bc

BELKİ BİR GÜN

book_age18+
2.8K
FOLLOW
22.5K
READ
contract marriage
love after marriage
boss
student
drama
tragedy
serious
like
intro-logo
Blurb

Aynı acıyı paylaşmış iki insan her zaman birbirini anlayamaz.

Mert onu büyüten aileye vefa borcunu ödemek için küçük bir iyilik yapacağını düşünürken attığı imza hayatını tamamen değiştirdi. Hayatına düşen Cemre ile derinliklere gömdüğü her şey gün yüzüne çıkmaya başladı. Peki buna hazır mıydı?

chap-preview
Free preview
Geçmişten Gelen
Mert geçtiği her sokakta geçmişine gidiyordu. On yıl sonra büyüdüğü yere dönmek çok değişik gelmişti. Anılar gözlerinde canlanıyordu. Acıları da beraberinde gelince unutmak için gözlerini kapattı ve nefes aldı. Artık o eski Mert değildi. Zaten her şey on yaşında ki yaşadığı kaza ile yok olmuştu. Gözlerini açıp soğuk gözlerle izlemeye devam etti. -Burası mı abi? Ateş’in sesiyle öne baktığında yan koltukta oturan Koray arkaya dönmüştü. Yalnız giderim dese de ikisi de peşini bırakmamıştı. Zaten yedi yıldır da yapışık geziyorlardı. Ateş ile aynı yaştaydılar. Koray ise ikisinden iki yaş büyüktü. Ona rağmen abi diye hitap ediyorlardı. Koray eve giren insanlara bakınca “Cenaze evi burası anlaşılan.” dedi. Mert’ten onay beklese de sadece izliyordu. Genelde de çok konuşmasa da Burdur’a gelmek fazla etkilediği belliydi. Bir telefonla yıllar sonra buraya gelmesinin önemini bilmediği için sessiz kalıyordu. Ateş aynadan baktı, ama cevap gelmeyeceği belliydi. Arabayı uygun bir yere park edip bekledi. Koray’a çaktırmadan baktığında sessiz olalım bakışını anlamıştı. Arabanın içine derin bir sessizlik çöktü. Mert eve girenleri bir süre izledi. Anne ve babasını kazada kaybettikten sonra da herkes evlerine böyle gelmişti. Ne konuşulanları anlamıştı ne de ağlamamaları. Tek hissettiği küçük kalbine giren sancıydı. Anne ve babası onu da götürse olmaz mıydı? O kazanan neden tek kurtulan o olmuştu? Yaşadığı en ağır olay diye düşünse de hayatı ondan sonra daha da zor olmuştu. Kimsesiz kaldığı yetmemiş gibi on yaşında ki bir çocuğu kimse almak istememişti. Ailesinin kokusu ile dolu evde bir köşeye saklanıp konuşulanları duymamaya çalışmıştı. Uzun süren konuşmalar sonunda yetimhaneye verilmesi karar verilmişti. Korkuyla akrabalarına bakarken gitmek istemiyorum bile diyememişti. Hazırlanan küçük çantayı acıyla köşeden izlerken babasının en yakın arkadaşı ikinci kez gelmişti. Babası gibi Osman amcasını çok severdi. Ne zaman gitseler oğlu Ömer ile oynar güzel vakit geçirirdi. Onu tekrar görmek karanlık dünyasını aydınlatmıştı. Hazırlanan çantaya bakıp nereye gittiğini sorduğunda büyüklerin verdiği cevaba çok sinir olmuştu. Kavgayı köşeden izlerken elini tutup “Onu bir yere bırakmam. Süleyman’ın oğlu bundan sonra benimle olacak.” demişti. Dediği gibi de yapmış o gün evine götürmüştü. Karısı Nimet, annesi gibi şefkatle sarmış Ömer de bundan sonra hep yanımda olacaksın diye sevinmişti. Biraz olsun mutlu olurken Osman amcasının babası duydukları ile ortalığı ayaklandırmıştı. Oğluna başkasının çocuğuna bakamazsın al götür diye karşı çıkmıştı. İstenmeyen bir çocuk gibi köşeden izlemişti. Osman amcası günlerce babası ile kavga etmişti. Geri götürmeyip sahip çıktığında aile içi krizler hiç bitmemişti. Karı koca yansıtmamaya çalışsa da Mert her şeyin farkındaydı. Hikmet dede onu ne zaman görse sinirli gözlerle izliyordu. Fazlalık olduğunu söylemekten hiç çekinmemişti. Bunu değiştirmek için her şeyi yapsa da adam onu hiç kabul etmemişti. Osman amcası ile babasının arasında sorun olmanın ağırlığı ile büyümüştü. Bu yüzden de en yakın zamanda kendi ayakları üzerinde durup evden ayrılmak için her şeyi yapmıştı. Yedi yılı diken üstünde geçmişti. Üniversite sınavını kazandığı gün artık hayatlarından çıkacağı için biraz olsun nefes almıştı. Osman amcası ve Nimet teyzesi İstanbul’a gideceği için çok üzülmüştü. Onlara belli etmese de bu bir ayrılıştı. İkisinin üstünde emeği çok fazla olsa da artık hayatlarından çıkıp rahat etsinler istiyordu. Böylelikle babaları da onları rahat bırakırdı. Mert işte o ayrıldığı eve on yıl sonra geri dönmüştü. Osman amcası ve Nimet teyzesi aramaktan hiç vazgeçmemişlerdi. Her seferinde ya sen gel oğlum ya da biz gelelim demişlerdi. Onları özlese de artık kendi ayaklarının üstünde durup onlardan uzak durmaya çalışmıştı. Her geri çevriliş onları çok üzmüştü. Oysa izin verse babaları da onların burnundan getirecekti. Koca adamı çocuk gibi azarlayıp bırak artık ne hali varsa görsün diyecekti. Osman amcası yufka yürekli olduğu için ne babasına karşı gelebilecekti ne de onu bırakacaktı. Bunu bildiği içinde böyle davranmak zorunda kalmıştı. Ne bayramlarda ne de kardeş gibi büyüdüğü Ömer nişanlandığı zaman gelmişti. Ama en son telefon her şeyi değiştirmişti. Osman amcası ‘kardeşim trafik kazası geçirdi eşiyle vefat etti’ demişti. Geçmiş tekrar canlanırken o kazadan tek kızı kurtulduğunu öğrenmişti. Cemre amcasının evine geldiğinde beş yaşındaydı. Daha sonra çok yan yana gelmeseler de en son evden ayrılmadan önce görmüştü. On iki yaşında kız çocuğu şimdi yirmi iki yaşında olmuştu. Büyük olsa da aile kaybetmek ne olduğunu bildiği için üzülmüştü. Arabanın camı tıklatıldığında düşüncelerden sıyrıldı. Koray ve Ateş fark ettikleri anda hızla arabadan indiler. Karşılarında duran adam ikisini incelerken “Kime geldiniz?” diye sordu. Mert duyduğu sesle arabadan indiğinde yıllar sonra Ömer karşısındaydı. Şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Anında gözleri dolmuş “Kardeşim.” diyerek sıkıca sarmıştı. Ömer amcasının kazası ile dağılmıştı. Babasının kardeşini aradığını bilse de gelmez diye düşünmüştü. Kaç kere İstanbul’a gittiğinde görüşelim diye ısrar etse de işim var diyerek mazeret uydurmuştu. Üniversiteyi kazanıp ikisi ayrı yere giderken bunun uzun bir ayrılık olacağını hiç bilememişti. Yoksa aynı yeri tercih eder peşinden giderdi. Buruk gülümseme ile geri çekildiğinde “Geldiğine inanamıyorum.” dedi. Gözlerini silip telaşla “Ne zaman geldin?” dedi. Ateş ve Koray ikiliyi dikkatle izliyorlardı. Mert abileri pek konuşmayan biri olduğu için tepkisiz bakmasına şaşırmıyorlardı. Yine de gözleri dolu bakan adamın ona baya değer verdiği belliydi. Kim olduğunu merak etseler de o söylemden öğrenemezlerdi. Ne kadar yakın olsalar da aslında işleri sadece onu korumaktı. Harun Bey ne olursa olsun dibinden ayrılmayın dediği günden beri tek yaptıkları buydu. Mert gözleri dolu kendini izleyen kardeşini tekrar kendine çekerken “Başın sağ olsun.” dedi. Ömer tuttuğu göz yaşlarını bırakırken kardeşine sıkıca sarıldı. Babası ve dedesi perişan olmuştu. Kaç gündür güçlü durmaya çalışsa da sinirleri yıpranmıştı. Kuzeni Cemre’yi gördükçe de boğazı düğüm düğüm olmuştu. Koray ve Ateş koca adamın ağladıkça kendilerini kötü hissetiler. Abilerine baktığında kollarını sıkıca sarmış destek veriyordu. Yedi yıl önce sevdiği kızı kaybetmiş bir adamdı. Zaten yolları da böyle kesişmişti. Zamanında aynı acıyı yaşadığı için neler hissettiğini bildiğini düşünüyorlardı. Mert geri çekilip kardeşinin göz yaşlarını sildi. Osman amcasını merak ettiği için “Baban içeri de mi?” dedi. Ömer her fırsatta kendini bahçeye atan babasının Mert’i görünce iyi olacağını umut etmek istiyordu. Koluna girip eve yönlendirdi. Mert o kapıdan ilk girdiği zamana giderken aslında Hikmet ile de karşılaşmak istemiyordu. Yine de bir oğlunu kaybeden adamı şu anlık bir şey demeyecekti. Kapıdan içeri girdiklerinde bahçe köşesinde oturan amcasını görünce durdu. Omuzları çökmüş sessiz sessiz ağlıyordu. Aldığı nefes boğazını yakarken onu böyle görmek çok üzdü. -Baba! Osman oğlunun sesiyle kafasını kaldırdığında Mert’i gördü. Hızla ayağa kalkarken göz yaşları daha çok akmaya başladı. Kardeşini kaybetmişti. Aynı yıllar önce en yakın arkadaşı Süleyman’ı kaybettiği gibi. Ondan kalan emanete de sahip çıkamamıştı. On yıldır yüzüne hasret kalmışlardı. Şimdi bir evladı daha olmuştu. Kardeşinden kalan Cemre de içeri de can çekişiyordu. Mert nasıl yaklaştığını bilemedi. Amcasına sıkıca sarıldığında on yıldır tuttuğu özlemde içini kavurdu. Babasından sonra babalık yapan adamdı. Her şeye rağmen sahip çıkan ve başını eğdirmeyendi. Amcası ağladıkça diyecek kelime bulamıyordu. Önce ailesini sonra sevdiği kızı kaybetmişti. Acı dinmiyor kabuk bağlıyordu. Bunu en iyi bilenlerden biriydi. Osman geri çekilip göz yaşlarını sildiğinde Mert’i daha fakla üzmemek için arkasında duran iki delikanlıya baktı. Ateş ve Koray yaklaşıp elini öptüler. Tek diyebilecekleri de “Başınız sağ olsun.” oldu. -Sağ olun evladım. Arkadaşınızı yalnız bırakmayıp gelmişsiniz. Yol yorgunusunuzdur. Mert gelmeden önce uyardığı için arkadaş gibi davranmak zorundaydılar. Kimse bir şey bilmiyor ve bilmeyecek demişti. Abi demeyin diye de uyarmıştı. Zor olsa da deneyeceklerdi. Ateş “Hiç sıkıntı değil. Sizin zaten telaşınız var. Hatta yapılacak bir şey varsa söyleyin biz yapalım.” dedi. Abileri hakkında yıllar sonra ilk defa bir şeyler öğreniyorlardı. Adama amca dese de onun için önemli olduğu çok belliydi. Anne ve babasından yedi yıldır hiç bahsetmediği için olmadığını anlamışlardı. Ömer babası Mert ile yalnız kalsın diye “Biz içeri bir bakalım.” dedi. Amcası ve eşinin cenazesinden sonra tüm Gölhisar gelmişti. Dedesi ile evleri yan yanaydı ve babası bizim ev daha büyük diyerek kapılarını açmıştı. Günlerdir dualar okunuyor ve hayır dağıtılıyordu. Ateş ve Koray abilerine bakıp ‘ne yapalım’ demek istediler. Mert gözleri ile onaylayınca da Ömer’i takip edip içeri girdiler. Aslında kapıda durup patronlarını korumaları lazımdı. Dikkat çekmeyin dediği için elleri kolları bağlıydı. Bir de yola çıkmadan önce giydikleri kıyafetler yüzünden de rahat edemiyorlardı. Osman oğlunun koluna dokunup az önce oturduğu yere oturttu. Yanına yerleştiğinde kapıdan giren insanlara gözleri kaydı. Hayat kısaydı. Daha on beş gün önce kardeşi Hüseyin’i karısı ile yolcu etmişti. Kızlarının yanına gidip İstanbul’u birlikte gezeceğiz, sonra da hep birlikte döneriz demişti. Kardeşi ile konuşmaları beyninin içinde dönüyordu. Toprağa koyalı on gün olmuştu. Cemre’si o günden beri ölü gibiydi. Gözlerinde ki ışık sönmüş etrafa boş gözlerle bakıyordu. Teselli edecek kelime bulamıyordu. -Amca.. Mert can çekişen amcasının yanında olmak için kelimeler bulmaya çalıştı ama bulamıyordu. Acı içinde büyümüş tüm vücudunu kaplamıştı. Bunu bitirecek bir ilaç da yoktu. -Osman! Nimet kocasına bakmak için avluya çıktığında yanında oturan Mert’i görünce bir anlık kaldı. Gözleri dolarken “Oğlum!” diyerek yaklaştı. Ayağa kalktığı gibi kolları arasına alıp özlemle öptü. Geri çekildiği gibi on yılda değişen evladına baktı. On yedi yaşında bu kapıdan gönderdiği Mert’i yirmi yedi yaşına gelmişti. Ne kadar çok görmek isteseler de neden kaçtığını da biliyordu. Kayın babası yüzünden çocuk uzak kalmıştı. Kocası üzülmesin diye ses edememişti ama görmemekte onu üzmüştü. -Gelmişsin oğlum. İyi misin? Nimet teyzesinin telaşla baştan aşağı süzmesi yıllar sonra o sıcaklığı yine hissetmekti. Elini öpüp “İyiyim anne. Başınız sağ olsun.” dedi. Nimet kocasının dinmeyen göz yaşlarını izlerken “Sağ ol oğlum.” dedi. Acıları çok taze olsa da sıkıntılar da bitmiyordu. Geride kalan bir kız vardı. Bir anda ailesini kaybettiği için hayattan vaz geçmiş gibiydi. Bunu konuşmak üzücü olsa da okuluna dönmeli ve bitirmeliydi. Anne ve babasının en büyük isteği de buydu. -Bey Cemre konusunu konuşmalıyız. Mert geride kalanlar hayatına acı olsa da devam etmek zorunda olduğunu biliyordu. Onun yaşadığını şimdi Cemre yaşayacaktı. Büyük ihtimal yolunu kaybetmiş ne yapacağını bilmiyordu. Onu büyüten aileye vefasından dolayı “İsterseniz ben konuşayım.” dedi. Amcasının dediğine göre İstanbul da veterinerlik okuyordu. Beş yıl önce aynı şehirde olacaksanız görüşmek isterseniz numarasını vereyim demişti. Hepsinden uzak durduğu için Cemre’yi hiç görmemişti. Nimet ve Osman neden böyle bir teklif yaptığını anlamışlardı. Aynı acıyı paylaşan çocuklardı. Acılarını tanır belki ilaç olurlardı. Osman iyi olur diyemeden Hikmet kapıdan çıktı. Oğluna yaklaştığı gibi “Bu kızı bu saatten sonra tek başına İstanbul’a yollamam. Diploma kimsenin umurunda değil.” dedi. Ne Mert’i gördüğü vardı ne de yüzüne baktığı. Oğluna dikmiş gözlerini bir şey desin diye bekliyordu. -Baba kızın üstüne gitme. Babası oğlunu toprağa verdiyse o da kardeşini vermişti. Yeğenin okulunun bitmesine iki ay kalmıştı ve kardeşinin en büyük isteği kızının diplomasını almasıydı. Babası ne derse desin alması içinde elinden geleni yapacaktı. -Ben anlamam Osman. Bu kız bu saatten sonra gözümün önünden ayrılmayacak. Okul defteri burada kapandı. Mert hiç değişmeyen adamı yumruğunu sıkarak dinliyordu. Oğlunu kaybettiği için ses etmeyecekti ama anlayacak biri değildi. Yıllar önce kendi burnundan getirdiği gibi şimdi de torunun burnundan getirecekti. Kızın ne düşündüğünü ya da ne yaşadığını hiç umursamıyordu. Acısını hiçbir şey hafifletmese de okul sayesinde hayatına devam edebilirdi. -Baba kız iyice kötü olacak. On gündür zaten perişan halde. Yapma gitsin bitirsin okulunu. Hikmet gelinine sinirle baktı. Bu saçmalıkları dinleyecek değildi. “Bu kız bir yere gitmiyor o kadar.” Osman babası ile anlaşmaya çalışmaktan yorulmuştu. Zaten tartışacak gücü de yoktu. Mert amcasının yorgun gözlerinin üzgün babasına baktığını görünce ikisinin arasına girip Hikmet’in karşısına dikildi. Geçmişte daha kötü olmasınlar diye hep susmuş kenarda kalmıştı, ama yeterdi. Ne amcasını ne de annesi yerine koyduğu kadını üzmesine izin verecekti. -Kızın okuması için ne istiyorsun? Hikmet bir anda önüne dikilen gence baktığında önce tanımadığı için “Sen kimsin?” dedi. Saniyeler içinde kararan gözleri görünce kim olduğunu hatırladı. -Demek yine geldin. -Baba yapma.. Mert amcasının kendine savunmak için yorulmasını istemiyordu. Zaten babası da bunu dinleyecek biri değildi. Eliyle susturup “Evet torunun okumak için ne yapabilir?” dedi. -Bu konu seni ilgilendirmez. Aile meselesi ve sen bu ailenden değilsin. Osman ve Nimet gözleri yaşlı babalarına baktılar. Mert kanlarından olmasa da evlatlarıydı. Mert dediklerine hiç şaşırmadığı gibi artık takmıyordu. -Sana bir soru sordum. Kız okumak istiyorsa izin vermek için ne istiyorsun? Hikmet eskiden sesi çıkmayan gence baktı. Ne zaman görse o kararan gözlerini sevmezdi. Sinirle “İleri de eşi olursa ona söyler okutur.” dedi. İçeri girmek için döndüğünde duyduğu ile kaldı. -Torunun ile ben evleneceğim….

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

HÜKÜM

read
135.0K
bc

GÖZYAŞI

read
11.5K
bc

Aşk Sarrafı

read
4.1K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
5.9K
bc

Seni Bana Getiren Yollar

read
2.2K
bc

Leyl Tutkusu

read
306.2K
bc

YIKIK MESKEN

read
1.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook