Yıldız Operasyonu

1291 Words
“Kim demiş savaş insanları katı yürekli, bayağı, açgözlü, değersiz yapar diye? Doğru değil. Savaş insanoğlunu çizmeleri altında kırk yıl ezse de, yağmalayıp yaksa, yıksa, öldürse de başını gene eğemez, değerini düşürüp ayaklar altına alamaz.” Laçin... Genel Kurmay'a çağrıldığım toplantıda görev yerimin değişeceğini bilmiyordum. Aslında her anımda beklediğim bir haberdi ama nihayet beklediğim anın gelmiş olduğunu tahmin edemedim bir an için.. Benim ordudaki misyonum; esir düşen askerlerin sorgusuna girmek ve askeriyeye geri dönüşlerinin mümkün olup olmadığına dair rapor hazırlamaktı. Yani kağıt üzerinde öyle gözüküyordu. İstihbaratın gözetiminde oldukça zorlu eğitimlerden geçmiş, bunun yanında ise tıp eğititmimde psikiyatri uzmanlığına ağırlık vermiştim. Uzmanlık sınavının sonuçları geldiğinde beni yanına çağırıp, ileri sorgu tekniklerinde uzman olmak isteyip istemeyeceğimi soran kişi; Genel Kurmay başkan yardımcısı Doğan Özer'di. Doğan Özer ve ailesi aynı zamanda benim koruyucu ailemdi. Çünkü ailemi sekiz yaşındayken kanlı bir baskında kaybetmiştim. Beni bulduklarında açlıktan ve susuzluktan ölmek üzereymişim. Haftalarca konuşmadığımı, uykularımdan bağırarak uyandığımı ve içinde et olan hiçbir yemeği yemediğimi söylerdi Gülden anne. Doğan komutan; o baskında beni ölü gösteren ve kimliğimi değiştirerek yeniden hayata karışmama vesile olan adamdı. Ona bu günümü ve geleceğimi borçluydum. Yıllarca aldığım psikolojik destek ve beni kendi ailelerinden biri gibi sahiplenen insanlar sayesinde bugün bu konumdaydım. Aldığım dil eğitimleri, askeri disiplin ve hepsini dengeleyen sıcak aile ortamı neticesinde başarılı bir asker olmayı başarabildim. Şimdi ise intikamımı almak üzere Diyarbakır'daydım. Bütün geçmişim Doğan babamın gözetiminde silinmiş ve bana sıradan, bakmak, araştırmak isteyen kimsenin yadırgamayacağı, alelade bir yuva çocuğu kimliği yaratılmıştı. Senaryoya göre annemi ve babamı hiç tanımıyordum. Daha hastanedeyken terk edilmiş ve devlet korumasına alınmıştım. İsmim de hemşireler tarafından konulmuştu. Tıpkı benim ve benim gibi uzmanların, yuvalara gidip çocuklar arasında gözlem yapan ve istihbarat alanında yetiştireceği çocukları belirleyen devlet yetkilileri tarafından dikkat çekmiş ve gözlem altına alınmıştım. Orta okula başlayacağım sene koruyucu ailem olamyı üstlenen Özer ailesi beni yetiştirmiş ve bu günlere getirmişti. Gülden teyze başarılı bir İngilizce öğretmeniydi. Bendeki dil öğrenme becerisini tespit ettikten sonra istihbaratın işine yarayabilecek diğer dilleri öğrenmek için yönlendirildim. Kürtçeyi çok iyi biliyordum. Ama Sırpça özellikle benim öğrenmek istediğim bir dildi. Şimdi ise mensup olduğum Barkın timi ile bindiğim helikopterde Ankara'ya doğru yolculuk ediyorduk. Yerlerimizi alıp, kulaklıkları taktıktan sonra yüzbaşı planın üzerinden son kez geçmek istedi. Onunla karargah bahçesinde karşılaştığımda itici bir imaj verdiğimi biliyordum. Ancak Diyarbakır gibi önemli bir lokasyonda, kışla hudutunu gözlemleyen nöbetçilerin işlerini savsaklaması affedilir bir durum değildi. Serbest çalışmak için ok takımımla kışla bahçesine inip bu görüntüyle karşılaşmam sinirlerimi bozunca, nöbetçi askere bir ders vermek istemiştim. Hakkında her ne kadar araştırma yapmış olsam da, erlere verdiği değeri gözlerimle ilk defa görüyordum. İyi bir askerdi Pars yüzbaşı. Dikkatli, disiplinli, adil bir adamdı. Bir de çok garip bir aurası vardı. Özellikle bu gece yaşananlardan sonra sanki içimi görmek istermiş gibi bakıyordu bana. Önündeki notlarına bakıp bakışlarını hepimizin yüzünde tek tek gezdirdikten sonra konuşmaya başladı. - Evet millet, son kez planın üzerinden geçiyoruz. Turgut ve Serin, siz öğrenci değişim programı ile ülkeye giren Türk öğrencilersiniz. Göstermelik eşyalarınızın hepsi istihbarat tarafından ayarlandı. Yener ve Yavuz siz de Belgrad'da bir otelde yapılacak olan iş toplantısı için giden iki ortaksınız. Otel ve orada yapılacak turizm otelcilik kongresi de istihbarat tarafından doğrulandı. Sizin programınızda bir değişiklik yok ancak; Üsteğmen ve benim için bugün yeni kimlikler düzenlendi. Biz Antalya'ya gezmek için gelen ama Esenboğa aktarmalı Belgrad uçağı ile ülkelerine dönen Sırp çift olarak bineceğiz uçağa. Uçakta her birimiz ayrı kısımlara yerleştirilmiş olacağız. Kimse ne havaalanında ne de Belgrad'a indikten sonra göz teması dahi kurmayacak. Güvenli eve geçene kadar önceden ayarlanmış otel ve apartlara girişinizi yapacaksınız. Biz de sözleşmesi iki yıl önce yapılmış gibi ayarlanan eve geçeceğiz. Unutmayın kimse Esenboğa'ya girdikten sonra göz teması kurmayacak. İstihbarat bizi üç farklı araçla havaalanına ulaştıracak. İkisi ticari taksi, Turgut ve Serin ise havaalanı servisine binecek. Buraya kadar anlaşılmayan bir şey var mı? Turgut: Var komutanım. - Seni dinliyorum Sansar Turgut: Ben niye Serin gibi soğuk bir adamla öğrenci oluyorum? Bana ne ben de iş adamı olacağım. - Kerhane açılışı için gitmiş olsaydık seni iş adamı yapardım Turgut. Turgut: Aşkolsun komutanım, ne namuzsuzluğumu gördünüz? - Sen şu ciddi ortama dua et aslanım, yoksa göğsündeki ay yıldızı söküp helikopterden atmak için bir saniye bile düşünmem. Sayende adımızın pezevenge çıktığı günü unutmuş değilim. - Turgut : Bir daha ağzımı açarsam: Tim: Ağzına sıçsınlar Pilot Üsteğmen Yasin : İki dakika sonra inişe geçiyoruz komutanım. Yere bilgi geçiyorum. - Tmamadır arkadaşlar. Her şey konuştuğumuz gibi. İstihbarat binasının bahçesine indiğimizde bizi bekleyen görevliler; adımıza hazırlanan araçlara yönlendirip yerlerine geçtiler. Plana uygun olarak araçlara bindiğimizde yüzbaşı ve ben bir ticari taksinin arka koltuğunda yolculuğumuza başladık. Karargah bahçesinde birkaç Sırpça cümle öğrendiğini ve taksicinin dikkatini çekmemek için kısa konuşmalar yapabileceğimizi söylemişti. Bu fikir aklıma gelince tebessüm edip konuşmaya başladım. - Vaši vojnici su veoma originalni ljudi ( Askerlerin oldukça orjinal ) - Ti si originalniji (Sen daha orjinalsin) - ti si prilično dobar ( Sandığımdan da iyisin) - brzo učim ( Kolay öğrenirim) Son konuşmalarımız bunlar olmuştu. Havaalanına girdikten sonra el ele tutuşmuş ve bütün kimlik kontrollerinden de bu şekilde geçmiştik. Dışarıdan bakan; bizi birbirine çok aşık bir çift olarak görebilirdi. Amacımız tamamen bu olsa da bu tür operasyonlarda genellikle gergin olurdum. Çünkü ikili ilişkiler belki de en başarısız olduğum insani alandı. Hayatıma bu güne kadar kimseyi almadığım gibi, benimle bu niyetle iletişim kuran silah arkadaşlarımla da yolumu ayırırdım. İki yıl önce çıktığım yurt dışı görevinde yine böyle bir pozisyonda bulmuştum kendimi. Görev gereği madde kullanılan partilere katılan sıradışı bir çifttik. Diğerlerinin arasında dikkat çekmemek için bazı müstehcen harketler yapmamız gerekiyordu. Kucak dansı, ateşli öpücükler ve sürekli temas gerektiren pozisyonlarda buluyorduk kendimizi. Görev arkadaşım Tolga halinden oldukça memnun olsa da ben, şiddetli mide bulantıları yaşardım. Keza, görev dönüşünde bana karşı hisleri olduğunu söylemiş, benim de ondan etkilendiğimi düşündüğü için bana açılmıştı. Onu biraz gözlemleyince duygusal bir birliktelikten çok; yatak arkadaşlığı istediğini anlayınca onun bana ulaşabileceği bütün yolları kestim. Ancak Pars; dışarıya mükemmel bir aşık görüntüsü verirken; bana bunun görevden öteye gitmeyeceğini garip bir şekilde hissettiriyordu. Farkında olmadığı şey de buydu aslında. Bu hareketleri onun hakkındaki merakımı daha da artmasına sebepti. 2 Gün Sonra Belgrad ( Pançova / güvenli ev) Yener : Komutanım Nicola Tesla Müzesinin doğusundaki binada hareketlilik var. - Seni dinliyoruz Yener Yener: Bina boş gözüküyor ama birçok farklı GSM hattı bu binanın yakınındaki baz istasyonundan sinyal alıyor. Yaklaşık 7 hat tespit ettim. Hepsi de aynı noktadan bağlanıyor. - Bu ne demek oluyor peki? Yener: Komutanım bu bir şaşırtmaca olabilir. Toplantı burada yapılıyor gibi gözüküyor ama termal kameralar insani bir hareketlilik algılamadı. - Burayı gözlemeye devam. Diğer lokasyonlar ne durumda? Yener: Henüz bir hareketlilik yok komutanım. - Tamam beklemede kalıyoruz. Yavuz, Serin siz müzenin etrafından ayrılmayın. Üsteğmenim biz de sıradan görüntler vermeye devam edelim. Yener, bak bakalım müze yakınlarında herhangi bir etkinlik var mı? Yener: Komutanım sadece kadınların satış yaptığı ufak bir panayır var. - Tamam öyleyse biz üsteğmen ile oralarda olacağız. Siz burada kalıp teknik takibe devam edin. Turgut: Komutanım ben de dolaşmaya çıkabilir miyim? Yener: Bana en yakın pubın nerede olduğunu sordu komutanım. İzin vermeyin derim. Turgut : Dost musun düşman mısın yavşak? - Turgut iki dakika ciddi ol. Biz dönene kadar bir yere ayrılamazsın. Turgut: Emredersiniz komutanım. Evin altındaki sığınaktan köhne bir bahçeye çıkıp iki kola ayrılıyor, oradan2 da ruhsatı üzerimize olan evde buluşup, bir çift gibi sokağa karışıyorduk. Gideceğimiz yer biraz uzak mesafede olduğu için yine üzerimize gibi görünen arabayla gidecektik pazar yerine. Belgrad'a geldiğimizden beri yağmurlu bir hava hakimdi. Güvenli evin arka bahçesinden geçmek zorunda olduğumuz her seferde üzerimiz çamur içinde kalıyor ve kılık değiştirmeye mecbur oluyorduk. Allahtan evde yıkama ve kurutma makinesi düşünülmüştü de imkanlarımızı sınırsız kullanabiliyorduk. - Yüzbaşı üzerimi değiştirip geliyorum. Kapının önünde buluşuruz. - Anlaşıldı. Ben de üzerimi değiştirmeye gidiyorum, beş dakika sonra inerim. İkimiz de üst kata çıkan merdivenlere yöneldiğimizde dış kapıda bir hareketlilik oldu ve kapı alacaklı gibi çalınmaya başladı. Aklımızdan geçen tek şey vardı o dakikada. İfşa olmak...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD