Mezopotamyalı bir yazar🕊️
Wattpad:umudayolcuu
Yazmak için yaşadım, yaşamak için yazdım.
Doğu kitaplarını seviyorsanız tam adresindesiniz 🖤🕊️
Beni takip edip, kitaplarımı beğenmeyi unutmayınız 🖤
Bir kadının sevdası, davası olur muydu?Peki sırf sevdiği için kendisine hüküm giydirilir miydi? O, Amed'in en şanslı ama bir o kadar en bahtsız kızıydı! Sevdası için herkesi karşısına aldı. Hevi için sevdası hüzünlü bir mısrasıydı adam. Hevi’nin sevdası ona kışı bırakıp başkalarına bahar sunandı. Kadına acısını bırakırken başkalarına merhamet edendi.Bu kadın yandığı kadar yakmaya ah etti. Bu kadın bile bile sevdiği adamı kendi ateşine aldı.Kadının sevdasını, kimi anladı kimi gülüp geçti. Bazı anlar vardır, bir şeyi görürsün, anlarsın ve onu bağıra bağıra anlatmak istersin, için kanar, dilin damağın kurur ama kimse senin hissettiğin gibi hissetmez, seni anlamaz ve sana bir bardak su uzatmaz.Ona değil bir bardak su uzatmak, içindeki ateşe bir odun daha atarak harlamaya ant içenler oldu. Tüm aşiret sevdasına karşı çıktı.Ne ailesi ne sevdası hiç biri yanında durmadı. Hayat öyle bir imtihana tabi tutmuştu ki onu ama Hevi asla pes etmedi. O Diyarbakır'ın en çılgın hanımağa'sıydı! Adının hakkını veren; umuduna sarılarak ayakta kalan ve herkese inat sevdasını haykırarak yaşayan Hevi Eraslandı!
&&&&
Hevi, bunu sen mi yaptın?” Başını ağır ağır salladığında dudaklarını ısırdı Hevi. Ağzının içinden küfür savurdu Ezman. “Lan manyak mısın kadın?” diyerek kükredi. Bir adım öne atarak kızın sakin yüzüne sert bakışlarını dikti. “Demek buraya kadar elin uzamış...” diye şaşkınlık içerisinde mırıldandı. Hevi ellerini göğsünde birleştirirken huzurla gülümsedi. “Beni çok hafife alıyorsun Ezman ağa!” Ukalaca tavırlar sergileyen kızı, elleri belinde izliyordu.
“Ben gelemiyorsam... Sen geleceksin ayağıma!” Öfkeyle bir adım yaklaştı. Hevi gerilerken devam etti.
“Dur orda. Şimdi Amed halkı rahat bir nefes alabilir.” Anlamayan bakışlarıyla kıza bakarken Hevi gözlerini kısıp gülümsediğinde herkesin kendisinden beklediği atağı dile döktü.
“Hevi Hanımağa, Ezman Ağa’yı kaçırdı!“
Hevi hanımağanın ilk kitabını okumadan bunu okumanızı önermem herşey birinci kitapla başlıyor.
“Hevi,” diye dışarıdan gelen ses ile burnundan soluyarak çıktı.
Kapıya çıktığı an kolundan tutulup, koridora çekilmesiyle inledi.
“Ne yaptığını sanıyorsun!” diye çığırdı.
Sırtı soğuk fayanslara değerken bedenineyse adamın bedenine değiyordu.
Ezman, genç kızı duvara yapıştırmış, dibine girmişti. Koyu bakışları kadının çatılan kaş ortasındaydı.
“Sessiz ol.”diye uyardı ve arkasına baktı.
Boş koridoru görünce tekrar derin bir soluk aldığında, duvara sinen kadına bakışlarını çevirdi. Uzun bir zamandan sonra ilk defa böyle yüz yüze, soluk soluğa, ten teneydiler.
Solukları genç kadının yüzünü okşuyor Hevi’den duyduğu koku adama bayram havası getiriyordu.
Hevi bu durumdan acayip rahatsız olup adamı itmeye çalıştığında, Ezman engel olmuştu.
“Beni dinlemen gerek!”
Baskın bir tonda konuştuğunda, kadına başını eğdi. Hevi dudakları aralandığında, “Yaklaşma bana!” diye bağırdı.
Ezman’ın bakışları anında kadının dudaklarına değmişti.
“Hevi ben.”
“Sakın! Tek kelime etme avazım çıktığı kadar bağırdım herkesi başımıza toplarım, yemin ederim çekinmeden yaparım bunu!”
Ezman, kadının her konuşmasında yüzüne çarpan nefesiyle can buluyordu.
Eli hâlâ kadının kolundaydı.
“Bu saatten sonra işime gelir!” diye çekinmeden itiraf etti.
Hevi burnundan solumaya devam ederken çırpınıyordu.
“Kolumu bırak, aşağılık herif! ” diye sert bir sesle uyardı. Ezman sadece sinsice gülümsedi.
“Daha önce senin yaptığın gibi kaçırmadığıma dua et.”
Hevi, duydukları ile yüzünü ekşitti.
“Sen de beni kaçıracak yürek yok!”
Bu sözlerinden sonra Ezman dişlerini birbirine geçirdiğinde, Hevi gıcırdama sesini duydu.
“Damarıma basma Hevi.” Dedi sert soluğunu, kızın yüzüne solurken.
"Yaparım bunu yemin ederim!"
Asmin ve Murat, birbirlerine yürekten bağlı iki gençtir. Hayalleri tam gerçek olacakken Murat’ın askere alınmasıyla yolları ayrılır. Ancak Urfada ki törelerin ağırlığı, Asmin’in kaderini çok daha büyük bir çıkmaza sürükler. Abisinin Murat’ın kuzenini kaçırmasıyla kan dökülmemesi için berdel kararı alınır. Ve Asmin, sevdiği adam yerine onun ağabeyi Ferman’la evlendirilmek zorunda bırakılır.
Ferman, törenin kurallarına boyun eğmiş gibi görünse de bu evlilik, onun da vicdanıyla yüzleşmesine neden olur. Asmin ise törelerin zincirlerini kırmaya cesaret ararken, Murat askerden dönüp gerçeği öğrenirse her şey daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
Aşk, töre ve çaresizlik üçgeninde geçen Töre’nin Fermanı, kalpleri derinden sarsacak bir hikaye sunuyor. “Bir ferman, kaç hayatı alt üst edebilir?”
"Benimle evlenmeyeceğinden emin misin?" diye sordu sakin bir tonda. Devrim onun bu sakinliğine şaşırmış olsa da başını sallayarak yanıt verdi.
"Evet."
Titrek bir nefes bıraktı Baran. Bu sefer canavara dönüşen yüz ifadesiyle Devrim'e yaklaşarak kolundan sıkıca tutup gözlerine bakmasını sağladı.
"Şimdi içeri girip o yüzükleri takacağız Devrim. Ha illa takmamak için direteceksen sana şunu söyliyeyim o zaman. Ben bu gece bu evden eli boş dönmem!"
Baran'ın anlamsız imasını anlamayan Devrim gözlerini kısara baktığında,"ne demek istiyorsun?" diye sordu endişeyle.
Baran bu sefer tebessüm ederken rahat bir nefes verdi ve yeşil gözlerini kara gözlere sabitledi.
"O yüzüğü sen takmazsan bu evden başkası takar diyorum!"
"Ne-nee!"dedi inanmayan bir sesle.
Baran, hay hay direyek açıklamaya başladı.
"Sen şimdi benimle içeri girip o yüzüğü takmazsan, kız kardeşin Derya o yüzüğü takar."
Hayatında kendini sadece birine adamış, Şehit olan sözlüsünü hala unutamayan, Mardin kızı Jiyan Demirhan. Ve yıllarca yurtdışında yaşayan her günü bir kadınla geçen Mardin'in aşiret oğlu Mir Botan'ın berdel yoluyla keşişen evlilikleri onların birbirine tutsak mı edecekti yoksa ruhlarını özgür mü bırakıp Mardin'e yeni bir aşk hikayesini mi teslim edecekti?
"İmdat! Sapık var!"
Beklemediği andaki bağırmam ile duraksadı ve hızla bana döndü. Kaşları çatık yüzüme baktığında ağzımı açıp tekrar bağıracakken eliyle ağzımı kapadı ve gözlerimin içine bakıp dişlerini birbirine bastırdı sinirle.
"Kapa o çeneni!" dedi ve öfkeli bir soluk bıraktı yüzüme.
"Bir daha bağırırsan tüm herkesin önünde seni öperim!" diye tehdit edip bakışlarını dudaklarıma indirdiğinde korkuyla gözlerim açılmıştı. Bunu yapamazdı değil mi? Başımı iki yana sallayarak konuşmaya çalıştığımda ağzımın üzerindeki kocaman el buna engel oluyordu.
Bana bakıp alt dudağını dişlediğinde,"Emin ol çekinmeden yaparım. Sapıklar kimseden korkmaz ve çekinmez!" dedi ve eğlenircesine bana bakıp güldü.
Sinirden kudurmak üzereydim. Dudaklarımın üzerindeki elini geri çekip bana bakmaya devam ettiğinde"Pisliksin!" dedim hırsla.
O beni hiç takmadan kolumdan tutup çekiştirmeye devam ettiğinde ağzının içinden mırıldanmasını duydum.
"Cehennemine hoşgeldin, Botan aşiretinin gelin ağası!"
Ben Roza!
Hikayem Rıha(Şanlıurfa) topraklarında belki bir ilk olacak. Mezopotamya'mın her bir karışında nice hikayelere rastlamıştım, lakin benim hikayem o kadar acımasız bir hikaye ki bu güne kadar ne görüldü nede duyuldu...
Zorla evlendirilmeler...Kan davaları..okuyamayan kızlar...daha adet olmadan evlendirilen nice kız çocukları. Sevdiğinden ayrılıp başka bedenlere hapsolanlar ...
Hepsi ayrı ayrı ve acımasız hikayeler fakat benimki hepsinden de içler acısı. Ben sevdiğim adamın ağabeyine kuma gidiyorum. Ben yıllarca uzaktan sevip, yüreğimi sevdasıyla yakan adamın ağabeyine gelin gidiyorum. Ben tek bir kararla uğruna öldüğüm Rıha' mın topraklarında can veriyorum .
Benim hikayem hem beni yakacak hemde Urfa topraklarını.
'Ey rıha! Ez kurbana te dıbım!(ey Urfa ben sana kurban oluyorum )
Düştüğü kader çıkmazında sürüklenen , sürüklendikçe yaralanan , imkansızlıklarla çevrelenmiş Roza'nın kendi kaderine başkaldırı hikayesi !
Kaderini kendimi belirleyecek yoksa Rıha'nın Töresimi?
Töreye baş kaldırı hikayesi
+18 kitaptır.
Çılgın ikiz kız kardeşi konu ediyor.
İki genç kızın hayatı babasının iki dudağı arasındaydı! Bir söz, bir kelime, bir karar!
Aşktan habersiz ailesine bağlı ikiz kızkardeşin hiç tanımadıkları iki adamla babalarının para sevdası yüzünden evlenirse ne mi olur?
Annelerinin birlik olup, kendilerini birden hiç tanımadıkları iki deli yürek kızla zoraki evlilikleri, onlara neyi kazandırıp neyi kaybettirecekti?
Ne Jehat Şahmanın haberi vardı bu evlilikten nede Miran Şahmanın. Yüreklerine körükledikleri iki sevdanın peşine düşen iki adam ve iki cesur yürekli kız!
Kadim şehir Mardin, bu dörtlüyü dillerinden düşürmeyecekti. Çünkü Mardin ilk defa deliliklerle dolu bu iki çiftimizin zor aşklarına şahitlik edecekti!
"Neredeydin sen şimdiye kadar?"
Adamın gözlerine peçesinin altından bakan Zerda gelen soruyla titrek bir nefes bıraktı.
"Ölüm insanları ayırır güya ama bizi birleştirdi Hanoğlu!"
Mas mavi gözlerini pençesi bile saklayamamıştı ama Berdan'ın yüreğine okyanus olup derinlere çoktan takılıp girmişti.
Güzelliği dillere destan olan Irak'lı Zerda ve Bahtsız lığı ile dillere düşen Urfa'lı Berdan Hanoğlunun dillere pelesenk olan hikayesi!
Yıllarca gözlerini kaybeden bir adamla kimse evlenmek istemez. Yıllarca kan davası yüzünden memleketinden ayrılıp İzmire hemşirelik okuyan bir kadın bir gün memleketine atanırsa ve bunlar tekrar kan davasıyla karşılaşırsa ne mi olur?
"Sen...sen nasıl ki bu yüreğime ateş yaktıysan... Bende o ateşi rüzgarımla söndürmesini bilirim...!" Dedi genç kadın karşısındaki adama.
"Ve unutma benim adım BAWEŞİN....!"
Karşısında dik başlılığıyla karşı çıkan genç kadına acıyla bakıp başını olumsuzca salladı.
"Sende unutma Baweşin benim adımda ARDIL!" Dedi genç adam.
"Sen rüzgarınla söndürürsen ben ateşimle bir daha yakarım!!!"
"Kölem olma yolundasın Aleyna xanım! Neyin hesabını yapıyorsun?"
"Senin kölen değilim!" Diye hiddetle bağırıp kendini geri çeken kadınla kaşının tekini kaldırdı.
"Asla olmayacağımda! Ama sen öyle bir bana bağlı kalacaksın ki...her an beni görmek istiyecek,her dakika sesimi duymak ve yanından bir saniye bile ayırmak istemiyeceksin Ciwan ağa!"
Benim adım Aleyna!" diye emin şekilde dudaklarından çıkan cümle ile adam başını salladı.
"Sen Zümrasın kadın!"
Genç kadın dinledi. Daha sonra adam adının anlamını dile dökmeye başladı.
"Sen zekisin,insanlara yardım eden,kahraman,bir o kadarda zarif,bilge kadınsın!"
Genç kadın şaşırdı kocasından ne iltifat duymuştu bu kulakları,nede düzgün bir diyaloğunu,sohbetini.
Bu duydukları kadının gözlerini istemeden olsa sulanmıştı. Sol gözünden bir damla yaş aktı kadının.Gözyaşı kalbine doğru yol alırken sadece kocasına baktı gözlerini kırpmadan.
Büyük üstatlarımız demiştir ki sol gözden akan yaş kalp sızısı,hoşlantısıdır.
Kocasına aylar sonra duygular besliyordu kadın!
"Ama en önemliside ne biliyormusun?"
Genç kadın başını hayır anlamında salladı.
Genç adam genç kadına bir adım yaklaşıp ince belinden kavrayıp narincene,kırılcakmış gibi yavaşcana usul usul bedenine yasladı kadınını.
"Sen benim Zümramsın!"
(BAWEŞİN kitabımdaki Aleyna ve Ciwan ağanın hikayesidir! Bu hikayeye başlamadan önce ilk seriyi okuyun lütfen.)