, "Gel bizde sevdiğinden var." deyince ona baktım. "Sarma mı yaptın yoksa?" dedim sevinçle. Çünkü yengemin sarması çok güzel olurdu. "Patatesli börek de var." Elimdekileri dolaba geri soktuğum gibi kapıya koştum. Arkamı dönüp yengeme baktığımda hala mutfak kapısında duruyordu. "Hadi yenge, ne bekliyorsun?" dediğim gibi yengem ve annem güldüler. Sonuçta yengem de hareketlendi. Yengemlerin mutfağa girdiğimizde tencereyi ve tepsiyi masada gördüğüm an tabak, çatal almadan başladım yemeye. Asil'le küçükken de böyle yapardık. Oynar gelir, şu menüyü yer ve sonunda ben azar işitirdim. "Size de uzattım ama ablanlar yedi. Ben de seni çağırayım dedim. Bayağıdır yemedin, özlemişsindir." dedi yengem içecek dökerken. Yemeseler şaşardım. "Valla özledim yenge." Muhabbeti uzatmıyordum, kısaca konuşup önümdeki şahane menüye gömülmeye devam ettim. Yengem karşı sandalyeme oturdu. "Asil abinle da böyle yerdiniz hatırlıyor musun Mısra? Sokaktan çamurlu ellerle gelip, sen yıkamaya giderdin, abin yıkamadan başlardı." Pis çünkü o. Leş herif. "Valla ev boş kaldı o yokken. Arada sen gel bari Mısra." dediğinde ağzım dolu dolu konuştum. "Gelirim yenge." Lokmalarımı yutmaya devam ettim ama yengem susmadı. "Abin diğer kızları ne kadar takmıyorsa, seni bir o kadar sever. Mısra dedin mi akan sular durur onun için." Ya ne demezsin yenge! "Tatil zamanı gelse bari de abin de gelse. Özledim valla oğlumu." Sorma yenge, ben de derdine ölüyorum. "Gelsin de bak gene yaparım bunlardan, beraber yersiniz eskisi gibi." Boğazında kalır inşallah! "Geçen akşam konuşuyorduk seni sordu. 'Ne yapıyor benim Mısra kardeşim, iyi mi?' dedi hep. Valla kardeş yapmadım ona ama sen onun has kardeşi gibisin." Haslığı batasıca. Kardeşmiş? Çocukluğuma, gençliğime sıçtı nalet! "Bir de diyor, 'Gelirken Mısra'ya ne alsam?' Dedim oğlum, sen gel yeter ona, hediye beklemez o. Ama alacağım dedi. Ne alacak bilmem." Kor ateş getirir, az daha yakmak için canımı. "Neyse, o bu değil de küçükken ne çok haylazlık yapardınız Asil'le." Yaaa yapardık haylazlık, ağzına sıçılan ben olurdum gene! "Özledim valla o günlerinizi yengem. Okullar başlayınca yarım kalıyor insan evlatsız." Ben Asil yokken tam oluyorum yenge onu ne yapacağız? "Sen önceki gibi değilsin ama abine karşı Mısra. Bir şey mi oldu be yengem? Önceden daha iyi anlaşırdınız." Sen öyle san yenge. Anlaştığımız falan yoktu. Ben susardım, onun her açığını kapatırdım, onun da işine gelirdi. Bir halttan haberiniz yok. "Kız boğulacaksın, yavaş ye! Önünde kaçıran yok!" Asil yerken ben yiyemezdim yenge, onun acısı bu. Elime kenarda duran peçeteyi alıp ellerimi sildiğimde yengeme baktım. "Eline sağlık yenge çok güzel olmuş. Asil abim gelince de yaparsın da eski günlerdeki gibi yeriz." "Siz yiyin yeter ki!" Asil yesin demek istedin yenge herhalde. "Neyse ben geçeyim eve yenge, ödevlerim var." deyip ayağa kalktım. Yengeme akşama çaya gelmesini ve gelirken börek getirmesini söyledim, eve geçip işlediğimiz konuları tekrar etmeye başladım. Telefonum sessizde dururdu genelde, ablamlar duymasın diye. Meraklılar hemen başını üşüşüyor sonra telefonun. Elime aldığımda yabancı bir numaradan mesaj vardı. Tabiki gizli hayranımın mesajını anında açtım. Açmaz olaydım! 'Mısra, yarın sabah Timurtaş'ta bekle. Konuşacaklarım var.' Bilin bakalım kim? Süper 3'lünün Aykut kişisi. 'Konuşacak bir şeyim yok Aykut.' 'Laf dinle!' 'Dinlemiyorum!' 'Mısra!' 'Bu sefer neremi morartırsın?' 'Belasın! Tam bir başa belasın!' 'Cezasın! Tam bir başa cezasın!' 'Sabah Timurtaş'ta olma, cezayı o zaman gör!' 'Sabah Timurtaş'ta olmayacağım, bela görmek istemiyorum.' 'Kaşınıyorsun. Harcarım seni Ceylan!' Harcarım seni! Başka laf bilmiyor herhalde. 'Yok kaşınmıyorum. Muhattap olmak istemiyorum seninle sadece. Bu kadar!' 'Edeceğim ben seni muhattap!' 'Görürsem söylerim.' Yazıp gönderdim ve anında bizimkilerin gruba yazdım. Ben: Yarın kutsal Çarşamba ve okuldan kaçıyoruzzzz!! Merter: Hayatımda aldığım en güzel mesaj. Yeliz: Bize gelin. Betül: Günlerdir bu anı bekliyordum. Gökay: Yeliz, ananı erken yolla. Benim kızı getiririm. Yeliz: Bizim ev kerhane mi? Berkay: Kız Betül. Bayağıdır fal bakmamıştık. Bol bol kahve içer fal bakarız bebeğim. Merter: Falını dikeyim Berkay. Gökay: Yemek ısmarlarım Yeliz, ne olur be! Yeliz: Hayır, konu kapandı. Ben: Sabah erkenden sizdeyim Yeliz. Ananı yollama, annem bir şeyler vereceğim diyordu geçen gün, onları vereceğim İnci teyzeye. Berkay: Çeyizlik mi verdi ayol? Merter: Seni verecekmiş Berkay, ister misin? Berkay: Ay sana hiç şaka yapılmıyor Merter. Çok manyak şeysin. Merter: Manyaklar diksin seni! Gökay: Birgün o da olacak eminim. Neslişah: Kemal hoca olayını çözmeden kim kaçıyor okuldan? Merter: Hep acı mı konuşmak zorundasın? Neslişah: Dost acı söyler. Berkay: Kuş öldü beybi :( Ben: Daha yeni başladık okula. Bir kereden bir şey olmaz. Değil mi Gökay? Gökay: Evet, bak Mısra bir kere diye sigara içti bir daha bırakabildi mi? Ben: Ağzına sıçsın martılar! Yeliz: +18 oldunuz! Merter: Bir halt yemedik daha. Berkay: Ay her neyse bebekler. Yarın kaçıyoruz işte okuldan. Gökay: Bebeğine koyacaklar Berkay. Berkay: Bebeğim sizsiniz :) Yeliz: Susun artık! Ve bizim gruptan çıktım. Tabiki Aykut bir sürü mesaj atmış üst üste. Cevap vermeyeceğim hiç birisine ama okuyacağım. Mavi tik olsun daha çok delirsin deli reis. 'Ceylan!' 'Cevap ver!' 'Elimden çekeceğin var!' 'Yarın başın harbiden belada!' 'Tehdit etmiyorum. Çok ciddiyim!' Salak çocuk. Anında sildim bütün mesajları, havasını kaldıracak halim yok hiç. Yengem geldi, börek yemeye gidiyorum şimdi valla. "Ya yenge şu kızlara verme böreklerden!" diye kızdım odaya girdiğimde. "Hepsi sana mı lazım? Hamileyiz burada, iki can taşıyoruz!" Bunu söyleyen tabiki büyük ablamdı. Boş bir yere oturup, "Yatsam beni yiyeceksin abla zaten. Azıcık da bize bıraksan ne olurdu?" diye sordum alay ederek. Anneme baktı. "Anne sustur şu kız bozuntusunu elimde kalacak!" Normal konuşmaz asla. Hep kızar, hep laf sokar. Annem bana bir tabak uzatıp, "Al ye şunu Mısra. Ablana takışıp durma!" dedi o da tersleyerek. Elime tabağı ve dolu bir çay bardağını alıp yerime iyice yerleştim. "Abla bak seninki çıktı." dedim televizyona bakarak. "Nerede benimkiymiş?" Lan bir zamanlar aşık olduğu adam olan Tolgahan Sayışman'a bakıyordu. "Lan daha geçen sene aşıktın adama be!" diyerek güldüğümde kafama çay kaşığını attı. "Salak mısın kız sen? Evlendim ben artık, çocuk doğuracağım!" diye bağırdı. "Milletin yanında da söyleme valla bir kaşık suda boğarım seni!" En sevdiği laf. Bir kaşık suda boğarım. Nasıl olacaksa artık... Yengem ve diğerleri bize gülerken ben halimden hoşnut değildim ama çaktırmıyordum. Önümdekileri bitirip ayağa kalktığımda bizim ufaklık Azra'ya takıldı gözüm. Kulağıyla oynanmasından nefret ederdi ve ben de pislik olsun diye kulağıyla oynardım. "Ya abla bırak ya!!" diye bağırdı cadı. Daha 4. sınıfta ama çene maşallah! "Bağırma kız ablana!" diye ben de bağırdığım esnada arkamdan İlknur tiz bir ses çıkarttı. "Ay sen bağırıyorsun ya be deli!" "Ya İlknur sen sus çeyiz yap bacım, sen girme böyle mevzulara." deyip gülerek çıktım odadan. Odama girdiğim gibi akşam rutinlerini halledip annemlerin odaya geri döndüm. "İyi geceler yenge. Gene gel, gene börekle gel." dedim yengeme gülerek. Diğerlerine iyi geceler dilemedim. Gülüyordum falan ama sinir oluyorum annem ne yapayım?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD