bc

ADEN

book_age4+
191
FOLLOW
1K
READ
dark
sensitive
bitch
drama
tragedy
sweet
campus
highschool
first love
selfish
like
intro-logo
Blurb

Her geçen gün daha zor oluyordu yaşamak onun için . Kalabalıktan soyutlanmak artık ona yeterli gelmiyordu . Kendine bile tahammülü olmayan biri haline gelmişti . Zihnini zehirli sarmaşıklar sarmıştı . Dünya artık bir mahzendi bu kız için . Simsiyah saçlarında dileklerini asmıştı . Gözaltlarında cesetler biriktirmişti. Okyanus kadar derin ve bilinmezliklerle dolu gözlerinde hiçbir ışık kalmamıştı . Zamanın akışında savruluyordu . Yanmayı bekleyen bir çıraydı . Ateşini bekleyen bir çıra . Ancak bunu fark etmesi zaman aldı . . .

JULİDE

Şuan nefes alıyordu bu kız ama yakında nefesi kesilecekti .

Kefenine çok yakındı . . .

Bu kızın kefeni farklı . Bu bir bez parçası olmayacak . Onu sarıp sarmalayacak olan biri var .Onu nefessiz bırakabilecek biri var. . . Sınırları olmayan kırmızı bir adam var .Gözlerinde ateş olan sanki cehennemin sıcağıyla kavrulmuş biri . Dur durak bilmeyen hayatın uçlarından biriydi bu adam .

MİRZA

Ortada bir ölüm vardı ama fiziksel değildi . Zannetmeyin ki bu sadece kızın ölümü olacak bu bir toplu katliam olacak , ateş ve çıra çevresindeki herkesi yakacak . . .

Belki de okyanus da yolları kesişir ?

Hayır onların yeri okyanus olmayacak onlar Aden de buluşacaklar yani cennet bahçesinde . Cennet bahçesi ? Ne anlam ifade ediyor en önemlisi onlar için ne anlama gelecek Peki buluşunca ne olacak yanacaklar mı yoksa benliklerinden vazgeçebilecekleri mi yaşamak için ? Onlar için yaşamın anlamı ne ?

Hepsini göreceğiz. . .

chap-preview
Free preview
bölüm 1
Defterin sayfasını çevirdim ardından yazmaya devam ettim ; Bir zamanlar çok yalnız bir kız varmış . Zihninde yarattığı dünyada yaşarmış . Çokça hayalperestmiş . Drama dünyasında her gün yeni aşkalar yeni maceralara koşarmış . Bir gün gözü kara katilken ertesi gün ürkek yürekli bir prenses olduğu hikayelerde yaşarmış . Bu sihirli dünyaların en büyük ortak noktası içlerindeki hüzünmüş . Sürekli mutlu sonlar ile bitseler de gelişme kısmında çok büyük dertlerin üzerinden gelirmiş . Gerçek dünyada ise bu yalnız kız eline kıymık batsa dayanamaz günlerce kahrolacak kadar zayıf biriymiş . Sürekli uçlarda yaşayıp kayıp benliğiyle oradan oraya sürüklenirmiş . Gerçek dünyaya bir türlü adapte olamıyormuş . Hemencecik sıkılıyormuş . Ne yapacağına asla karar veremezmiş . Bu büyülü hikayelerin asla başlangıcı olmazmış . Nasıl başlayacağını hayal dünyasında bile bilmiyormuş . Karakterler rasgele tanışırlar ve oradan oraya sürüklenirmişler. Dört duvarın arasında yaşarmış bu kız . Gün ışığı odasına çok az gelirmiş . Bir tane küçük saksıda bitkisi varmış . Bu bitki dışında yeşili pek görmemiş. Küçük basık bir odası varmış . Hayalleri yaşadığı ortamın tam tersiymiş. Güneşli günler , yemyeşil çiçekli bahçelerde geçermiş . Hayatına kim girse onu mutlu edemezmiş . Sığ insanlarla dolu bir havuzda boğulurmuş bazı günler . Kafası çok karışıkmış en basit soruları bile bazen o kadar dramatize edermiş ki önündeki cevapları göremezmiş. Sıradan bir öykünün aslında ne kadar yoğun olduğunu göreceksiniz . Eftelya'nın önce tüm sıradanlığını ardından kayboluşunu , çıldırışını , bulunuşunu ve yok oluşunu belki de yeniden doğuşunu ya da toz oluşunu göreceğiz ama bunların hiçbiri fiziki olmayacak günler birbirini kovalarken Eftelya da ruhunu kovalayacak . Tıpkı uçurtmasını elinden kaçıran bir çocuk gibi hissedecek . Uçurtma takıldı . Nereye mi ? Asla ulaşamayacağı bir yere. Yemyeşil bir bahçenin en ışıltılı ağacının dalına . Eftelya'nın kendi soluk bahçesinden çıkıp uçurtmayı alma cesareti olacak mı ? ve soru isaretini koyup kalemi elimden bıraktım . Stresli olduğum zamanlarda parça parça hikayeler yazmayı seviyordum ancak şuan pek doğru bir zaman değildi . Belim çok fazla ağrıyordu . Kollarımı ve sırtımı biraz esnetmek icin hareket ettiğimde defterin kenarında olan kahve bardağına çarpmam bir oldu . Panikle defteri masadan çektiğimde hemen kontrol ettim . Tek bir sayfa bile ıslanmamıştı . Defterin yapraklarını çevirirken geçen ay yazdığım cümleleri okudum ; Zihnimde düşünceler sürekli doğup ölmekteler . Onlarda benim gibi hiç yaşamadılar . Onları yaşatmak istiyorum . Zehirli sarmaşıklardan , karanlık zindanlardan kurtarmak için geldim . Ben çoğu zaman yaşamıyorum ama en azından bir parçamı yaşatmak için ... Çocukluğumdan beri yazı yazmayı severdim ancak en düşük dersim hep Türkçe veya edebiyat dersiyken en başarılı olduğum ders matematikti . Kelimelerle oynamasını sevsemde her zaman sayılarda daha iyiydim . Buruk bir gülümseme ile defteri kapatıp dolabıma koydum ardından masaya dökülen kahveyi temizledim . esnemeler eşliğinde masayı temizlediğimde kolumdaki saate baktım. Saatin gece dörde geldiğini gördüm . Göz kapaklarım artık açık durmakta zorlanıyordu , uyumalıydım .Üzerimi değiştirip pijamalarımı giydim . dişlerimi alelacele firçaladıktan sonra yatağın içine girip kendimi uykunun kollarına bıraktım ... Tüm gücümle deli gibi koşuyordum . Nefes nefese kalmıştım . Kaçıyordum . Ağaçların arasından geçiyor irili ufaklı taşların üzerinden atlıyordum. Kısa süreli aralıklarla arkama bakıyordum . kimden kaçıyordum ? Bilmiyordum . Tek bildiğim buradan kaçmam gerektiğiydi . Karanlık basmıştı . Nereye gidecegimi bilmiyordum sanki aynı alanın içinde defalarca tur atıyor gibiydim . Hiçbir yere çıkmıyordu . Artık dizlerim beni taşıyamayacak hala gelmişti . Ne kadar koşmaya çalışsam da dermanım kalmamıştı . Sadece nefes alış verişlerimi duyuyordum .Dayanamayacaktım ,durmalıydım ancak zihnim kaçmam için bana yalvarırken durmak cok zordu . Hissettiğim tek şey korkuydu . Yoğun bir korku beni bu ormana esir etmisti . Kalbim cok hızlı bir şekilde atıyordu . Koşmalıydım ancak akşamın karanlığı da kendini göstermeye başlamıştı . önümü görmekte bile zorlanıyordum. Yavaşladım . Artık bir süre önceki kadar hızlı koşmuyordum . Bir kez daha arkama baktığımda ormanda yalnız olmadığımı anladım . O da nefes nefeseydi . Hırıltılı alıp verdiği nefes kulaklarıma kadar ulaşıyordu . Zihnimde kırmızı alarmlar çalmaya başlamıştı . Soğuğun ve korkunun verdiği etkiyle daha da yavaşladım . Siyah silüet bana daha yakındı . Karanlığın içinde onu seçmek zordu ama onu hissediyordum . Kaçmam gereken kisi oydu. Kaçtığım siluetten önce bana kokusu ulaştı . Çok pis bir kokuydu . Nefesi bile almakta güçlük çeken ciğerlerim sanki zift ile dolmuştu . Bir kez daha arkama bakmamla gölgenin bana cok daha yakınlaştığı fark ettim . O sırada ayağım kayaya takıldı ve kendimi yerde buldum . Kalkacak gücüm yoktu . Kalkmak için çabalasam da bunu başaramadım . Yağmur yağmaya başlamıştı . Onun nefesini duymuyordum bir an icin yüreğime bir ferahlık düştü belki de başarmıştım ondan kaçmayı , başarmış olabilirdim . Yavaşça ellerimden destek alarak yerden kalkmaya çalıştım . Acıyı hissediyordum. Düştüğümde dizlerim ve dirseklerim paramparça olmustu . Önümdeki ağaca yaslanmak icin hareketlendigimde acı dolu bir inilti koptu dudaklarımdan . Zorda olsa agaca yaslandım. Yağmur hala kesmemişti aksine gittikçe şiddetleniyor ve büyük bir fırtınayı yanında getiriyordu. Etrafa bakınmaya çalıştım o buralarda mı diye . Ancak karanlıkta artık hiçbir şeyi seçemez oldum. Gitmiş miydi ? Bu ormanda tek başına mıydım? Nasıl çıkacaktım? Ben bunları düşünürken ayak sesleri duydum. Hayır ondan kaçamamıştım . Ağlamaya başlamıştım . Kaçacak halim yoktu .Bedenimden akan sıcak kanı hissediyordum . Kan kaybından ölebilir miydim? Hayır beni öldürecek şeyin şuan yakınımda olduğunu içimden, ürkek bir ses bana söylüyordu . Korkumla yüzleşmekten baska çarem kalmadı . Pat! Pat! Pat! Ayak sesleri daha da yakındı . Kabim koştuğum zamankinden bile daha hızlı atıyordu . Durdu . Ayak sesleri kesildi . Başımı kaldırdığım an onu görecektim ama bunu yapmaya cesaretim yoktu. Tam o sırada büyük bir ggökgürültüsü eşliğinde şimşek çaktı ve bütün karanlığı aydınlattı . Yatağımdan sıçrayarak uyandım . Gözlerim ilk olarak kahverengi bir kıyafet dolabı gördü . Ben evimdeydim . Yaşadıklarım aslında bir kabustan ibaretmiş . Ter içinde kalmıştım . Sanki rüya gibi değildi , yaşamış gibiydim . Kalbim çok hızlı atıyordu . O kadar etkilenmiştim ki hala korkuyu hissebiliyordum . Bilinçaltımda neyden bu kadar korkmuştum? . Bunları düşünmeden önce hemen yatağımın yanında duran komodinin üstündeki deftere ve kaleme uzandım . Aklımda kalan tüm detaylarıyla rüyamı yazdım . Bir kısmını unutsamda ormanın içinde koştuğumu ve hissettiğim korkuyu hatırlıyordum . Yazmayı bitirdiğimde rüya defterimi yerine bırakıp yataktan kalktım ve banyoya ilerledim. tam kapının karşında olan aynanın önünde durdum. Ne kadar uzun süre durduğumu bilmiyorum zaman akmıyordu sanki . Derin bir nefes aldım bunu fark ettigimde .hala kabusun etkisinde olmalıydım . Uzunluğu kulak hizamda olan siyah dalgalı saçlarımın birbirine karışmış olması bir anlığına komik geldi . Kabarmışlardı , zaten kısa olan saçlarım yukarı çekilmişti . Ellerimi saçlarıma götürüp daha da karıştırdım . Bayağı dağınık görünüyordum . Uyku mağrurluğunu üstümden atamamıştım . Gözlerimin altı mosmordu . Uyku düzenimin harap oluşu yüzümün rengine ahenk katmıştı . Soğuk suyu yüzüme çarpıp bu sefer beni ayıltmasını umdum . Bembeyaz tenim o kadar hassastı ki kıpkırmızı kesilmiştim. En iyisi kahve diye geçirdim içimden . Banyoda çıkıp mutfağa ilerledim . Sert , büyük bir kupa kahve yaptım . Kahvemi alıp balkona doğru ilerledim .Minik kare balkonumun ucundaki rahatsız tahta sandalyeye oturdum . Dizlerimi kendime doğru çekip iki elimle kahve kupamı kavradım . Bardağın içindeki simsiyah kahve bana onun karanlık gözlerini hatırlattı . Dumanı üzerinden kaçan kahveden gözlerimi ayırdım . Bugün hava yağmurlu olacaktı sanki . Bileğimdeki saate baktığımda saatin öğleni geçtiğini fark ettim . Bu saatte karabulutları görmek kışın habercisiydi . Havalar günden güne soğuyordu . Soğumaya yüz tutan kahveden ufak bir yudum aldım . Ben Jülide MİR . Derin bir nefes . . . Telefonumun çalmasıyla irkildim. Ses içerden geliyordu . Sesi takip edip yatağımın üzerinden telefonumu aldım. Ekranda yanıp sönen Doğukan OZAN ismini görünce şaşırdım . Daha dersin başlamasına çok vardı. Telefonu açtığımda neşeli bir ses kulaklarıma doldu . "Hazırsın değil mi 15 dakikaya ordayım canım." dedi . Hazır olmak mı? Bu saatte ? " Dodo öğleden sonra dörtte ders biliyorsun değil mi ? " dediğimde bıkkınca bir nefes verdi . Sitemli bir ses tonuyla " Gruptaki mesajları görmedin mi ? " Yine ne kaçırmıştım acaba . Karman çorman saçlarımın uçlarını çekiştirdim . " Ah , hayır neler oldu özet geçebilir misin ?" Şuan hiçbir yere gidecek ne halim vardı ne de görüntüm . " Gece konuştuk Jülide . Cafe Hill de buluşacağız diye kararlaştırdık ... " Korna sesi konuşmasını kesit . "çılgın kedi seni çekil önümden." dedi kıkırdayarak . " Jülide çabuk hazırlan gelince konuşuruz ." Tam bir şeyler söyleyecektim ki telefonu yüzüme kapattı . Gitmek istemesem de bunu dile getirecek anı bulamadım . Ayaklarımı yere sürte sürte giyinme dolabının önünden tişört ,hırka ve pantolonu seçip giyindim. Bu kolay kısımdı . Banyoya ilerleyip sabah dakikalarca bakıştığım aynanın karşısına geçtim . Saçlarımı tarayıp daha az karışık hale getirdim . Asıl sorun yüzümdeydi . Kapatıcı alıp gözaltlarıma sürdüm . Morarmış dudaklarıma renk vermek için açık pembe ruju üstün körü sürdüm . Bu sırada kapının çalınmasıyla Doğukan'ın geldiğini anladım . Kapıya doğru ilerleyip açtım. " Ooo hadi kızım be seni mi bekleyeceğim." diyerek evin salonuna daldı . Kapı eşiğinde durmuş ona bakıyordum . " Doğukan sonunda beni fark edip "eeee ne bekliyorsun " dedi . Kapıyı sakince örtüp "Ben hazırdım zaten dodo " dedim . Doğukan L koltuğun baş köşesine oturmuş bacak bacak üstüne atıp yayılmıştı . " Ne kadar hızlı .... bi kahve yap da ayılayım ya erken daha " dedi Ağızım açık kalmıştı . "Beni ne acele ettiriyorsun o zaman " " Bilmem , gerginim biraz seninle konuşmak istedim galiba " yerinde huzursuzca kıpırdandı . Tüm neşesi bir anda kaçmıştı sanki . Balkonda unuttuğum kahvem geldi aklımla . "kahve yapayım " diyip mutfağa ilerledim . İki kupa çıkardım. Suyun altını yaktım . Kahveyi ararken ayak seslerinden muttfağa geldiğini anladım . "jülide ... " dedi kısık bir sesle devam etmesini bekledim . Sırtımı tezgaha yaslayıp ona döndüm . Ufak mutfak masasının yanındaki sandalyeye oturmuştu. " Buğlem bizimle konuşmak için cafe hill e çağırdı " yutkundu sanki kelimeler boğazına dizilmişti . Devam etti " Kanser ilerlemiş gali- " sözünü kestim . " Saçmalama son zamanlarda eskisinden daha iyi , mümkün değil " bir çırpıda söyleyip tezgaha döndüm . Ellerim titremeye başlamıştı . Dolabı açtığımda kahveyi buldum . " Eflal'i arayıp önce onunla mı konuşsak " dedi . Kahveyi bardaklara ekleyip üzerine suyu döktüm . " Buğlem öğrenirse çok kızar" dedim kupayı önüne bırakırken . Masanın diğer ucuna geçip oturdum . " Lütfen ara konuşalım onunla sonra cafeye geçeriz " bardağı avucunun içine aldı gözlerini kaçırıyordu . "Ne ile karşılaşacağız bunu biliriz en azından " dedi benden cevap gelmeyince "Lütfen " diyerek tekrarladı . Korkuyla elim telefona gitti . Mutfakta şuan ölüm sessizliği cirit atıyordu . Tuş kilidini girip rehberden Eflal BAĞSU'nun üzerine tıkladım . Telefonu hoparlöre aldım . Çalıyordu , bir iki üç çalmaya devam ediyordu . Doğukan gözlerimi üzerime dikmişti endişeyle kahvesinden bir yudum aldı . "Alo " Eflal'in sesi kulağıma ulaştı . "merhaba , müsait misin ?" dedim " Evet cafeteryadayım şuan " dediğinde direkt sorumu yönelttim . " Buğlem . . . Nasıl gidiyor tedavisi " dedim .Doğukan kupayı sertçe masaya bıraktı . " Jülide bunu sormamışsın gibi yapacağım . Hastalarım hakkında sana bilgi vereceğimi düşünmüyorsun herhalde " dedi . " Buğlem benim en yakın arkadaşım senin de kız arkadaşın biliyorsun değil mi ? " dediğimde sinirli bir ses tonuyla " Uzatma , bilmeniz gereken bir şey varsa bunu ben değil zaten Buğlem söyler ." biraz bekledi " Doğukan mı söyledi aramanı ? " . Doğukan konuşmaya karıştı " Evet ben söyledim çünkü seninle konuşmaktan nefret ediyorum ." dedi . " Çocukça işlerle beni meşgul etmeyin. Görüşmek üzere " diyerek telefonu kapattı . Doğukan bıkkın bir nefes verdi . " Gerçekten nefret ediyorum. " dedi saniyeler geçmeden kupayı duvara fırlattığında korkuyla sandalyeden kalktım . Paramparça olmuş cam parçaları yerlere saçılmış , bir miktar kahve yere dökülmüştü . Dehşetle ona döndüğümde saçlarını çekiştiriyordu . Şoktan çıkıp ellerini saçlarından ayırıp sarıldım . " Bir şey olmayacak değil mi ? " ağlamaklı gelen sesi kalbimi darmadağın etmişti . "şşş o çok güçlü bir kız merak etme " daha da sıkı sarıldım buna kendiminde inanmak istediği bir cümleydi . Kollarımızı ayırdığımızda gözlerini ovaladı . "Tamam iyiyim , iyiyim değil mi jülide ? " doğukanın da inanmak istediği yalanlar vardı . " evet öylesin " yüzüme yalandan bir tebessüm koyup " dodocum bana bir kupa borçlusun eğer kupa almazsan iyi olmayabilirsin " biraz gülümsedi ve mutfağın haline baktı . Hiç toplayasım gelmedi şuan bir an önce Buğlem'i görmek istiyordum. " Gelince temizlerim boşver çıkalım " dedim . Kapıya doğru ilerledik çantamı askıdan alıp dışarı çıktık . Evin önüne park ettiği arabay binerken bir şey fark ettim . Benim oturduğum evin üst katında telefonla konuşan biri vardı . Uzun zamandır boştu . Camın mermerine yaslı duran kişinin bir erkek olduğunu anladım . Gözlerim kısıp yüzüne odaklanmışken kafası bana döndüğünde utançla arabaya bindim . Doğukan gözlerini devirip " Yeni komşunu dikizlemen sonunda bitti . " diyerek arabayı çalıştırdı . Yolculuk çok sessiz geçiyordu . İkimizde Buğlem'in ne diyeceğini düşüyor olmalıydık . Buğlem , Doğukan ve ben liseden beri arkadaştık . Üçümüzde matematik bölümünü aynı üniversitede tutturmuştuk . Ardından Merza ve Lara ile tanıştık ve beş kişilik bir grup olmuştuk . Eflal ise Buğlem'in erkek arkadaşı kemoterapi görürken hastanede tanıtışmışlar . Kötü bir başlangıç evet ancak sevginin kimde ve nerede olduğunu insan seçemiyor . Eflal ona çok destek olduğu için kimse sesini çıkarmıyordu ancak grupta pek sevilmediği gerçeğini değiştirmiyordu bu . Birazdan fazla kaba bir insandı . Hepimiz Buğlem'i gözümüzden sakınırken onu üzer mi düşüncesi sürekli aklımızdaydı . Araba durduğunda cafenin önündeydik . Arabadan inip cafeye girdik . En köşedeki masaya oturuyorduk 3 senedir. Üniversiteye başladığımızdan beri hep buraya gelirdik . Bizim dışımızda herkesin masda olduğunu gördüğümde Doğukan'ı dürtüp "Bittik biz " dedim masaya ulaştığımızda Lara'nın yanına oturdum . Karşımda ise Merza ve Buğlem vardı . Doğukan masanın baş tarafına oturdu. "Niye geç kaldınız?" dedi Buğlem . Tam Doğukan bir şey diyecekti ki lafını kesti . "Ben boşuna mı Julideye gönderdim seni ! " tatlı sert kızdığında "Ben ne yaptım ya Julide hazırlanamadı bir türlü " dedi . Kahkaha atıp " Alakası yok Doğukan geç geldi " diye sataştım . gülüşmeye başladığımızda "harbi niye geç geldiniz lan " dedi Mirza ."Jülide yeni komşusunu kesiyordu bu yüzden " dediğinde Lara bana döndü . "Ne ? Kim ? " diye cırladığında şaşkınlıkla Doğukan'ın dizini masanın altından dürttüm . " Abartma ya " dediğimde Buğlem bıkkınca nefes verdi ve "Ben sizle ne yapacağım ya " dediğinde utançla kafamı çevirdim . Tam o sırada cafeye uzun boylu bir erkek girdi . Bakımlı kahverengi saçları olan sert ifadeli biriydi . Giydiği kot ceketin kollarını yarıya kadar kıvırmış beyaz tişörtünün uçlarını çekiştirerek kapı kenarında bir masaya oturdu . Bu sıra Lara yeni okuduğu kitabı anlatıyordu . Bakışlarımı fark eden Doğukan yeni komşumu bulduğunda tüm masanın ona dönmesine neden olacak cümleyi kurdu . "İşte o sabahki çocuk! ". yeni komşum bakışlarımızı hissetmiş olacak ki o da bizi gözleriyle buldu . Gözlerimiz buluştuğunda bir kaç saniye durduk . Utançla gözlerimi masanın pürüzlü yüzüne çevirdim . Merza o sırada " Bu bizim bölüme yeni gelen çocuk" dedi . Konuyu uzatmak istemiyordum .Sonuçta onu rahatsız etmiş olabilirdik . "Buğlem nasılsın canım " diyerek alakasız bir şekilde cidden konuyu değiştirdim . Bu sorum burda olmamın asıl sebebini herkese hatırlatmıştı . Derin bir sessizlik oluştu .Herkes meraklıydı ancak kimsenin bu konuya girmeye cesareti olmadığını farkettim . Lara parmaklarını birbirine geçirip baş parmaklarını birbirine bastırmıştı . gergin olduğunda hep böyle yapıyordu . Buğlem boğazını temizleyip " Evet bende bunu konuşmak istiyorum . . . " bir anda gülmeye , kahkahalar atmaya başladı . Şaşkınlıkla birbirimize bakıyorduk . Ardından kahkahası varlığını sonlandırmaya başladı ve gözyaşları döküldü . . . Ne yapacağımızı bilmiyorduk . "Ben. . . " dedi güçlükle .Ardında elinin tersiyle gözyaşını sildi ve başını dikleştirip " Kanseri yendim ! " dedi . Sesi pürüzlü ve yüksek çıkmıştı . Mirzanın sarılışı ve yüzümü ıslatan gözyaşları saniyeler içinde gerçekleşti. Hepimiz ayaklanıp Buğlem'e sarılmaya çalışınca " Beni şimdi siz öldüreceksiniz , nefes alamıyorum ! "dedi . Kıkırdayarak yavaşça yerimize oturduk . Lara " Bu çok güzel bir haber ben ... çok sevindim birtanem ". Doğukanla göz göze geldiğimizde onun yüzündeki sevinci o kadar güzeldi ki . " çok güçlü olduğunu biliyorduk " dedim . " Evet işte sonunda bitti . " dedi ağlamaktan kısılmak üzere olan sesiyle . "oh be bizi bırakmadığın için o kadar mutluyum ki Buğlem " dedi Doğukan . " Ben de ... bende çocuklar ."dedi . Mirza yanında oturan Buğlem'i kolunun altına alıp saçlarını okşadı . O sırada gözlerimin duvardaki saati buldu . Dersin başlamasına 15 dakika kalmıştı . Şuan bu huzurlu ortamı bozmak istemiyordum ancak Lara da saati fark edip patavatsızca konuştu . "Ders başlayacak geç kalmayalım " dediğinde yanımda oturan Lara'ya dönüp sarı saçlarının ucundan çektim . " Ah , evet hadi gidelim . " diyip ayaklandı Buğlem . Doğukan " Ne dersi kızım herkes eve gidip hazırlansın kutlama yemeğine gidelim " dedi . Lara hatasını anlamış gibi " güzel fikir " diyerek girişti hemen . Mirza'nın kollarından kurtulan Buğlem " Dersleri aksatmak yok akşam bir şeyler yaparız . Kalkın kalkın! " dediğinde . Mızmızlandım . "Sağlıklı ve inek bir Buğlem " dedi Mirza . Gülüşmeler eşliğinde cafeden çıkıyorduk. En önde ben ve Lara çıkıyorduk ki giriş kapısına hırkamın takılmasıyla yeri boylayacaktım ki büyük bir çift el beni tuttu. Lara tiz bir çığlık atmıştı . Kafamı kaldırıp teşekkür etmek için beni kaldıran kişiye baktığımda şaşkınlıkla kilitlendim . kahverengi bir çift gözle karşılaştım. Arkadan gelen Mirza'nın sesiyle kendimi toparladım . "Jülide , iyi misin ?" dedi . Üzerimi çekiştirip "Evet , iyiyim. " dedim ve ekledim " Teşekkür ederim . " umarsız bir sesle "Önemli değil , dikkatli ol " dedi yeni komşum . Bu sırada Buğlem " Geç kalıyoruz " diye söylendi . Birazdan yeni komşumun ismini Mirza sayesinde öğrenecektim . "Okula geçiyorsan sende gel Tuğkan " dediğinde Doğukan öksürmeye başlamıştı . Tuğkan , yani yeni komşum " Neden olmasın " diyerek omuzlarını silkti . Yanıma gelen Doğukan "Hatırlat , şu Mirza'yı döveceğim " dediğinde kıkırdadım . Yürümeye başladığımızda Tuğkan , Mirza , Lara birkaç adım önde kaynaşırken biz Buğlem ile geriden geliyorduk biraz . "Ne zaman öğrendin ?" dedim . Kastettiğimi anlamış olmalı ki " Dün Eflal sonuçlarıma baktığında öğrendim ." dedi . "Neden bu günü bekledin. " dedim kırgınca . "Ayak üstü söylemek istemedim , kızma bana " dediğinde "Asıl sen kızma çünkü sabah Eflal'i aradım " dedim . Bir hışımla bana döndü . "Şaka mı yapıyorsun ? Aramazsın sen dalga geçme " diye bağırdığında önümüzde yürüyen Mirzaların durduğunu göz ucuyla gördüm . " Sadece. . . " sözümü kesip kendi devam etti . " Sizi defalarca uyardım . Senden beklemezdim Jülide " diyip hızlı adımlarla ilerleyip kampüse girdi . "kahretsin " diye fısıldayıp saçlarımı çekiştirdim . Yanıma gelen Doğukan' a "Tek kelime etme , ben aradım dedim . Siniri geçince konuşuruz " dedim . Doğukan kafasını salladı ve yürümem için beni yönlendirdi . Tuğkan'ın bakışlarını hissediyordum .Kampüse girdik .Mirza "Çıkışta burada buluşalım " dedi . Onaylarcasına başımı salladım. Tuğkan ile göz göze geldiğimizde "Görüşmek üzere komşum " diyip Mirzayla fakültelerine doğru gittiler . "Kaçtım bende " diyerek fen edebiyat fakültesine ilerledim . Blok desten sonra başıma ağrılar giriyordu . Buğlem'i düşünmekten derse odaklanamamıştım bile . Karnıma ağrılar giriyordu . Neredeyse akşam oluyordu ve hiçbir şey yemediğimi fark ettim . Açlığım daha yeni gün yüzüne çıkmıştı . Yavaş adımlarla kampüsün çıkışına doğru ilerlediğimde Lara , Buğlem ve Tuğkan'ın konuştuklarını gördüm . Buğlem gülmekten karnını tutuyordu . Lara ise Tuğkan'a bir şeyler anlatıyordu . Vazgeçtim.Ters tarafa doğru ilerleyip kampüsten çıkıp durağa gittim . Kendimi çok halsiz hissediyordum bu güzel gününe gölge düşürmek istemedim . Hemde onu bu kadar sinirlendirmişken beni görmek istemeyebilirdi . Otobüs geldiğinde binip eve varmayı bekledim . Eve girdiğimde çantayı bir kenara atıp mutfağa ilerledim . Sabahki dehşetin parçalarını gördüğümde tek tek cam parçalarını topladım , süpürdüm ve kahve dökülen yerleri sildim . Tam bir şeyler hazırlamak için dolabın kapağını açtım ki bomboş raflar pek hoş bir görüntü sergilemedi . Dolabı hışımla kapatıp odama gittim . Pjamalarımı giyip yatağın içine attım kendimi .Yorgana iyice sarıldım . Yarın özel derse gidecektim oradan aldığım parayla mutfak alışverişi görmeliydim ... Kapı zilinin defalarca çalması üzerine zar zor gözlerimi araladım . Israrla çalan kapı ziliyle panikledim . Koşarak kapıyı açtığımda Tuğkan'ı karşımda gördüm . Şaşkınlıkla gözlerimi daha çok açıp doğru mu gördüğümü kontrol ettim . Ben gözlerim kırpıştırarak Tuğkan 'ın görüntüsünü netlemeye çalışırken boğuk sesiyle konuştu . "Kahvaltı ?" dedi . Elindeki poşeti bana doğru uzatarak . "İçeri gel " dedim ve kapının önünden çekilip geçmesine izin verdim . Kapıyı kapattım. " Poğaça aldım çayın var mı ? " dedi. Mırıldandım . "Yeni uyandım da.. " "Kusura bakma rahatsız ettiysem " dedi . "Olur mu öyle şey ben çay suyu koyayım . Mutfağa geçtiğimde benimle geldi . "Evin daha suyu elektiriği bağlanmadı bend- " lafını kesip " A tabi tabi bir şeye ihtiyacın falan olursa gelebilirsin " dedim . Bir şey demedi . Bu sessizlik üzerimdeki krem renkli pembe gülleri olan pijamamım üzerimde olduğunu hatırlattı . Demliği ocağın üzerine koyup ona doğru döndüm . " ben geliyorum iki dakikaya " diyip mutfaktan çıkıp odama girdim . Gri bir eşofman ve siyah bir kazak geçirip üzerime aynaya döndüm . Saçlarım . Dalgaları sağa sola savrulmuş asice duruyordu . Üfleyerek odandan çıkıp mutfağa geçtim . Masanın üzerine bıraktığı poşetten poğaçaları çıkarıp tabaklara koydum .Çayı demlerken sessizlik çok rahatsız ediciydi . "Mirzayla aynı bölümdeydiniz değil mi ?" diye anlamsız bir soru sorup sessizliği bozmak istedim . "Evet " dedi kısaca . Çay demlendiğinde masaya oturdum . Karşılıklı oturduğumuz masada gıcırdayan sandalyeye yaslanıp " Teşekkür ederim kahvaltı için " dedim . Gülümsedi sadece . Çayımı içmek için uzanmışken telefonum çaldı Açmak için uzandigimda telefonda yanıp sönen isim neyi unuttuğumu bir tokat gibi yüzüme çarptı

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
224.4K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
523.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook