Alvin’in demirci dükkanına kucağında kızıyla gidip gelmekten başka çaresi kalmamıştı artık. Evde bile doğru düzgün bakamazken demirci dükkanında tozun toprağın içinde daha zor olacaktı belki ama tekrar Sandra ile Drew’in arasını açamazdı. Evlat isteyen kendisiydi ve sorumluluğuna da katlanacaktı.
Kızını sarıp sarmaladığı gibi elinden geldiğince hem işini yapmaya çalışıp hem de kızı düşmesin diye sıklıkla yanına gidip kontrol ediyordu. Sare ağladıkça Alvin işi gücü bırakıp kızına koşuyordu. Altı ay boyunca hiç koşturmadığı kadar koşturmuş ve neredeyse dinlenmeye hiç zamanı kalmamıştı. Kızıyla ilgilenmesi de işini yarım bırakmak anlamına geliyordu bu da siparişlerin yetişmemesine sebep oluyordu.
Müşterilerden şikayetler de gelmeye başlamıştı hatta bazıları Alvin'le çalışmayı bile bırakmıştı. Siparişlerin yetişmemesinden doğan aksaklık yüzünden de maddi olarak kötüleşmeye başlamıştı. Durumun daha da kötüye gideceğini görebiliyordu Alvin. Kendini geçmiş kızı için daha iyisini istiyordu.
Tek başına hem ev işine, yemek yapmaya, çocuk bakmaya, çamaşır yıkamaya altı ay dayanabilmişti. Ya hiçbir işe yetişemiyordu ya da hep eksik kalıyordu. Komşu kadınların bir süredir bahsettiği bir kadın vardı ve aklına geliyordu son birkaç gündür. Daha önce evlenmemiş, elinden her işin geldiğini, iyi bir insan olduğunu söylüyorlardı. Kadını hiç görmemişti ama hakkında çok iyi şeyler duymuştu. Kendini evlenmek için hazır hissetmese de –hazır hisseder mi emin değildi- kızı için evlenmeliydi. Daha iyi bir bakımı, daha güzel bir yaşamı hak ediyordu. Kızlarına iyi bakamazsa Sare'ye karşı kendini mahcup hissederdi. Evlenme fikri bile karısına ihanet ediyormuş gibi hissettirse de o kadınla görüşmeyi kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı.
↔↔↔
Kadınla görüşmek için haber yollayalı üç gün olmasına rağmen ses seda yoktu karşı taraftan. Belki de kadın küçük bir çocuğu olan adamı koca diye istemiyordu. Kim başkasının çocuğuna bakmak ister ki? Bir yandan da haber gelmediği için mutlu oluyordu. Sonuçta Alvin elinden geleni yapmıştı bu yüzden vicdanı rahattı. Böyle olmasına da içten içe seviniyordu. Ama kızının bakımını nasıl yapacağını hala bulamamış olması yüreğini acıtıyordu.
Çorba yapmaya uğraşırken evinin kapısı çalmıştı. Uzun zamandır kapısı çalmıyordu. Drew kızıyor diye Sandra da gelemiyordu eskisi gibi. Zaten karısı Sare öldükten, cenazesinden sonra kapısını çalan da pek olmamıştı. Çok bekletmeden kapıyı açtı Alvin. Karşısında aracı kadını görünce şaşırdı. İçten içe kadının olumlu yanıt vermesini de istemiyor olsa da belki de kadın görüşmek istediğini söylemişti. Ne düşüneceğini şaşırmıştı iyice.
"Sana müjde getirdim Alvin. Ailesi, kızlarının seninle görüşmesini kabul etti. Küçük bir çocuğun olduğunu da söyledim. Çocukları çok sevdiğini söyledi kız. Yarın köye git, annesi de evde olacak siz konuşurken. Çok tutucu bir ailedir. Senin için kefil oldum, beni utandırma." Aracı kadın bunları söylerken Alvin çoktan pişman olmuştu haber yollattığı için. Sare'den başka kimseyi sevemezdi. Ama şimdi o kadının da hayallerini yıkamazdı, vazgeçmek için çok geçti. Verdiği sözde durması gerekiyordu. Alvin kalp kırmaktan hoşlanmazdı, hele de bir kadının kalbini kırmaktan.
"Adı neydi?" Daha adını bile bilmiyordu müstakbel karısının!
"Nancy. Çok güzel bir kadın. Ailesinin de durumları iyi. Saygın, sevilen bir aile. Kızını Nancy'e gönül rahatlığıyla emanet edebilirsin." Aracı kadında biliyordu Alvin'in kızı için evlendiğini. Zaten dul, çocuğu olan bir erkeğin tekrar evlenmediğini hiç görmemişti. Ama yine de onun iyi bir adam olduğunu bildiğinden onun için en iyisini istiyordu.
"Tamam, yarın giderim görüşmeye." Dedi Alvin için kan ağlaya ağlaya ama aracı kadına bunu belli etmemeye çalışıyordu.
"Doğru bir karar verdin. Ben yarın erken gelir Sare'ye ben bakarım." Aracı kadın bastonundan destek alıp gitti.
Yarın için anlaştıktan sonra Alvin kızının yanına geçti. Bu evliliği kızı için yaptığını tekrarladı kendine. Karısına ihanet ettiğini düşünüyordu ama onun öldüğünü ve hayatın acımasızca bir şekilde devam ettiğini de biliyordu. Hayır, ona ihanet etmiyordu, bıraktığı emanetine sahip çıkmaya çalışıyordu. Kızı uyurken çok güzel görünüyordu.
Küçük Sare'nin babasının halinden anlarmış gibi bir hali vardı. Alvin çok yorgun olduğunda Sare çabucak uyuyordu. Ya da Alvin ev işleriyle, yemek yapmayla uğraştığında içinden kızının rahat durmasını geçiriyordu ve Sare sanki anlıyormuş gibi hiç sesini çıkarmıyordu. Onun bu hallerine çok şaşırıyordu babası. Şimdi de uyanmış babasına gülücükler atıyordu. Bu güzelliği annesiz büyütemezdi.
Güneş doğar doğmaz kalktı Alvin. Erken kalkmaya alışıktı. Kızı da uyanmıştı, karnını doyurduğunda aracı kadında gelmişti. Sare'yi ona bırakıp yola çıktı.
Nancy'nin yaşadığı köy çok uzakta sayılmazdı. Atına atladığı gibi durmadan gittiğinde birkaç saat sonra köye varmıştı. Hangi evde oturduğunu biliyordu ama önce eşrafa Nancy'i ve ailesini sorup bilgi aldı. Hiçbirinden kötü bir söz işitmemişti. Doğru bir karar verdiğinden emin olmaya çalışıyordu. Kızını emin ellere teslim etmeliydi.
Eve vardığında kapıyı Nancy açmıştı, arkasında da annesi olduğunu düşündüğü bir kadın vardı. Kadın, gençleri evin önünde yalnız bıraktı ama pencereden onlara bakmayı da ihmal etmiyordu.
Nancy utanıyordu. Alvin de ne söyleyeceğini nerden başlayacağını bilmiyordu. Sare ile birbirlerini tanıyorlardı ve severek evlenmişlerdi. O zamanlar her şey çok kolaydı. Sessizlikle geçen aradan sonra ilk konuşan Nancy oldu. "Bir kızın varmış. Adı neydi?" Genç kızın sesi zar zor çıkıyordu utancından.
"Sare. Altı aylık kızım. Eğer çocuklu adama varmam dersen anlarım." Alvin yaptıklarıyla söylediklerinin birbiriyle uyuşmadığını biliyordu. Bir karar verip evlenmeyi kabul etmişti ama zaman zaman aniden vazgeçmek istiyordu. Başka bir kadınla aynı evi, aynı yatağı paylaşacak olmanın düşüncesi bile kahrediyordu kendisini, korkuyordu.
Nancy duydukları karşısında hayrete düşmüştü. Babası bile onun fikrini almamış, sırf demirci dükkanı var, işleri iyidir, gerektiğinde ailesine de bakar diye kızını hiç görmediği bir adama vermeyi baştan kabul etmişti. Görüşmeleri bile formalitedendi. Ama bu tanımadığı adam ona bir seçim şansı olabileceğini söylüyordu. "Aracı kadın senin diğer erkeklerden farklı olduğunu söylemişti ama inanmamıştım. Haklıymış. Babam, eğer Alvin seni beğenirse evleneceksiniz, demişti." Alvin'in doğrucu tavırları genç kızı da rahatlatmıştı.
Alvin gelene kadar nasıl biri olduğunu düşünüp durmuştu Nancy, yolunu gözlemişti. Annesi, zorla içeri çağırmasaydı duvarın üstünden bakıp Alvin’in gelmesini beklerdi. Gençliğinin verdiği enerjiyle ve evlenme fikrinin sunduğu heyecanla yerinde duramıyordu. Alvin’in de sakin, düşünceli birisi olması rahatlamasına sebep olmuştu.
"Benim için babanın sözü değil senin ne dediğin önemli. Sen... Benimle... Evlenmek... İstiyor musun?" Alvin gördüğü kadarıyla Nancy iyi, ağır başlı, yumuşak huylu biriydi. Eğer evlenirlerse onu sevmek için elinden geleni yapacaktı. Ama bu evliliği kabul etmemesi için de içinden dualar ediyordu. Kendi düşünceleriyle çelişip duruyordu ve bu çok yorucuydu.
"Ben seni daha kaba, sert biri sanmıştım. Sende istersen ben seninle evlenmek isterim." Nancy, Alvin'den aldığı cesaretle gerçek düşüncelerini söylemişti. Şimdiye kadar yaşadığı hayat şartları yüzünden erkeğin de onayını alması gerektiğini düşünüyordu. Annesi ve babasının ilişkisinde öyle görmüştü.
Alvin, bu kadını sevebileceğini hissediyordu. Karısını, Sare’sini çok sevmişti. Ona çok güzel anlar yaşatmıştı ama bitmişti. Hayatına devam etmeliydi. Kızı için, Nancy için ve kendisi için.
"Seninle evlenmeyi çok isterim." Aralarındaki çekingenlik ortadan kalkınca birbirleriyle rahatça konuşmaya başlamışlardı.
↔↔↔
Nancy ve Alvin uzatmadan çok kısa sürede evlendiler. Öyle büyük hazırlıklı bir düğün olmamıştı. Sade, küçük bir törenle kısa süre içinde evlenmişlerdi. Alvin uzun bir süredir böyle güzel eğlenmemişti. Nancy'de mutlu görünüyordu. Sare ile de anlaşmış gibi görünüyorlardı. Küçük kız Nancy'nin kucağında mutlu görünüyordu.
Aradan geçen altı ayla birlikte Alvin evde başka bir kadının varlığına da alışmıştı. Sare bir yaşına girmiş hatta konuşmaya bile başlamıştı. İlk sözcüğü 'anne' olmuştu. Nancy'de küçük kıza annelik yapmaktan hoşlanıyordu. Annesi ölmüş minicik bir kıza kıyamıyordu. Birlikte oyunlar oynuyorlardı. Nancy mutfakta yemek yaparken Sare'de ayaklarının altında geziniyordu. Alvin ile anlaşmışlardı. Sare'ye annesinin öldüğünü söylemeyeceklerdi. Nancy'i öz annesi olarak bilecekti.
Alvin işteyken Nancy komşularıyla vakit geçiriyordu evdeki işleri bittiğinde. Bir gün arka mahalledeki bir komşusuna gitmişti kızıyla. Evde iki kadın daha vardı. Ev işlerinden, çocukların dertlerinden, kocalarının tavırlarından şikayet edip duruyorlardı. Nancy'nin hiç öyle dertleri yoktu. Alvin hem çok iyi bir koca hem de çok iyi bir babaydı. İleride kendi çocukları olduğunda da böyle iyi davranacağından emindi. Diğer kocalar gibi olmadığını daha ilk tanıştıklarında anlamıştı zaten.
Adının Mary olduğunu bildiği kadın Nancy'e bakıp duruyordu. Geldiğinden beri konuşmamıştı yeni gelin. "Sen Alvin'in yeni karısısın değil mi? Alvin'in pek sesini duymadık biz, sesi çıkmayan adama koca mı derim ben." Deyip gülmeye başlamıştı. Mahallenin en dedikoducu kadını olduğunu Nancy çok iyi biliyordu.
"Sizin kocalarınızın aksine benim kocam bana iyi davranıyor, dövmüyor, bağırmıyor. " Bu kadının lafları altında ne kendini ne de kocasını ezdirmeyecekti. Kocasının arkasındaydı Nancy.
"Benim kocam başkasından peydahladığı çocuğu bana baktırmıyor ya ister dövsün ister bağırsın. Kocam değil mi istediğini yapar.” Mary, Nancy'nin üstüne gidiyordu. Bu mahalledeki hiçbir kadın onunla ters düşmemişti şimdiye kadar. "Alvin'le evlenirken Sare’den haberim vardı. Annesi ölmüş küçücük bir kıza bakıyorum ben. Ve mutluyum. Senin için kötülükle dolu. Cadı." Kızını hazırlayıp çıkacaktı bu evden. Bir daha da bu kötü kalpli kadınla görüşmeyecekti.
Ancak Mary rahat durmadı. Nancy gitmeden önce ona seslendi. "Alvin ilk karısını o kadar çok sevdi ki onu unutamadığı için karısının adını kızına verdi. Bundan da haberin var mıydı?”
Nancy, evlendiklerinden beri kocasına ilk karısı ile ilgili hiçbir şey sormamıştı. Ölmüş gitmiş birini hatırlatmanın bir alemi yoktu. Evliliğinin üstüne ölü bir kadının ruhunu sokmak istememişti. Alvin de ondan hiç bahsetmemişti. Ama bahsetmemesinin sebebi evinin huzuru kaçmasın diyeydi, Nancy bunu biliyordu.
"Bilmiyordun. " Mary konuştukça Sare daha çok ağlıyordu. Nancy onu kucakladığı gibi çıktı bu kötülük dolu evden.
Kocası eve geldiğinde lafı dolandırmadan sordu ilk karısının nasıl biri olduğunu. Alvin bu sorunun bir gün geleceğini biliyordu. Hiç yalan söylemeden anlatmaya başladı. Sare ile severek evlenmişlerdi. Birlikte çok mutluydular ama bir evlatları olmuyordu. Yaşadıkları iki evlat acısından da bahsetti. Karısının bunları bilmek hakkıydı.
"Sare doğumdan hemen sonra öldü. O da bir evladımız olmadığı için kendini suçluyordu. Öldüğünde yüzünde bir gülümseme olduğuna yemin edebilirim. Bu yüzden kızıma onun adını verdim. Çocuğunun büyüdüğünü göremeyecek bari adını yaşatayım istedim. ... Bir kadın olarak kıskançlığını anlıyorum ama o… O artık yok. Ama sen varsın." Deyip karısına sarıldı. Karısının aklında kuşku kalmasını istemiyordu. Evliliğinin huzurlu olmasını istiyordu.
Ancak Nancy, kocasının Sare'den nasıl bahsettiğini görmüştü. Ondan bahsederken gözleri dolmuş, uzaklara dalmıştı. Hala aklında olduğuna yemin edebilirdi. Ama Alvin bir yerde haklıydı. Sare ölmüştü ve artık Nancy vardı. Kocasına onu unutturmak için her şeyi yapacaktı. Daha mutlu edecekti kocasını. Yıllardır evlat hasreti çekmiş olan kocasına bir çocuk daha verecekti. Hele bir de ona erkek evlat verdi mi gözü ondan başkasını görmezdi işte. Küçük Sare'ye gelince ona kendi kızı gibi davranıp severse her şey mükemmel olurdu diye düşüncelere daldı Nancy kocasına sarılırken.