Söylenerek odama çıktım. Bir bu eksikti. Dolaptan pudra dizlerimin altına inen kalın askılı bel kısmı dar altı kloş elbisemi giydim. Hiç sevmezdim bu elbiseyi o yüzden hiç sevmediğim bir günde giymek için çok uygun. Saç ve makyaj zaten yapılıydı. Bunlar yarında nikah derse şaşırmam. Deli olacaktım benim derhal bir çözüm bulmam gerekiyor bir şekilde bu kurbağadan kurtulmam lazım. Ben bunların alık ve çirkin ımm o kadar da çirkin olmayan oğulları ile neden evlenmek zorundayım ya?Rüzgar'ı aradım. Açtı.
"Beni mi özledin?"
Birde böyle gereksiz fazla bir özgüveni vardı bu adamın insanın sinirini bozacak cinsten.
"Sorma burnumda tütüyorsun?"
Kahkaha attı. Fazla dalgacı ve fırlama. Bu adam hiç evlenilecek birisi değil ki.
"Gelip alayım seni. Kaçamak yaparız."
"Ne saçmalıyorsun be dengesiz herif."
Ses tonu az öncekinin aksine ciddileşti.
"Neden aradın?"
Müsait bir zamanda ölür müsün diyecektim ama mümkün değil gibi. Hayatımdan defolman için ne yapmam gerekiyor acaba?
"İstemeye geliyormuşsunuz beni."
"Evet eve şimdi geldim annem söyledi. Pek istenecek tarafın yok ama el mahkum."
Senin çok var zaten dünyada kalan son erkek olsan salak olduğun için yine istenmezsin sen. Ne kadar uyuz birisi bu adam.
"Ne gerek var konuş annenlerle gelmeyin. Bende seni istemiyorum zaten. Bak çığlık çığlığa kaçasım var çok bunaldım. Zaten istiyorlar diye evleniyoruz gerek yok teferruata.”
Kahkaha attı
"Niye yoksa kahve yapmayı bilmiyor musun?"
"Ne saçmalıyorsun. Yani ne gereği var bu gelenek ve göreneğe sanki çok meraklıyız evlenmeye."
"Annemle konuş istersen? Dersin ki gelmeyin beni istemeye ne gerek var. Çağırayım annemi bir saniye. Ann.."
"Ay sus sakın. Hayır hayır istemem. Annenle baş edemem ben. O kadın hiç susmuyor sürekli emirler yağdırıyor. Neyse şu lanet günüde atlatalım sonrası kolay."
"Zor olanı düğün sonrası derler ama"
"Nasıl anlamadım? Ne alaka?"
"Gerdek diyorum kadınlara zorluk yaşatır biraz ama."
"Terbiyesiz. Sen varya koca bir aptalsın, seni gırtlaklayacağım. Terbiyesizzzz! Dangalaaaaaak."
Cevap vermedi telefonu kapadı. Kendime inanamıyorum. Şu yaşadıklarım şaka gibi. Pislik ya edepsiz neler söylüyor birde. Anneme bunları söyleyip evlendirmek istediğiniz adama bakın demem lazım ama susuyorum, içime içime. Gerçekten içimde bir yerlerde kırgın bir kız var. Eileme kızgın ve kırgınım bu taş devri olaylar ile beni yüz göz ettiler. Resmen biricik kızlarını canlarını şirket uğruna. Ay şaka gibi bende resmen kabul ediyorum. Bana büyü mü yapıldı acaba? Nutkum tutuldu şuna baksanıza. Kabul etmem normalde. Aşağı indim annem Zeynep'e hazırlık yaptırmış. Beni görünce şöyle bir süzdü.
"Güzel olmuşsun."
Gülümsedim. Babam takım elbise giymiş tüm ciddiyeti ile aşağı indi kravatını anneme düzelttirdi. Bana baktı gözleri doldu sarıldı.
"Güzel kızım benim."
Cevap vermedim babam için yapıyordum ama ona da kızgınındım beni bunun içine sürükledi. Nasıl kıyıyor bana? Etraf buz kesmiş gibiydi. Büyüdüğüm çocukluğumun geçtiği bu koca ev şuan bana dar geliyordu. Şu karşı bahçe kapısından kaçsam mı? Kapı çaldı o sırada Zeynep açmaya gitti bizde salon kapısının önünde bekliyorduk Ekrem Amca ve Nebahat Teyze öndeler arkalarında Rüzgar elinde çiçek çikolata. Lacivert bir takım elbise giymiş oda. Çiçekleri ve çikolatayı kucağıma bıraktı. Bu adamın kesinlikle iletişim problemleri var.
"Seninmiş bunlar."
Öküz! Tam bir hayvan. Annesi döndü
"Aaa oğlum öyle mi verilir hiç? Ayıp."
"Ne var anne verdik işte."
Elimdekileri Zeynep'e verdim sonra geçip oturduk. Nebahat Teyze
"Ne güzel olmuşsun sen maşallah. Su gibi kız."
Teşekkür ettim bu samimiyetsiz ortamda olmak nefesimi kesiyor. Nebahat Teyze kimsenin konuşmasına izin vermiyordu. Kadında bir çene var bir başladım mı ohooo Kuzey Kore ile Güney Kore kavgası gibi bitmiyor hiç.
"Biz Beste kızımla konuştuk zaten yarın alışverişe gideriz gerekli şeyler alınır evin tadilatı bitene kadar bizde kalacaklar bir aya her şey hallolur zaten."
Konuştuk mu? Konuşmadık müstakbel kaynana hanımefendi sen bu bu bu olsun dedin ben el mahkum tamam dedim sadece tamam. Ya ben bu kadından nasıl kurtulacağım bunun kendisi ayrı bir dert oğlu ayrı bir dert olacak başıma.
Annem atladı.
"Gençler nasıl istiyorsa öyle olsun."
O an kıkırdadım herkes döndü bana baktı. Güldüğüm şey gençler nasıl isterse öyle olsun demesiydi ne istediğimiz bu kadar önemliyse neden bizi zorla evlendiriyorsunuz acaba? Yapmacık yapmacık gençler nasıl istiyorsa öyle olsun diyorlar birde. Hepsinin gözü benim üstümde biranda
"Şey aklıma bir şey geldi. Özür dilerim."
Rüzgar ile göz göze geldim o anda göz kırptı kafamı geri çevirdim. Zeynep salonun kapısında bana seslendi
"Ne oldu Zeynep?"
"Gelmeniz lazım mutfağa."
Allah'ım herkes deli. Gelemem ben bir yere. Neden gidiyormuşum.
"Neden?"
Annem kaş gözle kalk yaptı. Anneme bakıp kafa salladım. Ne oldu anlamıyorum ki.
"Kızım hadi sen git Zeynep'in yanına"
Kalktım. Öfkeden delireceğim. Zeynep'le mutfağa geçtik.
"Ne oldu?"
"Kahveleri götüreceksiniz."
"Ne kahvesi?"
"İsteme kahveniz. Hadi sizin de parmağınız olsun köpüklerini fincana koyun."
Gözlerimi devirdim herkes manyak cidden manyak. Bir kahve köpüğümüz eksikti.
"Ya sen yapsan ne olur? Koyamam ben köpük falan. Zıkkım içsinler.
"Sizi istemeye geldiler beni değil."
Dişlerimi sıktım zeki kız keşke seni isteselerdi. Acaba Zeynep'i kakalayabilir miyim bu Rüzgar'a babamla konuşsak oda evimizin kızı aileler birleşecekse böyle birleşsin. Zeynep’i çok severiz biz üstelik Zeynep çok güzel kızdır. Tam Rüzgar’a göre bence olur bu iş. Ona doğru yanaştım iyice.
"Yakışıklı değil mi?"
Kafa salladı.
"Siz de çok güzelsiniz Rabbim mutluluğunuzu daim etsin."
"Etmesin etmesin deme öyle şeyler sen beğendiysen senin olsun mu Rüzgar? Sen evlen onunla ne dersin?"
Gözleri açıldı Zeynep'in kıkırdadı
"Daha önce kullanmadığınız kıyafet, ayakkabı, çanta falan verdiniz ama evleneceğiniz adamı vermek isteyeceğinizi hiç düşünmedim ilahi."
Dişleri sıktım. Kız gülüyor güler tabi şu halime bakın içler acısı.
"O kurbağa suratlıyla evlenmek isteyen kim?"
"Hadi köpükleri koyun siz."
Köpükleri fincana koymaya başladım. Kahveleri koydum sonra tepsiye dizdim.
"Durun ama tuz koymadınız."
"Ne tuzu ya saçmalama."
"Rüzgar Bey'in kahvesine tuz atmamız gerek olmaz."
Ne tuzu ya lazım değil tuz tükürsem içine şöyle ekstra köpüklü duble shot köpük daha makbule geçer bence ama illa koyulması gerekmiş salağın kahvesine tuzu da koyduk. Gönül buna siyanür içirmek isterdi ama neyse…
"En son ona vereceksiniz o yüzden en köşede onunki."
"Anladım."
Elimde tepsi salona geçtim. Hepsi bana bakıyor ay heyecanlandım bakmayın şimdi deviririm. Neyse önce Ekrem Amcaya sonra Nebahat Teyzeye verdim kendi annem ve babama verdikten sonra Rüzgar'ın kahvesine sıra geldi. Uzandı kahveyi aldı. Sonra sessizce.
"Fare zehiri atmadın değil mi?"
"Aklıma gelmedi yoksa atardım."
Ben kendime neden kahve yapmadım ya onlar içiyor ben ağızlarına bakıyorum resmen şuan hor görüldüm yere batsın gelenekler neyse herkes kahvesini yudumladı Rüzgar yudumladığı an öksürdü.
"Bu ne kızım? Niye tuz koyuyorsun!"
Bizimkiler gülmeye başladı. Rüzgar kızardı ama tuzu çok koymuşuz galiba. Kıkırdadım canıma değsin. Ohhh öyle gerdek falan derken iyiydi şimdi gör sen gününü.
"Ben bunu içmem tuz koymak nedir ya! Hasta mısın sen?"
"İçmezsen içme be zorlayan yok. Ben senin kızın değilim."
Bizimkiler biranda şaşkınca bize döndü. Nebahat Teyze.
"Rüzgar içmemek olur mu onu içmezsen kızı istemediğin anlamına gelir. Çabuk iç o kahveyi."
İçme o zaman Rüzgar lütfen içme. İsteme beni lütfen. Bu kadar basit işte kahve içilmiyor beni istemiyorsun sonra sen sağ ben selamet.
"Anne neden tuzlu ama böyle şeyler kaldı mı?"
"Sana iç diyorum."
Rüzgar kahveden koca bir yudum daha aldı. Öksürdü önünde duran sudan bir yudum aldı sonra tekrar yudumladı her seferinde kızarıyordu. İçten içe güldüm. Oh olsun. Sonra Ekrem Amca söze girdi.
"Evet efendim sebebi ziyaretimiz belli."
Babam birden daha dik oturdu herkes bi ciddileşti. Ekrem Amca devam etti.
"Allah'ın emri peygamberin kavliyle Beste kızımızı oğlum Rüzgar'a istiyorum."
Babam önce bana baktı. Sonra annemle göz göze geldi.
"Kızım sen ne dersin?"
Hayır derim babacım istemem derim sanki bilmiyor gibi soruyor tiyatroya bak çok umurunda değil yani. Ortamın soğukluğu ve gerginliği herkes tarafından hissediliyordu aslında. Kimsede iyi bir duygu yoktu sanki. Koca salonda herkes kendi kabuğunda kendi içinde bir şeyler ile savaşıyor gibiydi.
"Siz nasıl uygun görürseniz babacım."
Gülümsedi bana. Vermem gereken ezberletilmiş o klasik cümle. Yoksa asla babam neyi uygun görürse değil. Bu adam benim oyuncu olmama bile ses etmedi kızım nasıl mutlu olacaksa o olacak dedi gelin görün ki şimdi bugün bu olanlar sanki ben sepette bir elmayım da beni birine veriyor. Ekrem Amcaya döndü.
"Verdik gitti."
Aman ver gitsin baba hiç sorma kızım gerçekten istiyor musun diye. Verdik gitti ne ya? Eşya mıyım ben? Mağazada satılan bir abajur muyum? Yakışıyor mu kız babasına böyle cümleler. Kırıldım vallahi. Nebahat Teyze sevinçle ayağa kalktı Rüzgar'ı kaldırdı sonra beni herkes ayaktaydı şimdi. Ne oluyor anlamıyorum. Çantasından bir kutu çıkardı Nebahat teyze sonra.
"Yıllar evvel ben evlendiğim zaman kayınvalidem bu yüzüğü bana takmıştı şimdi bende sana takıyorum. Bana her zaman mutluluk ve uğur getirdi umarım sana da mutlu bir yuva ve huzur getirir güzel kızım."
Kutuyu bir açtı safir mavisi taşı olan etrafı taşlı muhteşem bir yüzük.
"Ben kabul edemem bu çok büyük bir şey gerek yok."
"Olur mu hiç sen bizim gelinimizsin artık. Torunlarımızın annesi olacaksın bu az bile."
O an anneme baktım. Bu oyundan bu gidişle hiç kurtulamam ben ne torunu ne annesi ay bayılırım bak. Zaten bir iki aya boşanacağız bana verme başkasına ver bunu.
"Ama."
Elimi tuttu ve yüzüğü parmağıma taktı. Ayarı yok bu kadının asla yok.
"Alyansları yarın alırız."
Şimdi fenalık geçireceğim. Annemde tutmuş videoya alıyor. Nebahat Teyze.
"Oğlum hadi nişanlınla tebrik edin birbirinizi."
Rüzgar'da benim kadar şaşkın ve isteksizdi. Bana döndü gülümsedi yanağıma öpücük kondurdu. Bende onu öptüm. Aman ne güzel!
Nebahat Teyze
"Hadi siz baş başa kalın konuşacaklarınız vardır."
Biz birlikte benim odama çıktık. Fiyasko gibi bir gece.
"Odan güzelmiş."
Güzeldir tabi. Balkona açılan bir odam vardı duvarlar açık mavi rengindeydi. Kocaman bir yatağım vardı onun çaprazında kırmızı bir koltuk. Duvarda kendi resmimin olduğu iki ayrı tablo vardı. Duvarın çaprazında takı dolabım ve makyaj masam karşı çaprazında ise kıyafet dolabım. Huzur bulduğum bir yerdi odam. Her şey zevkime göre beni yansıttığı gibiydi. Biran parmağıma baktım bu yüzük bana olmamalıydı.
"Odana kendi resmini mi astın narsist misin sen?"
"Ben narsist değilim sensin o! Gayet güzel bir resim asmak istedim astım."
"Telefon ekranına da kendini koymuşsundur sen."
Kahkaha attı cevap vermedim. Resimleri inceledi.
"Shopu basmışlar gerçeği yanımda tabloyla alakası yok."
Kafasını kaldırıp iki resme biraz daha baktı.
"Güzel sayılmazsın."
"Sen beni devamlı yerip duracak mısın? Kendine baksana sen beynini çalıştır biraz ama pardon imkansız değil mi?"
Elini uzatıp yüzüme dokundu.
"Ahh sevgili nişanlım kızma."
Nişanlım deyince parmağımdaki yüzüğe kaydı gözlerim sonra Rüzgar devam etti.
"Annem seni çok seviyor."
"Farkındayım çok iyi biri ama biz zaten boşanacağız yani senin ailen neden yalan olduğunu bilmiyor."
"Onlar benim için yalan değil gerçek bir evliliğin olmasını istiyor çünkü. Annem bu fırlama hallerimden çok sıkıldığı için biran önce baş göz etme derdinde."
"Ama ayrıldığımızda ne olacak. Her şey fazla bu yüzüğü hak etmiyorum bile."
"Annem verdiyse hak etmişin demektir. Fazla kurcalama tadını çıkar boşanana kadar."
"Tadını mı? Sinir krizi geçirmemek için zor tutuyorum kendimi."
"Hadi ama bence aşıksın bana. Aşırı duygusal yükselme bile yaşıyor olabilirsin bana daha önce karşı koyabilen en fazla iki saat dayanmıştı."
Gözlerimi devirdim biranda bana doğru yürümeye başladı. Tamamen yaklaşınca durdu.
"Az önce senin için tuzlu kahve içtim."
Omuz silktim. Sanki çok umurumdaydı.
"Beni ödüllendirirsin diye düşündüm."
Ne? Nasıl yani ne ödülü?
"Anlamadım?"
Eliyle belimi kavradı kendine doğru yaklaştırdı.
"Ne yapıyorsun gerizekalı bırak beni."
Kafasını yaklaştırdı.
"O iğrenç kahveyi içmemin bir ödülü olmalı yoksa senin gibi çirkin ve bakımsız bir kız için kuru kuruya o kahveyi içmedim ya."
Elinden kurtulmak istedim ama sıkıca tutuyordu
"Şimdi çığlık atarım bırak!"
İyice sardı kolunu çırpındım.
"Bak bu oyun başlamadan biter seni de bitiririm dokunma bana çek toynaklarını üzerimden."
Kafasını bana doğru yaklaştırdı. Nefesini yüzümde hissediyordum. Yaklaştıkça daha kötü oldum aptal uzak dur benden! Sonra birden kahkaha atmaya başladı. Beni bıraktı hala kahkaha atıyordu.
"Ne var neden gülüyorsun?"
"Harika bir adamım."
"Ne. Egoist bir manyaksın."
"Benden nefret ettiğini söyleyen bir kızı bile etkilemeyi becerdim. Kalp atışların arşa çıktı."
Sinirden yüzüm gerildi. Üzerine yürüdüm. Kalp atışlarım sinirden hızlandı. SİNİRDEEEN.
"Bana bak sen kimsin senin için heyecanlanmak mı? Delirmiş olmalısın."
"Bayılacaktın az daha. Benden etkilendiğini kabul et çirkin ördek."
"Çirkin ördek sensin. Bana hakaret etmeyi kes. Senden etkileneceğime gider bir maymundan etkilenirim! Bir daha bana dokunursan yüzünün ortasına yumruğu yersin."
Gülümsedi. Dudak kıvrımları bükülürken eğlene eğlene güldü bana.
"Sana dokunmam için sen yalvarırsın belki."
"Rüyanda görürsün. Hatta dur rüyanda bile göremezsin."
Odadan çıktım aşağı indim. Peşimden geldi oda. Bizimkiler bizi görünce.
"Ne yaptınız yarın sabah için ayarlayın kendinizi çok işimiz var daha."
Kafa salladım. Saat geç olmuştu Rüzgarlar vedalaşıp gittiler. Babam
"Sen iyi misin kızım? Rengin bem beyaz olmuş."
“Baba verdik gitti nasıl bir cümle ben müzelik eşya mıyım? Sana hiç yakıştıramadım diyeceğim ama son zamanlarda hep çağdışı davranıyorsun. Bir daha lütfen böyle konuşma. Ayrıca o gerizekalı ile evlenmek istemiyorum.”
“Bestecim ne oldu kızım birden.”
"Uyusam iyi olacak. Kusura bakmayın.”
Odama çıktım üzerimi değiştirdim. Makyajımı sildim sonra yatağa geçtim. İstemsizce ağlamaya başladım. Bu serseri herifle evlenmek istemiyorum ben. Lanet olsun. Beni kurtar Allah'ım. Ağlarken gözlerim uykuya yenik düştü ve uyuya kaldım.
RÜZGAR
Bu işin olmayacağı umudum suya düşmüş ve ailece o çirkin ördeklere kahvaltıya gitmiştik. İradem dışında gelişen olaylara büyük tepkiler verip babamı kızdırıp elimdekini avcumdakini aldırmaya niyetim yoktu. İşimde iyiydim ama o dergilerde haberleri yapılan adamdan hiç memnun değildi babam keza annem de. Annem biran önce evlen mürvetini göreyim torunlarımı kucağıma alayım derdindeydi. Beste kahvaltı da bizi görünce vurguna uğradı en azından oda istemiyordu tıpkı benim gibi! Bahçeye çıktığımızda o ukala tavrı ile
"Seninle evlenmek istemiyorum." Gibi şeyler zırvaladı...
Bende ona bayılmıyordum kaldı ki onunla evlenmek benim için daha berbattı gecelerin veliahttı evin minnoş kedisi olacak değildi. Kahvaltı bitti buluşulacak yer ayarlanıldı hanımefendi telefonu suratıma kapattı ukala diyorum da kimse inanmıyorum annem birde buna dup duru güzel kız diyor şam şeytanı bu şam. Kahve içerken bile Beste Hanım'ın bitmeyen hayranları, kaprisleri her şey son derece tahammül sınırının eşiğindeyken gazeteciler fark ettim ona temas etmem bile çıldırttı onu güldüm bu haline. Ben bu kızla daha çok eğlenirdim çok...
Sabah uyanıp onu bizde görmek beklediğim bir şey değildi suratına bakılırsa burada olmak onun da beklediği bi şey değildi. Annem isteklerini söylüyor oda sadece kafa sallamakla yetiniyordu. Bir ara bana çatıp laf soktu aklınca ama ağzının payını aldı onu çekip kurtarmak için odama çıkardığım da üzerine vazife olmayan yerleri kurcalayıp eşyalarımı karıştırdı. Özelim kırmızı çizgimdi eşyalarıma böyle dokunulmasından hoşlanmam. Biraz abartıya kaçıp fazla tepki vererek çıkardım kızı odadan sonra pişman oldum ama çoktan aşağıya inmişti üzerimi değiştirip hemen arkasından gittim manyak olduğu için hemen gitmeye kalkacağını tahmin etmiştim kolundan tutup benim aramaya geçtiğimizde tuhaf homurtularla bana nefretini belli ediyordu özür dilemem pek umurunda olmadı çirkin ördeğin... Çekimlerini izlemek için onunla gidince pek memnun olmadı kostümünü giyip çıktığında giymemiş gibiydi bu kıyafetle çekim yapıp sonra dergilere çıkıp onun bunun ağzına peleseng olacaktı numarada olsa evleneceğim hatunun kıçına bakıp iç geçiremez kimse neysek ki vazgeçirmek çok zor olmadı. Röportaj sırasında iyi kıvırdı hem çirkin ördek hem pinokyo yalanın da tillahı bunda hala söylüyorum bu kız masum falan değil şeytan önünde ceket ilikler bunun.
İsteme merasimi harika geçti demek isterdim ama o pinokyo kılıklı çirkin ördek resmen kahve yerine zehir yapmış içerken acaba içine tükürmüş müdür diye de geçmedi değil? Hayır bu kızdan her şeyi beklerim yüzükler takılıp odasına çıktığımızda o kendine göre mükemmel olan odasına göz gezdirdim duvarın iki farklı köşesine özel çekimde çekilen fotoğraflardan asmış. Gece çekimi prenses elbisesi giymiş ama bundan asla prenses olmazdı. Resimlere dikkatlice baktım alay ettim biraz onunla delirdi. Kollarımın arasına aldığım an kalp atışlarının iki katına çıktığına yemin edebilirim benden etkilenmeyen kadın olamaz demiş miydim? Demiştim. Oraya Beste Altınsoy'un adını altın harflerle en üst sıraya yazın çünkü bu kadın benim hastam olacak hastam.