4

1512 Words
İkisi de bana mal mal bakarken bıkkın bir nefes verip üzerimde ki tişörtü çıkardım. Altımda iyi sporcu atleti vardı, sütyen şu an tuhaf kaçabilirdi. İkisi yaşadıkları şokun üzerine şok yaşarken elim pantolonumun kemerine gitti ve çözmeye başladım. Soyunmaya niyetim yok demiştim değil mi? Bu iki gerizekalı yüzünden soyunuyordum işte. "Arkanıza dönün!" Jim'in azarlar şekilde çıkan sesini duyduğumda kafamı kemerimden kaldırıp ona baktım. Mal gibi bana bakıyordu. "Pardon da onlar dönüyor sen niye bakıyorsun?" Gözleri şaşkınlıktan kocaman açılırken Theon'un sesini duydum. "Deli amına koyayım. Çattık." Bakışlarımı Theon'a çevirip göz devirdim. "Size arayın beni işim var dedim." Jim yerde ki tişörtümü alıp  fırlattığında havada yakaladım. Şerefsiz ne diye havaya atıyordu ki? "Şu saçmalığı kes giyin. Ararım ben seni." E yuh amına koyayım! O kadar soyunmaya kalktım. İnsan bunun üzerinde bir şey olsa bu kadar rahat davranamaz aramaya gerek yok falan derdi. "Ara ara. Bu aranmamak için böyle delilikler yapıyor olabilir." Mantıklı konuşan bir adet Kim Theon. Yalnız beni tanımadığı için bilmiyordu, ben işimi asla şansa bırakmazdım. Şu an yanımda bulabilecekleri hiçbir şey yoktu. Kulağımda ki küpe haricinde. Onda da basit bir gprs vardı. Acil bir durumda yerimi tespit etmeleri için. Jim beni aramaya başladığında şaşkınlıkla yüzüne baktım. Gayet profesyonel bir şekilde arıyordu. Saç diplerinden başlayıp kulağıma enseme indi. Kollarımı iki yana kaldırdığımda bakışlarının memelerimde olduğunu farkettim. Fırsatçı piç. Bıkkın bir nefes verip gözlerime bakınca kaşlarını çattım. Beğenmemiş miydi acaba? "Atletinim içine bakmak zorundayım." Bunu söylerken o kadar isteksiz söylemişti ki sanki ben ona memelerime elle diye yalvarıyordum o da istemiyordu. Taheon'a dönüp sinirli bir şekilde gülümsedim. "Bak sana beni elleyeceksiniz demiştim." Jim'e dönüp ellerimle göğsümü işaret ettim. "Elle elle çekinme." Jim bıkkın bir nefes verip kafasını iki yana salladığında göz devirdim. Artık bu arama mevzusu canımı sıkmıştı. Hayır bakmayacaksa en son atleti de çıkaracaktım o olacaktı. Jim derin bir nefes alıp elini atletimin üzerinden içeri sokmaya çalışınca eline vurdum. "Hayır bir eldiven falan tak bari. Ne bileyim ellerin temiz mi?" Sinirli bir şekilde nefes alıp verdikten sonra ters ters bakmaya başladı. "Memelerini elleyeceğim ve sen ellerimin hijyenini mi düşünüyorsun?" Alt dudağımı sarkıtarak kafamı aşağı yukarı salladım. Hayır acaba o küçücük elleriyle benim mememe ellese ne olacaktı? Memeyi bir seks objesi olarak görmediğim için kafam rahattı. Meme, memedir ve herkes de vardır. "Ben cidden çıldıracağım." Theon kendi kendine söylenince beni arama işlemine devam etti tabi mememi ellemeyi es geçerek. Elleriyle kalça kısmında pantolon ceplerini kontrol ederken homurdanarak söylendim. "Fırsatçı mısın acaba?" Hafif eğildiği için kafasını kaldırıp sinirle yüzüme bakınca gülmemek için kendimi zor tuttum. Sinirliydi ama sevimli görünüyordu. Bu nasıl bir tezatlıktı? "Hayır 47 saniyedir popoma elliyorsun da ondan." Jim kafasını iki yana sallayıp arama işlemine devam ederken bakışlarım Theon'a kaydı. Şaşkın bir o kadar da sinirli görünüyordu. Gülümseyerek göz kırptığımda derin bir nefes alıp kafasını başka yöne çevirdi. Jim, ayakkabılarıma kadar indiğinde ayakkabımı hızlıca çıkardım. "Rahat rahat bak kokmuyor." İkisinin de gergin olduğunu hissediyordum, anlaşılan beni pek sevmemişlerdi ama sorun yoktu. Ben bu çeteye ucundan bucağından bir yerden girecektim. Kendimde o potansiyeli görüyordum. Jim ayağa kalkıp ellerini silkeledikten sonra elini bana doğru uzatınca kaşlarımı çatarak ne istediğini anlamaya çalıştım. "Küpeni ver." Şaşırsam bile hiç bozuntuya vermeden kulağımda ki küpeyi çıkardım ve eline uzattım. "Diğerini de." Kıkırdağımda ki küpeyi istediğini anladığımda göz devirdim. Onu çıkarmak ve takmak eziyetti. "Onu sen çıkar ben beceremiyorum canım acıyor." Saçlarımı kaldırıp ona doğru döndüğümde bıkkın bir nefes verip küpemi çıkarmaya başladı. Yalnız tebrik ederim, küpeden şüphelenmesi zekice bir hareketti. Umarım ben içerideyken incelemeye falan kalkmazdı. Gerçi incelese bile bir şey fark edemezdi, içinde ki taşın içine yerleştirilmiş nokta kadar bir gprsdi. "Bunları çıkarken alırsın." Küpelerimi korumalardan birine uzattığında omuz silkerek tişörtümü üzerime giydim. "Sorun yok imitasyon onlar. Sokak satıcılarından aldım." Yerdeki çantayı ve ceketimi aldığımda omuzumdan iterek odadan içeri girmemi sağladı. "Kibar olsana be!" Jim'e ters bir bakış atıp odaya döndüğümde merakla bize bakan diğer çete üyeleriyle karşılaştım. Şimdi ben tek tek hepsinin analizini yapamayacağım, daha sonra birebir görüşmelerimde yaparım. Bakışlarım direk Jhoon ile buluştu. Bu ekibin lideriydi ve işime yarayacak kişi de oydu. "Selam." Elimi kaldırıp gülümsediğimde hepsi boş boş yüzüme bakmaya başladı. Havada ki elimi indirip kafamı iki yana salladım ve derin bir nefes aldım. "Hera, Lee Hera." Bakışlarımı Jhoon'dan ayırmadan eliyle işaret ettiği yere oturdum. Evet başlıyoruz. Göreyim seni Hyerim! "Tek tek sormayalım istersen. Neler oluyor en başından anlat." Jhoon gayet otoriter bir ses tonuyla konuşunca kafamla onu onayladım. "Da Eun. Yani sizden mal alacak adam bu gece size saldıracaktı. Amacı esas deponuzu ve üretim yerinizi bulmaktı. Plan işlemediği takdirde olayı benim üzerime yıkacaktı." Herkes dikkatle beni dinlerken bakışlarımı üzerlerinde gezdirdim ve Jim'le göz göze geldiğimde dil çıkararak Jhoon'a döndüm. "Ben bugün öğrendim olayı şans eseri. Konuşurken duydum yani. Tabi böyle bir riski göze alamadığım için teslimat yerini ve saatini değiştirdim. O salaklar benim hiçbir şeyden haberim yok diye bildikleri için gayet rahattı." Jhoon'un kısılan gözlerinden sinirlendiğini anlayabiliyordum. İyi ilerliyordum, kesinlikle olacaktı. "Hemen birilerini ayarlayıp adamı alın." Jhoon, diğerlerine talimat verdiğinde elimle durmaları için işaret yaptım. Jhoon bana ters ters baktığında gülümsedim. "Önce benim durumumu halletsek?" Jhoon şaşkınca bana bakarken göz devirdim. "Yani sizi kurtardım ve kendimi ateşe attım. Ayrıca işsizde kaldım. Bana iş ver." Jhoon hala şaşkın bakışlarını sürdürürken bir anda gülümseyerek kafasını iki yana salladı. "Senden böyle bir şey yapmanı istedik mi?" Jim'in sesini duyduğumda ona bakarak ters bir bakış attım. "Sen karışmasana." Jim'in bakışları sertleştiğinde sevimli bir şekilde gülümsedim. "Yani biz konuşuyoruz ya o yüzden yoksa karış yani sorun yok." Boş bulunup gereksiz gider yapıyordum ve bu işimi zorlaştırabilirdi. "Mevzu sana patlamasın diye bize yardım ettin değil mi?" Jhoon'u kafamı aşağı yukarı sallayarak onayladım. Gülümseyerek bacak bacak üstüne attı. "O zaman bizi değil de kendi götünü kurtardın." Kafamı tekrar aşağı yukarı sallayarak onu onayladım ve derin bir nefes aldım. "Bak şimdi şöyle düşün. Siz kurtuldunuz ama benim hayatım hala tehlikede ve işsizim. Böyle mi teşekkür ediyorsunuz?" Jhoon kafasını iki yana salladığında gülümsedim. "Biz teşekkür etmeyiz." Sabır. Tamam bu kadar kolay olmayacağını zaten tahmin ediyordum. Hatta bana bu gece bir iş vermezlerse ikinci bir planım daha vardı. O yüzden sakin olmam gerekiyordu. "Bana iş vermiyor musun? Emin ol zeki ve çevik bir insanım. İstediğin he türlü testten geçebilirim." Yüzüne baktığımda tepkisizce bana baktığını gördüm. Omuz silkerek oturduğum yerden kalktım. "Neyse ben şansımı denemek istemiştim. Kendimi koruyabilirim, iş konusunda da elbet birilerini bulurum." Kapıya doğru yöneldiğimde tüm bakışların üzerimde olduğunu biliyordum. Gayet kendimden emin bir şekilde yürürken duymak istediğim şeyi duydum. "Anlattığın kadar iyi misin?" Arkamı dönerken gülümsedim ve Jhoon'a baktım. "İstersen araştır?" Jhoon kafasını aşağı yukarı salladığında Theon gözlerini kocaman açarak Jhoon'a baktı. "Hyung, yalnız bu biraz deli." Yoon ayağa kalkarak kafasını iki yana salladı. "Hanginiz akıllı ki?" Yoon odadan çıkarken dönüp Jhoon'a baktı. "Test mı, araştırma mı ne yapacaksan yaparsın. Olursa bana gönder." Sanırım bahsettiği kişi tam olarak bendim de niye Yoon'a gönderiliyordum? Gerçi dev işime gelirdi çünkü Yoon sevkiyat işleri ile ilgileniyordu. Jim'le paslaşarak çalışıyordu ve bence onlardan çok önemli bilgiler alabilirdim. Yoon odadan çıktıktan sonra Jhoon ile göz göze geldim. Bir süre beni süzüp Jack'a döndü. "Aranıyor olabilir. Şehir çıkışında ki eve götür. Ben ne yapmanız gerektiğini söyleyeceğim." Jack kafasıyla onu onayladığında yüzümü buruşturarak Jhoon'a baktım. "Ne yapmanız gerektiğini söyleyeceğim derken? Umarım beni öldürmeyi falan düşünmüyorsundur eğer öyleyse bırak gideyim işini falan istemem." Jhoon kaşlarını çatıp ters bir bakış attığında yutkundum. Şaka yapıyordum ama cidden öldürmeyi mi düşünüyordu? Yüzüme sahte bir üzgün ifade yerleştirerek ağlamaklı bir şekilde konuştum. "Bak sakin beni öldürme. Kardeşim çok hasta ona bakıyorum." Jim'in kahkahasını duyduğumda kaşlarımı çatarak ona döndüm. Tamam inanmalarını beklemiyordum ki zaten şaka yapıyordum ama o kadar da komik değildi yani. "Yalan söylüyorsun değil mi?" Bunu bir de cidden soruyor muydu? Elbette yalandı. Kafamı aşağı yukarı salladım. "Evet yalan söylüyorum." "Jack al götür şunu hadi." Jhoon'un sesini duyduğumda bakışlarımı Jim'den çekip Jack'a baktım. Gülümseyerek yanıma gelip kolumdan tutunca kolumu geri çektim. "Kendim yürürüm." Jack gülümseyerek kulağıma doğru eğilince şaşkınlıkla ne diyeceğini bekledim. "Bende sana yürürüm." Söylediği şey ile omuzunda iterek kendimden uzaklaştırdım ve Jhoon'a döndüm. "Beni bu götürmesin istemiyorum." Jhoon sabır diler gibi derin bir nefes alıp gözlerini devirdi. "Size kim eşlik etsin küçük hanım?" Kinayeli bir şekilde sorduğu soruya aldırmadan elimle Jim'i gösterdim. Biraz önce beni ellemişti ve aramızda yakın geçmişe dayanan bir hukuk vardı. Asla sapıkça bir tavrıyla karşılaşmamıştım ki karı kız ayağı olmadığını da biliyorum. Acaba gay miydi? Olabilir, yani neden olmasın? Kızlar için üzücü erkekler için sevindirici bir durum. Yani yakışıklı çocuk ondan. "Beni niye beğenmedin ki sen?" Jack'in alaycı bir şekilde sorduğu soruya göz devirdim. "Sapıksın? Bence yeterli?" "Jim al götür şunu. Sinirlerimi bozmaya başladı." Jhoon sinirli bir şekilde konuşunca gülümseyerek Jim'e doğru ilerledim. Jim'in halinden memnun olmadığı yüz ifadesinden belli oluyordu. "Adamların yerlerini biliyor musun?" Jhoon'un bana sorduğu soru ile ona doğru dönüp kafamı aşağı yukarı salladım. "Söyle o zaman." Kafamı olumsuz anlamda sallayınca kasları çatıldı. Sinirlendiğini anlayabiliyordum. Gözlerimi hafifçe kısarak sorgular bir şekilde baktım. "Kaç para vereceksin?" Jhoon ve diğerleri bana şaşkınlıkla bakarken kahkaha attım ve masanın üzerinde duran kağıt kalemi alıp adresi yazdım. Adresi Jhoon'a uzattığımda şirince gülümsedim. "Yalnız ciddiyim. iyi işler ödüllendirilmeli." Ben gülerek ona bakarken kolumdan çekilmesi ile yürümeye başladım. "Yürü gidelim. Nereden çattık sana." Jim söylene söyleyene beni peşinden çekerken gülümsedim. Bu farklı bir gülümsemeydi. Zafere giden yolda atılan sağlam bir adımın gülümsemesiydi.  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD