bc

Mutluluğun Buruk Yanı

book_age18+
631
FOLLOW
4.6K
READ
family
drama
secrets
like
intro-logo
Blurb

Siz, mutlu sonlara inanır mısınız? Ben inanırdım... Henüz daha küçük bir kızken elbisemin eteklerini tutarak, 'Ben çok mutlu olacağım,' derdim herkese. Çünkü bana göre istedikten sonra mutluluğu bulmak çok kolaydı... Yıllar boyu bu düşünceyi savunup durmuştum hatta. Bu fikrim ancak liseden mezun olduğum sene babamı kaybettikten sonra değişti. O gün aslında mutluluğun tıpkı bir kuşa benzediğini düşündüğümü hatırlıyorum. Bir an seninleyken, diğer bir an ellerinin arasından uçup gidebiliyordu. Ona sürekli sahip olmanın asla mümkün olmayacağını anlıyordu insan. Ben de anladım... Mutluluk asla evimizim daimi üyesi olamamıştı. O bizde sadece misafirdi, fazlası değil...Babamın kaybına daha alışamamışken maddi zorluklarla boğuşmaya başladık annemle. Kapısını çalacağımız bir aile büyüğümüz de olmayınca, ana-kız çalışarak evimizi geçindirmeye çalışıyorduk. Ama uzun süre dört odalı bir dairenin kirasını karşılamaya gücümüz yetmemeye başladı. Bu sebeple bütçemize daha uygun olan bir daireye taşınma kararı aldık. Alışkın olduğumuz çevreden uzakta, şirin bir mahallede iki göz odadan oluşan bir daire bulduk. Ve benim için hayat o mahallede değişti.Tuğrul... İlk göz göze gelişimizde kalbimi hızla attırmayı başaran adam. On sekiz yaşındaydım onu tanıdığımda. Daha çok toy, ama bir o kadar aklı başında. Karşı apartmanda oturuyordu ailesiyle birlikte. Benimle yaşıt bir kız kardeşi vardı. Kendisi ise askerliğini bitirdikten sonra babasının bakkal dükkanında çalışmaya başlamıştı. Bakkala ne zaman gitsem onu görürdüm. Bana halimi hatırımı sorduktan sonra, istediklerimi özenle bir poşete koyar, elime verirdi. Her zaman saygılıydı. Bir gün olsun yanlış bir sözünü duymazdım. Bana ilgisi olduğunu bile anlamamıştım, ta ki yine bakkaldan alışveriş yaptığım bir gün poşetin içinde küçük bir not bulana kadar."Nursena... Gözümün nuru Sena'm...Daha fazla sevdamı içimde tutmama imkân yok. Eğer senin de bende gönlün varsa, hayırlı bir iş için en kısa zamanda kapınızı çalmayı istiyoruz. Haberini bekleyeceğim. -Tuğrul"Notu okuduğum akşam içim içime sığmamış, bunu annemden bile saklayamamıştım. Ona söylediğimde, hemen istemeye gelebileceklerini söyledi. Aileyi tanıyor, haklarında da devamlı iyi şeyler duyuyordu neticede. Ona göre iyi bir aileye kızını gelin verecekti. Benim için ise Tuğrul'dan başkası önemli değildi.Bir sonraki bakkal ziyaretimde yüzüme merakla bakan sevdiğime, kısık ve utangaç sesimle pazar günü gelebileceklerini söylemiştim. Sonrasında her şey çok hızlı gelişti. Aileler anlaştı, biz nişanlandık. Altı ayı bulmadan da evlendik. Size göre bu bir mutlu son, öyle değil mi?Oğlan kızı sevdi, kız da oğlanı sevdi. Evlendiler... Birlikte sonsuza dek mutlu yaşadılar...Ben de öyle düşünüyordum. Tuğrul'un yanındayken mutluluk misafirim değildi. O hep benimleydi... İlk aylarda hep buna inanıyordum. Ama işlerin hiç de masallardaki gibi olmadığını, yıllar geçmesine rağmen çocuğum olmadığında acı bir şekilde öğrendim.İnsanın kocasına duyduğu aşkın bile, mutlu olmak için yetmeyebileceğini kabullendim.Mutluluk hep oradaydı... Tuğrul hep benimleydi ama bir yanı hep buruktu. Çocuğum olmadan da mutluluğum asla tamamlanamazdı.

chap-preview
Free preview
MBY - 1
Buram buram annem kokan yazmayı başıma bağladıktan sonra elime paspası aldım. Bugün günlerden Pazar'dı ve aynı zamanda haftanın çalışmadığım tek günüydü. Bu nedenle annemle iki gün sonra taşınacağımız yeni evimizi dip bucak temizlemeye karar vermiştik. Başımda yazmam ve elimde paspasımla ben de bana düşen yerleri süpürüp silme görevini üstlenmiştim. Annem ise tuvalet ve banyoyu temizlemekle meşguldü. Babamı aylar önce bir trafik kazasında kaybetmiştik. Daha onun yokluğunu kabullenemeden de hayatın acımasız gerçekleri kendini hatırlatmıştı. Her zaman kahkaha atılan evimizin duvarları artık sadece acı ve gözyaşına şahitlik etmeye başlamıştı. Sonrasında gelen maddi sıkıntılar da bu durumun üstüne tuz biber ekmişti. Babamdan kalma bir emekli maaşı da olmayınca benim tezgahtarlıktan, annemin de temizlikten kazandığı para dört odalı bir evin masraflarını karşılamamıza olanak sağlamamıştı. Bu nedenle annemle birlikte iki göz odadan oluşan daha küçük bir daireye çıkma kararı almıştık. Bu sebeple içim buruktu, çünkü babamın anılarına sahip olan evden ayrılmak istemiyordum. Onu düşündüğüm her an yüreğim sıkışıyor, gözyaşlarım akmak için fırsat kolluyordu. Her ne kadar on sekiz yaşında bir yetişkin de sayılsam, ben hâlâ babamın kızıydım. "Nursena?" Yaptığım işten başımı kaldırarak içeriye giren anneme baktım. O da benim gibi başörtüsünü ensesinde bağlamıştı. Öpmelere doyamadığım yanakları al aldı. Belli ki daha şimdiden yorgun düşmüştü. Ona kıyamıyordum. "Efendim annelerin güzeli?" diye neşeyle karşılık verdim. Sözlerim hoşuna gitmiş olacak ki annemin yüzü güldü. "Çamasır suyu bitti kızım. Bir koşu al da gel hadi." "Şimdi nereden bulacağım çamasır suyunu anne? Yakında bir market yok diye biliyorum ben," dedim huysuzca. "Köşe başında bir bakkal görmüştüm ben geçen. Orada vardır. Hadi yavrum, kırma anneni." Sonunda tutmuş olduğum soluğumu verdim. Üstüme şöyle bir göz attığımda içimi çekmekten kurtulamadım. Altımda basma bir etek, üstümde ise rengi solmuş pembe bir tişört vardı. Bu halimle kesinlikle dünya güzeli sayılmazdım. Ama üstümü değiştirecek de değildim. İki adımlık yere artık bu halde gidecektim. "Peki. Başka istediğin bir şey var mı?" diye sordum çantamdan cüzdanımı çıkarırken. "Yok kuzum." Havalar artık iyice soğumaya yüz tuttuğundan, üstüme hırkamı geçirip evden dışarı adımımı attım. Yolda yürürken insanların durup selam vermesi, halimi hatırımı sorması çok hoşuma gidiyordu. Gerçekten kalbi sıcak insanların oturduğu bir mahalleye taşınıyorduk. Babamın kaybından sonra burada her şeye en baştan başlayıp, annemle mutlu olmayı başarmak tek dileğimdi. Köşe başındaki bakkala geldiğimde kararlı adımlarla içeri girdim. İçerisi ne çok küçüktü ne de çok büyük, ama mahallenin tek bakkalı olduğuna göre iyi iş yapıyor olmalıydı. Buna rağmen içeride benden başka müşteri de yoktu. Bakışlarım kasanın arkasındaki rafları dizen sırtı bana dönük adama doğru kaydı. Onu rahatsız etmek istemeyerek adımlarımı temizlik malzemelerinin bulunduğu rafa doğru yönelttim. Bir tane çamaşır suyunu dikkatle aldığımda çoktan kasaya doğru yürümeye başlamıştım. Tam da o an yanından geçtiğim raf dikkatimi çekti. Birbirinden çeşit çikolataları ve kekleri gördüğümde inlememek için kendimi zor tuttum. Bu dünyadaki en büyük zaafım çikolatalardı. Tatlı yemeyi çok sevdiğim gibi yediğim bu tatlılar çok geçmeden bana kilo olarak geri dönüyordu. Kilo almaya çok müsait bir vücudum vardı. Bu nedenle bir süredir ağzıma çikolata sürmüyordum. Raftaki çikolatalardan birine ulaşmak için avuç içlerim resmen kaşınıyordu ama ben içten içe bu deli arzuya direnmeye çalışıyordum. "Saçmalama Nursena... artık çikolata yiyemezin. Sakın bunu aklından bile geçirme." Bir konuda kendimi ikna etmeye ihtiyacım olduğu her an da olduğu gibi yine kendi kendime konuşmaya başlamıştım. "Hem bu çikolatayı yersen uzun zamandır içine girmeye uğraştığın kot pantolonuna elveda diyebilirsin." Aslında kilolu değildim, ama istediğim gibi zayıf bir kız da değildim. Bazen sırf kendimi zayıflama konusunda motive edebilmek için bir beden daha küçük kıyafetler aldığım olurdu. Tabii sonucunda hiçbirini giyemezdim. Elim sonunda bir tane çikolatayı bulduğunda günah çıkarırcasına, "Sadece bir tane alacağım. Bir taneden bir şey olmaz. Hem uzun zamandır da yememiştim," diye mırıldandım. Sonunda kendimi ikna etmeyi başararak gülümsedim. Yüzümde şapşal gülümsememle arkama doğru döndüğümde hayatımda gördüğüm en etkileyici adamla göz göze geldim. Adamın dudağının kenarındaki gülümseme az önce kendi kendime söylediğim her şeyi duyduğuna işaretti. O an yerin yarılıp da içine girebilmeyi diledim. Yine kendi kendimi hiç tanımadığım birinin karşısında rezil etmeyi başarmıştım. "Salak Sena... Gerizekalı!" diye kendime kızdım, tabii bu sefer içimden. Sonunda olan oldu diyerek adama doğru yürüdüm. Çamaşır suyuyla uğruna kendimi rezil ettiğim çikolatayı kasaya bıraktım. "Merhaba," diyerek gülümsedim. "Merhaba." Adamın etkileyici sesi karşısında bir kez daha sarsıldım. Bakışlarım kirli sakallı yüzünü defalarca dolandığında ne düşünmem gerektiğini bilemiyordum. Hayatımda ilk kez böyle bir şey başıma geliyordu. Karşımdaki adam ise benim aksime çok rahattı. Aldıklarımı bir poşete koyarken, "Bu mahallede yenisin sanırım. Seni daha önce hiç görmemiştim," dedi. "Şey... evet. Birkaç güne kadar bu mahalleye taşınacağız annemle." "Anladım... Bugün de temizlik günü sanırım." Adamın üstümdeki kıyafetleri incelediğini gördüğümde bir kez daha inlememek için kendimi zor tuttum. Neden Allah'ım, neden böylesine etkileyici bir adamın karşısına en paspal halimle çıkmak zorundaydım? "Evet, öyle." Bir anda bana uzatılan ele şaşkınlıkla bakakaldım. "Ben Tuğrul." Tuğrul... Adı zihnimde defalarca dönerken o güçlü eli tuttum. Sıcacıktı. Bunun yanında güven vericiydi. Bu hissi sevmiştim. "Ben de Nursena." Ellerimiz ayrıldığında neredeyse isyan edecektim. Sonunda cüzdanımı açarak, "Borcum ne kadar?" diye sordum. Tuğrul bana gülümsedi. "Borcun yok. Bu seferlik benden olsun." "Ama olmaz ki... lütfen söyle, ne kadar vermem gerekiyor?" "Gerçekten gerek yok Nursena, bunu mahallemize hoş geldiniz hediyesi olarak kabul edebilirsin." Ağzından ismim dökülmüşken ona daha fazla karşı gelmem mümkün değildi. Ne iyi adamdı bu... "Teşekkür ederim. Kolay gelsin," diyerek kapıya doğru yöneldim. Bakkaldan çıkıp giderken onun dikkatli bakışlarını sırtımda hissediyordum ama bir daha dönüp de ondan tarafa bakamadım. *** İki gün sonra annemle dip bucak iyice temizlediğimiz yeni evimize taşınmıştık. Kadın başımıza ağır eşyaları taşıyamakta zorluk çekeceğimizden bir nakliye şirketiyle anlaşmıştım. Bu bana biraz pahalıya patlasa da, taşınma işlemi sorunsuz gerçekleşmişti. Önemli olan da buydu. Kıyafetlerimi dolabıma yerleştirirken tüm kemiklerim sızım sızım sızlıyordu. Ayrıca çok da acıkmıştım. Tam aklımdan ne yemek yapacağımı geçiriyordum ki yeni evimizin zili ilk kez çalındı. Tüm yorgunluğuma rağmen adımlarımı merakla kapıya doğru atmaya başladım. Salonun önünden geçtiğim sırada annemin akşam namazını kıldığını gördüm. Bu görüntü her zaman olduğu gibi içimin huzurla dolmasına sebep olmuştu. Kapıyı açmadan önce gözetleme deliğinden baktığımda genç bir kızın elinde tencereyle dikildiğini gördüm. Komşularımızın daha ilk günden komşuluklarını göstermesi beni oldukça memnun etmişti. Belli ki gerçekten iyi insanların yaşadığı bir semte düşmüştük. Kapıyı açarken gülümsüyordum. "Merhaba." "Merhaba," dedi o da. İstemsizce onu baştan ayağa kadar süzdüm. Uzun beline gelen kahverengi saçları ve aynı şekilde kahverengi gözleri vardı. Uzaktan bakanlar için sıradan bir güzelliği olabilirdi lakin benim için öyle değildi. Bir kere kızın gülümsemesi sadece dudaklarında asılı kalmıyordu. Bu kız aynı zamanda gözleriyle de gülebilenlerdendi. "Öncelikle mahallemize hoş geldiniz. Annem bugün telaştan yemek yapamayacağınızı düşünerek bir tencere yemek de sizin için yaptı," diyerek elindeki tencereyi uzattı. "Zahmet etmeseydi keşke." Tencereyi elime aldığım sırada burnuma güzel kokular gelmeye başlamıştı bile. Aç midem bir an önce doyurulmayı beklediğini gösterircesine kazınıyordu. "Annenin ellerine sağlık yine de. Afiyetle yiyeceğimize emin olabilirsiniz. Bu arada içeri gelmek istemez misin, ben Nursena. Kusura bakma tencereyi tuttuğum için elimi uzatamıyorum." Gülümsememden iyice cesaret almış olacak ki, "Ben de Tülay," dedi yine ışıl ışıl gülümsemesiyle. "İçeri gel Tülay, annemle de tanış." "Şey, ben rahatsız etmeyeyim?" dese de içten içe içeri girmek için can attığı yüz ifadesinden belliydi. "Rahatsız etmezsin, hem bu mahallede bir arkadaşa çok ihtiyacım var. Bence şimdiden arkadaş olmaya başlayabiliriz." "Çok sevinirim." Birlikte içeri girdikten sonra ilk olarak elimdeki tencereyi mutfağa bıraktım. Ardından arkamda Tülay'la birlikte salondan içeri girdim. Annem de o sırada katladığı namazlığı koltuğa bırakıyordu. "Anne sultan, seni Tülay'la tanıştırayım. Annesi sağ olun, bizi düşünüp bir tencere yemek yapıp göndermiş." Tülay hemen annemin elini öpüp alnına götürdü. "Hoş geldiniz teyzeciğim." "Hoş bulduk güzel kızım. Annene çokça selamlarımızı ve teşekkürlerimizi ilet." "İletirim elbette." "Hangi evde kalıyorsunuz?" "Bu binanın hemen karşısındaki ev bizim." "Bunu öğrendiğim iyi oldu, en kısa zamanda annenle de tanışmak isterim." "Siz iyice bir yerleşince mahalleden birkaç hanım size hoş geldin ziyaretine gelmek istiyorlar zaten." "Buyursun gelsinler, çok seviniriz." O sırada araya girerek, "Yemeğe kalırsın değil mi Tülay?" diye merakla sordum. "Şey, ben kalmasam? Yani gerçekten ilk gününüzde sizi rahatsız etmek istemem." Annem benden önce davranarak, "Ne rahatsızlığı kızım! Duymamış olayım," dedi. "Eh, anne sultanımı duydun Tülay. Hadi gel de birlikte masayı hazırlayalım." *** Tülay gerçekten çok şen şakrak bir kızdı. Tahmin ettiğim gibi benimle de yaşıttı. Onunla birlikte masayı hazırlamak büyük bir keyife dönüşmüştü bu yüzden. "Demek üniversiteye hazırlanıyorsun?" dedim komşumuz Nuran teyzenin patlıcanlı yemeğini tadarken. "Evet, hatta geçen sene başarısız olunca bu sene babamı zar zor beni dershaneye göndermesi konusunda ikna edebildim." "Peki hangi bölümü istiyorsun?" "Hukuk." İster istemez Tülay'a imrendim o an. Ben de liseden sonra sınavlara hazırlanmayı çok istiyordum çünkü, ama babamın vefatından sonra bunu yapacak imkânım olmamıştı. "Ben de hep hukuk okumak istemiştim," dedim burukça. "Okumak istiyorsan sen de sınavlara hazırlanabilirsin. Liseyi bitirdiğini söylemiştin." "Hayat şartları buna en büyük engel Tülay, boşverelim bu tatsız konuları." O an annemin çaktırmamaya çalışarak yanağındaki yaşı tülbentinin ucuyla sildiğini fark ettim. Onu üzmekten nefret ediyordum, ama bazı anlar bu ne yazık ki kaçınılmaz oluyordu. "Aslen nerelisiniz kızım?" Tülay, "Adana'lıyız Fatma teyze, ama annemle babam daha abim doğmadan önce İstanbul'a göç etmişler. Bu yüzden Adana'yı pek bilmem. En son ben yedi yaşındayken gitmiştik," diye cevap verdi. "Ne güzel, demek bir ağabeyin var? Ben de her zaman bir ağabeyim olsun istemiştim," dedim iç çekerek. "Aman, iyi ki de yok!" Tülay'ın ateşli karşı çıkışına gülmeden edemedim. "Neden öyle diyorsun?" "Benim abim biraz kıskanç bir tiptir. Eh mahallenin tek bakkal dükkanının başında durduğundan onu tanımayan da yoktur tabii. Yaptığım her şey anında ona rapor edilir. Bu yüzden istediğim gibi özgür olamıyorum hiçbir zaman." Duyduğum sözlerden sonra dudaklarımdaki tebessüm yavaşça silindi. "Yani.. şu bakkal dükkanında duran o genç adam, senin ağabeyin mi?" diye sordum şaşkınca. "Evet, tanıştınız mı yoksa?" "Pek tanışma denemez aslında, geçen evi temizlemek için çamaşır suyu almaya girmiştim bakkala. O zaman gördüm." Onu gördüğüm andan itibaren yüzünü zihnimden çıkaramadığım gerçeğini ise tamamıyla kendime sakladım. Zaten söylesem ne olacaktı ki? Adam bana sadece ufak bir iyilik yapmıştı. Sanki bana ilan-ı aşk etmiş gibi heyecanlanmam çok anlamsızdı. Hem onun umurunda bile olmadığıma emindim. "Peki aynı evde birlikte mi yaşıyorsunuz?" diye sordum. Asıl amacım Tuğrul'un evli ya da nişanlı olup olmadığını öğrenmekti. Evliyse veya hali hazırda nişanlıysa onu aklımdan çıkarmanın daha kolay olacağına inanıyordum. "Evet, birlikte yaşıyoruz. Ağabeyim evlense dahi birlikte yaşamaya devam ederiz hatta. Annem sürekli evimizin büyük olduğundan bahsediyor. Bu nedenle geliniyle de aynı evde yaşama planları yapıyor." "Abin nişanlı mı?" Sorduğum bu sorunun cevabından korkuyordum, ama korkunun ecele faydası yok sözünü de çok iyi biliyordum. "Yok canım! Ama annem uygun bir gelin adayı arayıp duruyor. Gerçi bulduklarının hiçbirini ağabeyime beğendiremiyor ya o da ayrı bir mevzu." Tülay kıkırdarken ben de farkında olmadan tutmuş olduğum nefesimi verdim. Neden bu kadar seviniyordum ki? Adamın evli ya da nişanlı olup olmamasından bana neydi! Bu mahalleye daha bugün taşınmıştık ama şimdiden kendime büyük bir dert edinmişe benziyordum. Kesinlikle hiç akıllanmayacaktım! Gönül işlerine kafa yoracak zaman mıydı?

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

HÜKÜM

read
224.1K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.8K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook