bc

ELFİDA (Can Yarası Serisi 3)

book_age16+
2.6K
FOLLOW
9.6K
READ
forbidden
possessive
pregnant
drama
comedy
bxg
betrayal
childhood crush
first love
twink
like
intro-logo
Blurb

Ali Esat'ın gözleri gezindi yüzümde. İfadelerimi tartıyor gibiydi. "Sana kardeşimsin felsefesi yapmayacağım. Gayette iyi biliyoruz kardeşim demekle kardeş olunmadığını," Diyen Ali Esat kelimelerini iyi seçiyordu. Beni kırmamak için uğraş veriyordu ama kalp bu, sevdiğinin sevmediğini duyunca kırılıyordu işte.

"Sana unut beni gibisinden salakça bir şeyde demeyeceğim. Unut demekle unutulmuyor bu sevda denilen illet."

Elim ayağım buz kesmiş titrememi engelleyemiyordum. Sanki kalbimin ortasında bir hançer ve Ali Esat'ın her kelimesi kalbimde ki hançeri döndüre döndüre sokuyordu en derinlerime.

"Senin acı çekmeni de istemiyorum, ben zaten herkes yerine yeterince acı çekiyorum." Dedi Ali Esat.

Güçlü dur Ada!

Güçlü dur!

Yerimden kalktım ve ellerimi masaya koydum cesurca. Yutkundum ve gülümsedim. "O zaman herkes kendi acısını kendi çeksin. Kimse kimsenin omzuna acısını yüklemesin Aliş. Herkesin acısı kendine."

chap-preview
Free preview
1.Bölüm: Herkesin Acısı Kendine
Ben Ada, Ada Atabey... Atıfet mahallesinde doğmuş, orada büyümüş, hala orada yaşamaya devam eden gayet normal bir kızdan fazlası değilim. Birbirine ilk günkü gibi aşkla bakan İpek ve Akın Atabey çifti dışında bir abim vardı. Yakışıklı bir abim. "Abi Emel'e görsel şölen sunmayı bırakıp tişörtünü giyer misin artık?" dedim önümde ki mısır gevreğini kaşıklayarak. Abim Alkın... Kendisi bizim kuşağının doğuştan inek tipidir maalesef. Şu aralar emekliliğinin tadını çıkaran Kenan amcam vasıtasıyla edebiyata merak salınca Türk Dili Ve Edebiyatı okumuş öğretmen olmuştu başımıza. Ben ise tembel olduğum halde ailenin en sevilen çocuğuydum. Bu benim düşüncem değil tabi ki çünkü gerçekler. Her neyse... Bende fotoğrafçılık okuyordum ve son senemdi artık. Ben staja giderken abim çoktan öğretmenliğine başlamıştı. Ben gevreğimi kaşıklarken abim hiç oralı olmamış çıpıldak çıpıldak takılmaya devam etmişti. Emel karşı evde oturan, kırklarının ortasında olan ve mahallenin diline eve aldığı adamlarla sakız olan bir kardeşimizdi. Eve giren çıkanın haddi hesabı yoktu. Hemen yan komşu Nurşen teyzenin dediğine göre günde onu buluyormuş bazen eve giren erkek sayısı. Bu aralar abime yürüdüğü gözümden kaçmamış bende buna el atmıştım abimin namusunu korumak adına. Abim yirmi dört yaşındaydı ama abimden büyük olması Emel için bir şey ifade etmiyordu. Sağ olsun onun koynuna girmesi için birinin yakışıklı olsun yeterdi. "Sıcak kızım sıcak ne tişörtü?" Dedi gözünde ki kemik gözlüğünü düzelterek. Evinin balkonundan neredeyse bizim eve atlamak üzere olan Emel radarlarını açmıştı hemen karşımda. "Abi vallahi bak bu Emel yer seni. Bende kurtaramam ha senin namusunu," dedim olayın ciddiyetini anlaması için. Abim aldığı notlardan gözlerini kaldırıp gözlüğün üstünden bana baktı. "Ada, işine dön abicim," diyen abim beni daha fazla takmayarak önünde ki kâğıtlara döndü. O sırada merdivenlerden ayak sesleri duyuldu. Bu sakin ayak sesleri ancak anneme ait olurdu. Tam da tahmin ettiğim gibi annem içeriye girince bize gülümsedi ve pencereye doğru ilerledi. "Emel'in gözleri çıkacak oğluşuma bakarken," diye homurdanan annem perdeleri kapadı. "Nazar değdirecekler oğlumun kaslarına, "diyen annem ile kahkaha attım kendimi tutamayarak. "Ne bu neşe?" diyerek merdivenlerden bu sefer babam indi ve ilk yaptığı şey saçlarımı öpmek oldu. "Annem Emel'in abimin kaslarına nazar değdireceğinden korkuyor baba," dedim abime bakarak. Abim ise hiç bizle oralı olmuyordu. Kime çekti bu çocuk ya? İtici! "Sen ondan korkma küçüğüm benden kork. Senin bu oğlunu ne yapsın o ama ben öyle miyim, ya nazar değerse?" Dedi babam mart kedisi gibi anneme yaklaşarak. Yaşları kaç olursa olsun birbirlerine ne aşkla bakmaktan vazgeçtiler, ne de babam anneme küçüğüm demekten vazgeçti. Annem binlerce kez anlatmıştı yaşadıklarını bize ve ben binlerce kez âşık olmuştum annemin aşkına. Çünkü benim aşkıma benziyordu. Kızın kaderi anneye benzer dedikleri bu olsa gerek. Şuan tek tesellim Aliş ile sonumuzun Annem ve babam gibi olmasını ummaktı. Aliş, şu yüreğimi bir dondurma gibi eritip sıvıya döndüren Aliş. Ali Esat aslında. Ali Esat Aksoy... Kendisi annemle babamın çocukluk arkadaşı ve hikâyelerine ayrıca âşık olduğum Kenan amcam ve Yeşim teyzemin oğluydu. Doğduğumdan beri, kendimi bildim bileli hep vardı Ali Esat. Küçükken aşkımı ilan edip deli gibi peşinde dolaşsam da herkes gülüp geçiyordu. Büyüdükçe artık bunları yapmak bana çok yorucu gelmeye başladı. Çok tüketici. Özellikle de gördüklerimden, yaşadıklarımdan ve çektiklerimden sonra. Tam on sekiz yaşında benim için alışkanlık olan onun göğsüne kafamı koymayı bırakmıştım. Çünkü başkası vardı artık onun için. Rüya... O kadar aşkım çocukça geliyormuş ki belli ki ona, Rüya'yı bu eve sokmuş benim ailemle tanıştırmıştı ailem diyerek. Annem ve teyzelerim dışında kimse yıkılışımı anlamamıştı. Ben yıkıldığımda ya annem ya da Yeşim teyzem tutup elimden kaldırdı beni. Yedi aydır sevgili olduğu kızla Ali Esat nişanlanırken ben bir kenarda annemin kolları arasındaydım. Bir o anladı beni. Benimle oda ağladı yeri geldiğinde sabahlara kadar. Nişandan aylar sonra Rüya ortadan kayboldu. Herkes bunu sorgularken Ali Esat susmayı seçmişti. O sırada zaten görevdeydi uzun bir süre. Telefondan haber vermişti ailesine nişanı attıklarını. Nişanı attık deyip kestirip atmıştı öylece. Uzun süren görevinden döndüğünde ise ağzını bıçak açmıyordu. Ali bir askerdi. Üsteğmen Ali Esat Aksoy. Göreve gidiyor haftalarca gelmiyor, bazen aylarca dönmüyor evine. Şuanda da görevdeydi ve neredeyse iki ay olmuştu onu görmeyeli. Yeşim teyzem eli bağrında ondan gelecek haberi beklerken ben içimde ki yangında yanıyordum. "Akın ya parçalatacaksınız bak bana bu kadını," dedi annem sinir olmuş bir sesle. "Parçala bebeğim senden çok mu?" Diyen babam annemin sinirlerini zıplatmıştı artık ve annem sinirden gülüyordu. Onlar kendi aralarında tartışırken ben gevreği bitirdim ve boş tabağı ileri ittirdim. O sırada kapı çalmıştı. Ben kapıyı açmak için yerimden kalkacakken abim durdurdu beni. "Ben bakıyorum, hem Üzerimi değiştireceğim okula gitmem lazım," diyen abim ile kafa salladım ve yerime oturdum. Babam masanın başına oturunca annem de hemen çaprazına oturmuştu kahvaltı için. O sırada içeriye elinde tabak olan Yeşim teyzem ve abim girdi. "Günaydın... İpek şu oğluna söyle çıpıldak gezmesin. Az önce Emel'i sizin evi gözetlerken yakaladım," diyen Yeşim teyze ile abim göz devirdi. "Allah aşkına niye herkes bana taktı?" Diyen abim ile tabağına sosis alan babam ona döndü. "Sende çıpıldak gezme o zaman it. Ailenin kadınları senin namusunu koruyor işte ne bu tavır?" diyen Babamın şakaya vurduğu belliydi. "Alkın, hadi annecim git üzerine bir şeyler geçir de gel." Dedi annem tatlı bir dille. "Tamam, neyse ben dışarıya çıkacaktım zaten," diyen abim merdivenlere doğru ilerledi. "Otursana Yeşim," diyen annemin hemen ardından Yeşim teyze yanıma oturdu ve elinde ki tabağı ortaya bıraktı. "Size börek getirdim, hem de İpek'ten bir şey istemeye geldim, " dedi Yeşim teyzem. "Söyle güzelim?" Diyen annem çayını yudumladı. "Oğluşum sonunda dönüyor." Diyen Yeşim teyze ile yutkundum ve heyecandan elimin ayağımın titrediğini hissettim. Annemin gözleri bana döndü. Zorlukla gülümsemeye çalıştım. "İpek'in keklerine bayılıyor Ali Esat, ben sevdiği yemekleri yapacağım sende meşhur portakallı kekini yapar mısın?" Diyen Yeşim teyze ile annem gülümseyip kafa salladı ve bana yandan bir bakış attı. "Söyle oğluşuna İpek'in ellerinden çıkan o kekler bana özel yapılır ancak, bu sefer bir ayrıcalık yapıldı ona," dedi babam alayla ve çaprazında oturan annemin yanağından makas aldı. "Biliyoruz canım onu zaten. Kızdan portakallı kek isteme ayağına akşam vakti eve geldiğini de biliyoruz kimse yokken," dedi Yeşim teyze de altta kalmayarak. "Böyle mi anlattın Küçüğüm o akşamı bordo rujlular grubuna?" Dedi babam arsız bir ifade ile. Bordo rujlular ailenin kadınlarının olduğu w******p grubuydu. Ailenin tüm kadınları orada olduğu için bütün gıybet orada dönerdi. "Oysa masum masum kek yiyip annenin kristal bardaklarında çay içmiştim." "Akın ya!" Dedi annem yanakları al al bir şekilde. Babamla Yeşim teyze anneme gülerken bende tebessüm ettim. "Hem benim bu gün bitirmem gereken bir senaryo var, ben yapamazsam bile Ada yapar. Değil mi annecim?" Dedi annem bana bakarak. Göz kırpmıştı bana. Umudunu kesme deyip duruyordu, belki de bu yüzden hala umut besliyordum bunca şeye rağmen. "Olur tabi. Anasının kızı. Analıkızlı ne yapıyorlarsa şu keklere tutturamıyoruz biz lezzetini," dedi Yeşim teyzem elinin tersi ile yanağımı okşayarak. "Benim kızım niye senin oğluna kek yapsın ya?" Dedi babam kaşları çatık bir ifade ile. "Ben o kek muhabbetlerin sonunu biliyorum, olmaz öyle şey. İpek yapar," dedi babam gözlerini bende gezdirerek. Yıllar önce annemin aşkını görmeyen babam şimdi de benim aşkımı görmüyordu. Ne acayip, küçükken ettiğim ilanı aşklar çocuklukta kaldı sanıyordu. "Ay Akın abi ne kıskançsın ya, senden kız alınmaz vallahi," dedi Yeşim teyze gülerek. "Niye alsınlar ki zaten benim kızımı. Dizimin dibine otursun işte kızım. Kimseye vermem ben onu," dedi babam gözlerini kısarak. "Akın, hayatım senin işe gitmen gerekmiyor mu?" Dedi annem gitmesini üstü kapalı söyleyerek. "Boğazıma dizdin boğazıma." Diyen babam annemin ne demek istediğini anlamış masadan kalkmıştı. Dolanıp önce beni saçlarımdan öptü ve sonra annemin saçlarına sesli bir öpücük kondurdu. Ben onları gülümseyerek izlerken babam ceketini giydi sandalye de asılı olan ve Yeşim teyzemin çocuk gibi saçlarını karıştırıp evden çıktı. Yeşim teyze, babam, annem, Kenan amca, Bade teyze, Nazlı teyzem, Demir dayım, Aslı teyzem ve Fırat amcam çocukluk arkadaşıydı. Hatta birde Enes amca ve Kaan amcam vardı. Hepsi birlikte büyümüşlerdi Atıfette. Bu yüzden her zaman ilişkilerine bayılıyordum onların. Birbiri ile dalga geçer yeri geldiğinde aile gibi sarmalardılar. Sadece üçümüz kaldığımız da annem ve Yeşim teyzemin gözleri bana döndü. "Kuzucum, sen ne yapacaksın bu gün?" Dedi Yeşim teyzem üzüntü ile. Oğluna karşılıksız âşık olduğumu biliyordu ama sırf beni sevdiği için diğer anneler gibi oğluna beni dayatmıyordu zorla. Karışmıyorlardı bile. Sadece olması gereken zamanlarda yanımda oluyorlardı. "Bilmem," dedim ve yerimden kalktım. "Stüdyoya gideceğim işim erken biterse gelirim. Bir dergi için çekim yapılacak, bu gün bende katılacağım çekime." "Tamam, güzelim," dedi annem ve oda yerinden kalktı. "Keki ben yaparım sen bak işine" dedi annem. "Yok, ben yaparım. Ali Esat gelene kadar gelirim zaten ben," dedim ve üzerimi düzelttim. "Kolay gelsin teyzecim," Dedi Yeşim teyzem gülümseyerek. "Sağ ol teyze," Dedim ve önce onu sonra annemi öpüp evden çıktım. *** • Balın • Ben üzerimi giyindikten sonra salona indim ve babamla annemi kapının önünde gördüm. "Nereye?" deyip yanlarına gittiğim de babam beni kolları arasına alıp öptü. "Bir sorum çıkmış kafede, gidip bir bakalım abin çağırıyor," Dedi annem. "Senin mahkemen yok muydu?" dedim anneme. Annem avukattı ve Babam ise eskiden dedemden kalan kahvehaneyi işletiyordu, fakat annemin eli değince önce bir çay bahçesine sonra da bir kafeye dönüşmüştü. "İşte biz gidelim kafeye oradan geçeceğim adalet sarayına. Sen kahvaltını yap güzelce git okuluna annem," Dedi yanağımı tutarak. "Yok, yapmayacağım geç kaldım zaten okulda atıştırırım." "Kesin ye ama bir şeyler," dedi babam. Ben kafa sallayınca babam kollarını benden çekti. "Hadi Aslı, hadi yavrum," dedi babam anneme acele ettirerek. "Tamam, Onur çık sen geliyorum ben," dedi annemde. Önce babam sonra annem evden çıkınca bende çantamı alıp çıkmıştım. Taksi durağına doğru ilerlerken kulağıma kulaklıkları takmıştım. O sırada kulaklığın biri çekilince irkildim ve arkama baktım. Karşımda Alkın abiyi görünce gülümsedim. "Alkın Abi?" dedim bana gülümseyerek bakan Alkın abiye. "Naber fıstık?" Alkın abi kulaklığı bana uzatınca elinden aldım. "İyi, okula gidiyorum. Senin ne işin var burada?" dedim merakla. Alkın abiler hemen aşağıda ki mahallede oturuyorlardı. Atıfet mahallesi. Biz ise Vefa mahallesinde oturuyorduk. "Abine bakmaya geldim bir." "Sabah sabah ne oluyor ya, babamlarda gitti kafeye," dedim merakla. "Yok bir şey sen düşünme halledilir," dedi Alkın abi konuyu kapatmak ister gibi. "E hadi bırakırım ben seni okula," dedi Alkın abi karşıda ki arabasını göstererek. Sanırım yanıma gelmek için arabayı durdurup inmişti çünkü kapısı açıktı arabanın. "Olur," dedim ve birlikte arabaya doğru ilerledik. Arabayı bindiğimizde emniyet kemerini taktım ve önüme döndüm. Alkın abi de arabayı çalıştırınca okula doğru sürmeye başladı. Ben Alkın abi sayesinde merak saldığım kitaplar yüzünden edebiyat bölümünü seçmiştim. Ayriyeten çift meslekte istiyordum bu yüzden aşçılık için eğitim almaya başlayacaktım yakın bir zamanda. "Dersler nasıl?" Dedi bir öğretmen edası ile. "Edebiyat?" Dedi bir edebiyat öğretmeni olarak. "İyi dersler. Gerçi şuan edebiyat dersi işlenmiyor. Edebiyat hocası Tamer hoca merdivenlerden düşmüş hastanede. O yüzden boş geçiyor dersler," dedim mırıltı ile. "Başka edebiyat hocası yok mu?" "İki tane vardı zaten. Diğer hocanın dersleri bizim derslerle çakışıyor." "Başka hoca girer size," dedi Alkın abi. "Bu gün bizim mahalledesiniz galiba." "Toplanacak mıyız?" dedim. Sık sık toplanmaya çalışırdık biz genelde. "Ali Esat görevden geliyormuş işte dayınlarda olacağız." Ali Esat abi kuzenimdi. Kenan dayımın oğlu ve askerdi. Neyse ki sağ salim geliyordu bir kez daha. "Haberim yoktu." "İn bakalım Bal..." Dedi Alkın abi arabayı durdurarak. Bal... Bana bal diyen Alkın abiden başka kimse yoktu. İsmimin Balın olmasından dolayı kısaltıyordu galiba. Hiç sormamıştım, hiçte söylemedi. Çocukluğumdan beri Bal derdi bana. "Sağ ol abi." "Ne demek hanımefendi her zaman..." Diyen Alkın abiye gülümsedim ve kemerini çözdüm. Arabadan indiğimde kapıyı kapattım ve ona el sallayıp okula doğru ilerledim. Normal bir kızdım işte. Hayatı okul ve ev arasında mekik dokuyan bazen ailesine ait kafeye gidip yardım eden ara sıra da arkadaşlarıyla çekirdek kola ikilisi ile gıybetin dibine vuran normal bir mahalle kızı. *** • Ada • Stüdyoda işim bitince alelacele eve gitmiştim. Saat 14:45'e gelirken şu saatlerde Ali Esat gelirdi artık. Eve vardığımda kimseyi görmemiştim. Büyük ihtimalle annem Yeşim teyzelerdeydi. Babamla abim ise işteydiler. Bende hemen ellerimi yıkayıp keke başlamıştım. Çırptığım portakallı keki kalıba döktüm ve fırına attım. Kekte pişince soğuması için kenara koydum ve odama çıkıp hızlıca bir duşa girdim. Çıktığımda üzerime hemen beyaz tişörtümü ve siyah eşofmanımı geçirmiştim. Saçlarımı kurutmadan bağlayıp yetişebilmek için hızlıca aşağı indim ve keki aldığım gibi evden çıktım. Bir kaç dakika sonra Kenan amcaların evine geldiğimde herkesi bahçede görmüştüm. Gelenek olmuştu artık her bir araya geldiğimizde mutlaka mangal yakılırdı. Şimdi de mangalı dayım yakmıştı. Babamla abim hala işte oldukları için ortada yoktular. Dayım ve amcamlar mangal başında konuşurken annemler de bahçede ki masayı kuruyordu. Ben elimde ki tabağı anneme verdim ve bahçe salıncağının orada oturan Derin'lerin yanına gittim. Derin, abim ile yaşıttı ama ona abla demiyordum alışkanlıktan. "Naber?" dedim İklim ve Cansu'nun arasına oturarak. İklim, Demir dayımın kızı, Cansu ise Enes amcamın evlatlık aldığı kızıydı. Biz çok küçükken gelmişti yanımıza. Cansu'yu aldıklarında iki sene sonra Enes amcam ve Buse Teyzemin kendi çocukları olmuştu ismi Furkan'dı oda amcaların yanındaydı zaten. "İyi. Asıl sen nasılsın?" Dedi Derin. Ali Esat'ı kastediyordu. "Çok iyiyim," dedim gülümseyerek. Hepsi inanamıyormuş gibi yüzüme baktı. "Esin abla nerede ya?" dedim Enes amcamın Ali Esat ile yaşıt olan kız kardeşini kastederek. Kendisi mankenlik ajansındaydı ve onunla sözleşmiştik resimlerini çekeceğime dair. "Halam erkek arkadaşı ile buluşacaktı," dedi Cansu. "Kim bunun sevgilisi ya?" Dedi çimlerin üstünde oturan Derin merakla. Kimdi gerçekten? "Bilmiyorum ki, bana da söylemiyor," Dedi Cansu omuz silkerek. "Enes amcamın haberi var mı ki?" Dedi İklim kopacak kıyameti düşünerek. "Olsa ne olacak ki koskocaman kadın istediği ile görüşür," dedim düşüncemi söyleyerek. "Görüşür de bakalım Enes amcam bu kadar sakin karşılayacak mı?" Dedi İnci Eva amcama bakarak. "Amcam Esin ablayı zaten erkeklerden soyutladı bari şu kızı salsın ya," Dedi Derin homurdanarak. Şu kız diye Cansu'dan bahsediyordu. "Hop dedik ne yapıyorsunuz lan evde kalmış kızlar korosu!" diyen Kerem bir anda üstümüze atladı ve biz çığlıklarla salıncakla beraber devrildik. "Kerem!" diye dayımın bağırışını duydum. "Sokacağım şimdi ayarına şerefsiz!" diye bağıran Fırat amcamdan sonra da annemlerin de seslerini işittik biz kalkmaya çalışırken salıncağın altından. "Allah belanı vermesin Kerem ya!" diye cırladım ayağımı Cansu'nun altından kurtarmaya çalışırken. Kerem ile Deniz ikilisinin kahkahalarını duyuyordum. "Allah tepenizden baksın mikrop herifler ya!" Dedi Derin de. Biri beni kolumdan tutup çekince derin nefes aldım. Ayağa kalktığımda sonunda karşımda Ali Esat'ı gördüm. Ne zaman gelmişti? Nefesim boğazıma takılırken amcamların da kızları kaldırdığını gördüm salıncağın altından. "Aliş..." dedim. Ali Esat düştüğüm sırada koluma yapışan çimenleri tek tek aldı kolumdan. Kalbim ağzımda atarken o sırada Yeşim teyzem koşa koşa yanımıza geldi. "Ay oğluşum geldi benim!" Yeşim teyze kollarını Ali Esat'a doladı ve sıkıca sarıldı oğluna. "Annem sen kilo vermişsin ya yine," Dedi Yeşim teyze ağlamaklı bir sesle. "Annem iyiyim kilo falanda vermedim," Dedi Ali Esat. Vermişsin, yanakların çökmüş bir kere. Herkes Ali Esat'a sarılırken özlemle ben bir kenarda durdum sıranın bana gelmesini beklerken. "Ada," Ali Esat'ın sesi ile ona gülümsedim ve ona doğru ilerleyip usulca kollarımı ona doladım. Gözlerimi kapayıp yüzümü göğsüne koyunca tişörtünün altında ki künyenin varlığını hissettim. Herkes Ali Esat ile özlem giderirken babam ve abimde gelmişti. Sadece Balın ve Esin abla eksikti. Balın okuldan henüz yeni çıkmış buraya geliyordu abisi Barın abi aradığında öyle söylemiş. Herkes uzun olan masada yerini alırken Ali Esat'ın yanında oturan babaannesi Sevda babaanne gözlerini sessizce oturan bana dikmişti. "Bir şey mi oldu Sevda babaanne?" dedim ne olduğuna anlamaya çalışırken. "Hayır yavrum, baktım öyle." Dedi ve bir kaç saniye daha bana bakıp yanında oturan torununa döndü. Upuzun masanın servisleri sonunda bittiğinde Balın' da bahçe kapısından girmişti elinde kitaplarla. Gülümseyerek Ali Esat'ın yanına ilerledi ve boynuna sarıldı arkasından. "Abicim hoş geldin," Dedi Balın Ali Esat'a. İkisi kuzendi ve Barın'dan ayırmazdı Ali Esat'ı Balın. "Hoş buldum güzelim benim," Dedi Ali Esat Balın'ın arkadan boynuna sarılan ellerini öperken. Balın masanın diğer ucunda oturan abimin karşısına oturunca herkesin tamamlanması ile yemeğe başlamıştık. "Oğlum bir daha ne zaman görev var?" Dedi Yeşim teyze yüzü asık bir şekilde. "Şu ara evde olacağım Yeşim sultan ama belli olmaz yine de." Dedi Ali Esat en sevdiği çorba olan mercimek çorbasını kaşıklarken. "Çok yoruluyorsun be yavrum," dedi Ali Esat'ın diğer yanında oturan Yeşim teyze. Yanında ki Ali Esat'ın saçlarını okşadı. "Eşek kadar adamın saçlarını da milletin içinde sevmezsin be yavrum," dedi Kenan amcam alayla. "Demesene oğluma öyle Kenan. Hala bebek o benim gözümde." "Oha anne, biraz az mı abartsan?" Dedi İnci Eva gözlerini büyüterek. "Abimin yaşındakilerin çifter çocuğu var." İnci Eva'nın açtığı konuyla rahatsızca kıpırdandım yerimde. Ali Esat'ta kaydı gözlerim. Onun da gözleri masanın üzerinde geziniyordu. Bir şeyler düşünüyor gibiydi. Ben sessizce yerimde oturup masada dönen konuşmaları dinliyordum ve ara sıra gözlerim Ali Esat'a kayıyordu. Sonunda yemekler yenip hepimiz birlikte yemek masasını kaldırdık ve bu sefer çaylar konuldu. Çayların yanına kekleri ve tatlıları da hazırladık. Biz kızlarla servise başladık. Ben babamların tatlılarına uzanmıştım ki annem elime yaptığım portakallı kek dolu tabağı sıkıştırdı. "Sen bırak onları, bunları Ali Esat'a götür yesin çocuk." Annemin yaptığı şeyi anladığımda derin bir nefes aldım. "Gerek yok,Eva götürür abisine," dedim kısık bir sesle. "Eva'nın işi var sen götür," dedim götürmek istemediğimi belirterek. Niye bana bunu yapıyorsun anne. "Anne, götürmesem?" "Ada, neden senin ismin Ada biliyor musun?" Diyen annem ile kafamı iki yana salladım. "Çünkü ben babandan vazgeçmeyip beni kardeşi gibi gördüğü zamanlarda onunla ders çalışma bahanesi ile Adaya gitmiştim. İşte o zaman onunla geçirdiğim ilk anlardı. Gözlerine doya doya bakabildiğim, onun gözlerinin beni gözlerime değdiği an gülmesi. Bu yüzden Ada oldun sen. Şimdi Akın için yanan İpek'in kızımı vazgeçecek sevdasından?" Elimde ki tabağa baktım ve anneme gülümsedim." Az değilsin anne," diye mırıldanınca annem güldü. "Anneannen de az değildi yavrum. Bizim ailenin kadınlarından genetik bu," Diyen annemin hemen ardından anneannemin sesini duydum. "İpek, torunuma beni çekiştirmeye utanmıyor musun?" Dedi anneannem söylenerek mutfağa girdi. "Aşk olsun anne niye çekiştireyim ben seni?" Ben tartışan anne kızı dinlemeyip bahçeye çıktım ve telefonu ile oynayan Ali Esat'ın yanına gidip önüne koydum tabağı. Gözlerini kaldırıp bana baktı. "Sağ ol Ada." "Ne demek, afiyet olsun," dediğim sırada Yeşim teyze geldi yanımıza ve ellerini omuzlarıma koydu. "Ada senin için yaptı keki Ali Esat," diyen Yeşim teyze ile yutkundum. "Sağ olasın," diye kısaca teşekkür eden Aliş'e hayal kırıklığı ile bakmadan edemedim. Eski neşeli Ali Esat'ı özlüyorduk hepimiz ama son dört yıldır yoktu işte artık o hayat dolu adam. "Afiyet olsun..." mırıldandım ve Yeşim teyzenin elleri arasından çıkıp babamlara doğru ilerledim. Çardakta oturan babamın yanına oturduğumda beni hemen kolunun altına almıştı. "Eee, Ada nasıl gidiyor okul?" Dedi Dayım. Dayımın hemen yanında oğlu Toprak abi oturuyordu. Toprak abimin hemen yanında Demir Dayım ve Nazlı teyzemin on iki yaşında olan oğulları Çınar oturuyordu. "İyi dayıcım. Zaten stüdyoda çalışıyorum genellikle okulun son yılı biliyorsun." "Yüzünü gören cennetlik bu ara hiç göremiyoruz seni," Dedi Kenan amca. "Çok yoğun çekimler oluyor amca. Dergi sayılarına fotoğraflar yetişsin diye de kendimizi zorluyoruz," dedim durumu anlatırken. "Bu kadar yorulmak iyi değil. Kilo vermişsin," Dedi Toprak abi. Toprak abi, abimle aynı yaştaydı. Kuzendik ama onu abimden ayırmıyordum. "Tek hayalim yurt dışına açılmak abi, bu yüzden çok çalışıyorum," dedim. Tek hayalim bu değildi aslında ama şuan bunu dillendirmeye gerek yoktu hani. "Yaparsın sen akıllı kızsın," Dedi Onur amcam bana destek çıkarak. "Bizim hayta Deniz'den bir halt olmaz da sen alır yürürsün," Dedi Fırat amcam oğlunu gömerek. Deniz, ekonomi okuyordu ama iki yıldır üçüncü sınıfı geçmemişti. Maalesef kendisi olmayanı olduracak kadar tembeldi. "Aşk olsun ama baba," Dedi Deniz yanımıza elinde çay bardağı ile gelerek. Onur amcamın yanına oturduğunda seslice çayından bir yudum aldı. Herkesin yüzü buruştuğunda Onur amcam elinde ki tespihi sıktı. "Lan oğlum düzgün iç şunu!" Dedi Onur amcam sabırla. "İçiyorum ya amca," Dedi Deniz sinirlerimizi sınamak ister gibi. Tekrar seslice bir yudum aldığında Fırat amcam uzanıp kafasına bir tane yapıştırmıştı. "Başlarım senin çay bardağına insan ol azıcık!" diye homurdanan Fırat amcam ile ben gülmeye başladım. *** • Balın • "Balkız şunu benim ineğime uzatsana," Diyen İpek teyzem ile kafa salladım. İnek kim deme gereği duymamıştım. Elinden çay bardağını aldım ve dedikodu yapan annemleri arkamda bırakıp herkesten ayrı bir köşede oturan Alkın abinin yanına ilerledim. Kitap okuyordu yine her zamana ki gibi. Yanına gittiğim de çay bardağını uzattım. "Çiçeğim yok bu sefer ama Çayım var," dedim gülümseyerek. Kafasını kaldırıp bana baktığında oda gülümsedi. Biz küçükken Ada'nın doğum günü için toplanmıştık ve o zaman ben okuma yazma bilmiyordum. Alkın abi ise elinde bir kitap böyle herkesten uzakta okuyordu. Ben güzel gördüğüm İpek teyzenin beyaz güllerin gizlice koparmıştım. Çocuk aklımla neden kopardıysam artık. Yalnız oturan Alkın abiyi gördüğüm de yanına gidip kitabın üzerine gülleri bırakmıştım. Bana da okumasını istemiştim yazanları. Okumuştu da bir paragrafı. aklına gelsin istedim. Zihnin de o an canlanmış olacak ki gülümsedi. "Bir dahakine gül isterim ama," diye mırıldanan Alkın abi elimden çay bardağını aldı. "Teyzem gün sonunda çiçeklerim gitti diye bağırmazsa tekrar olur tabi," dedim o anı hatırlayarak. "Otursana," Dedi Alkın abi yanını göstererek. Kafa salladım ve dizlerime gelen eteğime dikkat ederek yanına oturdum. "Ne okuyorsun?" dedim merakla. "Turgut Uyar; Göğe bakma Durağı..." dedi Alkın abi. Aklıma gelen şey ile gülümsedim. "Okur musun bana da?" dedim yıllar önce ki o anı hatırlayarak tekrar. "Okurum," Dedi Alkın abi gülümseyerek. Ve başladı Turgut Uyar'ın kalbe dokunan satırlarına. "Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım." Uzunca bir süre sessizlik oldu daha sonra benim iç çekiş sesim duyuldu sessiz ortamda. "Bir gün bende sana okuyacağım," dedim Alkın abiye sessiz bir söz vererek. Alkın abinin sesli gülüşünü duydum. "Kitap kulübümü açsak acaba? Toplarız kuzenleri de," dedi. "Deniz ve Kerem'in geleceğini sanmıyorum," dedim gülerek. "Onların son okuduğu kitabın Ayşegül tatilde olduğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam." Biz Alkın abi ile gülerken omuzlarımız birbirine değiyordu. Herkesin birileriyle paylaştığı özel bağları vardır. Bizim Alkın abi ile bağımızda kitaplardı. • Ada • Karanlık iyicene çöktüğünde Aslı teyzemler, dayımlar ve Fırat amcamlarda gitmişti. Sadece biz kalmıştık Kenan amcalarda. Babamlar sohbet ederken bende ortada görünmeyen Ali Esat'a bakmak için yerimden kalktım bahçeye çıkan Mutfak kapısına doğru ilerledim. Arkası dönük tek başına masada oturan Ali Esat ile derin bir nefes aldım ve ona doğru ilerledim. "Ne yapıyorsun burada Aliş?" dedim karşısına oturarak. Gözleri gözlerime değdi. "Yorgunum biraz dinleniyorum." Dedi ve elinde ki sigarayı dudaklarına götürdü. İstemiyordum şunu içmesini ama diyemiyordum içme diye. "Biz gideriz birazdan dinlenirsin sende..." Yerde olan gözleri beni buldu tekrar. Dört yıl önce böyle değildi. En azından eğlenirdi bizimle gülerdi. Şimdi ise kendini bizden soyutluyordu. Sadece onunla göreve giderken ve geldikten sonra yakın olabiliyordum. Sadece o zaman bana sarılıyordu. "Birazdan çıkarım ben odama siz bana bakmayın," Dedi Ali Esat ve biten sigarasından son bir duman çekip küllüğe bastırdı sönmesi için. "Yemekte bir şeyler de yemedin, sadece çorba içtin. Açsan bir şeyler hazırlayabilirim." dedim ve cevap beklemeden yerimden kalktım. O anda Ali Esat bileğimden tuttu ve durdurdu beni. "Otursana Ada. Biraz konuşalım seninle," diye Ali Esat ile kafa salladım ve geri oturdum sandalyeme. Önce gözleri yüzümde gezindi daha sonra derin bir nefes aldı. "Ada, bana Aliş demeyi sevdiğini biliyorum ama Ali Esat benim adım. Bana Aliş diyemezsin artık. Abi demen daha yerinde olur. Abi demesen bile Aliş deme yeter." Duydun mu Aliş? Kırılan, parçalara ayrılan kalbimin sesini. "Ben-" dedim titreyen sesimle. Ne diyeceğimi bilmeyerek baktım yüzüne. Oda anlamış olacak ki derin bir nefes aldı tekrar. "O hayranlığın çocuklukta kaldı sanmıştım, oralı olmadım ama Eva ağzından bir şey kaçırdı bana göreve gitmeden önce," Diyen Ali Esat ile yutkundum ve titreyen ellerim ile dizlerimi tuttum. "Bu halinin bizi üzdüğünü görmüyor musun abi dedi. Biz bir şekilde hallediyoruz ama Ada halledemiyor dedi." Ali Esat'ın gözleri gezindi yüzümde. İfadelerimi tartıyor gibiydi. "Sana kardeşimsin felsefesi yapmayacağım. Gayette iyi biliyoruz kardeşim demekle kardeş olunmadığını." Diyen Ali Esat kelimelerini iyi seçiyordu. Beni kırmamak için uğraş veriyordu ama kalp bu, sevdiğinin sevmediğini duyunca kırılıyordu işte. "Sana unut beni gibisinden salakça bir şeyde demeyeceğim. Unut demekle unutulmuyor bu sevda denilen illet." Elim ayağım buz kesmiş titrememi engelleyemiyordum. Sanki kalbimin ortasında bir hançer ve Ali Esat'ın her kelimesi kalbimde ki hançeri döndüre döndüre sokuyordu en derinlerime. "Senin acı çekmeni de istemiyorum, ben zaten herkes yerine yeterince acı çekiyorum," Dedi Ali Esat. Güçlü dur Ada! Güçlü dur! Yerimden kalktım ve ellerimi masaya koydum cesurca. Yutkundum ve gülümsedim. "O zaman herkes kendi acısını kendi çeksin. Kimse kimsenin omzuna acısını yüklemesin Aliş. Herkesin acısı kendine," dedim ve Ali Esat'ın ifadesiz yüzüne son bir kere bakıp yanından ayrıldım. Ani gelen üşüme ile kollarımı göğsümde bağladım ve titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım. Sezen Aksu'nun da dediği gibi; Nerede bende o yürek yardan cayacak...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Leyl Tutkusu

read
307.9K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
13.2K
bc

Kalbimin Derininde

read
7.7K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
6.0K
bc

HÜKÜM

read
136.9K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
8.1K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook