Günah Gecesi

1581 Words
2 Ay Önce Yaşananlar Buket Bir telefon, basit bir telefon görüşmesi... vardır öyle.. herkesin hayatını tarumar eden bir arama! Tüm diğer aramalar gibi düşünürsünüz cevaplarken. Ben de öyle düşündüm. Sevdiğim adama el salladım hastane koridorunda... Ankara'ya gelmiştik. Volkan'ın tedavisi askeri hastanede devam edecekti. Artık kritik süreci atlatmıştı. Buğlemdi arayan, babasını sordu bana... başta her şey yolundaydı, sonra " Babamın arkadaşı istiyor o da seninle konuşacakmış" dediğinde ekranda bir sürü adam gördüm. Her hallerinden tehlikeli oldukları belli olan adamlar. O an babamın dedikleri yankılandı kulaklarımda. Volkan'ın çok tehlikeli düşmanları var... sadece birkaç saniyede dünyam ters düz oldu. Onlar Volkan'ın düşmanı değildi, onlar benim babamın bizim Volkan'ın başına sardığımız düşmanlardı. " Karsının ölümüne sen sebep olmuşsun, kızının ölümüne de sebep olsan seni affeder mi?" Affetmez! Onu bırak ben kendimi affetmem. Ne istiyorsa yaptım. Bana sadece beyefendi sizinle konuşmak istiyor dediler. Kabul ettim. Verdikleri adrese kadar gittim, yolda beni başka bir araç aldı. Korktum, çok korktum. İliklerime dek! Volkan'ı bir daha görememek! neyle karşılaşacağımı bilememek! Babam dünyanın en karanlık adamlarındandı. Çocukken henüz çok küçük bir çocukken bir defa evine alt katına inmiştim... Kolumun altında ayıcığım ile ardı arkası kesilmeyen çığlık seslerine gittim. Babamı görene dek! Üstü başı kan içinde çıkmıştı! yüzünde belgesellerde gördüğüm avını parçalayan bir aslanın ifadesi vardı! Beni görünce silinen, yerini öfkeye bırakan... O günden sonra ben babamdan hep korktum! Bir gün bende o mahsende babamın eliyle parçalanmaktan çok korktum. Her gece yatağa ıslattım... annemin " Koca kız oldun bu ne !" hakaretlerine maruz kala kala... Şimdi koca kız oldum, ve yine aynı korku ile bir başka yırtıcı hayvanın inine giriyorum. Büyük bir kapının önünde durdum, adamlar kapıyı açıp girdiler. Beni de yanlarında sürükleyerek. İçeri girdiğimde büyük bir salon, koltukta oturan bir adam. Sırtı bana dönük. " Efendim getirdik" Eli ile gitmelerini işaret etti ama gitmediler. Sadece uzaklaştılar. Hepsi o kadar kara ki, benim gibi bir mum ışığı ne kadar aydınlatabilir. O kadar günahın içinde masum olmak en büyük günah, ben o odadaki en günahkar şeydim. Hiç acelesi yoktu, sürece yayıyordu işkencesini. Bense dik dur, sakın titreme! kendime telkinde bulunup duruyordum. " Umarım size karşı nazik olmuşlardır" Dudaklarım titiriyor, göz yaşımı zor tutuyordum. istemsizce kasılan çenemden arada dişlerimin çarpma sesi çıkıyordu! duymuyırdur umarım! Bu ses neden bana tanıdık geliyor? Kısa sürede aldım sorunum cevabını.. oydu! hastanedeki adam! "Sen?" Karşımda duruyordu, elleri cebinde... baştan aşağı beni süzerken yüzünde duygu geçişleri oluyordu. " Tanıdınız mı beni?" " Hastanede gördüm sizi evet" Başını olumsuz anlamda sallayarak yanıma geldi. Aramızda nerede ise mesafe kalmamıştı. Eli ile çenemden tutup başımı kaldırdığında gözündeki tehlikeli bakışı görmüştüm. Korku ile yutkundum... kuruyan boğazımı ıslatmaya çalışarak. " Hayır, hatırlamıyorsun " dedi gözleri yüzümde dolaşarak. Elini yüzüme düşen bir tutam saça uzattığında korku ile çekildim... " Ne istiyorsun benden?" Bu sorum şaşırtmıştı onu. Kaşlarını çattı.. düşünüyordu sanki... Sanki ne istediğini bilmiyordu! Gözleri sık sık dudaklarıma kayıyordu! hayır olmaz. öldür işte! öldür tamam! " O beni öldürmeye çalıştı" dedi başımdaki dikiş izini göstererek " Bu onun eseri! " Yüzünde duygu geçişleri oluyordu. " O benim kardeşimdi" dedi kaşlarını daha da çatarak! " Sen ölmedin, onun da ölmemesi gerekti! bizde kural basittir. kısas! baban kısassı deldi. Can alınmadığı halede can aldı" İşte titremeye başlamıştım! engel olmamıştım. Titrememin nedeni karşımdaki adam ya da olacaklar değildi, babamın adının geçmesiydi " Şuan amcam ve kuzenime karşılık almam gereken 2 can var!" Bana yaklaştı iyice. " Tamam, öldür!" Şaşırmıştı. Ne sanıyordu, yalvaracağımı mi? Bu dünyada 4 barajı rahat dolduracak kadar gözyaşı döktüm... acım birkaç şehir nüfusuna eşit oranda dağılsa bile insanlar yok artık bu kadarı fazla der isyan ederdi. o kadar ki fazla! Beni öldüreceğini sanıyor, bir ölüyü öldürebileceğini... Ben Volkan ile nefes almaya başladım, şimdi de en değer verdiğim insan için o nefesi verebilirdim. Tamam böyle son bulacakmış demek. Oldu benim itirazım yok! Zaten çok yorgunum! "İstediğim bu değil" Saçındaki eli yavaş yavaş sürükleyerek indirdi okşar gibi. Bu yaptığı öldürme tehdidinden daha çok canımı acıtıyor, korkutuyordu beni! "Ölmekten korkmuyorsun ama benim istediğim de bu değil" deyip salonda uzağımızda dikilen adamlara " Dışarıda bekleyin" demesi ile evi boşalttılar hızla. " Kendisi için korkmayan insanlar genelde başkaları için daha çok korkar, onlar için yaşarlar. O adamı sevdiğini biliyorum. Sana bir seçenek sunuyorum. Babandan intikamımı alacağım. O bizim şerefinizi çiğnedi, bizi küçük düşürdü." bakışları vücudumda dolanmaya başladığında anlamıştım. " Ben de onun şerefini alacağım. merak etme sadece baban bilecek. 2 gün yanımda kalacaksın. Ne istersem yapacaksın. " Güldüm " Babamın beni öldürmesini istiyorsun" " O kadar şerefli bir adam olduğunu sanmıyorum" Yüzüne aşağılayarak baktım " Yanlış, kızına zarar verildiğinde kızını öldürecek kadar şerefsizdir. İstediğin olacak merak etme! En az o da sizin kadar şerefsiz çünkü!" Bakışı değişiyordu. " Sana bir şey yapmaz, bana boyun eğer! Sen onun tek çocuğusun" Neyin tesellisini veriyor bana. " Bunu kabul edeceğimi nereden çıkartıyorsun?" Kazandığı bir savaşı ilan eder gibiydi " Etrafına bak, sence benim kaç adamım vardır? Kime ne istesem yaptırırım. Evet baban ile denkiz güçte ama senin o idealist askerin ile ailesi, kızı, arkadaşların benim için o kadar ufak ayrıntılar ki! Hepsini ezer geçerim. O hastaneden bile çıkamaz! kızı desen... Kız çocuklarını pek sevmem! aslında erkek çocuk da sevmem! genel olarak çocuk, insan sevmem. Anlatabiliyor muyum? " " Ne istiyorsun?" Cevabını bildiğim bir soruyu daha sormuştum. Yukarı çık, beni bekle! sadece 2 gün! yaklaştı... midem bulanıyor, kendimden iğreniyordum aramızdaki mesafe kapandıkça! Titremelerim artmıştı " 2 gün benim olacaksın. Sonrasını ben babanla halledeceğim. Halletmesini istediğim bazı işler var. Halledecek! kazan kazan!" " Bu yaptığın çok büyük bir adilik! " Sesim titremeden karşısında vücudum sarılmadan dik durmaya çalışıyordum " Yukarı çık, beni bekle ya da git! sana söz veriyorum kimse seni durdurmayacak! " " Söz mü?" Neden alaycı gülüş var yüzünde? " Elbette gidebilirsin yaşanacakları göze alıyorsan benim için sorun yok! her türde alacağım intikamımı. Bir plandan diğerine geçeceğim. Sana sunduğum kimsenin ölmediği bir seçenekti... bunu istemezsen anlarım. Gidebilrsin..." Koştum, hızla koştum... evden çıktım. arkama bakmadan yürümeye başladım. o kadar hızlı kaçıyordum ki! Bir an durduğumda nefes nefeseydim. Arkama baktığımda kimsenin olmadığını gördüm. Her anlamda... Ne peşinden kovalayan ne de arkamda duran! Dediği gibi yapmıştı, gitmeme izin vermişti! Diğer dediklerini de yapacak demek ki! Bir an o evden uzaklaşan yol ile beni o eve götüren yol arasında döndü bakışlarım... Ayaklarım ise benden müsade istemeden atmıştı adımlarını. Salona girdiğimde ayakta az önceki halinden bir milim değişiklik olmadan beklediğini gördüm. " Geleceğini biliyordum " dedi yüzündeki o bakışla! o küstah, o acımasız! " Yukarıda kata çık, koridorun sonundaki büyük kapı! odada beni bekle!" Merdivene yöneldiğimde tüm seçenekleri sıraladım... Ne yapabilirdim... hepsi yapamazsın ile bitti. Kendimi öldürsem de bu manyak dediklerini yapardı! Babama da Volkan'a da! Onu öldürmek, onu öldürebilir miyim! Belki bir silahım, bıçağım olsa... hazırlıklı olsam... Odaya geldiğimde kendi karanlığına yakışır bir oda olduğunu fark etmiştim. Her yer siyah! Az sonra yaşanacak günah kadar! Yıllar sonra kabuslarımdan çıkıp tekrar yırtıcı bir hayvanın mahsenine düşmüştüm! Babamın karanlığına boğulacağımı biliyordum ama bu şekilde kirleneceğimi hiç düşünmemiştim! Kapının açılma sesi ile elimdeki çantam yere düştü! O iyi olsun, bari onu kurtarayım! Abimi kurtaramadım ama onu kurtarabilirim... O araçta beni kurtarmak için yanan abimdi! Beni kurtarmak için yanmıştı! Şimdi de sevdiğim adamı kurtarmak için yanma sırası bana gelmişti demek! Dönüp bakmıyordum ama nefes alışverişini, vücut ısısını hissedecek kadar yakınımda olduğunu biliyordum. Kap katıydım. Gözüm yatağın siyah çarşafında donup kalmışken omzumda elini hissettim. Tam o saniye bir insanın sadece ateşle yanmadığını anladım. Ateşten daha yakıcı şeyler vardı. Hırkam sıyrıldı kollarımdan, ve yine elini hissettim... parmakları omzumda dolanıp elbisenin askılarını indirirken aklımda sadece Volkan vardı... Burada bu haldeyken o nasıldı? iyi miydi? ya bir şey olursa... neden onun yanında değilim, neden buradayım? Bacaklarımdan kayıp giden elbisem ile artık dönülmez bir eşikte olduğumu anlamıştım. " Titriyorsun" dedi omzuma çarpan nefesi ile... sonra da dudaklarını hissettim omzumda... O an kimse fark etmedi ama ben öldüm. Bir damla kanım akmadan öldüm. Kollarını sarıp beni yatağa götürdüğünde, bir cesedi sürüklemişti... Bir ara , kendime geldiğimde... ellerimin acısını hissettim... Ona attığım tokattan sonra ellerimi bağlamıştı! acıyordu... Hala üstümde olması, halen nefesini tenimde hissetmek midemi bulandırıyordu... Göz yaşlarım tekrar akmaya başlamıştı " Yapma şunu, yerinde olmak isteyen kaç kadın var bir bilsen" Bana zorla dokunurken bu cümleyi kurabilmesi... İğrençliğinin sınırını zorlaması... kısa sürede kendimden geçmem ile son buldu iğrenç sesini duymam. Buket Yatakta yan yatmış pencereden yağan yağmuru izliyordum. Şiddetli bir yağmurdu ama gözyaşım kadar da şiddetli değildi sanki! Bileklerimi o kadar sıkmıştı ki, ipleri çözdüğümde kan oturmuş bileklerimin acısını bastırmak için koynuma çekmiştim. Üstümdeki yorgana sarılmış kendimi saklamaya çalışıyordum. Titremem hiç geçmedi. Sinir krizinin eşiğindeydim. Bana yaşattığı şeyi unutmak mümkün müydü? Bana yaptığını unutabilir miydim? Arada kendimden geçiyordum! vücudum o kadar güçsüzdü ki! Yatağın ayak ucunda onu gördüm. Üstünü giyiyordu! Tuhaf ama bana bakarken suçluluk hissediyordu sanki. Bu kadar kötü vaziyette olmam onun da hoşuna gitmemişti. Ne bekliyordu ki? " Sana kahvaltı yollayacağım. Kahvaltını yaptıktan sonra nereye istersen bırakırlar" Bitti mi? 2 gün geçti mi? Ne zaman... Nasıl koptum bu kadar gerçeklikten! O kadar taze ki hissettiklerim... Nasıl o kadar süre geçmiş olabilir " Volkan?" sorumla afalladı...durdu ve bana bakmadan konuştu " iyi merak etme" Yataktan çıktım, kıyafetlerimi giydim.. Sonrasını hatırlamıyorum. Aşağı indiğimde bir adam vardı, genç bakışları ondan daha da kötü! " Oooo! abimin misafiri olduğunu bilmiyordum" ... Kendimi kaybedercesine çığlık attığımı hatırlıyorum. Sırtımda bir acı, yanma hissi! Vücudumda hareket eden elleri, iğrenç kahkahası... Sonra bir arbede! oydu! Bana saldıran adamı dövüyordu! " Nasıl sürersin elini?" diyerek vurduğunu görüyordum bana dokunmaya çalışan adama ama tek düşündüğüm oradan çıkıp gitmekti. Çantamı alıp kaçarcasına uzaklaştım. Kaçtım, kimseyi dinlemeden, durmadan... Nasıl geldiğimi hatırlamıyorum ama sokakta Gökhanı görünce kendimi güvende hissettim. Tamam artık, kurtuldum... Ayaklarımı acıtan taşlar, kesen cam kırıkları... sallanan vücudum. Bana doğru koşan Gökhan. Artık güvendeyim, bitti!.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD