NÜFUS:1'DE YAŞAYAN İLK İNSAN

1092 Words
"Tamam...şimdi sakin olmalısın." Omuzlarımdan tutarak yüzüme doğru eğildi. "Ne yapmam gerek ki?" diye korkuyla nefeslendim. "Derin derin nefes alıp ver." Şu duruma rağmen gözlerimi devirdim. "Aynen sakinleştim şuan." Gözlerimi devirerek söylendim. Sırıttı. "Küçük ağzın şimdiden laf yapmaya başlamış." Dilimi çıkardım. "Küçülüyor." dedi son kez yukarı bakarak. Ama oraya dönmedim. Dikkatimi çeken tek şey dudaklarıydı. Bana bakınca gözlerimi hızlıca çevirdim ama fark etmişti işte. "Şşt." diyerek daha çok yaklaştı. "Yeniden büyümeye başladı." Kalbim daha ne kadar hızlı atabilir? Yutkundum. "En fazla ne kadar büyüyebilir ki?" dedi. Cevap vermedim. Elini enseme atarak saçlarımı kavradı. "Test etmek ister misin?" Yüzüme eğilip dudaklarımı kavrayınca gözlerimi kapadım ve parmak uçlarımda yükseldim. Birbirimize dokunurken soluksuz bir şekilde öpüşüyorduk. Bu ne kadar devam edebilirdi bilmiyordum. İlk önce üst dudağımı kavrayıp çekiştirerek öptü daha sonra alt dudağıma da aynı işlemi yaptı. Nefes nefes birbirimizden ayrıldık. Gülümseyerek dudaklarımı yaladım. Aynı şekilde baktı bana. Yanaklarımı kavrayarak alınlarımızı çarpışırdı. "Çok daha büyüyebilirmiş." Kara deliğin içimdeki mavi ışıklar bunu gösteriyordu. "Sus artık!" diyerek elini ağzıma kapattı. Belki de dakikalardır onunla gitmek için dil döküyordum. "Geliyorum yani." dedim elini çektiğimde. "Aksi mümkün sanki." diyerek başını salladı imalı bir şekilde. Onu sallamayarak önden önden yürümeye başlayınca kolumdan tutuldum. "Nereye gittiğini biliyor musun?" "Arabaya?" Sırıttı. "Gel buraya." Hemen yanımda duran elimi tutup parmaklarımızı geçirerek yürümeye başlayınca gülümsedim. Evin tahta kapısını açarak karanlık bir merdivenden inmeye başladığımızda kaşlarımı çattım. Duvarlar taştandı. Batu on adımda bir çakmakla duvardaki meşaleleri yakıyordu ve önümüz aydınlanıyordu. Gitmek için ona yalvardığım yerin bodrum katı olduğunu bilseydim ilk ben giderdim. Sanırım o yüzden söylememişti. "Burası ne böyle?" diye fısıldayınca elimi bırakmadan diğer eliyle fener uzattı. Merdivenlerden inmeyi bırakınca fener sayesinde etrafı incelemeye başladım. Yavaş adımlarla çalışma masasının olduğu yere gittim ve gördüğüm  fotoğrafı elime aldım. "Bu..." Hatırlıyordum. Ama bir türlü çıkaramıyordum. "Evet." diyerek benimle beraber fotoğrafı tuttu Batu. "Bu, o." Nefessiz bir şekilde onu dinlerken devam etti. "Nüfus 1'de, ilk yaşayan insan." "Neyden bahsediyorsun?" diye sorduğumda bir iç çekerek fotoğrafı bıraktı. "2017 senesini hatırlıyor musun?" Başımı salladım. "O zamanlar bu adam, yani Adelfo internete bir video yüklemişti." Şimdi hatırlamıştım. Kollarımdan destek alarak masaya oturdum ve ayaklarımı sallamaya başladım. "Başka bir yerden geldiğini...geldiği yerde hiçbir insan olmadığını...tek insan nüfusunun kendisi olduğunu söylüyordu." Bacaklarımın üzerine ellerini koyarak ayırdı ve arasına girdi. "Bunun bir kurmaca olduğunu düşünüyordum." dedim kısıkça. Belime sarılıp "Herkes öyle düşünüyordu." dedi. "Adamın daha önce bu dünyada yaşamadığı belliydi. Ne bir hastane kaydı, ne bir doğum kaydı, ne sicil...hiçbir şey yoktu. Adama dair hiçbir şey yoktu ama herkes onun usta bir dolandırıcı olduğuna inanmıştı." Başımı omzuna koyarak omzunda hayali daireler çizmeye başladım. Eğer kurtulursak bizim de usta bir dolandırıcı olduğumuzu düşünebilirlerdi. Ama biz dünyadaydık, hayattaydık. "Çünkü adamın dolandırıcı olduğunu düşünmek başka bir evren olduğunu bilmekten daha iyiydi." diye araya girdim. Küçük bir mırıltıyla onayladı. "Sonra onu bir akıl hastanesine kapattılar." Geriye çekildi ve kısık gözleriyle baktı. "Ya da biz, öyle sandık." "Biz öyle sandık?" diye onu tekrar ettiğimde onayladı beni. "Burası onun evi, onun çalışma odası..." diyerek etrafı gösterdi. Dediği doğruydu. Kitaplar, ansiklopediler, haritalar, defterler ve belki de göremediğin bir sürü şey vardı. "Bunlar ne içindi ki?" diye sorunca önümden çekilerek bir rafa uzandı ve kitap aldı. "Bakmak isteyeceğinden emin misin?" Başımı sallayıp elime aldım. "Henüz italyancam yok ama." dedim yazıları anlamayarak. Gülüp elindeki sözlüğü salladı. "Dün, sen uyurken birkaç sayfa çevirdim." Gözlerimi kıstım. "Beni tavuk gibi uyutup kendin buraya mı indin?" Sırıttı ve saçlarıma eğilerek öpücük kondurdu. "Saçlarınla oynayınca hemen uyuyorsun, ben ne yapabilirim?" Dilimi çıkartıp kitaba döndüm. Çeviri kağıdını elime aldım. Deney A-1 Bulgu yok. "Ne?" "Aslında ona inanan bir sürü insan vardı. Sadece medyanın böyle bilmesini, dünyadaki diğer insanların korkmalarını engellemek için saklandı. Akıl hastanesine değil, buraya getirildi." Şokla nefesimi üfledim. "Ve ona burada bir sürü deney yapıldı..." "Deneyler?" "Aynen öyle. Bak." Elimden tutarak bir yere çekiştirdi ve lambayı açtı. Gözüm açılan ışık sayesinde kısılırken yatak tarzı şeye baktım. Daha çok diş hekimlerinde bulunan adını bilmediğim şeye benziyordu. Başında çeşitli çeşitli aletler vardı. "Bu deneyleri yapan kim? Yapılan kim?" Dudaklarını yaladı. "Yapan kim mi? Basit. Tüm dünyaya onu bir akıl hastanesine tıktıklarını söylerek yalan atan kişiler, kısacası bilim insanları." "O halde burada yatan kişi Alberto'ydu." diye hüzünle mırıldanarak yatağa dokundum. "Evet. Bak." Bir gazete parçasını gösterdi. Üstündeki çeviriyle haber yazısını okumaya başladım. Tüm dünyayı kasıp kavuran Alberto'nun dedikleri herkesi şaşkına çevirdi. Başka bir evrenden geldiğini ve geldiği yerde kendisi hariç hiç kimsenin olmadığını söyleyen Alberto, yeni bir düzenin başlayabileceğini, artık dünyamızın kullanılmayacak bir hale geldiğinde orada yaşanılabileceğini öne sürdü. Köşedeki tarihe baktım. 04.03.2017 "Şimdi şunu oku." diyerek başka bir parça verdi. Alberto'nun bir akıl hastası olduğu ortaya çıktı...En kısa sürede gerekli işlemler yapıldıktan sonra akıl hastanesine tahliye edilecek. Tarihe baktım. 06.03.2017 "Bu ne demek oluyor anlayamıyorum." diyerek oturdum. "Bu demek oluyor ki," kendince mırıldandı. "Birileri, bir şeyleri öğrenmemizi istemiyor." "Neyi saklıyorlar ki?" diyerek kaşlarımı çattım ve derin bir iç çekişle sallandım. "Başka bir evren olduğunu düşünsene," güldüm. "Zaten şu an, o evrendeyiz." Yanağımdan makas alarak "Onu biliyorum." dedi. "Sadece eğer burada olan sen olmasaydın ve biri çıkıp, ben başka bir evrenden geliyorum deseydi ne düşünürdün?" "Onun bir kaçık olduğunu." Güldü. "İşte." Kolunu cimcikleyerek dilimi çıkardım. Bu sefer dudakşarımı sıkıştırarak sıkı bir öpücük kondurdu ve hemen çekildi. "Şuan bir kara deliğe ihtiyacımız yok." Hemen nefes alışverişlerimi düzenlemeye çalıştım. Şerefsiz ki. Resmen benim üzerimdeki etkisini biliyordu ve utandırıyordu. "Her neyse." diyerek geliştirdim onu ve "Burada ipucu olduğuna inanıyor musun?" diyerek devam ettim. "İnanmıyorum. Biliyorum." Umursamadan eski püskü kitapları karıştırmaya başladım. "Nereden biliyorsun? Burada mıydın?" dedim alayla. Cevap vermedi. Arkamı dönerek ona baktığımda düşünceli,bir şekilde o hasta yatağına baktığını gördüm. "Ne oldu?" diyerek yanına gidip koluna dokununca irkilerek bana döndü. "Buradaydım." Şaşkınlıkla gözlerim irileşti ve duymazlıktan gelerek "Anlamadım?" diye tekrar etmesini istedim. Bana alnı kırışarak baktı. Gözleri buz gibiydi. Bu bana, onu ilk gördüğüm günü anımsamıştı. "Burada mıydın diye sormuştun. Evet. Buradaydım." Ve yıkım, Asıl yeni başlıyordu. "Nasıl?" diye şaşkınlıkla soluduğumda bir iki adım bana doğru attı. İster istemez korkarak kendimi hızlıca çektim ve masaya çarptım. Korktuğumu görünce adımları duraksadı. "Sana bir şey yapmayacağımı biliyorsun değil mi?" diye sorduğunda başımı salladım. "Biliyorum." dedim. "Sadece bu olanlar..." kafamı kaşıdım. "Çok saçma. Lütfen artık doğru düzgün ne olduğunu anlatabilir misin?" "Yanına gelebilir miyim?" diyerek masumca konuştuğunda elimi uzattım. "Gel." Elimi tutarak önümde durdu. "Alberto...yani başka bir evrenden geldiğini söyleyen adam varya?" Devam etmesini isteyerek elini sıktım. "Burası onun odası. Burası, onun yattığı , çalışmalarını yaptığı, başka bilim insanlarıyla beraber kendi beynini incelediği yer." Şaşkınlıkla nefesimi üfledim. "Kendi beynini incelemek?" Evet manasında gözlerini kırptı. "Diğerleri onun vücudunda deneyler yaparken o burada uzanıyordu." İşaret parmağıyla yatağı gösterdi. "Peki...sen bu işin neresindesin?" diyerek sordum ama alacağım cevaptan da ister istemez korkuyordum. "Onun beynini inceleyen bilim insanlarından sadece bir tanesi."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD