5

638 Words
Pişman değildim. Yemin ederim ki pişman değildim. Serseri için değerdi. Serserim için değerdi.   Serserim...   Bu kelimeye dünyaları vermezdim. Uğrunda ölecek kadar çok seviyordum serseriyi. Serserimi.   Ölmeden önce son isteğimi yerine getirerek o okyanus mavisi, hırçın bir denizi andıran, içinde kaybolup uğrunda ölmek istediğim mavinin en güzel tonundaki gözlerine baktım. Bana doğru baktığında yine bakışlarını okudum. Duygudan yoksun gözleri bu sefer bana şunu diyordu: Neden yaptın bunu?   Senin için. demek istesem de diyemedim. Çünkü şuan başım dönüyordu ve ara ara kırptığımda gözlerim kararıyordu. Ne konuşacak mecalim vardı ne de ayakta duracak hâlim.   "Kız da fena güzelmiş. Bir de atarlı. Güçlü de. Bakma böyle incecik fizikle durduğuna. Bayağı bir gücü var. Nereden buldun bu kızı Atakan? Sevdim valla." diyerek boynumdaki bıçağı daha derine sapladım piç herif. Ama bu sefer acı dolu bir inilti dökülmemişti dudaklarımdan. Hatta adama içimden teşekkür bile etmiştim. Çünkü serserimin ismini öğrenmiştim.   Atakan.   Serseri Atakan.   Benim serserim.   Sırıttım. Evet gerçekten sırıtmıştım. Serserimin arkadaşları bana şaşkın gözlerle bakıyordu. Çünkü şuan acıdan inleyip yere yığılmam gerekirken sırıtıyordum. Sebep ne miydi?   Ölmeden önce serserimin adını öğrenmiş olmam. Evet, tek neden buydu.   Sonra bir an güç bularak serserinin gözlerine baktım.   Öfkeliydi. Çok öfkeliydi. Az önceki ifadesiz gözleri gitmiş yerine tehlikeli ve ateş saçan gözlerini gelmişti.   "On saniyen var piç herif. Ya kızı bırakırsın ya seni öldürürüm." Sesi sakin bile olsa kendinden o kadar emin çıkıyordu ki ben bile korkmuştum. Dediğini yapacaktı. Buna şüphe bile duymuyordum.   Ah, ağzı bozuk tehditkâr serserim. Bu bile yakışıyordu ona.   Serserimin sözlerinden sonra adamın gerildiğini hissettim. Karnı kasılmıştı ve korkudan hızlanan kalbinin sesini bana kadar geliyordu.   Oh olsun sana! Sen onu serserime bulaşmadan önce düşünecektin.   Adam bıçağı boynumdan aşağı indirdiğinde bu sefer oraya bir çizik attı.   Yeter ulan yeter!   Korkuyordum. Çünkü ben ilk defa o gözlerde bulmuştum mutluluğu. Ve onlara bir daha bakamayacak olma fikri bile artık bedenime isyan ederek atan kalbimin burkulmasına sebep oluyordu.   Titrek bir nefes verip serserimin gözlerine baktım. Lütfen beni kurtar dercesine. O ise bana bakmadı gözlerimdeki acıyı görmek istemezcesine.   Derin bir nefes daha aldığımda boğazıma bir yumru oturdu. Kulağımda çınlıyor, beynim zonkluyor, gözlerim kararıyordu. Bayılmam an meselesiydi ama ben hâlâ ısrarla ayakta durmak için direniyordum.   "Bu kızı bırakmak istemiyorum Atakan. Bir kokusu var... Zannedersin bahar bahçesi." diyerek boynuma bir çizik daha attı.   Hay ben senin bahar bahçene... Ölüyorum lan ben burada!   "Üç saniyen kaldı." diye fısıldadı serseri. Bu sefer sesi sakin değil sinirliydi. Alnındaki ve boynundaki damar belirginleşmişken öfkeli gözleri onu öldürmek istercesine -Ki üç saniye sonra yüksek ihtimalle öldürecekti.- bakıyordu pislik herifin teki olan adama.   "Yapma Atakan. Bu güzel kızı benimle paylaşamaz mısın? Hem yataktaki performa..." Gözlerim kapanmaya başlarken sert bir yumruk sesi duydum. Serseriden okkalı bir yumruk yiyince pislik adam beni bırakıp yere yığılmıştı. Olanlardan yeterince nasibimi aldığımı düşünüp kendimi onlardan uzaklaştırdım.   Geriye doğru adım atarken kanayan boynumu tuttum. Ayak tabanlarım, alnım, boynum, ellerim... Her yerim kanıyordu ve güç bela ayakta duruyordum. Saniyeler sonra yere yığılacağımdansa neredeyse emindim.   Zorlukla gözlerimi araladığımda serserinin adamı yere yığmış ağzından ve burnundan kan gelmesine rağmen yumruklamaya devam ettiğini gördüm. Öldüresiye dövüyordu ve onu ayırmak isteyen arkadaşlarını sert bir bakış atıp anında uzaklaştırmıştı.   Ben demiştim. On saniye sonra bu adamı öldürecek demiştim.   Artık dayanamayacak raddeye gelip dizlerimin üstüne çöktüğümde başımı zorlukla kaldırıp serserinin gözlerine baktım.   Havadaki yumruğu asılı kalmışken hızlıca ayağa kalkıp yanıma geldi. O sırada ne kadar dayanmaya çalışırsam çalışayım bana isyan eden bedenim bu sefer tamamen yere yığılmıştı. Ve bilincin yavaş yavaş kapanmaya başlarken bir anda yukarı doğru havalandığımı hissettim. Bu sabah beni kurtaran güçlü kollar, bu sefer beni kucaklamıştı. Burnuma dolan enfes kokusuyla ağzımdan bir inilti döküldü. Ama bu inilti acıdan değildi. O mavi gözleri bir daha göremeyip bu güzel kokuyu bir daha soluyamayacak olabilme ihtimalinin korkusundandı.    Bilincin artık tamamen kapanırken serserimin o güzel sesiyle söylediği son sözleri duyduğumu hayal meyal hatırlıyordum.   "Sakın bana aşık olma." diye fısıldamıştı sadece benim duyabileceğim bir sesle.   "Çünkü benim hayatımda yer alamayacak kadar saf ve temizsin."  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD