-4-

2112 Words
"A-anlamadım?" Kucağıma oturamazsın mı dedi o? Ben neden patronumun kucağına oturayım? Manyak mıyım ben? Şirkette koltuk mu yok! "Soru sor demedim küçük."dedi sakin bir ses tonuyla. Ardından dosyalarına yöneldi. Bende kaşlarımı çatıp ona baktım. Manyaktı bu adam. Sorunları vardı. Kesin yani. Acaba Bakırköy'den mi kaçtı? "Yarın etekle gelmiyorsun. İnşallah anlamışsındır. Eğer dediğimi yapmazsan ben bizzat kendi ellerimle değiştiririm üstünü. İnan bana yaparım. Şimdi sus ve şu koltuğa otur"dedi ve masaya yapışık olan tekli koltuğu işaret etti. Bu adam cidden sorunluydu. Normal olamazdı. Kendisi bizzat değiştirirmiş hele bir denesin! Gerizekalı. Benim acil iş bakmam gerekiyordu. İş bulmadan buradan çıkamazdım. Derin bir nefes aldım ve koltuğa oturdum. Yeterince sinirlenmiştim. Daha fazla onunla muhattap olamazdım. Saçma sapan konuşuyordu zaten. Aras dosyaları kurcalamaya devam ederken bende onu izliyordum. Neden buradayım? Neden oturuyorum? Hiçbir fikrim yok. Odada nefes sesinden başka da başka bir ses yoktu. Bir de kağıt sesleri... Konuşmuyor Konuşmuyordum Çünkü konuş dememişti değil mi(!) Bende onu izlemekten başka bir şey yapamıyordum. Elindeki dosyayı okuyordu. Bir kaç yerini çiziyor bir şeyler ekliyordu. İşinde iyi olmasının sebebi bu ciddiyetiydi sanırım. Sadece işine odaklanmıştı. Belki burada olduğumu bile unutmuştu. Şöyle bir düşününce eğer sapık ve bu kadar öküz olmasa evimin direği çocuklarımın babası olabilirdi. "Komik bir şey mi var?"diye sordu Aras Bey bakışlarını bana çevirirken. Gülümsediğimi o zaman farkına varmıştım. Yani böyle bir varlığı evimin direği çocuklarımın babası yaparsam tabii gülerim. "Hayır. Sadece aklıma bir şey geldi."dedim gülümsemeyi kesip somurtarak. "Söyle beraber gülelim." Cevap beklercesine bakıyordu. Ne diyeceğim adama? Sizle evlenip çocuk yaptığımızı hayal ettim mi? Mecburen sustum. O ise hâlâ bakıyordu. Masadaki küçük kağıtlardan bir tane aldım. Ardından bir kalemde aldım. Kağıda 'Konuş demediniz' yazıp Aras Bey'e uzattım. Kağıdı okuyunca sırıttı. Gamzeleri... Bir insana sırıtmak bu kadar yakışamaz. Onun gülümsemesi beni tekrar gülümsetmişti. Tamam kabul ediyorum patronum ama kim ona git David Beckham gibi bir varlık ol dedi? Ayrıca patron çalışan ilişkisi yok ne yapabilirim...Haksızlık bu. Kağıdı dosyalarının altına koydu. O sırada kapı çaldı. "Gir."dedi Aras'ta. Kapıya döndüm. Kapı açıldı ve içeri bir kız girdi. Kızın elinde bir demet çiçek vardı. Ve açık konuşayım çok da güzel görünüyordu. "Aras Bey bu çiçekler size geldi."dedi kız. "Masaya koy."dedi Aras. Kız masaya koydu ve Aras'a baktı. "Çıkabilirsin."dedi Aras ve kız çıktı. Aras çiçekleri eline aldı. Öncelikle bu rengarenk çiçekler Aras'a çok yakıştı (!) Hayır yani şimdi Aras Beyin sevgilisimi vardı? Vardır tabii canım neden olmasın çok yakışıklı biri boş bırakmazlar. Aras çiçeklerin arasından bir kağıt çıkardı. Kız bir de not yazmıştı yani? Hayır Aras Beyde dışardan hiç öyle romantizm seven birine benzemiyor. Aras kağıtta yazanları okuyunca hızla ayağa kalktı ve çiçeği eline aldı. Ardından odanın köşesinde duran çöp kutusuna fırlattı. Ve tabiki basket! Ben henüz ne olduğunu ya da o çiçeğin niye çöpe gittiğini kavrayamamışken kapı açıldı ve içeri Murat Bey girdi. Elinde çiçekle! Onun arkasından da Burak Bey girdi. Asla inanmayacaksınız ama onunda elinde çiçek vardı!  Ne yavşak kızmış. 3'ünü aynı andamı idare ediyormuş? Yuh yani. "Haberi aldın mı?"diye sordu Burak Bey kapıyı kapatırken Aras Bey'e. "Aldım!"dedi Aras Bey de sert bir sesle. Korkmuştum. Çok sinirliydi bir şekilde bağırmıştı. Ne olduğunu ve bu çiçeklerin kimden geldiğini merak ediyordum. "Çiçeğin nerede?"diye sordu Murat Bey Aras Beye. "Önder piçinin götüne montalattıp!"diye çıkıştı Aras Beyde. "Aras? Derin dışarı mı çıksa?"diye sordu Burak. Bakışlarım önce Burak Bey'e ardından Aras'a kaydı. Aras bana değil duvara bakıyordu. "Derin çık dışarı."dedi sinirli bir şekilde. Bende ayağa kalktım ve odadan çıktım.Masama baktığımda orada Neşe vardı. Derin bir nefes aldım önce. Neler  oluyordu? "Tripteyim şu anda!"dedi Neşe asık suratıyla. "Neden?"diye sordum. Aklım nedense içeride ne konuşulduğundaydı. "Murat'ın sevgilisi varmış. Çiçek yolladı biraz önce."dedi Neşe. Gözleri dolmuştu. Kaşlarımı çattım. Ağlayacak mıydı cidden? Gülmeye başladığımda Neşe sinirlendi. "Komik mi Derin!? Sinir etme beni. Acilen operasyon yapıp ayırmamız lazım!"diye çıkıştı kısık bir ses tonuyla. "Sevgilisinden değil o çiçekler. Önder denen birisinden."dedim kaşlarımı kaldırıp sırıtırken. "Ne? Ha? Nasıl?"diye sordu Neşe de şaşkın bir şekilde. "Aras ve Burak Bey'e de çiçek geldi. Aras da o çiçekleri Önder piçinin götüne montalattım dedi. Yani çiçek Önder diye birinden gelmiş."dedim. "Oha."dedi ve güldü. "Yani bir erkekten geldi çiçekler."diye sordu kaşlarını kaldırarak. "Ne alakası var kızım. Önder Hanımdan gelmiş."dedim ve güldüm. "Hııı çok komik. Onu bırak da bu Önder bizim eniştemiz olmasın?"diye sordu. "Salak mısın kızım sen? Murat sende kafamı yapıyor? Dünya da bir tane Önder yok."dedim. Ne alakası vardı. "Herneyse be sus. Bir fikir sadece."dedi ve güldük. "Aaa!"diye bağırdı birden Neşe. "Manyak mısın?. İçeride patronlar var."diye uyardım onu çatık kaşlarımla. "Tamam, tamam." "Ne oldu?" "Ben sana haber vermeyi unuttum kızım."dedi ve suratını astı. "Ne haberi?" diye sordum elimi belime koyarak. "Öncelikle bir otur."dedi ve kendisi benim koltuğuma oturdu. Bende o tarafa doğru bir sandalye çekip oturdum. Ardından Neşe'ye baktım. Anlatmasını bekliyordum. "Emir geldi."dedi. Emir? "Hangi Emir?"diye sordum. "Kaç tane Emir tanıyorsun kızım?"diye sordu Neşe de. Haklıydı kız. "Şaka yapıyor olmalısın? Emir ne yapıyor burada?"diye sordum. Emir başka bir yurttan arkadaşımızdı. Çok iyi biriydi. Bizden iki yaş büyüktü. Uzun zamandır görmemiştik onu. Yurtların ortak etkinliklerinde görüşürdük. Çok tatlı ve eğlencelidir kendisi. Neşe 2 yani. Ayrıca çokda yakışıklı. Biz kızlarla ne kadar yakın ve samimiysek o da bizle o kadar yakındı. Tabii hayata atılana kadar. Ondan sonra görmemiştik. "Sen... onla nasıl haberleştin?"diye sordum Neşeye kaşlarımı kaldırarak. "Telefonla."dedi ve güldü. "Hadi ya ben dumanla sanıyordum."dedim ve gözlerimi devirdim. "Buraya geldi. "Dedi gülümseyerek. "Nasıl yani?"diye sordum. "Valla tamamen tesadüf. Murat'la konuşmaya gelmiş." "Ciddi misin? Ne konuşmaya gelmiş?"diye sordum. "Bizim Emir öküzü Arslanoğlu otelinin müdürü olmuş."dedi Neşe "Ne oteli? Ne oteli?"diye sordum. "Aşkım bizim patronların bir sürü şirketleri otelleri falan var. Kesinlikle Muratla evlenmem lazım. Sende şu Aras'ı kap delirtme beni."dedi fısıldayarak. "Neşe konuya dön beni çıldırtma! Nasıl patron olmuş?"diye sordum. Yurt onu bir otelde çalışan yapmıştı. Yani bunu biliyordum. Ama basit bir çalışan. "Yavaş yavaş yükseltmişler. Buraya da otelle ilgili konuşmaya gelmiş. Bizde karşılaştık konuştuk. Senin yanına da geldik ama yoktun. O da 'akşam uğrarım'dedi." Çok sevinmiştim ya. Özlemiştim. Hemde baya. Biraz eğlenmek iyi olacaktı. Hayır yurttakilere Arslanoğlu şirketleri sponsor olmuş gibiydi. "Hülya ya haber vereli-" Neşenin lafını bölen Aras Bey'in kapısının hızla açılması oldu. Saniyeler içinde Aras Bey odasından çıkıp asansöre bindi ve gözden kayboldu. Aras'ın arkasından Burak Beyde gitti. Murat Bey ise yanımıza durdu. "Kötü bir şey mi oldu Murat Bey?"diye sordum. Murat Bey ise Neşe ye bakıyordu. Bu adam gerçekten Neşe ye aşık mı olmuştu. "Boşverin siz. Bugün 3'ümüzde yokuz. Sorarlarsa önemli bir toplantıya gitti dersiniz."dedi Murat Bey. Ama şimdi İyice meraklanmıştım. "Peki."dedim. "Ne toplantısı?"diye sordu Neşe birden. Neşeye dönüp ters ters baktım. O ise takmayıp Murat Beye döndü. "Kafa dinlemeye gidiyoruz."dedi Murat Bey de gülümseyerek. "Nerede dinleyeceksiniz kafanızı?"diye sordu Neşe. Ya sabır! "Evde." Murat Bey yanımızdan ayrılırken Neşeye döndüm. "Kızım Sanane adamın işinden."diye çıkıştım. İyice abartmıştı. "Merak."dedi ve omuz silkti. "Fazla merak..... getirmeyeyim devamını istersen."dedim. O da güldü. •••••• "Üstüm başım battı be!"diye sitem ettim asık suratımla. "Benimde. Banyoya giriyorum ben."dedi Neşe ve merdivenlere yöneldi. Patronlar olmadığı için işten erken çıkmıştık. Ve de yemek yapmıştık. Emir geleceği için kek ve poğaça da yaptık. Üstümüzde un, çikolata vs. olmuştu. Bir tık dağınık olduğumuz doğrudur. "Derin!"diye bağırdı Neşe üst kattan. "He!"diye bağırdım bende karışılık olarak. Bu sırada üstümü başımı sirkeliyordum. "Sevgilim ararsa duşda seni bekliyor de!"dedi dalga geçerek. Salak ya bende ciddi bir şey diyecek diye bekliyorum. Merdivenleri çıkıp odama yöneldim. Odama girip Dolabın kapağını açtım siyah tayt ve kırmızı uzun kollu bir tişört giydim. Tişörtüm gibi kırmızı ruj sürdüm ve Saçımı topuz yaptım. Ruj sürmek içimden gelmişti. Ayağıma köpekli peluşlarımı giydim ve odadan çıktım. Merdivenlerden inerken dış kapı açıldı ve Hülya geldi. Demek saat 7'yi geçmişti. "Hoşgeldiniz hanımefendi."dedim gülümseyerek. "Bu ev niye bu kadar güzel kokuyor."diye sordu Hülya kaşlarını kaldırarak. "Sana değil canım Emir'e yaptık."dedim sırıtarak. "He tamam- Ne? Kim?"diye şaşırdı Hülya. Bende koltuğa doğru ilerledim. "Aşkım yurttan Emir."dedim ve koltuğa oturdum. "Nasıl ya? O nereden çıktı?" "Annesinden çıkmıştır herhalde."dedim ve güldüm. Bunun üzerine Hülya gözlerini devirdi ve yanıma doğru ilerledi. "Şu konuyu tam olarak anlatsana."dedi ve yanıma oturdu. "Bak şimdi hani bizim öküz varya."dedim öküz derken Emir'den bahsediyordum. "Ona yurt bir otelde iş bulmuştu."dedim. "Evet. Gittiğinde Ne üzülmüştük!"dedi ve dudaklarını büzdü. "Aynen. İşte Emir'in çalıştığı otel bizim patronların oteliymiş. Patronla konuşmaya geldiğinde Neşe ile karşılaşmış. Bu akşam-yani birazdan buraya  gelicek." "Yaa. Çok sevindim. Hemen üstümü değiştirip geliyorum."dedi keyifli bir şekilde ve kalkıp merdivenlere ilerledi. O sırada Neşe iniyordu. "Emir yarım saate gelirmiş. Götünü büyütme Derin Hanım da sofrayı kuralım."dedi Neşe ve merdivenleri indiği gibi mutfak bölümüne girdi. Oturduğum yerden kalktım ve mutfağa ilerledim. Sarı elbeziyi alıp bahçeye çıktım. Elbeziyle masayı silerken aklıma Murat Sakaoğlunun 'sarı bez' vine' ı geldi. Sarı bezi getir Murat sarı bezi! Masayı silip mutfağa döndüm. Hızlı bir şekilde masayı kurdum. Yan bahçeye şöyle bir baktığımda hiç köpek yoktu. Bende bahçede ki salıncağa oturdum. Yavaş yavaş sallanmaya başladım Aras Bey... Durup dururken aklıma niye geldiyse. Hayır benim etek giymemden ona ne Dimi ama? 'Kucağında rahat oturamaz mışım!?' Ben onun kucağına niye oturayım? Deli miyim ben? Oturmak için icat edilmiş şeyler var? Tabure gibi. Koltuk gibi. Sandalye gibi. Zaten bugün neye bu kadar sinirlendi onun merakındayım. Çok mu kötü bir şey olmuştu ki? Yoksa az kötü mü? Adamın her hali sert olduğundan tepkisinin normal olup olmadığını anlamıyorum. Geçimsizin teki zaten. Sanki etrafındaki herkesten üstün. Tamam dikkat çekici ve aşırı yakışıklı olabilirsin ama bu sana herkese kölenmiş gibi davranma hakkını vermiyor. "Çirkin sen kapıyı duymuyor musun?"gelen sesle başımı kaldırıp o tarafa baktım. Emir! Hızla ayağa kalktım ve koşarak gidip ona sarıldım. O da bana. Parfümünü degistirip kas yapmıştı. Bunlar onda farkettiğim ilk değişikliklerdi. "Özlemişim."dedim ve ayrıldım ondan. "Bende çirkin. Hani diğerleri?"diye sordu. Bakışlarımı yüzüne sabitledim. Sakalları vardı ama çok kısalardı. Çene yapısı bile değişmişti çocuğun. Oldukça tatlı bir yakışıklılığı vardı. Kumsal saçları ve açık kahve gözleri birbiriyle uyum içindeydi. "Gelirler şimdi."dedim. Emir'in bakışları Etrafa çevrildi ve masaya odaklandı. "Hayvan gibi açım varya."dedi ve masaya ilerleyip sandalyelerden birine oturdu. Bende karşısına oturdu. "Bu evi alacak parayı nereden buldunuz bakayım?"diye sordu Emir ve Bakışlarını bana çevirdi. "Hülyanın sevgilisi, yani eniştemiz aldı."dedim gülümseyerek. "Acun'la mı sevgili lan bu kız? Nasıl hediye bu?"diye sordu kaşlarını çatarak. "O kadar değil canım. Çalıştığı şirketin sahibiyle çıkıyor. Adamda sevgilisinin pansiyonlarda kalmasındansa kendi evlerinden birinde kalmasını tercih etti." "Vay be."dedi ve güldü. "Sende patronsun."dedim "Tabii kızım ne sandın." Dedi kendini beğenmiş bir şekilde. "Koskoca otelin patronusun ve oteldeki bir odada kalıyormuşsun neden?"diye sordum. Bir ev alacak para kazanmıyor muydu? "Zengin bir sevgilim yok."dedi ve güldük. Hülya'ya taş mı atmıştı o? "Daha iyi oluyor bir evde tek başına olmaktansa insanlarla olmayı tercih ediyorum. Temizliğim, yemeğim de süper oluyor."diye ekledi ve omuz silkti. "Bir şey diyeyim mi? Çok mantıklı."dedim ve güldüm. "Yaaa yerim!"diye bağırarak yanımıza geldi Hülya ve Emir'e sıkıca sarıldı. "Vay. Benim güzelliğim patrondan sevgili yapmış kendine. Hiç haber vermiyor."dedi Emir. Bunun üzerine Emir ve ben güldük. Hülya ise tip tip bakmakla yetindi. O sırada Neşe de geldi. "Cadılar en son çıkarmış."dedi Emir Neşe'ye Bakarak ve sarıldılar. "Ve öküz konuştu."dedi Neşe de ve güldük. Herkes oturunca sohbet ede ede yemek yemeğe başladık. Yemeği yiyince kızlar olarak biz masayı topladık. Emir Bey de salıncakta oturdu. Ben çay suyunu koyarken kızlar masayı tamamen toplamıştı. "Ben top getiriyorum."dedi Hülya ve üst kata çıktı. "Biz de masayı çekelim."dedi Neşe de. Voleybol oynayacaktık. Bahçeye çıktık. Emir salıncakta uzanmıştı. Camış.Yanına ilerledim ve karnına oturdum. "Ananı-" dedi ve sustu. Güldüm ve kalktım karnından. "Kalk masayı çekeceğiz. Yardım et."dedim ve elinden tuttum. "Masadan ne istiyorsunuz?"diye sordu ve doğrulup boşta kalan eliyle ensesini kaşıdı. "Voleybol oynayacağız."dedi Neşe de. Başka ne isteyeceğiz masadan...Bir şey demedi ve ayağa kalkıp masanın bir ucundan tuttu. Neşe de diğer ucundan tuttu ve köşeye çektiler. Bende izledim "Çirkin hanım sandalyeleri çekseniz sizde."dedi Emir benden bahsederek. "Hııı."diye mırıldandım ve sandalyeleri kenara çektim. Boş bir alan oluşmuştu sonunda. "Topumuzda geldi."dedi Hülya da yanımıza gelip. Sonra topu bana attı. Bende tuttum. Bahçede kare oluşturduk. Az mı oynanmıştık çocukluğumuzdan beri... Topu ilk havaya attım sonra tam karşımdaki Emir'e yönlendirdim. O da Neşeye attı. Neşe bana attığında yetişemedim ve ayağımla vurdum. Top ortaya düşerken Hülya vurmayı denedi ama parmağının ucuna geldi. Emir topu alıp Neşeye doğru attı. Neşe topa vurdu ama ne vurma direk Hülyanın kafaya. "Ah!"diye inledi Hülya elini kafasına götürürken. Gitti kız! "Güzelim iyi misin?"diye sordu Emir gülerek. Valla ne yalan söyliyim bende gülmemek için zor duruyordum "Sorry aşkım."dedi Neşe de sırıtarak. "Ölmedim korkmayın."dedi Hülya da ve topu aldı. Hülya topu Neşeye attı Neşe Emir'e. Emir bana doğru attığında ben manşetle karşılık verdim.Sanırım biraz fazla kuvvet uyguladım çünkü top yan bahçedeki evin açık olan penceresinden içeri girdi. Ağzım açık bir şekilde öylece topun arkasından baktım. "Siktir."dedi Neşe "Normalde ne kadar uğraşırsan uğraş beceremezsin valla."dedi Emir de gülerek. Yan evde bir kadın yaşıyordu. Yani onu görmüştüm. "Komşularımız kim?"diye sordu Neşe kaşlarını kaldırarak. "Bir teyze ve torunları."dedi Hülya da. Torunlarıda varmış demek. "Camda birisi var."dedi Emir. Hızla Cama doğru döndüm. Gözüme çarpan ilk şey çıplak bir gövdeydi. Bakışlarımı orda dikilen adamın yüzüne çevirdiğimde ağzım açık kaldı. "A-Aras B-Bey?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD