3. BÖLÜM

1315 Words
“ Yok olmaz erken daha, biraz geç kalın ne olur. Hiç hazır değilim henüz. Ne olur baharlarımı, bırakın bir süre daha. Tanıdık değil bana güz. “ KURŞUNİ RENKLER Sekiz şehit vermiştik... O günün üzerinden günler geçmişti ama sanki her şey dün yaşanmış gibiydi. Bayrak yere düşmesin diye toprağa düşen o kahramanların fedakarlıkları, gitmiyordu gözlerimin önünden; yüzlerindeki cesaret, yüreklerindeki vatan sevgisi... Her biri karanlığı aydınlatan bir güneş, toprağa can veren bir fidan gibiydi... Ama hoyrat eller onları söndürdü, onları topraktan kopardı! Geriye kalanlar ise tarifi imkansız bir acıya boğuldu. 8 şehit, 8 can, 8 aile... Parçalanmış umutlar, yitip giden hayaller... “ Nefes, iyi misin kızım.? “ İsmimin seslenilmesiyle yerimde irkildiğimde bakışlarım camın ardından izlediğim o ölüm kokan dağlardan ayrılırken “ Ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyiyim Gökhan amca. “ diye fısıldadım, titremesine engel olamadığım sesimle. Gökhan amcam ise kısa bir süre gözlerimin içine bakıp sert çıkan sesi ile “ Şimdiye kadar kaç şehit verdik Nefes, bir sayı verebilir misin? “ diye sorduğunda, başımı iki yana sallarken bir bir aktı yaşlar gözlerimden. “ Her seferinde canımız cânan olsada yıkılmadık değil mi? Yine yıkılmayacağız Nefes. Yine dim dik kalkacağız ayağa ve onların kanıyla sulanan bu vatan her zamankinden daha güçlü olacak. “ Gökhan amcamın dağları delen sözlerinin akabinde bir asker yanımıza gelip “ Çavuş Ömer Güven. Komutanım, Anka Timi karargaha giriş yaptı. “ dediğinde kocaman bir gülümseme peyda olmuştu dudaklarımda. Sağ salim dönmüşlerdi çok şükür! Karargah girişine vardığımızda ise hazır olda bekleyen Anka Timi’ nin görüş alanımıza girmesiyle, Gökhan Albayın arkasında kalarak tek tek baktım hepsine. Yüzlerinde savaşın izleri olsada gözlerinde vatan sevgisi ve görev bilinciyle parlayan bir cesaret vardı hepsinin. Eksiktik, aramızdan yitip giden canlar vardı belki ama Gökhan Albayın da dediği gibi, yıkılmamıştık ve yıkılmayacaktık! “ Kıdemli Yüzbaşı Sinan Bozkurt. Görev beş subay ve üç astsubay ile zaiyatsız bir şekilde başarıyla tamamlanmıştır komutanım. “ Sinan’ ın karargahı inleten gür sesi ile göğsüm gururla kabarırken Gökhan Albayın gurur dolu sesi duyuldu bu sefer de; “ Aferin çocuklar. Zor ve uzun bir görevden döndünüz, ikinci bir emre kadar serbestsiniz. Sinan, operasyon raporu için odamda bekliyorum. “ “ Emredersiniz komutanım! “ Gökhan albayın ardından herkes selam vererek yanımdan geçip gittiğinde “ Nasılsın abi? “ diye sorarak, abim bildiğim adamın kolları arasında aldım soluğu. “ İyiyiz, iyi olacağız. Sen nasılsın abim? “ “ İyi olmaya çalışıyorum işte abi. “ Sinan' ın dudaklarını saçlarıma bastırarak " Geçecek abim, bugünleride atlatacağız el ele. " diye fısıldamasıyla, gözlerimin dolmasına mâni olamazken saklamak adına iyice sokulmuştum göğsüne. Tam o sırada “ Heeyy, kıskanıyorum ama. “ diyerek beni çekip kendi kolları arasına alan Volkan ile de hafifçe iki yana kıvrılmıştı dudaklarım. “ Ha şöyle, hep gül. Sana gülmek yakışıyor Nefes. Ayrıca daha önce söylemişmiydim bilmiyorum ama ağlayınca çok çirkin oluyorsun be kızım. “ Volkan’ ın kulağıma fısıldadığı sözler üzerine de bir kıkırtı kaçmıştı dudaklarımdan. “ Ya Volkan! “ diye omzuna vurarak ondan uzaklaştığımdaysa “ Sen yemekhaneye geç, birazdan geliyorum bende “ demesiyle başımı sallayıp ilerledim yemekhaneye. Kısa bir sürenin ardından ise “ Geldiimm... “ diye şakıyarak karşımdaki yerini almıştı Volkan; “ Ee nasılsın yenge? “ “ Beni boşver, asıl sen nasılsın? “ diye sorusunu es geçtiğimde yine sığınmıştı gülüşlerinin ardına; “ Gayet iyiyim, hatta bomba gibiyim. “ Bir süre gözlerinin içine bakıp “ Gerçekten nasıl olduğunu sordum Volkan. “ diye fısıldadım. Dili ‘iyiyim’ dese de o sıcak kahvelerinde kopan fırtınaları saklamayı başaramamıştı bu kez. Kelimeler sussa da her zaman gerçeği haykırırdı gözler. Aramıza giren sessizlik ile yeniden dudaklarımı aralamıştım ki zoraki olduğu belli olan bir tebbessüm ve kaçırdığı bakışları ile “ İyiyim dedim ya. “ demesiyle, kollarımı göğsümde bağlayıp tek kaşımı da kaldırdım usulca; “ Yemedim Volkan. “ Ardından sabırla beklemeye başladım, kalbinin derinliklerinde sakladığı cümleleri dökmesini. Ve çok geçmemişti ki dudakları arasından " Yoruldum Nefes, kardeşlerimi bir bir toprağa vermekten çok yoruldum. " diye canhıraş dolu cümleler dökülmeye başlamıştı; “ Tamam, bu vatana canımız feda ama konu silah arkadaşlarımız olunca iş değişiyor. Anka Timi' nden 2 şehit var, bu timde verdiğimiz 3. şehit. Ateş timi... “ Gözlerimden yaşlar bir bir süzülmeye başlarken, “ Sus. “ diye fısıldadım sözünü kesip; “ N’ olur sus Volkan, devam etme. “ “ Benim daha fazla şehit vermeye gücüm kalmadı Nefes. “ dediğinde “ Vermeyeceğiz evlat. İntikamımızı da alacağız. “ diyen Gökhan albayın sesi ile hızla ayaklanarak hazır ola geçmişti Volkan; “ İntikamımızı almadan rahat uyku yok bize komutanım. “ Gökhan albay ise kısa bir süre karşısında keskin bakışlarıyla dim dik dikilen askerinin gözlerinin içine bakıp " Bir delilik yapmak yok. " diye kesin bir emir vermişti. Lakin beklediği yanıtı alamadığında “ Söz ver asker! “ diye âdeta inletmişti yemekhaneyi. Benim bakışlarım tedirginlikle ikisi arasında gidip gelirken, “ Bir delilik yapmasına müsade etmem komutanım. “ diyen Sinan’ ın sesi ile bir süre daha Volkan’ ın gözlerinin içine bakmıştı Gökhan amca. Ardından ise rahat komutunu vermesiyle karşıma oturduklarında derin bir sessizlik çökmüştü aramıza.. “ Komutanım... “ Sessizliği bozan Sinan olduğunda ise bakışlarımın onu bulmasıyla, Gökhan Albaya izin istercesine bakan gözleri ile sorgularcasına ikisi arasında gidip gelmeye başlamıştı kahvelerim; “ Neler oluyor? “ “ Nefes... “ Gökhan amcamın ismimi söyleyip susması ile korku iyice yüreğime nüksederken, Volkan’ ın “ Operasyonda baskın yaptığımız bir kampta bir şey bulduk. “ demesiyle “ Nedir? “ diye fısıldadım yutkunarak. Ve Sinan’ ın Gökhan amcaya bakıp aldığı onay ile kamuflaj ceketinin cebinden çıkarıp masaya koyduğu yüzükle gözlerimin karardığını hissettim bir an. Bu yüzük... Dudaklarım arasından “ Yiğit... “ diye bir inleme dökülürken, titreyen ellerimle avuçlarım arasına aldım yüzüğü. Üzerindeki bir damla kanın harelerime dolması ile de canhıraş bir çığlık koptu boğazımdan. Yanımda oturan Gökhan amcam beni hızla kolları arasına çektiğinde ise bir bir akıttım yaşlarımı, babam bildiğim adamın göğsünde. “ Çok mu yakıyorlar canını? Benim daha bakmaya bile kıyamadığım sevdiğimin canını çok mu yakıyorlar amca? “ “ Yaşıyor olabilir Nefes, bize bir iz bırakmış olabilir. “ Sinan’ ın sözleri ile Gökhan amcamın kolları arasından çıkıp göz yaşlarımı elimin tersiyle silerken, “ Gerçekten mi? “ diye fısıldadım umutla. Sinan, “ Bir ihtimal. “ diye fısıldadığındaysa kalbimde bir umudun filizlendiğini hissetmiştim “ Umutsuzluğa kapılmak yok Nefes, Yiğit’ ı bulana kadar umudumuzu kesmek yok. “ Gökhan amcamın sözleri ile başımı sallarken buruk bir tebessüm peyda oldu dudaklarımda. Umut, yüreğimizin derinliklerinde asla sönmeyecek bir kıvılcımdı ve inanıyordum ki o kıvılcım bir gün alevlere dönüşüp karanlığı aydınlatacaktı. Bakışlarım içinde sevdiğim adamın isminin yazılı olduğu yüzüğü bulduğunda avucumun içinde hapsettiğim alyansı alıp diğerinin yanına taktım, geldiğinde sahibine geri vermek üzere. Ah be sevgili, nefes almak gibi sana ihtiyacım var; sensizlik çok zor. Özlemek denmez buna, bunun adı yangın! Yüreğim yanıyor, duyuyor musun sevgili sevgilim!? * * * " Hatırlıyor musunuz o ilk günü? " Aramıza giren uzun sessizliği bozan Sinan’ ın özlem dolu sesi ile Volkan’ ın " Hatırlamam mı be? Ne güzel gûnlerdi. Yiğit, sen, ben, Gökhan komutan... " demesiyle buruk bir tebessüm peyda oldu hepimizin dudaklarında. Tıpkı bir hazine sandığı gibiydi, geçmişe iltica edip mültecisi olmak istediğimiz o anılar. Her açtığımızda içinden geçmişe ait birer mücevher dökülürdü; bazen bir kahkaha, bazen bir gözyaşı, bazen de unutulmaz bir sohbet... Hepsi sanki güneşli bir günde içimizi ısıtan bir huzme gibi hatrımıza her düştüğünde dudaklarımızda bir tebessümün sebebiydi şimdi. Gökhan amca başını iki yana sallayarak " Ah o günler... Ne şımarıktınız ama. " dediğinde Volkan' ın " Yok be komutanım, uslu çocuklardık biz. " demesi ile hepimiz güldük burukça. " Küçücüktünüz sizi bulduğumda... O kadar dedim size, benim peşimden gelip de asker olmayın diye ama dinleyen kim? " Gökhan amcamın sözlerinin üzerine Volkan’ ın " Hepimiz hayatımızı kurtaran adamın yolundan gitmek istedik. Hem napalım komutanım, belayı ve tehlikeyi seviyoruz. " demesiyle ufak bir kahkaha firar etmişti dudaklarım arasından. ‘Sen akıllanmazsın’ der gibi başını iki yana sallayan amcam ile de gökyüzüne yükselen bir balon misali an be an büyümüştü kahkaham. Taa ki kalbimin sıkıştığını hissedene kadar... Hızlanan nefeslerimin arasında elim kalbimi bulurken Sinan' ın belindeki telsizden sesler gelmeye başlamasıyla eline alarak sesini yükselttiğinde ise bilmiyordum, işittiklerimin kalbimi yeniden karanlığa hapsedeceğini... " Bir asker cesetine rastlanıldı, Şehit Yiğit Alparslan. " BÖLÜM SONU
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD