"Aşkım sen iyi misin?"diye sordu Hülya kaşlarını kaldırmış bir şekilde bana bakarak.
Hayır.
"İyiyim."dedim ve hafif bir tebessüm ettim.
"Değil be! İşten çıktığımızdan beri suratsız."diye bağırdı o sırada Neşe mutfaktan. Bunun üzerine gözlerimi devirip bakışlarımı duvara çevirdim.
"Neyin var? Söylesene be!"diye çıkıştı Hülya sinirle. Bakışlarımı yavaşça geri ona çevirdim. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"Halsizim sadece." Dedim ve omuz silktim. Ardından ayağa kalktım. "Ben biraz uzanacağım. Emir gelince çağırırsınız."diye ekledim ve merdivenlere yöneldim.
"Bu konu burda kapanmadı haberin olsun! Konuşucaz."dedi Hülya arkamdan sinirli bir şekilde. Bir şey demedim ve merdivenlerden çıkıp odama girdim. Kapıyı kapatıp kendimi yatağa attım.
Aras..
Bu adamın bende nasıl bir etki yarattığını anlatamazdım. O andan itibaren sürekli onu ve o anı düşünüyordum. İlk başta beni öpüşü; o kadar güzeldi ki... tekrar tekrar yaşamak isterdim o duyguyu. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşamıştım. İlk defa bir erkekle bu denli yakınlaşmıştım. Hissettiğim o duygular, ciddi anlamda inanılmaz hislerdi. Beni öptüğün anı hatırladıkca karnımda tarih edemediğim bir şey oluyordu. İçim gıdıklanıyor gibiydi. Onun yüzünden mal gibi onu düşünüyorum. O anki bakışını... nefesinin tenime değişini... beni kucağına alışını... beni öpüşünü... bana dokunuşunu...
Evet mal gibi bunları düşünüyordum.
Ne beni kovuşunu ne de canımı yakmasını düşünemiyordum, düşünmek istemiyordum. Onları düşününce göğsümde bir sızı oluyordu. Ama diğerlerini düşününce güzel hissediyordum. Acaba kafamı sertçe bir yere vursam hafıza kaybı yaşar mıydım? Filmlerde hep böyle oluyordu. O anı unutmam lazımdı çünkü. Her gün yüz yüze bakacağım ben o adamla. İçimden tam şu anda ağlamak gelmişti. Neler oluyordu bana?
Uyumak istiyorum. Kesinlikle uyumam lazımdı. Yastığımı aldım ve sarıldım. Ardından gözlerimi kapattım.
••••
"Ama benim çirkinimin üstüne gelmeyin bu kadar."dedi Emir ve elini omzuma atıp beni kendine doğru çekti Bahçede yemek yiyorduk ve kızlar benim bugün suratsız olduğumu Emir'e söylüyorlardı. Söylemekle kalmayıp üzerime üzerime geliyorlardı. Ben nasıl söyliyim olanları acaba?
"Halsiz hissediyorum kendimi başka bir şey yok."dedim ve omuzlarımı silktim. Ardından hafifçe gülümseyerek kızlara baktım.
"Tabi canım."dedi Neşe inanmadığını belli eden bir ses tonuyla. Bakışları benim üzerindeydi.
"Yok diyorsa yoktur. Hadi masayı toplayın bakıyım."dedi Emir ve eliyle masayı işaret etti.
"Toplayalım olucak o."dedi Hülya da kaşlarını kaldırarak.
"Ben film seçeyim. Sizde toplayın."dedi Emir sırıtarak.
"Emir kalk toplamaya yardım et sinirlendirme beni."dedi Hülya Emir'e cevap olarak. Ardından bakışları bana kaydı "Zaten sinirlendirdiler."diye ekledi. Emir ellerini teslim olurcasına kaldırdı.
"Tamam prenses sakin ol."dedi ve ayağa kalktı. Bunun üzerine hep birlikte kalktık. Masayı toparladık.
"Film bekleyecek Emir Bey. Sende bize şu kızdan bahsedeceksin."dedi Neşe bahçeye çıkarken. Emir çimlerin üzerine oturduğunda bizde dağınık bir şekilde oturduk.
"Daha sonra mı konuşsak?"dedi Emir ve ensesini kaşıdı. Hülya Emir'e sert bir bakış attı. Bu kız bugün çok sinirliydi.
"Tamam anlatıyorum ya. Hortlak gibi bakma."dedi Emir de ve güldük."Adı Elif. Otelde çalışıyor. Odaların yatak örtülerini falan değiştiriyor, temizliyor..."
"Vay patron çalışanına vuruldu demek. Ne moda oldu bu!"dedim ve güldük. Çevremde ki herkes böyleyken benimde onları örnek almam mi gerekiyordu acaba?
"Aynı biz."dedi Hülya sırıtarak.
"Ve aynı biz."dedi Neşe de onun arkasından. Ayrıca derin bir iç çekip sırıtmaya başladı. Sabır valla.
"Murat'la sevgili değilsiniiiiizz."diye söyledim.
"Henüz değiliz. İnanmak başarmanın yarısıdır."dedi Neşe bilmiş bir şekilde ve güldük. Sonunda istediğini alacak bu gidişle...
"Sen sus Neşe. Sen devam et Emir."dedim bakışlarımı Emir'e sabitleyerek.
"Bu kadar."dedi Emir ciddi bir şekilde. Ciddi söylemese şaka diyecektim ama oldukça ciddiydi.
"Ne?"diye sordum kaşlarımı çatarak.
"Nasıl yani?"diye sordu Hülya da.
"Şaka mısın sen..."dedi Neşe de güldü.
"Onunla ilgili bildiklerim bu kadar, ne yapayım!"dedi Emir başını iki yana sallayarak.
"Ciddi misin sen?"diye sordum.
"Malesef."dedi Emir de.
"Peki o zaman, fiziksel olarak nasıl biri?"diye sordu Neşe. Mantıklı bir soru olmuştu bu.
"Çok güzel."dedi Emir ve güldük.
"Onu anladık. Saç rengi, göz rengi, boyu, kilosu falan."diye sordu Hülya gülerken.
"Kahverengi saçları ve saçlarıyla aynı tonda göz rengi var. Boyu... omzuma geliyor işte.. İncecik bir bele sahip. Valla ne yalan söyleyeyim tam ele gelecek göğüsleri ve kalçaları var..."dediğinde Neşe uzanıp omzuna vurdu. Bu dediklerine gülmüştük.
"Biraz sapıklık var sanki."dedim dalga geçerek.
"Samimi, güler yüzlü, konuşkan falan mı?"diye sordu Hülya.
"Çok soğuk birisi be. Hiç arkadaşı yok. Tam saatinde gelip tam saatinde çıkıyor. Zor görüyorum kızı."dedi Emir sitem edercesine.
"Nerede oturuyor ki?"diye sordum.
"Lan yaşını bilmiyor çocuk, onu nasıl bilsin?"diye sordu Neşe bana. Çok mantıklı. Benim kafam cidden durdu.
"Ya işe girerken bilgilerini almıyor musunuz? Baksana o kağıda."dedi Hülya.
"Doğru."dedi Emir kaşlarını çatarak.
"Ordan baksana yaşına, evine, ailesine falan. Yani mutlaka otel çalışanları olarak form da doldurmuştur. Vardır böyle bilgiler."dedi Hülya. Gerçekten çok mantıklıydı.
"Zekisiniz sanki."dedi Emir alaylı bir şekilde bize. Bunun üzerine güldük.
"Bence uğraşma."dedi Hülya." Tut kolundan otuttur nikah masasına. Evlendikten sonra öğrenirsin ya(!)"diye diye dalga geçti.
"Komik!."dedi Emir de suratını buruşturarak.
"En kısa zamanda otele geliyoruz bu arada. Ben çok merak ettim kızı."dedim Kaşlarımı kaldırarak. Hiçbir şey anlatabildiği yoktu. Bir tek cinsiyetini net biliyorduk(!)
"Süper bir fikir buldum!"diye bağırdı Neşe birden. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Ne diye bağırıyordu bu?
"Yavaş."dedi Hülya onu uyararak. Murat Bey'i buraya çekmeye çalışıyor galiba. Göz ucuyla onların evine doğru baktım. Işıklar yanıyordu ama hareket yoktu evde. Evdeler miydi? Yoksa sadece babanne mi vardı evde...
"Neymiş o fikir?"diye sordu Emir Neşe'ye. Kim bilir neler ortaya atacaktı gene bu deli.
"Bakın şimdi..."dedi ve öksürdü Neşe. "Bu şahsiyeti..."dedi ve Emiri gösterdi. "ziyarete gittiğimizde birimiz yengemizi bulacak ve oyalayacak. O sırada diğerleri onun kafasına çuval geçirip sert bir cisimle vuracak-"
"Höst. Yavaş."diye lafını kesti Neşenin Emir. Sanki tek sorun kafasına vurmakmış gibi orasını sorun yapmıştı.
"Ya bir sus."diye susturdu Emir'i Neşe ve devam etti. "İşte kız bayılınca Emir kucağına alacak ve kaçıracağız. Sonra zorla nikkah masasına. Ben silah bulurum, karşı falan çıkarsa şimdi..."diye bitirdi Neşe. Hülya gülerken ben başımı sağa sola yavaşça sallıyordum.
"Ama kafasına vurmayalım. Koklayıp bayılıyorlarya ondan yapalım."dedi Emir de. Bakışlarımı ona çevirdim. Kafayı yemiş olamaz değil mi?
"Şu boş konuyu kapatsak da, film izlesek? Götüm dondu yere oturmadan..."diye sızlandım. Daha film izleyecektik. Ondan sonra uyku... Tekrar uyumak istiyorum, biran önce şu filmi izleyelim de.
"Biz çirkinle film seçelim."dedi Emir ayağa kalkarken. Bende ayağa kalktım ve Emir'in koluna girdim.
"Siz mısır patlatın, biz film seçelim."dedi Neşe de kaşlarını çatarak.
"Aşk filmi izlemek gibi bir niyetim yok cadı. Sizi mutfak paklar."dedi Emir gülerek. Çok haklıydı. Neşe ve Hülya bayılır böyle romantik aşk filmleri izlemeye. Bense pek hoşlanmam.
"Aşık olmuşsun ama aşk filmi izlemiyorsun..."diye söylendi Neşe.
"Ya kız aşk filmleri seviyorsa?"diye sordu Hülya da.
"Gidin patlatın şu mısırları, haydee!"dedi Emir ve salıncakdaki yastığı kızlara doğru attı. Bunun üzerine kızlar ayağa kalkıp eve doğru koşmuşlardı. Bizde onların peşinden eve girdik. Onlar mutfağa giderken biz televizyonun yanına geçtik.
"Bunlar tam dayaklık."dedi Emir ve koltuğa oturdu.
"Bilmez miyim?"diye sordum ve bilgisayarı alıp Emir'in yanına oturdum. Bilgisayar zaten açıktı. Film sitesine girip korku filmleri kategorisini seçtim.
"İş nasıl gidiyor?"diye sordu Emir o sırada. İş diyince milletin aklına dosya, yorulmak, bıkkınlık, erken kalkmak, can sıkıntısı, toplantı vs. gelir benim aklıma Aras Bey geliyor...
"İdare eder."dedim öpüşme seyansımızı ve Aras Bey'i saymayarak-ki geriye bir şey kalmıyor.
"Alışamazsan seni yanıma yardımcı olarak alırım çirkinim rahat ol."dedi ve burnumu sıktı Emir. Aras Bey de bu iş yerinden kovup başka kendine ait başka bir iş yerinde iş verirdiya bana...
"Hadi filmi seçelim artık."dedim konuyu değiştirerek. Sayfayı gezmeye başladık. Puanlara göre bakıyorduk.
"Sunu açsana bir."dedi Emir parmağıyla kapağında kadın gölgesi olan filmi göstererek. Filmin üstüne tıkladım. 'Işıklar Sönünce' Yorumlar güzeldi.
"Fragmana bakalım mı?"diye sordum.
"Hayır. Heyecanı kaçıyor. Aç direk filmi. Sıçsınlar altlarına."dedi Emir ve güldü. Bende açtım. Bilgisayarı televizyona bağlamak için kalktım. O sırada Neşe geldi.
"Murat'ları da çağıralım mı?"diye sordu alt dudağını sarkıtarak.
"Hayır. "Dedim anında. Murat demek Aras demekti. Aras demek hiç iyi şeyler demek değildi.
"Bencede, hayır."dedi Emir bana katılarak.
"Hep kısmetime mani olun zaten."dedi Neşe ve mutfağa geri döndü. Bilgisayarı bağlayıp koltuğa geçtim ve yayıldım.
"Deli bu kız ha."dedi Emir, Neşe için.
"Deli değil abisi aşık aşık."dedim ve güldük.
"En azından Aras'a takıntılı değil."dedi Emir gülerken. Gülmem anında somurtmaya döndü. Aras nerden çıkmıştı?
"Neden?"diye sordum Kaşlarımı çatarak.
"Ne biliyim. Hepsiyle sohbetim var. Burak ve Murat daha cana yakın."dedi ve güldü "Aras Bey keyfine düşkün, sanırım kadınlara da düşkün. Böyle bir şey duymuştum. Üstelik oldukça kaba. Neşenin hayallerinde ki aile babası olmazdı ondan."diye ekledi ve güldü. Bende güldüm. Tabii isteksiz bir şekilde.
"Piçin teki yani."dedim ardından.
"Oba. Yavaş gel. Patronun o senin."dedi ve güldü Emir bense boş boş televizyon ekranına baktım. O sırada Neşe mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldi.
"Mısırım nerde kız?"diye sordu Emir Neşe'ye.
"Geliyor birazdan. Git dayına dedim."dedi dalga geçerek ve üst kata çıkmaya devam etti.
"Sen nereye?"diye sordum.
"Yastığımı alcam."dedi ve yukarı çıktı. O sırada Hülya 4 leğenle mutfaktan çıktı. Hepsini aynı anda taşıyordu yetenekli kardeşim benim.
"Yardım etsenize be!"diye çıkıştı birden. Bende kalkıp iki tanesini aldım. Birini Emir'e verip diğeriyle yerime oturdum. Ağzıma bir avuç mısır koydum. Mısırı kim bulduysa Allah razı olsun. Çok güzeldi.
"Film başlasaydı bir."dedi Hülya. Ona baktığım da bana baktığını gördüm.
"Boşoy olmoz."dedim ağzım doluyken. Aras'ı düşündükçe bir şey yemek istiyordum.
"Pislik ya."diye söylendi Hülya.
....
Gerilmiştim. Filmdeki iblis ışık kapandığı gibi geliyordu. Filmde ki Adam da odaya girip ışığı açmıştı. Odanın içi aydınlıktı. En azından odaya giremezdi. Işık iblisin canını yakıyordu.
Birden odanın ışığı kapandı! Aha!
"Öldü, valla öldü."dedi Neşe. Kaşlarımı çatmış bir şekilde ekrana bakıyordum. Kim kapatmıştı bu ışığı? Hayır ışığı kontrol edebiliyorsa nasıl kaçılacak bu iblisten?
O sırada iblis adamı öldürdü. Beklenen son! Adam Alacakaranlık daki Bella nın babası, Edward'ın kayınbabası, Ronesme'nin dedesi, Doktor Casper'in dünürüydü. Gitti valla...
••••
"Kadının ölmemesi lazımdı. Ağlıcam şimdi."dedi Neşe. Bakışlarım ona kaydığında suratını aşmış bir şekilde televizyona baktığını gördüm. Bende üzülmüştüm filmin sonunda.
"Yazık kendini feda etti, anne işte."dedi Hülya da. Bakışlarım Emir'e kaydı. O sırada o da bana baktı. Ardından bakışını kızlara çevirdi.
"Film bu film.Gerçekte ölmedi. Bilin yani."dedi dalga geçerek.
"Duygusuz bir öküzsün."dedim Emir'e kaşlarımı çatarak.
"Emir ışığı aç hadi."dedi Hülya. Film bitmiş ekran kararmıştı.
"Niye ben?"diye sordu Emir.
"Erkek olan sensin."dedim. Bu karanlıkta biz mi kalkıp açalım yani?
"Hee
yani korktuğunuzdan değil."dedi Emir gülerek ve ayağa kalktı. Ukala...
"Tamam açıyoru- aaaaaa!"
Emir'in bağırmasıyla bizde bağırdık. Bir şey olmuştu! Bir anda yere düşmüştü. Emir birden gülmeye başladığında sinirli bir şekilde nefes alıp verdim.
"Öküz.!"
"Hayvan!"
"Gerizekalı!"
Diye laflar saydırarak koltukta ki yastıkları Emir'in olduğu tarafa doğru açtık. Emir de yastıkların arasında ışığı açtı.
"Bu akşam evde ki bütün ışıklar açık kalacak valla."dedi Neşe ayağa kalkarken.
"Emir sen de burda kalsana bugün."dedim Emir'e. Bu saatten sonra gitmesine gerek yoktu.
"Katılıyorum. Gece sizi korkutmam lazım."dedi Emir ve güldü. Kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Tekrar düşündüm de, kapı orda."dedim ve işaret parmağımla kapıyı gösterdim.
"Çok eğlenicem bu akşam."dedi Emir ve kahkaha attı. Deli manyak!
"3'e teksin. Ayağını denk al bence."dedi Hülya Emir'e. Emir Hülya'yı umursamadı ve tuvalete gittiğini söyleyerek merdivenlerden çıktı. Neşe de odasına çıkıp geleceğini söyledi ve gitti. Bizde Hülya'yla etrafı toplamaya başladık.
"Ben yarın 5 de çıkacağım evden."dedi Hülya minderleri koyarken.
"Sabah 5?"
"Evet."
"Karga bokunu yemeden niye çıkıyorsun?"diye sordum Hülya'ya leğenleri iç içe koyarken.
"Karşı tarafta toplantımız var."dedi Hülya. Yastıkların hepsini yerleştirmişti.
"Sen yat o zaman, ben hallederim mutfağı."dedim Hülya'ya. Burası bitmişti zaten. Hülya odasına çıkarken bende mutfağa geçtim. Bulaşıkları sudan geçirip makineye dizdim. Leğenleri elimle yıkamaya başladım. O sırada mutfağın ışığı söndü. Birden yerimden sıçradım. Elektrikler falan gitmiş olamazdı değil mi? Camdan bakınca diğer evlerin ışıklarının yandığını gördüm.
Emir...
"Emir nasıl bir ruh hastasısın sen?"diye sordum Elimdeki leğeni yıkamaya devam ederken. Sonra ışık açıldı.
"Neşe'yi korkuttum ama."dedi Emir ve gülerek yanıma geldi.
"Ciddi misin?"diye sordum gülerek.
"Evet."dedi ve yanıma gelip tezgaha yaslandı. "Hamarat çirkinim benim."dedi ve yanağımdan makas aldı."Bulaşığı yıka bahçeye gel. Konuşmamız gereken şeyler var."
"Hemen geliyorum."dedim. O da gitti.Son leğenide yıkayıp elimi kuruladım. Ardından bahçeye çıktım. Etraf çok sessizdi. Gece gece ne olmasını bekliyorsam. Emir salıncakda oturuyordu. Bende geçip yanına oturdum.
"Annemi buldum."dedi birden. Bunun üzerine ona doğru döndüm.
"Ne?"diye sordum şaşkınlıkla. Ne demişti o? Annesini mi bulmuştu? Küçükken onu bırakan şahsiyeti? "Anlamadım? Anneni mi buldun?"diye sordum. Başıyla onayladı. "Nasıl yani ya?"
"Yurtta yazan bilgileri biliyorduk. Bakmıştık."dedi.
"Ee?"
"Yazan bilgilerden bir eve ulaştım. Oraya gittim. Ama Eski evleriymiş. Komşudan falan nereye taşındıklarını öğrendim. Ardından yeni evlerine gittim. Amacım neydi bilmiyorum. Ya da onları bulduğumda ne diyecektim?"dedi ve omuz silkti. Şaşkınlık içerisinde ona bakıyor, dinliyordum. Benim buna cesaretim yoktu. "Hiçbirini bilmiyordum. Bir binanın en üst katında oturuyordu. Oraya da gittim, Kapıyı çaldım. Kapıyı yaşlı bir kadın açtı. Yaşlı diyorum ama görsen o kadar da yaşlı değil. İlk başta dedim annem. Ama bana annemin sarışın olduğunu söylemişlerdi. Bu kadın siyah saçlıydı. Ve de 54 yaşındaymış. Annemin annesiymiş kendisi. Ananem."dedi ve gözünden bir damla yaş aktı. O böyle olunca benimde gözlerim dolmuştu. Başımı onun omzuna koydum. Annanesini mi bulmuştu yani..."Ben Beyza Kılıç'a bakmıştım dedim."sesi kısılmıştı ismi söylerken. "Kadının gözleri doldu birden ve beni içeri davet etti. Bende ne kadar tereddüt etsemde girdim. Her şeyi öğrenmek istiyordum çünkü. Ev çok eski ve kırık döküktü. Oturma odasına geçip oturduk. Bana kim olduğumu ve kızını neden aradığımı sordu.'Kendisi benim annem olur' dedim. Bir anda sinirle söyledim. Öfkeliydim çünkü ona. Aslında hesap sormak istemiştim. Karşımda ki Kadın inanmadı başta. Sonra Ona anlattım herşeyi. Beni istemedikleri için bıraktıklarını falan. Yurtta büyüdüğümü, ordan yardım alarak burayı bulduğumu... Herneyse. Bana annemin öldüğünü söyledi."dedi ve elleriyle yüzünü kapattı. Başımı omzundan kaldırıp ona baktım. Ağlıyordu. Ve bende ağlıyordum. Gözümden yaşlar akıyordu. Annesi ölmüştü. "Canım yanmıştı. Cidden yanmıştı. Sol yanıma bir şey olmuştu. Onu tanımıyordum. Hiçbir sevgi kalıntısı yoktu ona karşı bende. Ama yinede acı çektim o an. Öldüğünde bile canımı yakabiliyordu."diye ekledi. Akan göz yaşlarımı sildim. "Ama ona kızgın değilim artık. Ananem herşeyi anlattı çünkü biliyor musun?"diye sordu ve göz yaşlarını silip bana baktı. Ardından tebessüm etti. "Bana hamile kaldığından 17 yaşındaymış annem. Aldırma süresi çoktan geçmiş. Babam denecek o adam serserinin teki olduğundan umursamamış ve gitmiş. Bırakmış annemi tek başına! Annemin babası, dedem çok katı biriymiş. Eskiler işte. Annemde korkudan evden kaçmış ve beni doğurmuş. Bir süre arkadaşında kalmış. Dedem onu bulunca beni arkadaşının kardeşi olarak tanıtmış. Dedem annemi döverek eve getirmiş. Arkadaşıda beni yurda bırakmış. Ananemin benden geçen seneye kadar haber yokmuş. Annem geçen sene kansere yakalamış. Ölmeden önce ananeme beni söylemiş. Ananem de yurdu bulmuş ve beni sormuş. Tabii ben çoktan çıkmıştım."dedi ve derin nefes aldı. Onu ağzım açık dinliyordum. Yanlış bilmişiz hep. Biz çok kötülemiştik o kadını. Emir nefret ediyordu onu bıraktığı için. Ama olayın iç tarafı çok farklıymış. "Annem çok iyi biriymiş Derin."dedi Emir, ona sarıldım. O da bana. Ağlamaya devam ettik. Ağlarken gözüme çarpan şey evinde camdan bizi izleyen Aras Bey oldu. Ağlamam birdne durdu ve ona baktım. Perdeyi kenardan açmış bize bakıyordu. Göz göze geldiğimiz gibi hızla perdeyi geri kapattı. Bizimi izliyordu?
"Sizi tanıştıracağım onunla."dedi ve ayrıldı Emir benden. Dikkatimi tekrar ona verdim.
"Çok isterim."dedim gülümseyerek.
"Bunca sene suçlamıştım annemi. Niye beni bıraktı sevmedi diye. Nefret etmiştim ondan. Meğer suç babamdaymış ve de annemin geri kafalı ailesinde."
Acaba bende mi boşuna suçluyordum annemi? Ya da babamı? En azından biri beni sevmiş olabilir miydi? Belki zorunda kalmışlardı? Gerçi pek sanmıyorum. Emire öyle olmuş diye bizede öyle olmaz.
"Kızma ama... sende mi aileni araştırsın?"diye sordu Emir. Kaşlarımı çattım.
"Hayır."Dedim ve başımı iki yana salladım. Beni istemediklerini birde onların ağzından mı duyayım? Kalsın.
"Bak çirkin... Bende senin gibi düşünüyordum. Bunu en iyi sen bilirsin. Yani ne bileyim Yaşıyorlarsa hissettiklerini onların yüzüne vurmak isteyebilirsin."
Ayağa kalktım.
"Emir... uyusak mı artık?"diye sordum. Konu canımı sıkmıştı.
"Peki çirkin, peki"
•••••
"Derin Hanım, Aras Bey odasında. Hemen sizi bekliyor."dedi yanıma gelen kız. Yemek yerken bile rahat yoktu. Ne istiyordu bu adam benden? Yemeği bıraktım ve asansöre yöneldim. Kata bastım ve bekledim. Niye geriliyorum bilmiyorum ama geriliyorum. Bu adam beni geriyordu. Ömrümden ömür gitmişti resmen. Kata gelince Aras Bey'in odasına yöneldim. Kapıyı çalacağım sırada kapı açıldı. Karşımda duran Aras Bey'i kaşlarım çatık bir şekildesüzdüm. Takım elbise giymişti.
"Dosyaları al toplantıya gidiyoruz."dedi Aras Bey ve yanımdan geçip asansöre ilerledi. Ben daha gözlerine bakma fırsatı bulamamıştım üstelik. Hemen masadan çantamı ve dosyaları alıp yanına ilerledim. Bende asansöre binince -2 ye bastı. Şuan ne toplantısı? Nerede ve kiminle hiçbir bilgim yoktu. Benimle alakalı değildi bu durum. Aras Bey le ilgiliydi. Doğru dürüst bilgi vermiyorki bana. Çaktırmadan Aras Bey'e bakınca göz göze geldik. Hızla başımı öne çevirdim. Niye bana bakıyordu ki bu cins?
Asansör durunca indik. Önümüzde siyah bir arada durdu. VİP minibüstü. Şoför inip arka kapıyı açtı. Aras binince bende bindim ve yanına oturdum. Arabanın içini incelediğimde gözüme çarpan ilk şey televizyon oldu. Ardından mini buz dolabı ve içki bardakları... Gerçekten araba da içiyorlar mıydı?
Şoför de binince harekete geçtik. Şirketin otoparkından çıkınca Bakışlarımı dışarıya sabitledim. Yanından geçtiğimiz evleri, dükkanları, insanlar bakıyordum...
"Arayı kapat."
Aras'ın sesiyle ona döndüm. Şoföre ön tarafla burayı ayıran yeri kapatmasını istemişti. Nedense bu beni bir an germişti. Ama Aras eline kumandayı alıp televizyonu açtığında bir rahatlama geldi. Bakışlarımı tekrar dışarıya çevirdiğimde bacağımda bir el hissettim ve hızla başımı Aras Bey'e doğru çevirdim. Başımı ona doğru çevirmemle dudaklarıma yapışması bir oldu!