4.BÖLÜM

1067 Words
Bomboş bakışlarla karşımdaki duvarı izledim. Zihnim bana kötü bir oyun oynuyordu. Bedenim yorgun ve hastaydı. Ne zamandan beri bu kadar güçsüz oluvermiştim. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığında uzandığım yataktan doğruldum. Ağlamak istemiyordum. Olan biten hiçbir şey için ağlamak istemiyordum. Sabit ir şekilde nevresimin desenlerini inceliyordum. Bana ne olmuştu böyle. Derin bir nefes alıp yüzümdeki yaşları kuruladım. Kapım bir anda açıldığında olduğum yerde sıçradım. Batu kocaman açılmış gözleriyle bana bakıyordu. ''Abla kaç defa seslendik sana duymuyor musun sen?'' Kaşlarım havalandı. Başımı olumsuzca salladım. Batuya fark ettirmeden yanaklarımda ki yaşları sildim. ''Noldu Batu?'' Yalnız kalmalıydım. Yalnız kalmak istiyordum. Batu gözlerini devirdi. ''Kahvaltı abla kahvaltı'' Bıkkınca ve üstüne basa basa söylemişti. Başka bir şey söylemeden odadan çıktığında yatağımdan destek alarak ayağa kalktım. Hızlı kalkmış olmalıyım ki başım döndü. Sıkıca yatağımın başlığına tutundum. Gözlerimi sımsıkı yumdum. Kendimi fazlasıyla kötü hissediyordum. Derin bir nefes aldım. korkarak gözlerimi araladım. Biraz daha iyiydim sanki. Ufak adımlarla mutfağa girdim. ''Kızım bir yüzünü yıkasaydın en azından.'' Anneme cevap vermeden yerime oturdum. Babam pür dikkat gazetesini okuyordu. Tabağıma birkaç parça kahvaltılık koydum. Annem çayımı doldurduğunda ona bakıp tebessüm ettim. ''Nasıldı dün gece ?'' Gözlerimin önünde canlanan anılarla yüzümü buruşturdum ağzıma hızlıca bir şeyler soktum. Anneme bakmadan yemeğimi hızlıca yemeğe devam ettim. ''Kızım yavaş ye boğulacaksın'' Ona bakmadan kafamı aşağı yukarı salladım. ''Hülya teyzenle kuaföre gideceğiz sende gel bizle Ahu saçların çok uzadı kestiririz biraz'' Işık hızıyla kafamı kaldırdım. Alev saçan gözlerimle anneme baktım. Saçlarımı üç yıldır kestirmiyordum annem her defasında fazlası ile ısrar ediyor sürekli kestirmemi söylüyordu ama ben kestiremiyordum. ''Anneciğim birazcık kestirelim. Uçları hep kırık dolu hem çabuk toparlar saçların kesilince'' Ellerimi sıktım. Saçlarımı kestirmek istemiyordum. Ondan bana kalan tek şey saçlarım gibi hissediyordum. İçimde hala sönmeyen küçük bir ışık huzmesi vardı ve ben o ışığı söndürmek istemiyordum. Saçlarımı kestirince o benden tamamen gidecek gibi hissediyordum ve ben onunla vedalaşamaya hazır değildim. ''İstemiyorum anne'' Onunla vedalaşmak istemiyordum. Zihnimin zeka belirtisi taşıyan son kısımları bana aptal diye bas bas bağırırken kalbim ona hükmedip içimdeki o ufak ışık huzmesine sımsıkı sarılıyordu. ''Ahucuğum saçların çok yıp...'' ''Yeter Nuray istemiyorum diyor kız duymuyor musun?'' Babamın sözleri üzerine annem homurdanarak sofradan kalkıp babamın çayını tazeledi. Gülümseyerek babama baktım. Gazetesini katlayıp masanın kenarına iliştirdi. Gözleri beni bulduğunda uzunca baktı ardından çayından bir yudum aldı. Gözleri anneme kaydığında kaşlarım çatıldı. ''Bir şey mi oldu?'' Annemle babam kararsızca birbirlerine bakıyorlardı. Ben ise bir anneme bir babama bakıyordum. ''Sana görücü varmış. Pek de iyi bir aileymiş onu söyleyecekler sana ondan böyle kıvranıyorlar'' Batunun sözleriyle babam ensesine sert bir şaplak attı annemse ters ters bakmakla yetindi. ''Bizim Hilminin oğlan. Askerliğini bitirmiş gelmiş onlarda seni sordular bana'' Başımı tabağıma eğdim. Elimde ki çatalla peyniri ezmeye başladım. ''Çok temiz bir aileymiş çocuğun işi de iyiymiş. Askerliğini de yapmış bir görüşsen annem.'' Masadaki herkes pür dikkat beni izliyordu. Benimse aklımda tek bir an vardı. Asaf ve elini sımsıkı tuttuğu nişanlısı. Derin bir nefes aldım. ''Ahucuğum bak yaşın geldi. Sana hemen evlen demiyoruz ki anneciğim bir değerlendirsen çocuk çok iyiymiş ailesini zaten tanıyor baban .Bir görüşsen ne kaybedersin annem. '' Gözlerimi sıkıca yumdum. Derin bir nefes aldım. Kalbim ayağa kalmış pür dikkat vereceğim cevabı bekliyordu. Çatalımı sertçe tabağa bıraktım. Ellerimi dizlerimin üzerine koyup bastırdım. Belki de hayatımın en büyük hatasını yapıyordum şu anda. ''Tamam'' Kafamı kaldırıp annemlere baktığımda. Hepsi kocaman açılmış gözlerle bana bakıyordu. Babam gülümseyip çayından keyifli bir yudum aldı. ''Abla iyi misin sen. Tam uyanamadın galiba'' Bu sefer Batunun ensesine tokadı annem atmıştı. Batu acıyla inleyerek ensesini tuttu. ''Yeter ama ya niye vuruyorsunuz bana'' Batu tam elini çekmişken annem bir daha vurduğunda Batu kocaman açılmış gözlerle anneme baktı. ''Çenen düştü Batu. Sus artık küçükler her lafa karışmaz öyle'' Batu bir bana bir annem baktı. İşaret parmağını göğsüne bastırdı. ''Küçük mü? Ben mi küçüğüm gerçekten anne. Gidiyorum ben bizimkilere sözüm var . Sende ben yokken şu küçüklük meselesini bir daha düşün istersen'' Annemin yanağına uzun bir öpücük kondurdu. Annem Batunun sabah saatlerini harcadığı saçlarını hiç acımadan dağıttığında Batu söylenerek bana yöneldi. Beni öpmek yerine sarıldığında kaşlarımı çattım. Tam ağzımı açacakken kulağıma fısıldadı. ''Gerçekten evlenmeyeceksin dimi abla?'' Benim bir şey dememe izin vermeden benden uzaklaştı. Gülümseyerek bana baktığında bakışlarımı ondan kaçırdım. Batu babamla birlikte çıktığında annemle sofrada baş başa kalmıştık. ''Nasıldı dün gece .Eğlendiniz mi gece baya geç geldin.'' Omuz silktim. Çayımdan bir yudum aldım. ''Fena değildi'' Annem arkasına yaslanıp bardağını elinde sallamaya başladı. bu esnad da gözlerini benden ayırmıyordu. ''Kimler vardı'' Kafamı kaldırıp ona baktım. Annem her zaman her şeyden haberi varmış gibi davranırdı tıpkı şu anda olduğu gibi. Derin bir nefes bıraktım. ''Kalkıyorum ben '' Annem başını yavaşça aşağı yukarı salladı. Tabağımı toparlayıp tezgahın üzerine bıraktım. Anneme bakmadan kapıya yöneldim. ''O da geldi mi?'' Olduğum yere çakılı kaldım. Kafamı arkaya attım. Gözlerimi sıkıca yumup açtım. ''Geldi dimi . onu görmüşsün belli.'' Kafamı hızla anneme çevirdim. Gözlerim buğulanmıştı. Ağzımı açtım ama bir şey diyemeden geri kapadım. Kuruyan dudaklarımı ısladım. ''Görüşmeyi de bu yüzden kabul ettin dimi. Baktın o hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor sende neden bende öyle olmayayım dedin dimi'' Yanaklarım ıslanmaya başlamıştı. Annem elindeki bardağı masaya bırakıp ayağa kalktı. Bana doğru geldi. Elleri yüzümü kavradı. ''Anlıyorum çok zor .Kolay değil kimse kolay da demiyor zaten ama artık içindeki tüm duyguları bitir annem. Kendine yeni bir hayat kur her şeye sıfırdan başla. Bak bu senin için çok iyi bir fırsat ne olur Ahu ne olursun vazgeç artık kızım'' Anneme bir şey demeden hızla odama gittim. Kapıyı sertçe kapadım. Öfkemin sebebi neydi ya da kime öfkeliydim. Anneme mi kızgındım yoksa sözlerinin haklılığına mı kızgındım. Gözlerimi sımsıkı kapadım. Bacağım ağrımaya başladığında yatağımın üzerine bıraktım kendimi. Her şey zaten fazlasıyla zorken bir de fazla ayakta kalınca bacağım ağrıyordu. Canım çok yanıyordu. gerçekler fazlası ile yakıyordu zavallı kalbimi. Yalnız kalmak istiyordum ama bir yandan da kalabalığın içinde kaybolmak istiyordum. Deliriyordum burada durup düşünmek bana hiç iyi gelmiyordu. Komidinin üzerinde duran telefonuma uzanıp en yakın dostumun adının isminin üzerine tıkladım. Telefon bilmem kaçıncı çalıştan sonra açıldı. ''Belgin kaçta buluşuruz bugün'' Karşı tarafta bir süre ses gelmedi. Telefonu kendimden uzaklaştırıp açıp açmadığına baktım. ''Belgin sesim geliyor mu?'Belgin orda mısın?' Derin bir nefes sesi geldi karşıdan. Ardından Belgin hafifçe öksürdü. ''Burdayım kuzum. Bugünlük şey yapmasak ertelesek olur mu? Yattığım yerde doğruldum. Kaşlarım tek çizgi haline gelmişti. ''Belgin düğün salonuna bakmaya gidecektik ya .Sen iyi misin kötü bir şey mi oldu?'' Ses gelmedi. Hızla ayağa kalktım. ''Belgin konuşsana korkutma beni'' Belgin bir şeyler dedi ama sesi o kadar boğuktu ki anlamıyordum. Karşı taraftan yükselen hıçkırık sesi ile elim kalbime gitti. ''Alperen kavga etmiş hastanedeyiz şimdi''
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD