7

466 Words
"Sen berbat bir yalancısın." "Sen berbat bir yalancısın." "Sen berbat bir yalancısın." Beynimde yankılanan sözler hayatıma vurulmuş bir darbe gibiydi. Ne bekliyordum ki? Onun gibi zeki bir adamın benim uydurduğum berbat bir yalana inanmasını falan mı? Oysa o bana ömür boyu yalanlar anlatsa ben yine de onu ömür boyu sıkılmadan dinlerdim. Ama herkes benim gibi aptal değildi tabii... Ve anlaşılan serserinin yalana tahammülü yoktu. Sözlerine devam edip canımı daha çok acıtmasını beklerken o asıl hamleyi ayağa kalkıp yanıma gelerek yaptı. Ben yatakta durup ona bakamazken o yanımda durmuş adeta bana meydan okuyordu. Parmaklarını çenemde hissettiğimde korkak bakışlarım anında onun kendinden emin gözleriyle buluştu. Dokunuşuyla birlikte her yerim alev aldı. Ve hissettiğim bütün acıları unutmuştum bir dokunuşuyla. Artık gerçeği biliyordum ve kabullenmiştim. Gerçek ne miydi? O cayır cayır yanan bir ateş, bense yanıp tutuşmayı bekleyen bir seveniydim. Çenemden tutup yüzümü kendine çevirdiğinde yatağın yanında diz çöküp yüzünü bana doğru yaklaştırdı. Yapma serseri. Yapma. Sen bana bu kadar yakın durursan ben nefes alamam. Senin nefesinde kaybolurum. "Neden. Bunu. Yaptın. Asi?" Bedenim yakınlığıyla alev alırken sorusuyla birlikte gözlerimi şaşkınlıkla üzerinde gezdirdim. Adımı... Adımı nereden biliyordu? Ben daha sormadan yanıtlamıştı beni zeki serseri. "Sadece adını değil. Anneni, babanı, dün evden kovuluşunu... Hepsini biliyorum Asi." Duyduğum şeyle kendimi bayılacak gibi hissettim. NE?! Ne demek hakkımda her şeyi biliyor? Korkuyla yutkundum. Ben onun hakkında hiçbir şey bilmezken onun benim bütün hayatımı öğrenmesi canımı sıkmıştı. Senin hayatında yer almak istiyorum serseri. Tıpkı senin, benim kalbimde bütünüyle yer almış olman gibi. Ve adımı öğrenmiş olması... İşte bu canımı çok sıkmıştı. Asi. Bu ismi yıllardır kullanmıyordum ve kullanmayacaktım. Benim ismim Azra'ydı. Ben koymuştum bu ismi kendime. El değmemiş, saf, temiz anlamında Azra. İsyankar anlamındaki Asi değil! Ve bana bu ismi koyanlardan başka hiç kimse gerçek ismimi bilmiyordu. Sen nereden öğrendin serseri?! "İsmim Azra. Asi değil." dediğimde alayla kalkan kaşlarının altındaki o güzel mavilikleri öpmek istedim. Burnuma buram buram dolan kokusuyla kendimden geçmek istedim. Ama tek yaptığım yüzüne boş boş bakmak oldu. Bütün ayarlarımı bozuyorsun be adam! "Senin ismin Asi. Başkalarının sana Arza diye hitap etmesi bu gerçeği değiştirmiyor cesur güzel." Cesur güzel? Beynim ve kalbim alarma geçmiş gibi saç diplerimden ayak uçlarıma kadar titredim bir anlığına. Bana mı demişti o? Bana cesur güzel mi demişti?! BANA? Kalbim tekledi. Beynim hiç bir şey düşünmek istemezcesine durdu. Sadece onun gözlerine baktım. Kaybolmak istemiş gibi. Dünyadaki en değerli şey oymuş gibi. Her şeyimi ona vermeye hazırmış gibi. Onu kendimden bile çok seviyormuş gibi. Gibi sadece bir benzetme değildi o an. Gerçeklerdi. Nutkum tutulmuş gibi bakmaya devam ederken ona sözleriyle kendime gelmiştim. "Bana öyle bakma!" dedi fısıltıyla. Yüzünü daha fazla yaklaştırmıştı bana. Mavilikleri ve mükemmel güzellikteki yüzü bana bu kadar yakınken ve kalbim bedenimden çıkacakmış gibi atarken duyduğuna emindim kalbimin sesisini. Konuşmayı hatta nefes almayı o an unutmuş olsam da zorlukla fısıldadım. "Nasıl?" "Her şeyden çok beni seviyormuşsun gibi."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD