Asla

1533 Words
Şu an belki de hayatım boyunca yaşayamayacağım heyecanı, korkuyu bir arada yaşıyordum. Bir yanda muhafızları aşmaya çalışan kurt adam diğer yandan onun bana ulaşmaması için büyülü bir koridor oluşturan babam ve beni hızla oradan uzaklaştıran May... "May canım acıyor yavaşla neler oluyor burada?" "bu imkansız o kolye kırılamazdı!! Kral Tristan bizzat büyüledi... Olamaz! ... Olamaz! " diyerek kendi kendine bağırırken beni hala çekiştirerek taht odasına sokmuştu. "Yeter!!!" Sesim taht odasında yankılandığında arkamızdan gelen annem ve May şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Keily sakin ol"annem eli kalbinde sakinleşmeye çalışırken May sadece bakıyordu.  "sakin mi olayım.! Anne duymuyor musun? Dışarda kudurmuş bir kurt adam var. Ya babama zarar verirse? " işte bu düşünceyle aklımı kaçırabilirdim her an. Neler olduğunu anlayamıyordum ki. Kolyem aniden kırılmış ve o mAvi gözlü adam çıldırmıştı. "şimdi bana neler olduğunu anlatın hemen!" Annem ve may kısa süreli bir bakışmadan sonra annem derin bir nefes almıştı o an.  "kızım babamın anlatması gerekli ben bile neler olduğunu tam bilmiyorum. Baban ilk kez bahsettiğinde bu kadar ciddi bir konu olduğunu inanki anlamamıştım ... Tanrım... neler oluyor May lütfen bir şeyler söyle. " "sakin olun kraliçem lütfen"annem sandalyeye çökmüş sakinleşmeye çalışırken beni kim sakinleştirecekti şimdi.  Odanın dışından gelen sesler yavaş yavaş azalırken babamın büyüsü tüm bedenimi titretmişti. Bu kadar güçlü bir büyüyü daha önce hiç hissetmemiştim. Neler oluyordu.  "kral tecrit büyüsü yapıyor" bu büyüyü ilk kez duyuyordum.  "tecrit büyüsüde nedir? " annem neler döndüğünü anlamaya çalışıyordu.  "elf kanı taşımayan ve elf eşi olmayan hiç bir canlı krallik sınırlarını geçemeyecek, geçenler ise büyüyle sınır dışına yollanacak" bu demek oluyordu ki kurt çoktan kapı önüne atılmıştı.  Sesler azalırken babamın büyüsünün işe yaradığını anlamıştık.  "iyi misiniz?"  Taht odasının kapısı hızla açıldığında endişeli bakışları bir anneme bir bana dönüp duruyordu babamın .  "tristan iyisin. Çok korktum" diyen annem kalkmış babamın boynuna sarılmıştı.  "iyiyim aşkım. Keily iyisin dimi kızım" babam korkuyordu... İlk kez onun gözündeki korkuyu görüyordum.  "neler oluyor baba? "  Bir yandan neler olduğunu öğrenmek için sabırsızlanırken diğer yandan ruhum sanki daralıyordu.  "keily o kurt adam... Kral Aleck ti. Kurt klanının lideri ve yaşayan en kadim kurt adam."  "bunun benimle ilgisi ne" hala neler döndüğünü anlayamıyordum ki.  " 15 inci ay dönümünde her elf gibi senin için kahine gittim. Geleceğini bilmeliydim. Sen gelecekteki kraliçeydin. İşte o gün kahin ruhunun bağlandığını söyledi ve bende seni korumak için o kolyeyi yaptım." bir yandan anlatıyor diğer yandan odayı arşınlıyordu.  "korktum keily senin özgürlüğünün elinden alınmasından korktum kızım sevdiğin adamı kendin seç istedim sadece"   "baba! " küçük bir kız çocuğu gibi ağlayarak sarılmıştım babama. Herşeyi benim mutluluğum için yapmıştı.  " keily... Kızım... kaderindeki adamın kurt adam olduğunu bilseydim. Seni inanki saklardım. Ama aleck sıradan bir kurt adam değil elinde sonunda seni bulurdu"  "tristan bizden neden sakladın!! Ya kızıma zarar gelseydi. O zaman ne yapardım ben hiç düşündün mü? " annem ilk kez babama bağırıyordu. Onu ilk kez böyle öfkeli görüyordum. "ashley..." annemin gözyaşları arttıkça babam kahroluyordu. Babamın zayıflığı annemdi. Onun için her şeyi yapabilirdi. Onu üzmek babamı kahrediyordu. Ortamı yumuşatmalıydım.  "şimdi sakin olalım ve düşünelim" diyerek odada dolanıyordum. "Hem ben kral tristan ın kızıyım. Bana ne yapabilir ki değil mi"  "o , okadar basit değil." diyen babam tüm cesaretimi kırmıştı.  "ne demek değil baba"  "Keily, Aleck kurt adam ve kurt adamların yaşamları boyunca sadece bir eşleri olur ve asla onu bırakmazlar. Ama korkma seni korumak için gerekirse savaşırım" tek eş.. Tüm hayatları... Kelimeler tek tek zihnimde gezerken kral tristan kararlıydı ve savaşırdı. Bu kadarını düşünmemiştim. Ya benim yüzümden zarar görürlerse. İşte o zaman asıl ben ölürdüm.  ********************************* LANET OLSUN!!!!  Aleck saraydan sürüldüğünden beri taş taş üzerinde bırakmamış her yeri yerle bir etmişti. Marcus sakinleştirmek için çabalasada nafileydi.  "Sakinleş Aleck onu alacağız. Kraliçen burda yanında olacak şimdi dur ve ne yapacağımızı düşünelim" Aleck durmak için çabalasada sakinleşemiyordu ki. Onu merdivenlerde ilk kez gördüğünde hissettikleri bambaşkaydı. Hissediyordu ama nedense kokusunu alamıyordu. Tabiki o lanet tılsım....  Bu kadar zamandır acı çekmesinin tek sebebi o kolyeydi. Kırıldığı anda hissettiği o koku aklını kaçırtacaktı. İstediği düşündüğü tek şey ona sahip olmaktı. Onu almak, dokunmak... İlk kez bu kadar yakındı sınıra. Ona ulaşmak için onlarca adamı parçalamıştı. Ama o kral bozuntusunun büyüsüyle gözlerini sınırda açtığında kalkanı aşamamıştı. Ve şuan ondan uzak kaldığı her saniye onu çıldırtıyordu.  "onu istiyorum!!!! Lanet olası elfler!!!" şuan yok etmekten başka hiç bir düşüncesi yoktu.  Yok et! Yok et!  İçindeki kurdun tek düşündüğü buydu. Yok etmek...  "Orduyu topla marcus bunu onlar istedi."  Kral Tristan çalışma odasında oturmuş önündeki kağıtları inceliyordu. Aslında sadece bakıyordu. Aklı hala sabah ki konseydeydi. Düşündüğü gibi kötü geçmemiş, aksine istediği tepkiyi almıştı. Yine de içindeki huzursuzluğun önüne geçemiyordu. Önündeki asırlık anlaşmaya bakıyordu. Kurt adamlarla yaptığı anlaşma. Kral Aleck in tahta çıktığında elflerle imzaladığı barış sözleşmesi. Ama artık bir geçerliliği kalmamış ilk kanı kurt adamlar dökmüştü. Ve gelecekteki elf kraliçesinin hayatını tehlikeye atıyordu. Kızının hayatı, uzun yaşamı boyunca sahip olduğu en değerlisi. "Gel" kraliçe uzun zamandır odadan çıkmayan kralı merak ediyordu. "seni merak ettim. İyi misin Tristan? Kraliçe yavaş adımlarla kralın dizlerine oturmuştu. Kral, kraliçenin beline sarılıp burnunu o güzel saçlarına sürerek derin bir nefes almıştı. " iyiyim. Sadece kağıtlara dalmışım. Zaman nasıl geçti farkında değilim. " " ne düşündüğünü biliyorum. Lütfen kendini yıpratma. Keily iyi olacak. Onun babası sensin" kral sevdiği kadının gözlerindeki güveni görebiliyordu. Ashley onun uzun hayatındaki en büyük şansıydı. İnsan diyarına gittiği o gün için hergün şükrediyordu. "konsey nasıl geçti" "beklediğimden iyiydi. Lordlar Keily korumak için yemin ettiler. Sonuçta gelecekteki kraliçe" Tabi sadece kraliçe olacağından değildi. Elfler tahtın kurtlara geçmesini asla istemiyorlardı. "doğru karar... Şükürler olsun. O ihtiyarlardan korkuyordum. Neyseki doğru karar verdiler" kral kraliçenin burnunu sıkarak sahte bir kızgınlıkla bakıyordu . "demek ihtiyar... Benim 1200 yaşında olduğumu unutuyorsun" "gençlere taş çıkarıyorsunuz majesteleri" diyerek krala sıcak bir öpücük vermişti. " kral Aleck i tanıyor musun? "kral başını olumlu sallamıştı. " birlikte bir çok savaşa katıldık. Gördüğüm en güçlü ve kudretli savaşçıdır. Kahin Keily nin birine bağlandığını söylediğinde bunun Aleck olabileceğini asla düşünemezdim. " " ne yapacağız tristan" "sabah elçi döndü." kral düşnceliydi. "ne dedi" "elflere savaş ilan etti. Eğer savaş istemiyor isek Keily vermemizi talep etti" kraliçe şok olmuş korkuyla ayağa kalkmıştı. "lütfen Keily verme!!" derken gözyaşlarına engel olamıyordu. "sevgilim.... Sakin ol" kral, kraliçeyi kolları arasına almış saçlarını okşuyordu. " o benim kızım Ashley onun için gerekirse ölürüm. Size zarar veren herkesi hiç düşünmeden yok ederim" kraliçe sakinleşerek krala iyice sokulmuştu. Biliyordu çünkü Tristan ne pahasına olursa olsun onları korurdu. ****,, ************** Sessiz geçen bir hafta sonunda artık daha fazla odamda oturamazdım. O günden sonra düşündüğüm tek şey kurt adamdı. Neredeyse her gece o gözleri rüyamda görüyordum. Ona gelmem için sesleniyordu. Bu rüyalar artık fazla olmaya başlamıştı. "majesteleri kitabınız ihtiyacınız olursa seslenin lütfen" diyen mary beni yalnız bırakmıştı kraliyet bahçesinde. Kitap okuma isteyim olmasada oyalanacak birşeylere ihtiyacım var. Sayfaları açtığım anda bir sayfa ayaklarımın dibine düşmüştü. Eğilip elime aldığımda gördüğüm mühür korkumu daha da arttırmıştı. Bu ondandı ama nasıl. Bahçede kimse yoktu. Oturup kağıda baktığımda bunu yazanın o olduğuna emin olmuştum. Sevgili prenses... Bu gece ay tepeye vardığında sizi sınırda bekliyor olacağım. Gelmeniz sizin lehinize olacaktır. Sonuçta kimse savaş istemez değil mi? Ortak bir karar alacağımıza eminim.       Kral Aleck... Savaş mı? Neden bahsediyordu bu adam. Hızla saraya girdiğimde mektubu cebime saklamış annemin odasının önüne gelmiştim bile. "içeri gelin" "anne.." "gel meleğim bende seni çağıracaktım. Neden bana haber vermedin bahçeye çıkarken. Birlikte oturup anne kız sohbeti yapardık." Kraliçe son derece sakindi. "anne savaşta ne demek" kraliçenin sakinliği uçup gitmişti. "sen.. Sen nasıl duydun ki. Keily. Sakin ol. Sana birşey olmasına asla izin vermeyeceğiz." "kimsenin zarar görmesine izin veremem anne. Gerekirse..." "hayır!!" "ama.." "aması yok keily. Kimse sana istemediğin bir hayatı yaşatamaz izin vermem asla. Mutlu olmanı istıyorum ... Sevdiğin adamla kızım." Keily annesinin daha fazla üzülmesini istemiyordu. Bu yüzden ısrar etmeyecekti daha fazla. "olacağım anne." "tamam o zaman sen bunları düşünme hadi bahçeye çıkalım tatlım" keily yalnız kalıp düşünmeliydi. "anne şey benin Brandon a sözüm var sonra çıkalım olur mu" "demek brandon yakışıklı elf savaşçı hım..." diyen annem sinsi sinsi gülüyordu. "hadi ama anne, babam onu koruma olarak verdi biliyorsun." annemin daha fazla imasını kaldıramazdım. Öperek hızla odadan kaçmıştım bile. Hala arkamdan bağırdığını duyabiliyordum. Kabul salonuna vardığımda önünde her zamanki gibi Brandon duruyordu. Gerçekten yakışıklıydı. Ama yinede benim için arkadaştan ibaretti sadece. " Brandon... " " prenses.. " " şimdi bana neler olduğunu anlatıyorsun. Yoksa mary gidip ona hayran olduğunu söylerim" diyerek tehdit ettiğimde kocaman gözlerle bakıyordu. Küçüklüğümüzden beri ona aşıktı. Fakat mary ile aralarındaki sınıf farkı yüzünden ona asla açılamamıştı. Brandon sıradan bir savaşçıyken, Mary asil soydan gelen bir elfti. "sakın..." "o zaman anlatmaya başla bu savaş dedikodusu nedir" brandon ne kadar kıvransada benden kaçamayacağını bilecek kadar beni tanıyordu. "tamam... Offff keily!! Kurt kral seni istiyor. Ve eger gitmezsen savaş açacağını söyleyen bir mektup yollamış. Fakat kral ve konsey kabul etmedi ve aradaki antlaşma sona erdi Keily." Duyduklarıma inanmak istemiyordum. Neden ben. Bunları yaşayacak ne hata yapmıştım ki. Sadece sıradan bir hayat istemiştim. Özgür olduğum sıradan bir yaşam. Dediklerini sindiremeden hızla oradan uzaklaşırken Bu gece kesinlikle onunla konuşmak için gidecektim. Belki de ikna edebilirdim. *********************************** Saatlerdir odamda oturmuş ne yapacagımı, onu nasıl ikna etmem gerekli düşünüp durmuştum. Pelerinimi sımsıkı giyip, orman yoluna sapabilmiştim kimseye görünmeden. Ay artık tam tepedeydi ve sınır karşımda şeffaf bir ışık olarak parlıyordu. Yavaşça yaklaştığımda ordaydı. Gözleri gecenin karanlığında bile parlıyordu. Aleck, gecenin karanlığında eşinin kokusunu aldığı anda yüzündeki belli belirsiz gülümsemeyle arkasını döndüğünde Keily karşısındaydı. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD