bc

Patika

book_age18+
1.4K
FOLLOW
13.7K
READ
HE
kickass heroine
powerful
drama
campus
small town
musclebear
friends with benefits
surrender
like
intro-logo
Blurb

"Kendine gelir gelmez ise beni tuttuğu gibi üzerine yüz üstü bir şekilde yatırdı. Belimden sıkıca sarmış ve hareket etmemi engellemişti. Çevik bir asker oluşu sayesinde beni istediği gibi yönlendirebiliyordu. Özellikle de bu birbirimize zıt beden ölçülerimiz hoşuma gidiyordu. Ya da güçlü ve sevecen kollar tarafından bütün tehlikelere karşı sarıp sarmalanmak. Ellerim serbestti ama ne yapacağını merak ettiğim için hiç karşı koymaya kalkışmadım. O da bir işaret almış gibi başını kaldırdı ve burnuma, yanaklarıma ve dudaklarıma sıcak öpücüklerini sıralamaya başladı. Karşılık vermenin tam vakti diyen cesur yanım ile yüzünü ellerimin arasına alıp dudaklarına beceriksiz ama sevgi dolu öpücükler kondurmaya başladım. Daha rahat hissetmek adına bu kez de ani bir hareketle pozisyonlarımızı değiştirdi ve beni altına aldı. Anladığım kadarıyla bu işin bana nasıl yapılacağını göstermek istiyordu. Ona güveniyor, beni istemediğim bir şey için zorlamayacağını biliyordum ve gönül rahatlığı ile kendimi onun sevişlerine bıraktım."

chap-preview
Free preview
Dönüş...
Bu yorgun bedenle bir savaşa gireceğimi düşündükçe, içler acısı halime gülmeden edemiyordum. Yollar bile gülüyordu halime anlaşılan. Rum kilisesi yakınında arızalanan köy minibüsü, bu bölgenin laneti olan aralıksız yağmur bile gülüyordu. En son 7 yaşındayken ayrılmıştım bu topraklardan. Daha doğrusu, vicdansızca sürmüşlerdi bizi. 34 öğrencili köy okulunda ilk senemdi. Okulu öyle çok seviyordum ki; biraz da beni oradan, öğretmenimden, arkadaşlarımdan kopardıkları için öfke doluydum onlara. Bir insanın köklerinin salındığı topraklara öfke duyması ne kadar da acınası değil mi? Sudan sebeplerle çıkan bir meydan kavgasını ayırmaya çalışan babamı öldürdükleri yetmezmiş gibi, bir de anneme ettikleri kirli iftiralarla yerimizden yurdumuzdan etmiştilerdi bizi. Uçkur davasına düşen kocalarının erişemedikleri anneme attıkları kire bulandı kadınlar. Bir kadının hayatını kendi elleriyle kararttılar. Köye yaklaştıkça daha da artıyordı öfkem. Burada kalacağım süre boyunca tek ihtiyacım olan şey ise sabırdı oysa. Onların yüzüne bakıp da annemin acılarının sebebini gördüğüm her gün, cehennem azabından farksız geçecek biliyordum fakat, annemin ruhunun rahat uyuması için bunu yapmak zorundaydım. Yoksa bu koca dünyada kendimi dinlendirecek yer bulamayacağımdan emindim. Eski minibüsün çamura saplanıp kalması yetmiyormuş gibi, az önce de bir kilometre ötede büyük bir heyelan olduğu haberi gelmişti. Benimle birlikte köye çıkan yolculardan isyan sözcükleri çoktan dökülmeye başlamıştı bile. Bu coğrafyanın belki de en belirgin özelliği; insanlarının her an celallenmeye hazır olmasıydı. Çözüm üretmek yerine problemleri aşılmaz yapmalarıydı biraz da. Her şeyimle bu coğrafyanın ferdi olmama rağmen, soğuk kanlı durmayı, dişimi sıkmayı, dayanmayı öyle zor yollardan tecrübe ettim ki, şu an gözlerimin önünde birbirlerini yeseler gözümü bile kırpmam, sadece seyrederim. Bu bölgede çobanlık yapanların yağışlı havalarda sığınmaları için serender tarzı bir yapı inşa etmiş olmaları, bu yolculuğun iyi sayılabilecek tek yanıydı. Bu sayede en azından yolcuların içinde bulunan çocuklar olumsuz etkilenmeyecekti. Soğuktan kızaran yanakları, bembeyaz tenleri ile masumluğun timsali gibiydiler. Fakat diğer kadın ve adamlara asla güvenmiyordum. Kim bilir içlerinden hangisi anneme dil uzattı ya da yapılan zulme sessiz kaldı? O yüzden, bu köyde yaşayıp da yaşı 40'ın üzerinde olan herkese karşı yıkılmaz duvarlarım var. "Kizum de bakayum kimlerdensun, necisun? Ha buraya niya geldun?" "Yeşilyurt köyünün yeni öğretmeniyim teyze, buraya atandım." " He mii, hoş geldun sefalar geturdun. Adun nedu de bakayim bana." "Adım Hayat teyze, Hayat Yılmaz." "Nerelisun? Yalanuz mi kalacasun ha burada? Yok mi kocan, anan, baban?" "Yalnızım, yok kimsem. İstanbulluyum ben." "Ne edecesun kizum, herkes dalli budakli olamayi. Rabbum eyi görecekler nasib etsun." "Amin teyze, amin." Her ne kadar içimden gelmese de, buraya geliş sebebimi belli etmemek için bu sıkıcı ve sorgulayıcı muhabbete doğal yaklaşmalıydım. Onlara aslında ne kadar beş para etmez, vicdan yoksunu, günahkar varlıklar olduklarını göstermek için, hikayeme dair ser verip sır vermemeliydim. Havanın kararmasına yakın ilçe tarafından bir jandarma arabası ve bir de boş minibüs geldi mahsur kaldığımız bölgeye. Araçtan inen biri rütbeli, diğeri erbaş iki kişiden rütbeli olan; servis şoförünün yanına giderek bir şeyler söyledi. Yolcuların aralarında yaptığı konuşmadan anladığım kadarıyla şoför, aynı zamanda köyün muhtarıydı. Jandarma komutanı her ne dediyse art arda teşekkür etmeye başladı. Bütün bu konuşma boyunca komutanın sırtı serender altında toplanan yolculara dönüktü. Şoföre söylediklerini bize de söylemek için dönünce kısa bir an bakışları bana takıldı. Sanırım o kalabalığa ait olmadığım, bu sisli havada bile belli oluyordu. "Sevgili Yeşilköy sakinleri, ne yazık ki köye 7 km kala gerçekleşen heyelan sebebi ile ulaşım geçici olarak durmuştur. Aracınızla daha fazla ilerlemeniz mümkün olmadığı için, ilçe jandarma komutanı ve kaymakamımızın ortak kararıyla sizleri yol açılıncaya kadar ilçedeki kaymakamlık misafirhanesinde ağırlayacağız. Servis aracı şimdilik burada kalacak. Hava düzeldiğinde yol açma çalışmalarına hız verilecek. En kısa sürede sizi evlerinize kavuşturmak için elimizden geleni yapacağız. Bu arada köy imamına gerekli bilgilendirme yapılmış ve ailelerinizin endişelenmemesi için durumunuz haber verilmiştir. Şimdi lütfen aracımıza buyurun ve sizi daha güvenli olan misafirhaneye götürelim." Diğer yolculardan şükür ve övgü dolu sözler dökülürken ben, herkesin binmesini bekledikten sonra sırt çantam ve valizimi alarak araca doğru ilerledim. Fakat araç köy servisinden koltuk sayısı daha az olan bir modeldi. Bu sebeple ben ve başka bir yolcu daha açıkta kalmıştı. Komutanın işareti ile jandarma er yanıma koşarak geldi ve bavulumu alarak jandarma aracına götürdü. Komutan sadece basit bir el hareketi ile jandarma aracına binmemi söyledi. Deminden beri kalabalığa şakıyan adamın, bana sıra gelince susmasına pek anlam veremesem de, gösterdiği üzere jandarma aracının arka koltuğuna yerleştim. Yanıma oturan orta yaşlı, suskun bir amcaydı. Yol boyunca hiç ağzını açmamış olduğunu fark edince açıkçası sebebini merak ettim. Önümüz sıra ilerleyen servisi oldukça düşük bir hızla takip ediyorduk ve az önce çeken telefonum bu mevkiide çekmemeye başlamıştı. Sıkıldığımı fazla belli etmiş olacağım ki, aracı kullanan er, "Hanfendi böyle havalarda ne yazık ki iletişim de kopuyor. Biraz ileride çekmeye başlayacaktır." dedi. Kibar bir tebessümle teşekkür ettim. Kim bilir memleketin neresinden kopup da buralarda vatani görevini yapmaktaydı. "Tebessüm sadakadır." derdi annem. Ben de bu öğüdü tutacaktım. Biraz daha yol aldıktan sonra sessizlikten o da sıkılmış olacak ki, bir şekilde muhabbet açmaya çalıştı. "Buralı mısınız, ziyarete mi geldiniz?" diye sordu. Ona cevap verecekken, araca bindiğimden beri suskun olan komutan dikiz aynasından yüzüme bakmaya başladı. Bakışlarını umursamadan askere cevap verdim. "Buralı değilim, Yeşilyurt köyüne sınıf öğretmeni olarak atandım. Önümüzdeki hafta göreve başlayacağım fırsat olursa." "Öyle mi, hayırlı olsun. Güzel yerlerdir buralar. İnsanı da iyidir. Kolay uyum sağlarsınız." İnsanı iyidir deyince tenimi delip geçen ürpertiyi saklamakta biraz zorlanmıştım. Sadece sessiz bir şekilde "umarım" deyip sohbeti kapatmak istedim. Er, bir şey daha sormak üzereydi ki; Komutan sert bir üslupla uyardı. "Önüne bak Engin." Sert sesi ile ben bile ürpermiştim. Bir daha, adının Engin olduğunu öğrendiğim asker, gözünü yoldan asla ayırmadı. Yaklaşık bir saat sonra Akçaabat ilçe merkezindeki Kaymakamlık misafirhanesinin önünde durmuştuk. İlçe merkezinde yağmur şiddetini bir nebze olsun azaltmıştı. Kalacağımız binaya aracın içinden bakmaya çalışırken kapım aniden açıldı. Komutanın kibarlığı tuttu sanırım. Az önceki soğuk tavrına gönderme yapmak için yüzüne bakmadan teşekkür edip, erin eşyalarımı indirmesine yardım etmek için aracın arkasına ilerledim. Ben gitmeden çoktan indirmişti eşyalarımı. Ona sıcacık bir tebessümle teşekkür edip, hayırlı teskereler diledim ve kalabalıktan ayrı bir şekilde misafirhaneye doğru ilerledim. Girişteki görevliye kimliğimi ve neden burada olduğumu kısaca anlattıktan sonra anahtarımı vermesi için bekledim. Arkamda bekleyen kalabalığa baktığımda nasıl davranacaklarını bilmediklerini fark ettim. Bizi buraya getiren komutan ve jandarma er ortalıkta görünmüyordu. Muhtarın yanına ilerleyip neden burada beklediklerini sordum. Söylediğine göre yetkililerin yer göstermesini bekliyorlardı. Az önce bana anahtarımı veren görevliye durumu anlattığımda ise odalara yerleştirmek için ayarlama yaptıklarını söylemişti. Bana söylediğini bekleyenlere de söyleyip yardımcı olmasını rica ettikten sonra, bir an önce odaya çıkıp yatmak için acele adımlarla merdivenlere yöneldim. Tam yolumu yarılamıştım ki, bize eşlik eden komutan adımı seslendi. "Hayat öğretmen! biraz konuşabilir miyiz?" "Aciliyeti var mı? Çok uzun bir yoldan geldim ve saatlerce de köy yolunda beklemek zorunda kaldık. Eğer zaruri bir durum yoksa lütfen gün ağarınca konuşalım." Sanırım, diğer vatandaşların rütbesine olan el pençe divan hallerini benden de beklemiş olacak ki, bu tutumum onu biraz şaşırttı. "Aslında zaruri bir durum değil. Daha sonra da hallolabilir fakat, GBT'niz ile ilgili bir kaç problem var. Büyük ihtimalle sisteme yanlış veri girişinden kaynaklanıyor. Bu yanlışı düzeltmek için size bir kaç soru sormam gerekiyor." İşte bu hiç iyi olmadı. Henüz yolun başındayken bu şekilde tökezlemem bütün planlarımı alt üst edebilirdi. "İzninizle o zaman. Eşyalarımı odaya bırakıp geliyorum." "Elbette. Danışmada sizi bekliyor olacağım. " Kısa bir baş selamı ile benim için ayrılan odaya doğru ilerledim. Nihayet odaya girip eşyalarımı bir köşeye bıraktığımda ise, hakkımda neler bildiklerini, bunların aleyhime işleyip işlemeyeceğini bir türlü kestiremiyordum. Kendimi bu tür resmi soruşturmalara hazırladığımı düşünüyordum fakat, böyle bir durum için henüz vakit erkendi... ****************************

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

TUTKUYA TUTSAK (+18)

read
42.2K
bc

A D A M

read
4.7K
bc

Genç Polisler

read
2.1K
bc

CEHENNEM ÇUKURU

read
8.5K
bc

Kara Kutu

read
7.0K
bc

Ajan Akademisi 2 / Kara Liste

read
3.0K
bc

BARUT KOKUSU

read
55.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook