bc

Ustalık Esirim

book_age18+
32.1K
FOLLOW
180.4K
READ
revenge
decisive
drama
bxg
mystery
realistic earth
enimies to lovers
crime
tortured
punishment
like
intro-logo
Blurb

2020-2024 yılları arasında en çok okunan!⚓️

"Devam et," dedim kalçalarımı yukarıya doğru iterek. "Lütfen," dudakları tekrar kadınlığıma dokundu ve bu sefer başını dişlerinin arasına alıp ısırdı. "Ah, Alp!" diye çığlık atarak vücudumu geriye çekmeye çalıştım.

Dişlerini yavaşça sürttükten sonra dilini kadınlığımın üzerinde boydan boya gezdirdi ve aniden dilini içime ittiğinde, zevkten dört köşe olmuş şekilde gözlerimi kapadım.

"Alp," diye inledim. Adını her inleyişimde hareketleri hızlanıyor, kendinden biraz daha geçiyordu.

Kalçalarımı onunla aynı şekilde yukarı aşağı yaparak, dilinin içimde tamamen girip çıkmasını sağladım. Az sonra bedenim zevkin doruklarına ulaştı ve pelte kıvamına gelerek yükseldiğim yerden, bir anda yere çakıldım. Sarsılan bedenim ilk defa bu kadar haz alıyordu. Zevk suyum dudaklarındaydı ve o, avına bakan bir yırtıcı gibi dudaklarını yalıyordu.

"İkinci için kendini hazırla," dediğinde ona dehşet içinde baktım. Henüz çok erkendi, kendime gelmeye ihtiyacım vardı. "Çünkü, içine tek seferde yedi kere boşalacağım!" dedi gözlerimin içine bakarak.

Bir anda vücuduma yayılan istekle ona arzu dolu bakarken, ellerini kalçalarıma sardı ve kalçalarımı havaya kaldırarak, bacaklarımı omuzlarından geriye doğru sarkıttı. Omuzlarımın üzerinde duruyordum ve kadınlığım yine dudaklarının önündeydi. Beni zevkten delirtmek, ayların acısını bu gece çıkarmak istiyordu...

chap-preview
Free preview
Tanıtım
Parmaklarımı parmaklıkların etrafına dolayıp, kapıyı yerinden sökmek istercesine dışarıya doğru iterken, aynı anda bıkkın ve bir o kadar da hırslı soluklar vererek bağırmaya devam ettim. "Hey! Orada kimse var mı?" Elbette vardı ama işime gelecek birini göremiyordum. Az sonra büyük bir gürültü duyup, kapıdan uzaklaşarak geriledim. Soluklarım kalp atışlarımla yaptığı anlaşmaya uyarak hızlandı ama hemen sonrasında duyduğum sesle birlikte rahatlatarak gözlerimi kapattım ve tekrar kapıya yaklaşarak, hücrenin penceresinden koridora baktım. "Yeter!" diye bağırdı diğer hücreye kapatılan bir adam. "Sus! Sus artık! Kafamı şişirdin, bir susmadın gitti!" diye sitem etmeye devam etti. Elimde değildi ki, beni anlamıyorlardı. Kalbim sıkışıyordu, göğsüme iğneler batıyordu bu küçücük odada. Benimle aynı kaderi paylaşan binlerce insan vardı ama ben hastalığımdan dolayı zor durumda kalıyordum. Bir süre sessizce bekledikten sonra korkarak da olsa koridora bakıp, karşı hücrede kalan kişiye seslendim. "Emre..." Ses gelmedi. "Emre, bir baksana bana..." Beş buçuk dakika geçmesine rağmen, Emre'den bir ses gelmemişti. O, bu tımarhaneye kapatıldığımdan beri tek arkadaşım olmuştu. O da olmasa kafayı yerdim. Gerçi deliydi ama iyi kalpliydi, diğerleri gibi bana zarar vermeye çalışmıyordu. Sanki aklı başında olanlardan çok hayır görmüşüm gibi. Her neyse. Nihayet koridorda adım seslerini duyduğumda, kapıdaki küçük pencereden tekrar dışarıya bakmaya başladım; o küçük, fare kapanı kadar pencerenin izin verdiği kadarıyla. Az sonra hasta bakıcı kapıya yaklaştığında, pis bakışlarını yüzümde gezdirip, bıyıklarını burarak hırıltılı bir gülücük attı. Pislik. "Sıkıldın mı güzelim?" Diyerek kapıyı açtığında geriye doğru adımladım. Demir kapıyı açıp içeriye girdiğinde, elindeki beyaz gömleği görüp başımı iki yana salladım. "Hayır! Uslu duracağım, onu giymek istemiyorum!" Diye isyan ettim. Bana doğru gelmeye devam edip elindeki gömleği çırparak açtı. "Giymen gerek, doktor bey seni bekliyor..." diyerek gömleği açık şekilde tutup giymemi bekledi. Bıkkın bir soluk verip kollarımı gömleğin kollarına geçirdiğimde, kollarımı çapraz şekilde birleştirip, gömleğin kol uçlarındaki beyaz ipleri belimde bağlayarak çifte düğüm attı. Vücudumu bilerek sarstığı aşikârdı. Ama sesimi çıkarmamayı tercih edip, sadece bıkkın bir soluk vermekle yetindim. Kolumu kavrayıp çekiştirerek odadan çıkarttığında, Emre'nin odasının kapısına baktım. Daha seslenmeye mecâl bulamadan çekiştirilerek oradan uzaklaştırıldım. Kasvetli ve karanlık koridorda iri cüsseli bakıcı tarafından sürüklenirken, ara sıra ona bakıp dil çıkarıyordum. Sanırım bu hastalık bulaşıcıydı. Yine de buradan kurtulmak, deli olmadığıma onları inandırmak adına, gözleri üzerimdeyken uslu durmaya gayret gösteriyordum. Dar koridorun sonuna ulaştığımızda hasta bakıcım kapıyı açıp, beni içeriye ittikten hemen sonra kapıyı tekrar kapattı. Bakışlarım kahve rengi masasının yanını terk eden doktoruma takıldığında, yutkunup bir adım geriledim. Yine mi şok? Bunlar beni akıllıyken deli ettiler! Ağır adımları yanımda bittiğinde, saçlarımdan bir tutam alıp işaret parmağına doladı. Geri çekilmek istediğimde koluma dolanan parmakları bunun imkânsız olduğunu vurguladı. "Ah, Arven..." Diye iç geçirdiğinde, yüzümü iğrenir gibi buruşturdum. "Çok güzel ve gençsin, harcanıyorsun buralarda..." Dediğinde, kaşlarımı kaldırıp dudaklarımı araladım. "Kardeşim! Bıraksana o zaman gideyim, ne diye tutuyorsunuz burada? Daha kaç kez söylemem gerek, bir yanlışlık olmuştur. Ben deli falan değilim!" Diye kükrediğimde, dudaklarını alay eder gibi büzdü. Yüzüme biraz daha yaklaşıp diğer elini kalçama attığında, korkuyla çırpınmaya başladım. "Ne yapıyorsun be?! Pis sapık, bırak beni!" Diye bağırarak çırpınmaya devam etmem, kollarım bağlı olduğu için hiçbir işe yaramıyordu. Aniden beni çekiştirerek yüz üstü masaya yatırdığında, avazım çıktığı kadar çığlığı bastım. Ama burası tımarhaneydi. Burada çığlıklar doğal karşılanırdı...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

HÜKÜM

read
222.9K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
519.1K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.8K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook