bc

MOĞOLUN HIRÇIN KIZI / BALA HATUN

book_age16+
1.1K
FOLLOW
3.6K
READ
others
comedy
twisted
sweet
humorous
mystery
spiritual
like
intro-logo
Blurb

Bir zamanlar Moğolistan, Baykal gölü ve çevresi

Bir kadın düşünün atları coşa getiren, bir kadın düşünün kurtlarla dost ve bir kadın düşünün atmacaların dilinden anlayan, yine bir kadın düşünün belki de tüm Moğolistan'ın en çirkini, en bet olanı.

Bir erkek düşünün Moğol Han'ının sağ kolu namı ülkenin sınırlarını aşmış savaş lordu . Çini dize getiren ama han karşısında savunmasız. Yakışıklılığı ile Moğolistan'daki kadınların yüreklerini ağzına getiren boş zamanlarında o yataktan bu yatağa konan kadınların gözde bekarı.

Han ve Sultan'ın emri ile evlenecek olmaları işin acı tarafı olsa gerek .

At arabasının kapısı açıldığında ilk önce şişman tombul el gözüktü. Timur eli tutup dışarı çektikçe el arabanın içine doğru Timur'u çekiştirdi. Kısa arbede sonunda kız çekilip Alp Tolga'nın kucağına düştü. Alp Tolga o an öleceğini sandı. Zaman durdu nefes dahi alamadı . Tiksinti ile kollarının arasındaki kızı ittirdi.

"Ulu bozkurt aşkına! Yeryüzünde bundan daha çirkin biri olabiliriydi? Burnunun yanındaki o koca et beni."

-Iğğğğğğğ

Yusyuvarlak şekilsiz surat. Yüzünü buruşturdu. O kaşları neydi öyle orman çalısı gibi? Bıyıkları ve sakallarına ha birde tombul, tombul ellerini hiç saymıyordu. Altay omzuna dokunup sırıttı.

-Şanslı hergele. Gelinin de yeryüzü meleği.

-Öldürürüm seni sus. Bala, tam yanından geçerken dayanamayıp,

-Keşke gelirken bir iyilik yapıp yok olsaydın. Öleydin.

Sakin sakin yanından geçerken Bala durdu. Sinirle döndü.

-Bende aynısı yani. Dedim ki içimden şu piç gittiğimde orda olmasa bu işkenceden kurtulsam yani.

Alp Tolga çemkiren kıza baktı.

-Evet deme. Dersen hayatını karartırım.

Bala da aynı terslikle

-Asıl sen evet deme. Çok canını yakarım.-

Amca dedim sen olsan böyle beter kadına bir saat bile katlanır mıydın?

-İçi çok güzel içİ

chap-preview
Free preview
1. BÖLÜM
MOĞOLUN HIRÇIN KIZI BALA HATUN Hayır! Konağın içinde kıyamet koptu. Siz konak dediğime bakmayın. Saray bozması gibi büyükçe bir yapıdan duyulan bağırtıları kapı muhafızları dahi duymuştu. Genç kız hızlıca koridordan geçip merdivenlere yöneldiğinde, arkasında telaşla ona yetişmeye çalışan şişman mı şişman, tıknaz mı tıknaz, iyice de yaşını başını almış dadısı Tendü kadın vardı. -Beni deli etme Bala. Kızzz! Kime dedim gel buraya. Bala mı? Gözlerinden ateşler çıkarak soluyup, sinirle arkasındaki kadına bakıp yumruklarını sıktı. Yaşlı kadın hızlı hareket ettiğinden olacak nefes nefese kalmıştı. Ellerini dizlerine koyup başını yukarı kaldırdı. Nefesini düzenlemeye çalışırken Bala içinden söylenmeye devam ediyordu. “Deli kadın. Hiç haline de bakmaz.” Tendü, -Bana bak bana. Kızzz! -Neeeee dedim başımın derdi, ne? -Kız o maviş gözlerini iyice pörtletme. Seni ben büyüttüm ben. Korkutacak sanki yeni yetme. Sen bana sabır sen bana sabır dedim. Bala mı? Olanca gücüyle bağırmaya devam etmişti. -Tırtılll… Tendü kadın sinirle bağırdı. -Tırtıl mı? Seni boyu devrilesi. Düzgün konuş diye kaç kez söyleyeceğim. Ahhh ahhhh… Beyimiz çok haklı çok… -Tırtılsın işte. Haklıymış… Babamda ayrı mesele… Ya hepiniz manyaksınız ha… Tekrar hızlı hızlı yoluna devam etti. Burnundan soluyarak merdivenlerden aşağı inerken yan taraftan kendisine bakmayı ihmal etmedi. Babası Ak Noyan’a çok kızgındı. Hep annesinin yokluğunu yaşatmıştı. Evin en küçük kızıydı. Hoş babasının erkek evlattan yana hiç şansı da yoktu yani. Aynadaki kendi görüntüsünden kendisi de hiçbir zaman memnun değildi. Babası olacak o sinir bozucu ise ayrı bir meseleydi. Damarına, damarına basmayı sanki alışkanlık etmiş gibiydi. Neden bu aynayı buraya astırmıştı ki? Beş ablası vardı. Beş… Hepsi de birbirinden güzel mi güzel, alımlı mı alımlı, nazik mi nazik, söz dinleyen beş ağırbaşlı, alımlı, zarif kız kardeş... Akıllı usluydular. Tek kendisi çıkmıştı ayrık otu gibi… Evdeki düzeni bozan, her şeyi, merak eden, alıp başını giden, söz dinlemeyi bırakın, her kesle muhalif olan, saraydakilerin canından bezdiren, saray halkı tarafından ısırgan otu diye bilinen ele avuca sığmaz biriydi. İflah olmaması babasını da canını çok sıkıyordu. Dışarıdakilerin ne düşündükleri hiç umurunda değildi ama babası denilince kolu kanadı kırılıyordu. En ağrına giden babasının kendisini pişmanlık görmesiydi. Ablaları gibi hiç sevilmemişti. Hiç başını okşamamış, hiç tatlı söz söylememişti. Bala, pis, pis sırıttı. -Neymiş, başıma geleceklerden çok korkuyorlarmış. Arkasına bakmadan sinirle söylendi. -Yahu tırtıl bu gudubet surata kim bakar kim? Korkmayın diyorum. Sonsuza kadar başınızdayım. Azcık alışın. Kim başına benim gibi bir bela alabilir ki? Ben olsan bende bana bulaşmazdım. Sinirle aynaya baktı. Burnunun yanındaki koca et beni neredeyse tüm yüzünü kaplıyordu. Benin üzerindeki o koca kıllara ne demeliydi? Birkaç kez koparmak için yeltenmişti. Yerinden oynamadığı gibi bir hafta tarifsiz acılar çekmişti. Ya kaşları? Atın kuyruğu gibi gözlerinin tamamını neredeyse kapatıyordu. Kaşlarını bıkmadan usanmadan parmakları ile sürekli geri itiyordu da sanki inat etmişler savaş açmışlardı. Kolaysa tek tel koparmaya çalışsın. İnatla yerimizden memnunuz kimse bizimle oynayamaz diyorlardı. Kendi de kendini sevmiyordu ki ele ne desin. Ya bıyıkları; O sapsarı saçlarına hiç uymayan koyu kızıl bıyıklarını görmemek imkânsızdı. Ucundan azcık makasla kesmeye izin veriliyordu. Bazen aynanın karşısına geçer sanki etten kemiktenmiş gibi yüzünü kaplayan kıllarıyla dalga geçerdi. “Ooooo lütfettiniz de acık ucundan verdiniz. Ne olacak şimdi?” Ertesi gün kestiği yerler sanki iki kat uzuyordu. -Canımdan bezdim ya, canımdan bezdim. Hiç aynalara bakmayı sevmemişti. Oldum olası aynalı ortamlardan uzak durmaya çalışmıştı. Ama hain babası sırf canını yakmak için merdiven boyunca tüm duvarı ayna ile kaplatmıştı. Sanki dost değil düşmandı. Baba değil üvey babaydı. Daha da canı yansın der gibiydi. Bazen sevgili sinir babasının anlamsız ve tiksinç bakışlarını yakalıyordu. Bakışlarının dilendiğine yemin edebilirdi. “Hadi at kendini kalenin kulesinden. Sende kurtul bizde.” Der gibiydi. Ama onda bu şans olduktan sonra kuleden de atlasa ölmeyeceğine emindi. Kısacası her an canlı her zerresiyle yaşamaya mahkumlu. Birkaç tane daha ben yüzüne ve boynuna serpilmişti. Hiçbir zaman ablaları gibi zarif olamayacaktı. Dört büyük ablası gerekli izdivaçları yapmışlar sıra kendisinden bir yaş büyük Nur Banu Hatun gelmişti, Onunda beylikler arasında Han'ın direktifi ile sözleri kesilmişti. Kız kardeşlerinin babalarının sözlerinden çıkması imkansız olduğu gibi Ak Noyan’ın da Han'ın emrinden çıkması mümkün değildi. Kızlar Han'ın istediği beyliklerde gelin gitmişlerdi. Şimdi sırada Bala vardı. Sinirle burnundan soludu. -Nefret ediyorum nefret.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

HÜKÜM

read
223.8K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
521.6K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook