1.Bölüm
İyi okumalar...
İki genç kızdı; birbirine düşkün, yan yana, omuz omuza iki kardeşti onlar. Ne kendilerine söz getiren nede ailesine söz getirten insanlardı. Güzel yüzleri gibi güzel kalpleride vardı. Adlarını zikrettiklerinde herkes hayranlık duyardı; Asi ve Viyan iki yürekli genç kız, iki arkadaş, iki sırdaş, iki kardeş!
"Geçen haftaya göre baya iyisin ha Viyanım? " Elindeki silahı dayısına uzatırken zaferle gülümsedi genç kız.
"Neçirwan Dayım gösterirde ben iyi olmaz mıyım? " Dediğinde Neçirwan, kahkaha attı iki yeğeninide çok seviyordu. Tırnaklarınım ucu kırılsa tüm Midyat'ı yakacak güçteydi genç adam.
"Delallerim (Güzellerim) sakın birbirinizi yarı yolda bırakmayın. Hep böyle birlik olun." Dayılarının sesiyle gülümsedi iki kız. Viyan başını sallayarak, kardeşine seslendi.
"Asi artık in attan da eve gidelim." Asi adı gibi asi olan atı'ndan hızla yere atlarken kardeşi Viyan'asıkıca sarılarak dayısına gülümsedi.
"Dayı şu atı kimseye vermiyorsun! O at benim!" Diyerek uyardı dayısını. Neçirwan'sa kollarını açıp Asi yiğenini sımsıkı sardı.
"Senindir Asi kızım, istediğin zaman gel bin." Diyerek geri çekildi.
"Seni çok seviyoruz, dayıların en yakışıklısı..." İkisi aynı anda söylerken genç adam gülümsedi.
Dayılarının kollarından ayrılan ikizler, hırkalarını alarak çiftlikten çıktılar. Çok geçmeden eve vardıklarında Delal Sultan kapıdan giren iki kızına köpürerek seslendi.
"Kız siz yine mi çifliğe gittiniz? Bu ne hal?" İkisi hazır olda bekleyerek sırıtıp duruyorlardı.
"Daye açıklayabiliriz..." Diyen Asi, annesine adımladı.
"Hele açıkla Asi!"
"Dayım dedi 'gelin' diye bizde gittik. Hem babam evde değil ki; niye kızıyorsun Delal Sultan!" Diyerek annesinin yanaklarını sıktı Viyan.
"Çok konuşmayında şu yemeği Ayşe kadına götürün, beklemesin daha fazla sizi!" Dediğin de, Viyan annesinin elindeki yemekleri alarak yanağına birer öpücük kondurup Asi ile evden çıktı.
"Asi kız bu Ayşe neneye çok üzülüyorum." Diyerek elini taş duvara dayadı ve elinde tuttuğu kabı kardeşinin kolunun altına sıkıştırdıktan sonra gevşeyen eteğinin kemerini sıkılaştırıp düzeltti.
"Sorma kız. İki oğlu var, birde Amerikada yaşıyorlar ama analarını burda kimsesiz bırakarak! Kadın zaten yaşlı, yemeğini bile yapamıyor. Üzülüyorum bende yazık!" Diyerek dudaklarını büzdü üzgünce.
Kardeşinin elindeki kabını tekrar alarak, yanyana yürüyüp devam ettiler konuşmalarına.
"Hani zaten paranda var... Yani kadını burda yalnız bırakıp elin yabancı ülkeye gidip oradaki karılarla babalarından kalan mirası yemek nedir! İnsan hiç mi ailesini düşünmez? Anan o anan! Kaç yıl büyütüp bakan kadın!" Sinirle konuşarak kaşlarını çatan Asi'ye baktı.
"Kızım kim bizim gibi ailesini düşünüyor ki? Babamın bize karşı tavrına bile ses etmiyoruz, sonuçta bize bakan o? Onları bırakıp gidecek miyiz?" Konuşmalarını sürdürerek ara sokağa girdiler.
"Yok anam ben asla öyle bir şey yapamam! Canlarım onlara feda olsun." Diyen Viyan, başını olumsuzca salladı.
"Öyle bacım."
Bakkal Ali dükkanın camından gördüğü kızlara dudakları kıvrılmış, eline aldığı iki ekmekle kapıya giderek sorgulayan ses tonuyla bağırdı.
"Ooo kızlar yine mi Ayşe neneye gidiyorsunuz?" İki kız gördüğü tonton amcaya gülümsediklerinde Viyan önceliği ele alarak konuştu.
"Evet Ali amca anam yemek koydu onu götürüyoruz. E, Ayşe nene de açtır şimdi." Yaşlı adam iki kızın her gün mahallenin yaşlı kadınına yemek götürmeleriyle gururlanmıştı.
"Valla kızım yeriniz cennetlik... Alın bu iki ekmeğide hayrıma götürün kadına da yesin." Diyerek elindeki poşeti uzattığın da; Asi öne doğru atılarak parmaklarının ucuyla aldığı poşete bakıp gülümsedi.
"Bize cennetlik diyene bak, her gün ekmek yollayanda sensin Ali amca?" Derken bile gülümsüyordu.
"Hade çok konuşmada gidin götürün, şimdi açtır Ayşe kadın." Sözünün bitmesiyle kızlara gülümsedi.
Başlarını sallayan kızlar, yolu yürümeye devam ettiler neselerine tatlı sohbetlerini de katarak.
"Kız Asi; bu Ali amcayla Ayşe teyze ne güzel bir çift olurlardı değil mi?" Viyan'nın sözleriyle kahkaha attan kız, kardeşine dönerek onu onaylarcasına yanıt verdi.
"Sorma kız valla gül gibi geçinip giderlerdi. Hem ikiside dul." Elini ağzına götüren ikiziyle, kız kardeşinin omzuna vurdu.
"Sus kız simdi duyacak!" Dedi ve arkalarına dönüp dükkanına giren adama bakarak kahkahalarını sadece kendilerinin duyacağı şekilde attılar.
Sonunda geldikleri eski küçük derme çatma evin yıpranmış kapısını çalarak beklediler bir süre.
"Ayşe nene? Biziz aç kapıyı."
Elinde bastonu ve sırtında hafif kamburu olan yaşlı kadını açılan kapı aralığında görür görmez içeri giren iki kız kardeş, yaşlı kadının her bir yanağına öpücük kondurdular.
"Nasılsın bakalım benim tonton nenem? " Diyen Asi, yaşlı kadının koluna girdi.
"Gözüm yolda kaldı kızlar. Gelmiyeceksiniz sandım." Kendince endişeye kapılan yaşlı kadının çatlamış sesindeki sitemi alan kızlar birbirlerine bakıp gülümsediler.
"Ay biz seni unuturmuyuz nenem ya." Diyen Viyan elindekileri yere bırakarak yaşlı kadının kırışmış yanaklarını sıktı.
"Dur deli kız, hadi içeri girelim."
Asi, mutfağa geçip yemekleri tabaklara servis ederek kapının arkasındaki tepsiyi alıp içine dizdi. Çekmeceden kaşık, çatalıda tepsiye koyduğunda tekrar içeri girdi.
"Bak Ayşe nene bu ekmekleride Ali amca yolladı." Viyan elindeki poşeti yaşlı kadına uzattığın da, içeri elinde tepsiyle giren ikizine muzipçe kaş göz işareti yaptı.
"Allah razı olsun. Çok düşünceli adam." Kendince minnetini dile getiren kadına bakıp sonra birbirlerine bakarak gülümsediler.
"Hade nene al sen ye, bizde evi biraz toparlayıp gidelim. Babam birazdan evde olur merak eder bizi." Asi, kardeşine kalk işareti yaparak her zaman geldikleri gibi evi temizlemeye koydular...
&&&&&&&
Saatler sonra işlerini bitirerek Ayşe neneden çıkan kızlar, kendi evlerinin yolunu tuttular. Arkalarında kendilerini takip eden iki delikanlıdan habersizlerdi.
"Viyan abla? Asi abla?" İleride top oynayan çocuklardan birinin seslenmesiyle ikizler hızla yürüyerek çoçukların yanlarına vardılar.
"Buyur serhat?" Asi ince narin parmaklarını sevimli çocuğun saçlarının arasına daldırıp karıştırarak dağıttı. Kendince sevgisini bu şekilde gösteriyordu ufaklığa. Viyan ise çoktan eline aldığı topu ayağıyla sektirirken; Serhat'da mahallenin iki gülüne bakıp gülümsedi.
"Abla bak şu Mustafa hile yapıyor! Biz maçı kazandık 3:1 ama kabul etmiyorlar." Arkadaşlarını şikayet eden küçük çocukla gülümsedi Asi.
"Kim bu Mustafa? Ayrıca kimse benim Serhat'ımı yalancı çıkaramaz!" Viyan sinirlenmiş gibi yaparak küçük çoçuğa baktığında; Serhat'da hayranlıkla karşısında ki esmer güzele sıratarak baktı.
Daha sonra Viyan'ın yanına gidip sağ elini tutarak çekiştirdi. Karşıda kendisine bakan oyun arkadaşına sırtını dikleştirerek bakmaya başladı sinirle.
"Aha da bu Mustafa. " Diyerek parmağını oyun arkadaşına uzattı.
Asi, küçük çocuğun kardeşine olan hayranlığını bildiğinden başını iki yana sallayarak Viyan ve Serhat'ın gösterdiği çocuğa bakıp sırıttı.
"Gel buraya Mustafa!" Asi kardeşinin yüksek çıkan sesiyle telaşla ikizinin yanına varıp kolunu çimdikledi.
"Rahat dur kız! Çocuk o?"
"Banane kimse benim Serhat'ıma laf edemez!" Deyip yanında elini tutarak büyük bir şevkle sırıtan çocuğa bakıp inci kadar beyaz dişlerini göstererek sırıtırken Asi başını sabır dercesine salladı. Ardından Mustafa'nın yanına varıp saçını şevkatle okşayarak konuştu.
"Mustafa'cığım... Yavrum sen niye yalan konuşuyorsun? Oyunu kaybettiyseniz kabul etmelisin? Bak yoksa artık oyun arkadaşın olmayacak."
"Ama abla oda hile yaptı. Konuşmam artık onla!" İtiraz eden çocuğa gülümseyip elini tutarak kardeşinin yanına yürüdüler birlikte.
"Şimdi barakın küslüğü, ikinizde sarılıp barışın! Bir daha da oyunda hile yapıp yalan söylemeyin! Yoksa bende, Viyan ablanızda sizinle konuşmayız bak!" Diyen Asi ile korkudan hızla başlarını salladılar. Çünkü ablalarını çok severlerdi ve kendileriyle konuşmazlarsa o zaman üzüleceklerdi.
"Hıh! Tamam abla; ben hile yaptım aslında o kazandı." Dudağının kenarını bükerek yaptığının utancıyla söz alan Mustafa'nın tavrına iki kız kahkaha atarak baktılar.
"Bakın sizinle bir anlaşma yapalım; ikinizde bir daha yalan konuşmayacaksınız tamam mı? Çünkü yalan çok kötü bir şey?" Kendince çocuklara nasihatte bulunan Viyan'a kafalarını salladılar. Daha sonra kendilerini bekleyen diğer arkadaşlarına koşarak oyunlarına devam ederken, İki kardeş de yüzlerinde eksik olmayan gülümsemeyle kol kola girip yollarına devam ettiler.
"İkiz yalan çok kötü bir şey dedin de; kız biz hep anama yalan söylüyoruz." Ellerini dudaklarına götüren Asi kıkırdadı.
"Sus kız, bizimkisi pembe yalan oda çiftliğe giderken." Viyan'da kardeşine eşlik ederek güldü.
Arkada elleri ceblerinde yürüyen iki dost adam, kızların her bir hareketlerini hayranlıkla izliyorlardı. Şüphesiz mahallenin gülleriydi iki kız. İki dost delikanlı, bir kere bile kendilerine yüz vermeyen kızlara gönül vermişlerdi.
"Ulan Boran? Ben bu Asi'ye ölürüm..." Diye içli içli konuşan Cihangir, önünde kıvırtarak yürüyen sevdasına baktı gözlerini kısarak.
"Sorma lan Viyan'ıma canım feda." Arkadaşının sözünü destekleyen Boran; cebinden sigara paketini çıkarıp yanında aynı tempoda adımlayan dostuna uzatarak içerisinden birer dal alıp dudaklarına sabitleyip yaktılar.
"Heyt be, endamına bak!"
"Boyunada posuna da Maşallah!" İki delikanlının ağızlarından çıkanlar ile birbirlerine bakıp güldüler.
"Biz fena abayı yaktık kızlara!"
"Yandık oğlum Boran, Allah afetsin." Deyip iç çekerek güldü.
Sokağın dönemecinden dönen kızlar arkadan çalınan ıslıkla durup sinirle arkalarına baktılar.
Gördükleri adamlarla kaşları çatılan ikizler, etrafına bakıp kimsenin olmadığını görünce ellerini bellerine attı lakin ilk konuşan Viyan olmuştu.
"Oğlum yine mi siz?" Sinirlenen kız, bir adım öne atarak kaşlarını çattı.
"Siz akılanmıyacak mısınız? Basın gidin burdan!" Sinirle oğlanların yüzüne çemkiren Asi, kardeşinin kolundan hırsla tutarak çekti. Çalımını atan kız, ikizinin kolunda ilerleyerek yollarına devam ettiler.
"Ulan bir kere baksaydınız bize? Ulan niye bir şans vermiyorsunuz bize?" diyen Cihangire hak verip konuştu Boran.
"İstiyeceğiz kızım sizi babanızdan!" arkalarından kendilerinden emin bir şekilde bağıran delikanlılara sinirle dönüp baktılar.
"Defolun gidin." Sinirin her tonunu seslerinde barındıran kız kardeşler, iki delikanlıya terslenerek hızla evlerine doğru koştular.... Ve kimsenin görmemesi için dua ettiler.
&&&&&&
Şahman konağında herşey aynıydı bu aralar Hevidar xanım oğlunu evlendirme düşüncesi yapıyordu. Miranla kaç defa konuşsa; "Ağabeyim var benden önce olmaz!" Diyordu.
Berze xanım kuması, arkadaşı, dostu Hevidar xanımla çardakta kahve içerlerken söze girmişti Hevidar xanım.
"Miran'ı evlendirmek istiyorum Berze abla ama oğlan abim varken olmaz diyor. " Dediğinde Berze xanım, kahvesinden bir yudum alarak cevapladı kumasını.
"Valla Hevidar benimde ödüm kopuyor Jehat İstanbul'lu biriyle evlenecek diye. Gel biz bu oğlanlar yanlış yola sapmadan şöyle bize yakışır iki kız bulup başlarını bağlayalım!"
"Berze iyi dersin de biz kimi bulacağız bize yakışacak? Mardin'de bize layık kimsede yok." Hevidar hanım oğlundan yana yakınırken; Kahyan'ın karısı Seher, olanlara kulak misafiri oldu... Ve aklına gelen parlak düşüncelerle iki hanımağasının yanına hızlı adımlarına heyecanını da katarak koştu.
"Xanımın." Nefes nefese kalan Seher merakla bakan iki hanımının yanına sokularak nefesini dizginlemeye çalışıtı.
"Söyle Seher." diyen Hevidar xanımın meraklı sorusuna karşılık vermek isteyen Seher, içindekileri dökmek için dudaklarını araladı.
"Ben iki tane aklı başında, güzel, pırlanta gibi kız tanırım. İkisi de kardeştir. İkisini dışarıda kime sorsanız hayranlıkla anlatırlar." Kadının söyledikleri iki kumayıda merkalandırırken Berze xanım daha fazla dayanamayıp sorusunu sordu.
"Hele söyle Seher kimdir onlar? Kimlerdendir?"
"Reber Yöreoğlu'nun kızları Asi ve Viyan ikiz kızlardır. İkisi bir birinden güzel, ağır başlı, düzgün kızlardır." Kadının söyledikleriyle Berze xanım düşündü. Birde ikizler miydi kızlar?
"Nereden, Kimlerden bu kızlar?" Diye başını hafifçe sallayarak sorduğunda, Seher konuşmaya devam etti.
"Midyat'ta yaşıyorlar, bir ağabeyleri var, üç kardeşler sadece ama Midyat'taki herkesin kalbine taht kurmuş bu ikizler." Hevidar xanım çalışanının ballandıra ballandıra anlattığı kızlarla şaşırdı. Midyat'lı ikizler'i merak etmişti. Bakışları kendisinde olan kumasıyla başını sallayarak bozuntuya vermeden
"Tamam Seher sağolasın." dedi.
Seher'se beklediği tepkiyi alamayınca suskunluğuna bürünüp başını sallayarak karşılık verdi xanımına ve telaşla bıraktığı işinin başına döndü. .
"Biz bu kızlara bi bakalım Hevidar beğenirsek isteriz." Berze xanım kumasına bakarak fikrini sunarken; Hevidar xanım başını 'tamam' der gibi salladı ve önünden geçen kızına seslendi.
"Nalin ağabeyin evdedir?"
"Yok daye şirkete gitti." Yanlarına gelmeden olduğu yerden cevap veren kızının ardından Hevidar xanım ayaklandı.
"De hayde o zaman şu kızları bi görelim." Kollarını savurarak kumasınıda ayaklandıran kadın beklediği yanıtı alınca yüzde gülmeye başladı.
"Tamamdır." Berze xanımda yerinden kalktıktan sonra ikisi, odalarına çıkıp çantalarını alarak gerisin geriye aşağı indiler.
"Kahya!!!" Diye seslendi Berze xanım. Bir kaç saniye sonra gelen adam, arabanın kapısını açıp iki kadınında binmesini bekledi. İkisi bindikten Sonra kahya arabayı çalıştırıp kadınlara baktı.
"Nereye xanımım?"
"Reberi tanırsın kahya? Seher bahsetti iki tane kızı varmış."
"Bilirim Berze xanım, iyi kızlardır." Demesiyle iki kadında göz göze gelip gülümsedi.
"O zaman sen ilk bize kızları göster Sonra babalarıyla konuşak, ha Bawer ağanın haberi olmasın!" Diye tembihledi adamı.
İlk Midyat'a vardıklarında Yöreoğlu evine sürdü Kahya. 15 dakika da evin önüne vardıklarında iki kız kardeşte bahçede oturmuş sohbet ediyordu anneleriyle. Dikkatlice kızları süzen Berze xanım ile Hevidar xanım konuştu.
"Maşallah pek de güzeller." Hevidar xanıma katılan Berze xanımda başıyla onayladı.
"Öyle öyle, güzeller. Kahya sen hele bize bu kızların babasını çağır, biz bir konuşalım." Dediğinde geri arabaya bindiler. Çarşıya varan Kahya arabadan inip kahveye girdi. Masanın uçunda oturan Reber beye seslenen Hasan, adamı ayağa kaldırarak kahveden çıkardı.
"Hayırdır Hasan ne oldu." diye sordu adam.
"Şahman aşiretinin Berze xanımı seninle konuşacak." Dediğinde adam kaşlarını çattı koskoca Şahmanların ne işi vardı sıradan bir adamla. Siyah büyük arabanın kapısını açan Hasan Kahya, adamı bindirdi. Reber bey, Kadınların karşısına oturup merakla sordu.
"Buyrun Xanımım?" Deyip bekledi. Berze xanım, yanındaki kadına bakıp söze girdi.
"Senin iki tane kızın vardır değil mi Reber bey? " Başını iki yana sallayan adam şüpheyle baktı.
"Bele(evet) vardır iki kızım. Hayırdır?"
"Duyduk ki akıllı, güzel, ağır başlı kızlardır... İstiyenleride çokmuş?"
"Bele(evet) isterler lakin daha ikisi evlenmek istemiyorlar!" İçinde barınan şüphe adamın sesine de yansıyınca, Hevidar xanım söze atıldı.
"Eğer kabul edersen kızlarına talibiz birini Jehat'a birini Miran'a isteyeceğiz." Adam gelen teklifle şaşırdı. Koskoca Mardinin ağaları kızlarını mı istiyorlardı. Bir süre durgunlaşan adam, bu işten ne gibi çıkarı olacağını düşünürken aklına gelen fikirle parlayan gözlerini iki kadına sundu.
"Eğer kızlarımı isteyecekseniz her ikisi içinde başlık parası isterim. Çünkü dükkan açmak isterim ama durumum yoktur!" Adamın istediğiyle iki kadın rahatlamış şekilde birbirlerine baktılar.
"Sorun değil Reber bey. Hele biz anlaşalımda gerisi mühim değil." Diyen Berze xanım , hoşnut olmuşcasına güldü .Olmuştu bu iş, yakında Jehat'a haber salacak, Mardin'e geri getirecekti oğlunu.
&&&&&
Mardin/ Midyat bir başkaydı. İki kız memleketlerini çok seviyorlardı. Bu kadim toprakları iki sevdalı yüreğe benzetirdi. Aşka sırtını dönmeye çalışan ama aşka koşan iki deli yürek. Töresiyle, hükmüyle, sevdasıyla güzel, bi o kadar yakıcı! Herkesin hayal kurduğu ama hiç bir zaman gerçekleşmediği hayallere bir gün gerçekleşmesi umuduyla bakıyorlardı.
"Asi! Viyan!" Evi gümbür gümbür inleten ses Delal Sultana aitti. Her zaman ki gibi yine erkenden uyanmış kahvaltıyı hazır etmişti.
"De hayde uyanın!" İkisi duyduğu sesle yatağında fırlamış hemen üzerini giyinip yataklarını düzelterek odadan çıkıp aşağı çoktan inmişlerdi.
"Rojbaş Delal sultan." Diyen iki kız kardeş, annelerinin yanağına sulu birer öpüçük bıraktı.
"Hele bi durun." Yaşlı kadın kızlarını üzerinden itip elindeki zeytinleri tepsiye koydu.
"Daye, hayırdır kızgınsın?" Diyen Asi ile yaşlı kadın kaşlarını çattı lakin kızlar neden kızgın olduğunu anlayamadılar.
"Yok kızım hadi sen çayı demle... Viyan sende ağabeyini kaldır kahvaltıya insin. "
Asi, çayı demlemeye başlarken, Viyan yukarı kata çıkarak odaya paldır küldür girdiğinde, Devrim ağabeyini; üzerini örtmüş horul horul uyuyorken buldu.
İlk olarak üzerindeki yorganı çekip abisinin yanağından öptü uyanması için lakin Devrim uyanmak yerine mırıldanıp tekrar uykunun tatlı kollarına attı kendini.
"Hadi ağabey hadi, anam şimdi bağırır uyan diye bide uykucu değilim dersin." diyerek abisini çimdiklemeye başladı.
"Viyan, güzelim çık odadan biraz daha uyuyacam!"
"Ağabey kalk be!" Diye bağırmasıyla Devrim yerinden sıçramıştı.
"Ulan kulağımın zarını patlattın kızım ne diye bağırayorsun?" Devrim'in kükremesiyle Viyan'ın kapıya yapışması bir oldu.
"Ama sen uyanmıyorsun. Babam kızacak." Yataktan kalkan Devrim, kardeşine doğru adımladığında Viyan'da korkuyla arka arkaya adımladı.
"Kaçma gel Buraya! Bir şey yapmayacağım." Seslice yutkunduğunu duyan ağabey, kardeşinin korktuğunu anlayınca kahkahasını patlattı odanın içerisine. Viyan'nın tam karşısına geçen abi şefkatini vererek dudaklarını anlına bastırıp kocaman sarıldı güzel kardeşine.
"Bu huyundan asla vazgeçme güzelim. Sırf bu yüzden geç kalkıyorum." Derin nefes alan genç kız abisine karşılık vererek sıkıca sarıldı.
Viyan abisine sarılmasının ardından geri çekilerek odadan çıkıtı. Devrim ise yalnız kaldığı odada üzerini değiştirmek için dolabın başına geçip seçtiği kıyafetleri bir çırpıda değiştirerek odasından çıkıp kardeşinin arkasından aşağıya indi. Salona girdiğinde herkes masaya çoktan geçmiş, kahvaltıya başlamışlardı bile.
Asi bir yandan çayları doldurup, diğer yandan herkesin bardağını özenle önlerine koyduktan sonra kahvaltısını etmeye başladı.
Reber bey , çayının şekerini atıp karıştırdı. İki parmağıyla tuttuğu bardağı dudaklarına götürüp yudumlarken, gözleri iki kızının üzerinde gidip geliyordu. Kocasının bakışlarını fark eden Delal xanım merakla sordu.
"Bir şey vardır bey?" Dediğinde herkes bakışlarını tabaklarından kaldırıp Reber beye baktı. Bu adamın normal bakışları değildi elindeki bardağı indirip pür dikkat onu izleyen kızlarına baktı.
"Size bir diyeceğim vardır." Sözü uzatmadan söylemeye kendi içinde karar veren adam yarıda bıraktığı cümlesine devam etti.
"Şahman aşireti sizi istiyor oğullarına..." Devrim dahil herkesin kaşları çatılmış 'ne diyordu bu adam?' diye hatırlamıyorlardı kendilerince.
"O nasıl oluyor baba? " Diyen Devrim, sinirle babasına bakmayı sürdürdü.
"Asi ile Viyan'ı oğullarına istediler bende verdim!" Diyen Reber bey sırtını duvara yasladı.
"Ney? " İkisi aynı anda şaşkınca yükselttiler babalarına karşı seslerini.
"Sen ne dersin baba?"
"İkinizi verdim... Başlık parası karşılığında!" Sanki mal satmış gibi kaypak bir tavırla kardeşlerini verdiğini dile getiren babasına öfkelenen Devrim; oturduğu yerinde ok misali ayağa fırladı.
Delal xanım ise acıyarak baktı bunca yıllık aynı yatağı paylaştığı kocasına. 'Bu Adam para için herşeyi yapardı.' diye iç geçirdi. Çünkü ana yüreği duyduklarıyla paramparça oldu.
"Devrim, otur yerine sizde sakın tek kelime etmeyin. 2 gün Sonra sizi istemeye gelecekler Mardin ağaları!"
Bölüm nasıldı?
İnstegram hesabım:umudayolcuu9