Enver
Sarışın kız Birden sessizleşti, sanırım durumu kabullenmek daha doğru olacağını düşünmüş olmalı ve artık konuşmadı. Sadece gözleri ile odayı beni seyrediyordu. Ya da o küçük aklından planlar kuruyordu.
Bakalım ben mi yaman, sen mi yaman küçük kız!
Odaya adamlarımdan biri girdi
‘’patron, çocuklar genel temizliği yapmışlar! O iş halloldu!’’
‘’ tamam, burada gece kalmayacağız fikrimi değiştirdim. Sizde toparlanın onlara da söyle toparlansınlar eve dönüyoruz. Şu an burada tehdit altındayız zaten, Sinan ı aramaya başlamışlardır. Öldürüldüğünü öğrendiklerinde ilk akla gelecek biziz, şimdi büyük eve geçelim iyi bir plan kuralım’’
‘’ tamam patron çocuklara hemen bilgi geçiyorum’’
‘’ kameralarla ilgili söylediklerimi yaptınız mı? Onların devre dışı kalmasını istemiştim’’
‘’ evet patron, buraya geldiğimiz de ilk işimiz o işi halletmek oldu, iyi bir siber güvenlikçi bulduk ve tüm kameraların görüntü alma kısmını biz kendimize göre kontrol ettik, şu an da biz çıkana kadar uzaklaşana kadar, her şey bizim kontrolümüz de olacak’’
‘’ güzel, aferin size!’’
Keyfim yerine geldi. Çocuklar iyi iş çıkarmışlardı. Onları ödüllendirecektim. Toparlanmaya başladık, sarışın ı da yanımda götürecektim. Yani çakma amanda’mı!
Telefonumu elime aldım, arayı epey açmıştık dostum selim ile, onu arayıp eve davet etmek, biraz ziftlenmek istiyordum.
‘’Selim merhaba, eve geçiyorum akşama gelsene, bir iki tek atalım, laflarız dostum. Sohbetini özledim’’
‘’ olur tabi ne demek! sen istersin, ben hayır dermiyim’’
“Görüşürüz öyle ise!”
Hızlı bir şekilde oteldeki hesabımızı kapatarak arkamız da iz ve soru bırakmayacak şekilde otelden ayrıldık, buradaki durumu halletmiştik halletmesine ya! Başka bir sürü mesele başımıza dert olmuştu. Işler oldukça karışmıştı Nikola Petroviç (Rus mafya lideri) ile başımız Sinan yüzünden derde girmişti ya bizim çocuklar yanlış bir iş yapmışlardı ve bu Rus mafyasının ticaret alanına girmiş adamların büyük zarara uğramasına neden olmuşlardı. Aslında yapılması gereken silah sevkiyatını takip etmek nerede depolanıypr bakmaktı ama bizim gibi başka birileri de böyle bir planın üzerinde olunca işler çığırından çıkmış yanlışlıkla adamın deposu patlatılmıştı, ve bizde kabak gibi suçlu olarak görünüyorduk.
Aslında bu pek çabuk fark edilecek bir durum değildi ama Sinan jurnalcilik yapmaya, yalaklıkla kendine pay çıkarmaya hiç vakit kaybetmemiş, adımızı bilgimizi Nikola ile paylaşmıştı bile...Sinan’ın bu şekilde kırdığı ilk ceviz de değildi bu, Onun ipini ben kesmesem bile bizim camiadan birileri mutlaka kesecekti.
Hırslı, dönek, ispiyoncu ve çok fazla paraya tamahkar olan bir adamdı bu şekilde ölmek ona yakışıyordu. Nikola i basımıza da o sarmıştı onun kendisine güven sağlaması için yanındaymış gibi göstermek için bizi ispiyonlamıştı pezevenk! Şerefsiz, adi, pislik herif!
Şimdi bu büyük güçte Nikola ile düşman olmuştuk şu an sözler değil silahlar konuşacaktı.
Bundan dolayı bir an önce karargâha (Büyük ev) çekilmemiz şart olmuştu.
Lazım gelen planlarımızı yapmamız ve gerekli mühimmatı da ayarlamanız gerekiyordu Nikola kolay lokma değildi beni bayağı uğraştıracak!
Otelden çıkarken küçük sarışın in gözlerini bağladık ve o şekilde arabaya kadar getirdik elleri de arakasında bağlıydı yine çok fazla debelendi muhtemelen de canı yanıyordu. Bunu pek umursamadım, fazla gereksiz debeleniyordu sakinleşmezse de canı çok yanacaktı.
Yaramaz, Akılsız kız! Ne diye zorluyor, bırakıp sadece uslu dursa olmaz mı!
Handan
Siyah mini bir minibüs e bindirdiler beni, ite kaka, tıpkı bok çuvalı gibi! Bu adamlar ne kadar gaddar!
Daha şimdi den eziyet etmeye de başlamışlardı, debelendim karşı gelmeye çalıştım ama ellerimi arkadan bağlamışlardı, ağzımda! Gözlerimi de bağlamak istediler ama ben çok çırpındım, karanlıktan da korkuyordum sanırım anladı beni, şu patron denen adam azman tipli adam! Ürkütücü bakışları vardı. Sanki önden bakınca arkamı görüyor gibi bakıyordu!
Kendini çekici mi sanıyor ne! Tamam adam karizma ama, ürkütücü biri! Resmen gözleri ile ateş ediyor gibi!
" Tamam bırakın, manzaraya bakmak istiyorsa baksın, gözünü bağlamanıza gerek yok!" Dedi.
O ne derse onu yapıyorlar zaten, adam patron nihayetinde! Gözümü bağlamadılar beni çekiştirerek onun tam karşısındaki koltuğa oturttular.
Aman da ne heyecanlı!, güzel bir yolculuğa hoş geldiniz sayın kıymetsiz, hatta keyif alması umurumuzda bile olmayan yolcular! En kıymetli 500. Yolcu sürprizi gibiydi!
Karşımda bacaklarını açmış, arkasına da yaşlanmış, ukala bir tavırla dudaklarının kenarında hafif bir kıvrılma ile bana dik dik bakıyordu.
Bu durumdan zevk mi almalıyım?Yoo hayır! Az edepli otur be!
Elbette çok iğrenç bir durumun içindeydim şu an! Bu adam dik dik bakarken ve bu hal hareketleri! Onunla göz göze gelmemek için hep kafamı aşağıya eğdim, göz temasından da mümkün mertebe de kaçındım.
İğrenç bakışları vardı. Manyak gibi! Yani! Biraz sapık gibi!
Bana ne yapılacak hiçbir fikrim yok, bunlar mafya ve karanlık işlerin duayeni! beni satacaklar mı? Köle mi yapacaklar? Ne planları var? Hiç bilmiyorum ve kafam da o kadar senaryo kurdum ki, Hiç birisinin olmamasını diliyorum içimden ‘Allah’ım bana yardım et!'
Hayatım boyunca, sapık, ayyaş ve tacizcilerle uğraştım, kendimi hep korumaya çalıştım şimdi Bu başıma gelenler bana revamı?
Keşke ölseydim! Bunları görmeseydim! Bunu çok diledim içimden, şimdi yolun neresindeyim başıma ne gelir hiç bilmiyorum!
Yüksek sesle hıçkırarak ağlamak istiyorum! Ama! Sakin sessiz, uslu bir şekilde oturuyorum. Şu an en akıllıca yapacağım şey de bu olmalı!
"Adın ne?"
Bu soruyu şimdi mi soruyor du yani? Evet sormamıştı sanırım, adama ne diyeceğimi bilemedim o an... öylece suratına baka kaldım.
" Hey! Sana soruyorum! Adın ne?"
" Handan"
"Handan ne?"
Ölünün körü! Adın ne dedin, adın soyadın demedin, pis kazma ne olacak!
" Handan Ertürk"
" Bi adını söyleyeceksin, amma düşündün, bu gerçek adın mi? Sarı kız!"
" Evet! Elbette!"
Pis manyak, hödük ne olacak! yok ananın adı! Sarı kız ne ya! İnek ismi gibi, buna edep öğretmemişler herhâlde, gerçi mafya nerden bilsin edep Erkan! Hihhh!
Dalga geçer gibi sorular soruyor bilgisiz cahil adam, acaba kendi ismini de söyleyecek mi?
Diye tam aklımdan geçiriyordum ki! Konuştu saka kuşu!
"Enver soykan"
"Ne anlamadım!" Dedim
" Neyi anlamadın sarı kız, benim adım da Enver soykan diyorum!"
Ne demem gerek memnun oldum mu? Hihhh! Aslın da hiç memnun olmadım!
Ama başımı salladım anladım, anlamında. o anladı mı acaba?!
Dikmiş gözlerini bana bakıyordu, ara sıra da pencereden yolu seyrediyordu. Ben onunla göz göze gelmemek için elimden geleni yapıyordum ama demek ki yapmamışım ki birden
Bana eğilerek
" Karnın aç mı?" diye sordu
" Hayır" dedim kafamı da yok anlamında sallayarak
" Cemal! Var mı içecek Bişey, şöyle kafa kırıcı falan olsun!"
" Var patron, viski olur mu?"
" Tabi olur lan! En hası da o zaten ver! ver!"
Yuh yok artık! Gündüz gündüz bu adam burada ziftlenecek mi yani! İyyyy! Sarhoş adamlar dan da hiç haz almam!
Kendimi şöyle bir toplama gereği hissettim o da bunu anlamış olacak ki, daha da yayıldı ve bacaklarını benim dizlerime dayadı. Şu haliyle beni taciz ediyordu neydi bu pis bıyıklılardan çektiğim bilmiyorum ki! Hayatım boyunca bana hep bunu yaptılar, asla onlara fırsat vermediğim halde, bana hep bunu yaptılar bu konuda acılarım vardı, Hiç kapanmamış geçmeyen sürekli sızlayan bir yaram vardı!
Resmen 10-15 arası küçük seyahat boyu viski şişelerini devirdi yani hesaba göre 15 bardak viski diyelim biz ona...
Adam kör kütük sarhoş olacakken hiç te öyle olmadı.
İçki çarpacağına, o içkiyi çarpmıştı sanki!
Gayet düzgün kaldı, konuşması da hali tavrı da hiç değişmedi, böyle birini ilk defa görüyorum
Ne garip! Hıhhh!
Şimdiye sızması ya da saçmalaması gerekirdi ama, dedim ya, içkiyi o çarpmıştı sanırım.
Kısa bir süre sonra büyük bir araziye girdik, uzun bir yoldan geçtik ve kocaman şato gibi bir malikanenin önünde durdu araba. Giriş büyük kapıda taş heykeller vardı. Her taraf ormanlık bir alanla kaplıydı. Bahçe avlusu gibi olan yer de korumalar ve çok sayıda adam vardı. Araba durduğunda hepsi kapıyı açmak için adeta yarıştılar. İçerde bizimle birlikte oturan adının cemal olduğunu duyduğum adam ve Rüstem dedikleri adamlar önce indi. Sonra da Enver indi.
İndiğin de sağa sola dönerek belini esnetme, boynunu esnetme hareketleri yaptı. Ben şu an ne yapacağımı bilmediğim den hamle yapmadan içerde bekledim bir süre, sonra Enver arkasına baktı minibüs ten inmediğimi görünce tekrar geri adımladı kafasını içeriye uzattı
" Eee ne oturuyorsun, sarı kız! Hadi in aşağıya! Davet mi bekliyorsun?"
Ayağa kalktım kapıya yaklaştım, bana elini uzattı ve inmem için beni kucaklayarak savurdu ve yere ayaklarım değince bıraktı. Bu ilk temas ile bir an elektrik almış gibi oldum. Bedenimi iradem dışında bir heyecan kapladı. Neredeyse dudakları benim ağzıma değecekti, bana bir an dokunacak ve beni öpecek sandım, bunu neden sandım bilmiyorum! Çünkü!, Beni sıkıca kucaklamıştı ve indirirken de bedenine yakın sıkıca tutuyordu bu temas dikkate alınmayacak gibi değildi. Yani tüm açıklamam bu kendime! Çok kısa bir an olsada, garip bir his duydum ve heyecanlandım. Sonrasında Gözlerimiz birbirini bulduğunda, kısık bir sesle kulağıma eğilerek.
‘’ ne o? Heyecanlandın! Dur! bu heyecanını sonraki günlere sakla, ben seni daha çok heyecanlandırırım bebek! Bekle ve gör!’’
Daha sonra porsiyonunu düzelterek, kafasını dikleştirdi. O vakur duruşunu kısa denecek zamandan çok daha hızlı bir şekilde toparladı ve bana dönerek,
" Evet eve geldik! Hoş geldin sarı kız!" diyerek bir nefes bıraktı.
Derken yüzünde hiçbir mimik yoktu. Ne espri yapıyor ne de bir uyarma! O kadar iyi oynuyordu ki, bu adam bu iş için yaratılmış! Işık hızı ile oyunculuk sergiliyordu. Yetenek abidesi!
Hızla değişen, Tepkisiz bir adam! Hislerini kestirmek çok zor! Duyguları var mı onu bile anlamadım, bir cimcik atsam acaba algılar mı diye bile düşündüm. Ne kötü bir fikir! Ayy! İçimden elektrik geçti sanki, ürperdim!
Adam Soğuk, kuralcı biriydi, onu kızdırmamam gerektiğini anlamıştım ama uslu durmaya da niyetim yoktu elbet buradan kaçacaktım
Herkes dağıldı, sanırım görev yerlerine geçtiler birer asker gibi nizami ve disiplinli adamdılar onlara hayran kaldım. Patronları gibi hissiz görünüyorlardı.
Enver beni elimden tuttu ve çekiştirerek içeri soktu, bu hareketine hiç anlam da veremedim.
Seda diye bir kıza seslendi. Ve hemen kız dibimizde biti verdi
" Seda, bu hanımı alıp benim odaya çıkart banyoya girsin Geçici olarak bir şeyler ayarla ona üst baş işte! sonra yemek hazırla karnını doyursun ve dinlensin odadan çıkmayacak! Bu senin sorumluluğunda"
Kız kafasını öne sallayarak tamam işareti yaptı benim önümde durdu ve buyurun işareti yaptı hemen peşine takıldım
" Seda ne diyorsa yap!" diye seslendi bana, arkamdan.
Aman konuştu bülbül yuvası!
Bu adam köle efendi ilişkisini seviyordu galiba! her zaman bana, köle ne ?, itaat ne?, onu hatırlatıyordu. Ama burda beni kimse tutamaz. Mutlaka kaçacam! Hıhhh!
Oda ya geldik, büyük siyah bir kapı, içerisi kapkaranlık siyah perdeler siyah nevresim takımları siyah dolaplar sadece yer döşemeleri siyah beyaz kareli onların aydınlığı ile ferah olmuş oda. Her taraf siyah! Ne zevksiz bir adam ne bu kasvet? Adam yaşayan bir ölü sanki!
Seda hemen banyoyu hazırladı bornozları ve kullanmam için köpük şampuanları da koydu bana bir bornoz uzattı.
Sonra kısa bir süreliğine oda dan ayrıldı ve hemen döndü elinde uzun kloş krem rengi bir elbise ile geldi daha çok gecelik gibi.. Bunu bana giymem için mı verecek? Yok artık!
1700 lu yıllardan kalma bir elbise modelini andırıyordu. Ben bunda rahat edemem ki önüme dolaşır sürekli. Neyse derdim de bu değil zaten! Kendi kendime de dert icat etmeyeyim!
Banyomu yaptım yeni cici elbisemi de giydim, bu kız bana yemek te getirdi bir güzel karnimi da doyurdum. Sonrasında yapmam gereken tek bir şey kalmıştı yatıp uyumak! Zaten yorulmuştum kim tutar ki beni. Simsiyah yatağa ve siyah pikenin altına girdim. İçim de garip bir his oldu ama ne yapayım ki elimde bu var!
Olanları tekrar hafızamda canlandırırken uyumuşum. Bir ara karanlık oda da birileri varmış gibi hissederek uyandım kafamı kaldırdım ama kimse yoktu sonra tekrar uyumaya devam ettim
Sabah olduğunda seda yine geldi beni yeni güne uyandırmaya ve benle ilgilenmeye, kahvaltımı getirdi ve bana odadan çıkmamamı tembih etti
Tüm gün o karanlık çarşafları olan odada oturmak zorunda kaldım.
Ama yaramazlık yapmam gerekiyordu bir şekilde buradan çıkmalıydım.
Seda bir ara yine bana bir şey isteyip istemediğimi sormak için geldiğinde Enver in nerede olduğunu sordum, bana " holding e gitti" diye cevap verdi. Bu adam mafya mı? Holding patronu mu? Nasıl bir şey bu! Kafam karıştı ama şimdi bunu düşünmeyecektim zaten.
Onun evde olmaması bana bir fırsat yaratır mı? Elbette yaratır!
Oda dan çıktım ve direk karşımda aşağıya inen merdivenler vardı. Alt katta merdivenin hemen yanından direk mutfağa açılan bir koridor vardı
Hemen merdiven bitiminde büyük kapılı odada ne var bilinmez çünkü kapısı kapalı.
Direk karşısında evin avluya açılan büyük kapısı var yani benim kurtuluş kapım! Fizibilite çalışmasını hızla hallettim, şu an nereden kaçacağımı biliyordum. Sanki büyük bir iş halletmiş gibi, içim de bir huzur oluştu. Umarım bu sefer olurdu!