İkisi de duygu yoğunluğuyla eve dönmüştü. Nazike nine bile hal ve tavırlarının değiştiğini gördüğü gençlerle erkenden evlerine yollamıştı uyuyacağım bahanesiyle. Evlerine gitsinler baş başa neyse yaşayacakları onu yaşasınlar diye düşünmüştü.
Halil bir kez daha su kaynatıp sıcak su torbasına koymuş sessizce döşeğe yatan gencin karnına koymuştu. "Teşekkür ederim" mırıltısını duyduğunda başını okşamıştı bu kez daha bir cesaretle.
Ardından yüklükten indirdiği döşeği yere sermişti onu izleyen Seyhan'ın bakışları eşliğinde. Hiçbir şey de zorlamadığı gibi aynı yatakta yatmak konusunda bir istekte bulunmayan adamla derin bir nefes verdi Seyhan. Artık biraz daha alıştığı adam beklerim demişti ona da sevgiye alışmasına da.
Halil'in tek eliyle bunca işi yapmaya alışmasına şaşırıyordu genç ama içindeki bir ses insanoğlu her şeye alışır diyordu.
Halil için engel değildi sol elinin eksikliği, o her işi hakkıyla sağ eliyle de yapardı ama kalbinin eksiğini döşekte yatan gençten başka kimse dolduramazdı, bunu ikisi de biliyordu. Seyhan gözlerinin içine bakan adamın buruk gülümsemesinden bile anlamıştı kendisine sevdalandığını. Anlamamak için Halil gibi kör olmak gerekmiyordu, Seyhan koca cüssesine rağmen onunla konuşurken alçalan ve yumaşacık sesinden bile anlamıştı.
Yorganın içine girip başını yastığa koyan adamı izledi Seyhan uzun uzun. "Allah rahatlık versin, ağrın olursa uyandır beni" diyen adamla dudaklarını büzerek başını salladı ve gözlerini kapattı.
Halil sağ elini başının altına koyup gözleri kapalı gence baktı, ardından sol kolunu kaldırıp yerinde olmayan eline baktı. Sırtında ve göğsünde binlerce ok vardı eksiğini yüzüne vurur gibi. Her bir oku teker teker Seyhan çıkarsın istiyordu saplandıkları yerlerinden. Bekle demişti Seyhan, eğer her ok da görecekse sevdiğinin güzel yüzündeki gülümsemeyi tüm oklara bile şükrederdi Halil.
Onu bu denli seveceğini, ona tutulacağını Çolak Halil dedikleri adam da bilmiyordu Seyhan'ı görene kadar. Tek dilediği evlendiği eşinin onun yüzüne vurmamasıydı eksiğini nikaha evet istiyorum derken. Seyhan ise eksiği görmek yerine daha fazlasını görebilmek için denemek istemişti evliliği.
Derin bir nefes veren adam gözlerini kapattı sabaha yeni bir hayat yeni bir başlangıç için. Ama saatler sonra bir türlü uyku tutmadığı için uyanan Seyhan yerdeki döşekte sayıkladığını gördüğü adam yüzünden telaşla yataktan fırladı.
"Komutanım.. Bomba...bomba var araçta" diye sayıklayan Halil alnından akan boncuk boncuk terle göremediği düşmanlarla savaşır gibi titriyordu yatakta.
Seyhan yerdeki adama hızlıca koşup kolundan sarstı "Halil, Halil" diye diye.
Halil'in yüzü şoka girmiş gibi seğirirken gördüğü kabusun acısı yüzüne yansıyarak sert çehresinde kaşlarını çattı.
"Elim. Komutanım. Elimi hissetmiyorum."
Seyhan duyduğu cümlelerle gözleri doldu ve Halil'i daha sert sarstı.
"Halil uyan. Halil."
Yanaklarından yeni yaşlar süzülen Seyhan'ın gözyaşları Halil'in terine karışıyordu artık "Halil ne olur uyan" diyen Seyhan'ın sesi kabuslarında savaşın ortasındaki Halil'in kulaklarına ulaştığında tozun dumanın mermilerin havada uçuştuğu yerde sol kolu kan revan arkasındaki boşluğa döndü ve duyduğu sese fısıldayarak cevap verdi.
"Seyhan."
Gözlerini açtığında başında ağlaya ağlaya kollarını sarsan genci gördüğünde hızla yataktan kalkıp Seyhan'ı kolları arasına çekti, Seyhan kollarını Halil'in gövdesine dolayıp başını omzuna koyan adamla "Uyan Halil, ben geldim" diye fısıldadı.
Seyhan sarıldığı adamın omzundan geri çekilip bu kez o ellerini Halil'in yüzüne koydu. Hâlâ korkusu yüzünden titreyen bedeniyle derin derin nefesler verip alnını alnına dayayan adamla gözlerini kapattı.
"Sen de bekler misin her gece kabuslarımdan uyanmamı?"
Seyhan hüzünlü bir gülümsemeyle başını Halil'in alnında sallayıp "Beklerim" diye fısıldadı.
Halil alnını Seyhan'ın sol omzuna yaslarken Seyhan da alnını onun sağ omzuna yasladı ve dakikalarca soluk soluğa sakinleşmeyi beklediler.
Hızlı toparlanan Halil başını kaldırıp "Geç sen yatağa, uykunu böldüm" dedi ama Seyhan diz çöktüğü döşekten kalkarken omuz silkti.
"Uyumuyordum ki."
Halil de yataktan kalkarken "Benim yüzümden mi? Gideyim mi evden rahat rahat uyu" diye mırıldandı.
Asla gitmek istemiyordu, hele de gecenin bir yarısı ve Seyhan'ın ağladığını görmüşken ama o rahatsızsa ona yer açmalıydı uzaklaşarak.
Seyhan hızla başını iki yana sallayarak "Hayır gitme, ondan değil" deyince Halil gayri ihtiyari gece lambasını açan gencin karnına baktı. "Ağrı mı başladı? İlaç getireyim yatağa geçte."
Bu böyle olmayacak diye düşünen Seyhan sonunda Halil'i omuzlarından iterek geri döşeğe yatırdı. "Halil, kendini düşün azcıkta. Bekle sana su getireceğim, terin suyun içinde kaldın."
Seyhan ayaklanıp odadan çıkıp mutfağa girdi. Bir bardak dolu su doldurdu testiden, geri odaya döndüğünde gece lambasının ışığında terli tişörtünü çıkaran adamla olduğu yere çakıldı.
Halil ise odaya giren genci görünce gözlerini kapatıp yüzünü buruşturarak elindeki tişörtle gövdesini kapattı.
"Kusura bakma, hızlı olmaya çalışıyordum."
Seyhan tüm bedenini saran utanç dalgası yüzünden başını hızlı hızlı iki yana sallayıp "Önemli değil" dedi ve başını yere eğerek bardağı sehpanın üstüne koydu.
O garip bir gerginlik ve telaşla yatağa girince Halil de hızlıca yüklük olarak kullanılan odadan yeni aldığı tişörtü başından geçirip kollarını geçirdi.
Onu izlememek için sırtını dönmüş gence bakarak derin bir nefes verdi ve sehpanın üstündeki bardağa uzanıp resmen hepsini başına dikti.
Seyhan ise yatağın içinde bedenini saran garip bir sancıyla kıvrandı ama bu regl sancısına benzemiyordu, tarif edemiyordu. Göğsünü ise delip geçmek isteyen kalbi boğazını düğümlüyordu. Halil'i üstü çıplak gördüğünde korkacağını sanmıştı günlerdir, görmek istememişti onu çıplakken, hiçbir erkeği görmek istememişti bu güne kadar. Ama göğsünün tam ortasını sıkıştıran şey korku değildi korku beklerken.
Telaş, heyecan, utanç ve kafasını allak bullak eden bir duygu. Adını bilmiyordu bu duygunun ama tam da damağını yakıyordu adını bilmediği duygu, bacaklarını titretiyor, kasıklarına tatlı bir sızı yayıyordu. Bundan korkuyordu işte, adını bilmediği duygunun yakıcılığından.
Halil sırtı dönük gence baktı ve sessiz bir iç çekerek tekrar döşeğe yattı. Yorganı kafasına geçiren Seyhan'ın korktuğunu düşünüyordu kendisinden, daha dikkatli olmadığı için kendine kızıyordu, bundan sonra yanında üstünü değiştirmeyeceğine söz verdi kendi kendine.
İyisi de birbirlerinden habersiz farklı duygularla yatıyordu şimdi ayrı döşeklerde. Hangisi gerçek duyguları daha erken fark edecekti bilmiyorlardı ama Seyhan bir şeyi anlamıştı sabaha kadar uyumadıkları ayrı yataklarda.
Eğer Halil'i kabuslarından uyandırması gerekiyorsa hızlıca, yanı başından ayrılmamalıydı Seyhan. Çünkü her gece demişti Halil, her gece görüyordu bu kabusları.
Sabah gözlerini mis gibi menemen kokusuyla açmıştı Halil, solundaki boş döşeği görünce Seyhan'ın yine durmayıp ayaklandığını anlamıştı. Yerden kalkıp omuzlarını gerneştirip boynunu kütletti. Yıllardır yalnız yaşadığı evinde ilk kez kendi yapmadığı yemek kokuları yükseliyordu. Şu anda hayatının en mutlu insanı olabilirdi.
Yatağını hızlıca toplayıp odadan çıktı. Mutfağa girdiğinde uzun boyuyla gölge gibi üstüne düştüğü için Seyhan yerinden sıçrayıp "Ses çıkarsana be adam" diyerek baş parmağını damağına koyup başını geriye itti.
Ona kaşlarını çatan adam kızmasın diye ayaklarını kaldırıp "Çorap giydim, ağrım yok" deyip üstüne giydiği ince hırkayı çekiştirip "Üstümde de bu var" diyerek ocağın başına döndü.
"Eğer yine bir şey dersen Nazike nineme kaçarım."
Halil yüzüne yapışan o mutluluk gülümsemesiyle ve isyan eden gencin bıcır bıcır sesiyle daha fazla dayanamayıp arkası dönük gencin arkasından yaklaşıp başından öptü hızlıca.
Halil resmen mutfaktan kaçarken Seyhan şokla arkasını dönüp elini başına götürüp kaş çattı.
"Bu da iyice alıştı öpmeye hee."
Halil banyoda elini yüzünü yıkayıp Seyhan bir şey demesin diye sessizce mutfak masasındaki sandalyeye oturdu. Masanın üstündeki kahvaltılıklara çatal batırırken birden "Ya Halil beklesene, Nazike nineyi çağıracağız bugün de biz" deyince Halil'in ağzına attığı zeytin boğazında kaldı. Biz mi demişti Seyhan?
Adamın öksürmesine telaşlanan Seyhan bardağa su doldurup Halil'in sırtına vurdu yavaş yavaş. "Bak gördün mü Nazike nine aç ki boğazına durdu. Ben gelene kadar dokunma hiçbirine Halil" deyip mutfaktan çıkan gencin arkasından baktı öylece.
Koca bardak suyu başına diken Halil "Yaktın beni be kınalı kuzum, bir de su serpiyorsun bilmeden" deyip Seyhan'ın peşinden çıkıp dış kapıdan çıktı.
Nazike ninesinin koluna girmiş aheste aheste yürüyerek tüm heyecanı ve neşesiyle bir şeyler anlatan Seyhan'a bakarak iç çekti.
"Yangının bile güzel tamamlanışım."