Sabahın ilk ışıkları 1 bölüm
Ben ve kardeşim... Yasak aşkın kanlı tohumlarıydık.
Annemi (Zeyna Kurtoğlu) ve babamı (Taro Kartaloğlu) birbirine bağlayan sadece aşk değildi; yeraltı dünyasının en güçlü ailelerine olan aidiyetleri de onları bu yasak aşkın ortasında bırakmıştı. Annem, yeraltı dünyasının dış ticaret liderinin kızıydı; babam ise mafya babalarının baş liderinin oğluydu. Bu iki büyük gücün birleşmesi, kuralların ihlal edilmesi anlamına geliyordu. O kurallar ki, ihlal edildiğinde cezası ölümle sonuçlanıyordu. Ama aşk, bu kuralların üstündeydi.
Zeyna, başka bir liderin oğlu olan Demiroğlu Hekta tarafından takıntılı bir şekilde arzulanıyordu. Ancak Zeyna’nın kalbi sadece Taro için atıyordu, bu da kaçınılmaz bir savaşın kıvılcımını ateşledi.
ZEYNA: Bu gece babalarımız gelecek, Taro. Hem bizi affettiklerini söylemek için hem de varislerini görmek için.
TARO: Zeyna’m, daha bu ziyaret için hazır değiliz. Güvenliğiniz için biraz daha zaman geçmesi lazım.
ZEYNA: Ama ben onlara bir not gönderdim, güvenli bir şekilde gelip gideceklerdi, tüm önlemleri alarak.
Zeyna'nın gönderdiği not, ne yazık ki yanlış ellere geçti. Demiroğlu Hekta, o notu herkesden önce ele geçirdiğinde, savaşın fitili ateşlenmişti.
MESAJ:
Sevgili babalarımız, annelerimiz, Uzun geçen ayrılıktan sonra size müjdeli bir haberle yazmak istedim. Biz anne ve baba olduk, ve bu mutluluğu sizinle paylaşmak istiyoruz. Ne olur, aramızdaki kırgınlık bitsin. Bizi bulmanız için size adres bırakıyorum ve güvenli bir şekilde bize ulaşmanızı umuyorum. - Zeyna
HEKTA: Adamları hazırlayın. Bu gece ne Kurtoğulları, ne de Kartaloğulları hayatta kalacak. Hepsini tarihten sileceksiniz.
O gece, Zeyna ve Taro'nun yüreğinde umut vardı; ailelerinin bir araya gelmesi, barışın başlangıcı olacaktı. Evde büyük bir şenlik hazırlığı yapılmıştı. Herkes sevinç içinde, gelecek güzel günlerin hayalini kuruyordu.
ZEYNA: Hoş geldiniz. Davetimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Bizi çok mutlu ettiniz.
MEHMED KURT: Bu güzel habere hangi taş yürek dayanır...
AHMET KARTAL: Senin’kinin dayanamadığı kesin...
O gece, yalıda barış ve bebek sevinciyle dolu bir kutlama vardı. Kimse, ilerleyen saatlerde gelecek olan felaketi tahmin edemezdi. Her şeyin ortasında, bir patlama sesi yankılandı. Hekta'nın adamları, karanlığın içinde taramalı tüfekleriyle her yeri sardılar. Ne olduğunu anlamadan, herkes kurşunların hedefi oldu.
TARO: Zeyna, yukarı koş, buradan kaçın!
ZEYNA: Sensiz gidemeyiz!
TARO: Birinin yaşaması için, birinin ölmesi gerek. Git!
Taro, arkasına bakmadan Zeyna’ya son sözlerini fısıldadı, kurşunlar bedenini delip geçerken: "Sizi seviyorum, hep seveceğim..."
Zeyna’nın çığlıkları yalıda yankılandı. Sevdiği adam, gözlerinin önünde cansız yere yığılmıştı. Onun artık kaçmaktan başka çaresi yoktu.
HİZMETÇİ: Hanımım, kaçabileceğiniz bir yer var. Bebekleri alıp oradan güvenli bir şekilde kaçabilirsiniz.
ZEYNA: Ben gitmiyorum, dedi Zeyna. İkiz kızlarını kucağına alırken, öptü, kokladı, vedalaşırcasına son defa sarıldı. İkisininde kulağına sessizce fısıldadı: "Beni affedin yavrularım. Ama birinizin yaşaması için diğerinizin ölmesi gerekiyor. Ancak böyle son bulacak bu savaş..."
Hizmetçiye dönerek kararlı bir sesle ekledi: "Beni iyi dinle. Birini alıp, gizli yoldan arkana bakmadan kaç. Sana söyleyeceğim adrese git. Oradaki adamdan başka hiç kimseye kim olduğunu, nereden geldiğini söyleme. Bebeğin kim olduğunu kimse bilmemeli."
HİZMETÇİ: Peki ya siz, hanımım?
Zeyna, bir kağıda not yazıp kadına uzattı. ZEYNA: Bu notu al ve bebekle uzaklaş. Hemen!
Hizmetçi, bir bebeği kucaklayarak gizli geçitten kaçtı. Aşağıdan gelen silah sesleri yavaşlamış, merdivenlerde ağır adımlarla yukarı çıkan birinin ayak sesleri duyulmuştu. Hekta, ellerinde kan, gözlerinde öfkeyle odaya girdi. Zeyna, bebeği kucağına alarak yatağın köşesine çöktü. Artık sonun geldiğini biliyordu.
HEKTA: Bunun için mi beni reddettin? Şimdi mutlu musun olanlardan? Benim olduğun halde, başka birinin kollarına girdin... Bunu nasıl yaparsın bana?
ZEYNA: Ben hiçbir zaman seni istemedim. Senin olmadım. Kalbimde her zaman Taro vardı ve öyle de kalacak...
HEKTA: Şimdi söyle bana, önce kimi öldüreyim? Seni mi, bu bebeği mi?
Zeyna, tereddütsüz bir şekilde Hekta'nın elindeki silaha atıldı. Kısa bir boğuşmanın ardından silah ateş aldı ve Zeyna, kalbinden vurulup yere yığıldı. Hekta, pişmanlık duymadan, yerdeki bebeğe baktı ve arkasını dönüp yalıyı terk etti.
HEKTA: Yakın yalıyı. Herkesi ve her şeyi...
Birkaç saat önce cennet bahçesi olan ev, şimdi cehennemin ta kendisiydi. Kurt ve Kartal ailelerinin soyu, artık tamamen tükenmişti. Ancak, Hekta'nın adamlarından biri, yangının ortasında bir bebek sesi duydu. Hemen arabada bekleyen Hekta'nın babası Mustafa Demiroğlu'na haber verdi.
Mustafa Demiroğlu, kurallara göre bebek kanı dökmenin yasak olduğunu, bunun ölümle sonuçlanacağını biliyordu. Bu nedenle, bebeği çıkarmaları emrini verdi. Ancak, yangından dolayı 10 günlük bebek, yüzü yanıklarla kaplanmış haldeydi, tanınmaz durumdaydı. Mustafa, vicdanına yenik düşerek, bebeği himayesine almaya karar verdi.
Böylece, iki kardeş, biri düşmanının yanında, diğeri dünyanın başka bir ucunda intikam için büyütülerek hayatlarına devam edecekti. Ancak gözden kaçırdıkları küçük bir ayrıntı vardı: İkiz bebek oldukları. Bu ayrıntı, gelecekte hepsinin sonu olacaktı.
Sabahın ilk ışıklarıyla kadın, söylenen adrese ulaştı. Kapıları hiddetle çaldı, sesinin çıktığı kadar bağırdı. Yalının kâhyası, kapıyı açtığında şaşkınlık içinde kadına ve kucağındaki bebeğe baktı. Hizmetçi, tereddütsüz içeri girdi, gözü hiçbir şeyi görmüyordu; ne korumaları, ne köpekleri... Sadece yürüyordu.
ARES ALFRED: Evime gelmeye nasıl cüret edersin, kadın?
HİZMETÇİ: Size bir not ve emanet getirdim, efendim. Lütfen cesaretimi ve korkumu affedin.
Ares, notu okudu. Bedeni öfkeyle kasılırken, gözleri içindeki acıyı ele veriyordu. Notu yazan Zeyna, bir zamanlar hayatını kurtaran kişiydi. Ona bir can borcu vardı ve şimdi, yıllar sonra, bu borcu ödemenin zamanıydı.
NOT:
Ares, Sana bu satırları son dakikalarımda yazıyorum. O bebek, benim son nefesim... Benden ve ailemden geriye kalan son parça. Lütfen ona iyi bak. Emanetim artık senin. - Zeyna
Ares, hemen korumalarına bebeği aldırdı. Saniyeler sonra, kadın başından vurularak yere yığıldı. Bebeğin güvenliği her şeyden önemliydi; kadın bu bilgiyi bir gün koz olarak kullanabilirdi bu yüzden yok edildi..
içeri geçtiklerinde Ares hemen birkaç bakıcı ,bebeğin himayesinde olacak bir kaç hizmetçi ,aşçı ,doktor ve koruma ayarlanmasını emretti..
Ares'in bir ailesi yoktu .O ailesinin son üyesiydi ve dolaysıyla bir variside yoktu ama bir kaç saat sonra bu düzen denişecekti..
Çok geçmeden eve Avukatlar geldi tüm işlemler hazırlanmaya başlandı ve karar verildi..
Tüm tanıdık ,tanımadık yer altı ve üstü her yere karar bir özel mesajla gönderildi..
MESAJ:
Ben ARES ALFRED ,
ALFREDO ailesinin veliahtı ,sizlere kutlu bir haber paylaşmak istiyorum , yakında bir varisim oldu güvenlik açısından kimseye haber verilmedi ,malesef bebeğin annesini doğumda kaybettik ama hayatta kalan varisim Kızım sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi..
Kızım HERA ARES ALFRED ilk ve son varisim ,benden sonra yerime oturacak kızım için hoş geldin kutlaması düzenliyorum , davetimi kabul etmeniz beni onurlandıracaktır..
ARES ALFRED..
Tabi ki bu sadece bir davet değildi ,bu aynı zamanda Hera'nın ailesini katledenleri bulmak için bir oyundu..