Gün geçtikçe Sare'nin davranışları kötüye gidiyordu. Saldırganlaşmaya başlamıştı ve bu halleri hem kendine hem de etrafındakilere zarar veriyordu. İkinci gebeliğini yaşayan Nancy hem çocukları hem de kendisi için korkuyordu. Kendince bir çözüm bulmuştu Nancy ve bu çözüm yüzden Alvin'le tartışmaya başlamışlardı.
"Sare'yi aç bırakmak çözüm değil. O daha çok küçük." Alvin çok sinirliydi. Nancy ile ilk defa bu kadar yüksek tonda konuşuyordu ve artık tahmin edebiliyordu, bu son kavgaları olmayacaktı.
"Çocuklarımı korumaya çalışıyorum. O deliyle evde yalnız kalan benim. Nasıl davrandığını, nasıl saldırdığını görmüyorsun sen." Nancy'nin canına tak etmişti artık. O kadının kızı sürekli etrafta, ayağının altında dolanmasından çok sıkılmıştı.
"Deli öyle mi? Kızın o senin. Evan'da aynı şekilde davransa onu da aç bırakır mısın?" Alvin bu soruyu sordu ama cevabı zaten biliyordu. İkinci gebeliğiyle birlikte Sare'ye olan bakışı bile değişmişti karısının. "Sare'yi bir daha aç bırakırsan sakin kalmam. Seni de babanın evine geri gönderirim.” Karısını başka türlü nasıl durduracağını bilmediğinden tehdit etmeyi uygun gördü. Kızı söz konusu olunca gözü kimseyi görmezdi.
Nancy yatağa oturup sakinleşmeye çalışırken Alvin odadan çıktığında kapının önünde yavru kedi gibi bakan Sare'yle karşılaştı. "Deli ne demek?" diye sorduğunda Alvin ne söyleyeceğini bilemedi, kahrolmuştu.
"Sen aç mısın?" Konuyu değiştirmeye çalıştı. Sare başını sallayınca elinden tutup mutfağa götürdü kızını. Mutfakta ne bulduysa kızının önüne serdi. Sare'nin saatlerdir boğazından tek lokma geçmemişti. Her şeyden yemeğe çalıştı ama en çok ekmek yiyordu.
"Şunlardan da yesene kızım." Alvin önüne doğru meyvelerden de itiyordu ama o ekmek yemekte ısrarcıydı. Annesini duymuştu çünkü. Kardeşi Evan'ı beslerken doyması için, uzun süre acıkmaması için ekmek yemesi gerektiğini söylemişti. Ama annesinin ağzı hiç oynamamıştı konuşurken. Evan'ı ne kadar sevdiğini, Alvin'e istediklerini yaptırmaya çalışması ve Sare'yi her gördüğünde nasıl memnuniyetsiz olduğunu biliyordu.
İçeride annesi deli derken, bunun kötü bir şey olduğunu da anlamıştı. Ama bildiği bir şey daha varsa o da babasının onu ne kadar çok sevdiğiydi. Babası, annesi gibi Evan'la ayrı tutmuyordu onu. Babasının kardeşini de kendisini de sevdiğini biliyordu.
Kulakları her şeyi duyuyordu. Yan evde oturan çocukların oyunlarını, Sandra ve Drew'ın kavgalarını… Mahalledeki diğer kadınların, erkeklerin, çocukların ne düşündüklerini duyabiliyordu. Tüm sesler üst üste gelince ne yapacağını şaşırıyordu küçük kız. O sesleri duymak istemiyordu ki. Hepsinin susmasını istiyordu, sessizlik istiyordu sadece. Ne yaparsa yapsın beyninin içinde yankılanan seslerden kurtulamıyordu. Bazen sesler o kadar yüksek oluyordu ki kulakları, beyni acıyordu. Küçücük bedeni bu kadar çok sesi kaldırmıyordu. Derdini de kimseye anlatamıyordu. Alvin onu birkaç defa hekime götürüp kulaklarına baktırmıştı. Sare tüm seslerin gideceğini sanmıştı ama gitmemişti.
Günler ayları kovalarken Nancy ikinci oğlunu Logan'ın doğrumuştu. Artık varsa yoksa sadece oğullarıydı. Sare'de 5 yaşına gelmiş kendi işini kendisi yapıyordu. Nancy ona ev işlerinde de kullanıyordu. Komşuya gittiğinde Sare'yi evde bırakıyor, yanında götürmüyordu. Köylüler Sare'nin varlığını bile unutmuştu, Sandra hariç. Bir araya geldiklerinde Sare'yi soruyordu ancak aldığı cevaplar genelde aynı oluyordu. Hasta, uyuyor, gelmek istemedi deyip geçiştiriyordu Nancy ama Sandra bu yalanlara inanmamayı yıllar önce öğrenmişti.
Sandra yarın Nancy'de toplanma fikrini ortaya atmıştı. Kadınlar bu fikre sıcak bakmış, Nancy ise sinir olmuştu ama itiraz etmedi. Eve geçer geçmez hazırlıklara başladı Nancy. Sare'nin yamalı olmayan kıyafetlerini çıkarttı. Sare'ye eşya dikmekle uğraşmıyordu uzun zamandır. Eski yamalı kıyafetler giydiriyordu. Alvin gelmeden önce Sare'yi kenar çekti. "Yarın misafirlerim gelecek bu eve. Sakın o yaptığın delilikleri yapmaya kalkma. " Kolundan tutmuştu Sare'yi, canı yanıyordu.
"Ben delilik yapmıyorum." Demişti kolu acırken. Kendisini kimseye anlatamıyordu ki.
"Konuşma. Yarın sana ne sorarlarsa düzgün cevap vereceksin. Bu evde olan hiçbir şeyi anlatmayacaksın."
Sare, annesinin yüzüne bakarken aklından geçenleri de duyuyordu. Gelecek olan kadınların onun arkasından konuşmasını istemiyordu. Etrafa karşı rezil olmakta istemiyordu. Sare'ye olan davranışlarından utanmıyordu da insanların tepkisinden utanıyordu. Sare yarın düzgün giyineceğini de duymuştu. Annesinin odasında yorganların altındaki elbiseyi giyecekti.
"Beyaz elbiseyi sabah mı giyeceğim anne?" Bazen konuşmalarla, aklından geçenleri birbirine karıştırıyordu küçük kız. Annesinin aklından geçirdiğini cümleyi söylediğini sanmıştı.
Nancy bir anda beyaz elbiseyi duyunca şaşırdı. Ona ne giyeceğini söylememişti. Elbiseyi çıkartırken odanın kapısı açıktı, oradan görmüş olabileceğini düşündü. "Sen beni mi izliyorsun? Yarın ben ne diyorsam onu yapacaksın anlaşıldı mı?" Sesi çok yüksek çıktığından Sare korkudan konuşamamış sadece kafasını sallamakla yetinmişti.
Alvin akşam eve çok neşeli gelmişti. Uzun zamandır bu kadar mutlu değildi. Eli kolu da hediyelerle doluydu. Mutfaktan çıkan Nancy kocasını güler yüzle görünce hoşuna gitti.
"Bugün neler oldu bilemezsin. Bu kör talih bize de güldü sonunda." Dedi elindekiler karısına verirken. Gülümsemeden duramıyordu, çok sevinçliydi.
"Meraklandırma da anlat. Bu kadar şeyi almana değen ne oldu? " Nancy'de onun mutluluğuna ortak olmuştu. Riva krallığından bir komutan gelmişti bugün dükkana. Askerlerin tüm kılıçları, kalkanları, miğferleri düzeltilecek gerekirse yerine yenilerini yapacaklardı. Bunu duyan Nancy mutluluktan sevinç çığlıkları attı.
"Bu çok güzel bir haber. Senden iyi demirci ustası bulamazlardı. Her şeyi yaptırırlarsa... Diğer krallıklarda bunu duyarsa onlarda gelir. " Nancy hayallere dalmıştı. Alvin’in kazancı artarsa o kadının yaşadığı bu evden bile ayrılıp başka bir eve geçebilirlerdi. Bunu kocasına söylememişti ama hayaline öyle bir dalmıştı ki Alvin’in konuşmalarını duymuyordu bile.
*** *** ***
Misafirleri gelmeden önce evini iyice temizledi Nancy. Çocukların ve kendi kıyafetinin temizliğine de özen gösterdi. Hatta Sare'nin bile saçını tarayıp topladı. Üstüne başına dikkat etti. Sare uzun zamandan sonra, temiz, güzel ve yamalı olmayan bir elbise giyiyordu, kendini prensesler gibi hissediyordu. Elbisesi kırışır, üstünü kirletir de annesi kızar diye çok korkuyordu. Sıkı sıkı tembihlemişti elbiseyi mahvetmemesi için. Belki bugün annesinin istediği gibi davranırsa onu eskisi gibi severdi. Erkek kardeşlerine gösterdiği sevginin birazını gösterse yeterdi Sare'ye. Ama bazen annesi öyle kötü düşünüyordu ki onun kızı olmadığını sanıyordu. Bugün annesinin kızı gibi davranmalıydı. Onunla gurur duymalıydı. Saçını okşamalı, onu sevmeliydi annesi.
Kapısı çaldığında elbisesini düzeltip kapıyı açtı küçük kız. Komşuları birer birer içeriye girdi. Sandra'da kızı Helen'le gelmişti. Helen'de genç kız olmuştu artık.
Komşuları otururken ikramlıklarını da çıkartmaya başlamıştı. Sare'de bu sırada içeriye geçmişti. Annesi saçını çok sıkı topladığı için kafası acıdığından saçını açmıştı. Zaten saçını toplamayı da hiç sevmezdi.
İçeriye girer girmez kadınların gözdesi oldu Sare. Hepsi onu kucağına alıp seviyordu. Sare bu ilgi selinden çok memnun kalmıştı. Babası dışında kimse onu sevmiyordu, annesi bile. Ama bu kadınlar ona sarılıyor, öpüyordu. Sare sevinçten çıldırmak üzereydi.
Ama duydukları karşısında da çıldıracaktı. Bir sürü ses beyninin içinde yankılanıyordu. Tüm sesler üst üste biniyordu. Bu kadınların derdi neydi? Sare belli etmemek için müthiş bir gayret gösterse de acı çekiyordu. Kadınların aklından geçen tek bir cümle aynıydı. 'Aynı annesine benziyor'
Oysa annesine hiç benzemezdi. Nancy'nin saçları sapsarıydı oysa Sare'nin saçları ateş gibi kırmızı ve asiydi. Ne kadar toplamaya çalışsa da açılmanın bir yolunu buluyordu inatçı saçları.
Sonra duydukları daha kötüydü. Sare için 'Zavallı, annesiz kız' diyorlardı. Oysa annesi vardı. Zavallıda değildi. Tüm bunları duymak istemiyordu. Hem neden duyuyordu ki.
"Susun artık" Sare debelenmeye, bağırmaya başlamıştı. Kadınlar onu tutamıyordu. Nancy'de ikramlıklarla içeri girdiğinde Sare'nin çıldırmış halini gördü. Saçı başı dağılmış, elbisesi debelenmekten beline kadar açılmıştı. Nancy elindekileri bırakıp Sare'yi kucakladığı gibi odaya götürüp kapıyı üstüne kilitledi. Küçük kız elleriyle kulaklarını kapatıyordu duymamak için. Ama yine de duyuyordu...
'Siz ona bakmayın, büyüdükçe böyle oldu. Onun için endişeleniyorum. Deli gibi davranıyor. Sanki... Sanki... İçine şeytan girmiş gibi. Ne yapacağım bilmiyorum." Diyordu annesi. Bunları söyledikten sonra da 'acaba inandılar mı' diye geçiriyordu içinden.
Neden yapıyordu bunu? Sare küçücük yaşıyla deli olmadığını ya da içine şeytan kaçmadığını iyi biliyordu. O sadece insanların aklından geçenleri duyuyordu, istemediği halde.