Ne Olacak Halim (Türkçe)Updated at Feb 15, 2022, 12:48
An kadar kısa, ömür kadar uzun sayılabilecek bir süre bakmışlardı birbirlerinin gözlerinin içine. Yıllar boyunca özledikleri gözleri tekrar karşılarında bulmuştu her ikiside. Nazlı, Almanya’ya gittiğinden beri, ‘Bir daha kim bilir ne zaman göreceğim onu,' diyerek girmişti yatağına her gece. Kenan’ın evlilik haberini aldığındaysa, onu unutması gerektiğini söyleyip durmuştu kendisine. Dilinde sürekli, ‘Artık onu unutmalısın, çünkü o seni çoktan unutmuş.’sözleri dolanmış, ve her seferinde kahrolmuştu. Oysa şimdi tekrar bakabiliyordu o güzel yeşil gözlere. Seneler öncesinin Nazlı’sı olsaydı eğer, hiç düşünmeden gidip boynuna sarılırdı sevdiğinin. Hiçbir şey olmamış gibi, tüm sevgisiyle kucaklardı Kenan’ı.
Kenan ise Nazlı’nın bakışlarının, onun yüzünün duru güzelliğinin etkisi altındaydı hâlâ. ‘İşte yine karşımdasın Nazlı, o tanıdık bakışlar yine karşımda. Bir tek farkla... O bakışlar artık çok soğuk bakıyor bana,’diye içinden geçirirken, Nazlı’nın hızla bakışlarını kendisinden kaçırdığını gördü.
Genç kadın bulundukları ortamın tekrar farkına vararak, kaçırmıştı bakışlarını Kenan’dan ve kuru bir "Sağ ol.’’ demekle yetindi. Babasının mezarı başında, görmeyi istediği en son kişi şu an karşısındaydı. Onca yıldan sonra, hiçbir şey olmamış gibi, kendisinde karşısına çıkma cesaretini nasıl bulabilmişti? ‘Hiç mi değişmez bir insan Allah’ım? Niye hâlâ o gözlerde kaybolmak istiyorum? Niye kalbimdeki yara kanayıp duruyor hâlâ?’ diye sordu kendi kendine. Aynı zamanda hızlı adımlarla Kenan’ın yanından uzaklaşıp gitmeye çalışıyordu. ‘Nazlı sakın arkanı dönme! Onunla bir daha göz göze gelmemelisin!’
Nazlı bu duygularla boğuşurken, Kenan hâlâ onun gözlerinin etkisinden kurtulabilmiş değildi. Daha ne olup bittiğini anlamadan, Nazlı’nın yanından hızla uzaklaşmaya çalıştığını fark etti. Bunun üzerine kendisi de koşar adımlarla onun peşinden ilerledi ve kolundan nazikçe tutarak, durdurdu.
Kenan’ın elini kolunda hissettiği an, olduğu yerde kalakalmıştı Nazlı. Sanki hareket etmeyi unutmuştu. Oradan uzaklaşmayı her şeyden çok istese de, buna bir türlü gücü yetmiyordu. Ayakları ona karşı çıkarak, ‘Kal’ diyordu sanki. Kendisini zorlayan bu durum karşısında, gözlerinde saklı tuttuğu öfkesiyle döndü Kenan’a doğru. Bakışlarını onun gözlerinin içine çevirerek, "Başka bir şey mi vardı?" diye sordu sertçe. ‘Hala nasıl gözlerime bakabiliyorsun? Hiç mi yaptığından utanmıyorsun?’ diye de içinden geçiriyordu o anda.
Nazlı’nın bu haliyle ilk kez karşılaşıyordu Kenan. Karşısındaki kadın, kendi Nazlı’sı değildi. Onun gibi aşkla ve kıyamayarak bakmıyordu gözleri. O an ona öyle soğuk bakıyordu ki, bu durum canını yakmıştı genç adamın. Elini yavaşça Nazlı’nın kolundan çekerek, "Nasılsın?" diye sormayı başardı.
Bu soru Nazlı’nın öfkesini gittikçe çoğaltmıştı. "Nasıl mıyım? Babam öldü! Sence nasıl olabilirim?!" diye cevap verdi. "Başka bir şey yoksa, artık gitmek istiyorum."
"Başka bir şey yok. Sadece senin adına çok üzgün olduğumu söylemek istemiştim." Kenan son sözlerinden sonra, arkasını dönüp gitmeyi isterken, Nazlı’nın arkasından söylediklerini işiterek olduğu yerde kalakaldı.
"Eminim öylesindir! Benim adıma üzgün olduğun için de, en yakın arkadaşımla evlendin zaten öyle değil mi?"
Nazlı ağzından çıkanlara inanamıyordu. Kendini böylesine küçük düşürdüğü için, içten içe kendisine saymakla meşguldü. ‘Şimdi sırası mıydı Nazlı? Ne yaptın sen?’
Kenan karmakarışık bir halde Nazlı’ya doğru döndü. Ne yapması, ne söylemesi gerektiğini bilemiyordu. Nazlı’ya ‘Sen beni bırakıp gitmeyi bildin ama, şimdi ne değişti de döndün?’ diye sormamak adına kendisini zorlaması gerekmişti. Son kez onun gözlerinin içine bakarak, hızlı adımlarla uzaklaşmayı seçti.