Lafını söyleyip giden ateş parçasının arkasından bakakalmıştım, ilgimi çekmeye başlamıştı. Onca sarışından sonra minik bir kumral hoş olabilirdi. “Ne o Yalçın. Kızın ilgisini kaybettiğine üzülmüş gibisin”
Reşat her zaman ki gibi gözlem yeteneğini konuşturmuş, kıza olan ilgimi hissetmişti “Kim demiş onunla ilgilendiğimi. Sen benimle dalgamı geçiyorsun”
“Seni çok iyi tanıdığımı unutuyorsun. Neredeyse peşinden koşmaya başlayacaksın”
“Reşat sen çok oluyorsun… ”
“Kabul et dostum, bu kız senin ilgini çekti”
“Tipim bile değil, beni elde edebilmek için verdiği çabalar çok komikti”
“Tekrardan gülmek istiyorsun, sence tek neden bu mu?”
“Beş erkeğiz, içimizden seni seçti. Bana yüz verecekti bir dakika düşünmezdim. Ateş gibi”
“Bir sen eksiktin Nadir. Kız küçük ne yaptığının farkında değil”
“Ben hiç sanmıyorum dostum, oldukça farkında. Bu kız insanın ömrüne ömür katar”
“Saçmaladınız iyice. Tipim olmadığını kaç kez söyleyeceğim”
“İyi o zaman dediğin gibi olsun. Bizi onun olduğu yerlere sürüklemekten vaz geçersin”
“Ben mi sizi sürüklüyorum”
“Evet, arkadaşım sen.”
İsmi Irmak’tı. Arkadaşları seslenirken duymuştum. Ufacık tefecik vücudu vardı, her an gülüyordu. Beceriksizce girdiği tecrübeli kadın hallerinden etkileniyordum. Beni tavlamak için gösterdiği çabayı bırakmasına neredeyse üzülmüştüm. Gülmek iyi gelmişti. Evet, sadece güldürdüğü için ilgimi çekmişti. Başka bir şey değil. Tuğba’yı arasam fena olmayacaktı.
*****
Sarışınları tüketti nihayet diye düşündüm yanılmışım. Gece yanında yine bir sarışın kadın vardı. Bu sefer ki Pamela Anderson’a benziyor göğüsleri elbisesinin yakasından fırlayacakmış gibi duruyordu. Kıskançlıktan kudurmak tabiri tam bu ana uyuyordu. Kadının göğüsleri benimkilere üç çekerdi.
Arkadaşlarımla, dışarı çıkmaya karar verdik. Bodrumun gecesini görmeden gitmek olmaz diyorlardı. O bar senin bu bar benim sabaha kadar dolaştık. Geldiğimizde gün ağarmak üzereydi. Kimseler yokken denize girelim dediler, on dakika sonra sahilde olmak için sözleştik. Benimle aynı katta kalan arkadaşlardan Baha tam aymamış haldeydi. Kolunu omzuma attı. Düşmesin diye beline sarılmak zorunda kaldım. Sevgilisi Seda arabada telefonunu unuttuğu için geri dönmüş onu bana emanet etmişti. Lobide gelmesini bekliyorduk. Asansörün kapısı açıldı Yalçın çıktı, beni bir erkekle sarmaş dolaş görünce şaşırmış gibiydi. Gözleri kısıldı sert sert Baha’ya bakmaya başladı. Başımı çevirdim sevgilim sanmasının benim için hiçbir mahsuru yoktu. Öyle de davranmaya karar verdim, yüksek sesle “Hadi canım ayakta zor duruyorsun, istersen hemen odamıza çıkalım” Baha birden ayılmış gibiydi, şaşkın gözlerle bana baktı “Odamıza mı dedin Irmak, ben mi yanlış anladım”
Kulağına uzandım “İdare et birine nispet yapıyorum ”Hemen oyunuma dâhil oldu “Tamam minik kuşum odamıza çıkalım”
“Sevgilim ben geldim, Irmak bu sarhoş adamı tuttuğun için sağ ol” Seda da tam gelecek zamanı bulmuştu. Yüzümün kızardığını hissettim. Bir kahkaha sesi duydum, kesin o gülmüştü. Hiç bozuntuya vermedim çenemi yukarı kaldırdım. Vakurla asansöre bindiğim an… Kafamı duvarına vurmaya başladım. Seda şaşkınlıkla bana bakıyordu. Baha durumu kısaca açıkladı… Seda üzülmüştü “Ah canım bilseydim keşke. Bende oyuna katılırdım” kıkırdadım.
“Nerden bileceksin o anda doğaçlama yaptık. Baha’nın bile bir cümlelik repliği oldu” Olan olmuştu, gülerek mayolarımızı giyinmek için odalarımıza girdik.
*****
Sabah erken saatte denize girmek çok zevkliydi. Çok az kişi vardı Yalçın’da onlardan biriydi. Güzel tempolu yüzüyordu. Bu adamın güzel yapmadığı bir şey var mı diye düşündüm. Ben denizin içindeyken çıktı günün yeni ışıkları ıslak bedeninde parlıyordu. Bu kadar uzaktan baktığımı fark edemezdi. Mıknatıs gibi beni çekiyordu. Dilediğim gibi özgürce baktım, güzel vücudunun her santimini inceledim. İçim giderek, bedenim yanarak. Arkasını döndü, bende ateşimi söndürmek için suya daldım. Yüzeye çıktığımda yanı başımdaydı. Bu adam ne ara suya girmiş yanıma gelmişti. Alaylı gözlerle yüzüme bakıyordu. “Ee minik kuş, beni iyi inceledin mi?”
Hiç bozuntuya verir miyim, babam her zaman pratik zekâlı olduğumu söylerdi.“ Neredeydin hiç fark etmedim… Ben uzağı göremem, ileri derecede gözlerim bozuk” çok inanmış gibi durmuyordu, kahkaha attı.“Küçük sahtekâr, oyun üzerine oyun yapıyorsun”
“Kim ben mi, niye yapayım bak arkadaşların sahile gelmişler, seni arıyorlar”
“Hani uzağı görmüyordun” bu söze diyecek bir şey bulamadım suya daldım.
*****
Ertesi gün plaj voleybolu vardı. Vedat ille bizde bir takım kurup oynayalım dedi. Ben, Vedat, Baha, Seda, Sevgi, Aytuğ bende oynarım deyince altı kişilik takımı oluşturmuştuk. Karşımıza gelen takımı görünce gözlerimiz yerinden fırladı. Yalçın ve saz heyeti; pardon yani arkadaşları. Hepsi çok uzundu, milli basketbol takımı gibi görünüyorlardı, içlerinde bir kadın vardı. O bile ayakkabısız bir seksen gözüküyordu.
Vedat “Yandık cüceler devlere karşı gibi bir durum oldu” deyince hepimiz gülmeye başladık. Bizim en uzun adamımız Baha. En fazla bir seksendi, Sevgi ve Seda benden bile kısa boylulardı. Vedat’ın her zaman olduğu gibi çenesi işliyordu yüksek sesle “Arkadaşlar önemli olan boy değil işlevdir. Bunu hepiniz biliyorsunuz değil mi” deyince. Karşı takımın çok kasıntı duran oyuncuları bile gülmeye başladı. Eller sıkıldı, karşılıklı şanslar dilendi ve kaybedeceğimiz başından belli olan oyuna başladık. Yenilen, yenen takıma istediği yerde yemek ısmarlayacaktı. Domuz Yalçın. Eline topu aldığı anda benim olduğum tarafa fırlatıyordu. Karşılayacağım diye perişan olmuştum. Elimin üstü kıpkırmızı olmuş, yerlerde yuvarlanmaktan kumdan kadın haline gelmiştim ve beklenen sonuç. Hiçbir seti kazanamadan oyun bitmişti. Bizim takım yerlerde sürünüyordu. Muhteşem takımımızın kaptanı olan Vedat zorlukla yerinden doğruldu Yalçın’la tokalaştı, “İstediğiniz saat ve yerde buluşmaya hazırız, yeri seçin ve bize bildirin”
Yalçın sırıttı“Yemeğe gerek yok, güzel ve zevkli bir oyun oldu. Bu kadarı yeterli, bayanlar oldukça yorulmuş gibiler” Ukala adam, bu sözleri söylerken bana bakıyordu.
“Yok, arkadaşım. Bizim kitap öyle yazmıyor. Başında anlaştığımız gibi” Vedat son sözü söyledi. Yalçın arkadaşlarına baktı onlarda onayladılar.” Bizim her zaman gittiğimiz. Tuti Restoran var, hem manzarası. Hem yemekleri çok güzeldir “
Vedat bize baktı, ben dâhil başımızı sallayarak onay verdiğimizi belirttik “Bizden tamamdır. Madem siz yerini biliyorsunuz hep birlikte gidelim”
Reşat “Arabanız var mı?” diye sorunca Vedat “Yok ama dert değil, içki içeceğimiz için taksi çağırmayı daha uygun buluyorum”
“Saat sekiz gibi kapıda buluşalım”
Eh bana da uymaktan başka çare kalmamıştı. Madem takım olarak yenilmiştik, takım olarak, borcumuzu ödemeye gidecektik. Vedat’a gece sonunda ne kadar masraf edildiyse payıma düşeni ödeyeceğimi söyledim. Kabul etmeyeceğini söyleyince, bende o zaman gelmem dedim. Aramızda anlaşmıştık tek ben değil bütün arkadaşlarımız masrafı bölüşecekti. Yazlık mekânların ne kadar pahalı olduğunu hepimiz biliyorduk. Kimsenin centilmenlik yapmasına gerek yoktu. On iki kişi oldukça tuzlu hesap gelmesine neden olurdu. Salaş bir restoran seçmeyeceklerinden, biz hanımlar güzel giyinmeye karar verdik.
Saks mavisi elbisemi giydim. Göğüs ve sırt dekoltesi oldukça açıktı. Kıyafetime uygun yüksek ayakkabımı giyip çantamı alınca, belirlenen saatte hazırlanmıştım. Hafif bir makyaj yeterli olmuştu. Saçlarım kendisi doğal dalgalı olduğundan sadece yıkayıp kuruttum. Lobide arkadaşlarımla buluştum. Günlük kıyafetlerden sonra böyle güzel giyinmek iyi gelmişti. Hepimiz birbirimize iltifat edip durduk.
Nihayet rakip takım ortaya çıktı. Baha hafiften bir ıslık çaldı “İçinizde Alacakaranlık filmini izleyen var mı arkadaşlar. Sanki o filmden bir sahne yaşıyor gibiyim” Gerçekten öylelerdi, görsel olarak çok iyilerdi. Hatta oradakiler biraz çocuksu kalıyorlardı. Onu görünce yutkunmak zorunda hissettim. Böyle seksi gözüken bir erkeğin dışarılarda dolaşmasına izin verilmemeliydi. Sevgi “ Alacakaranlığın bu Türk versiyonları çok daha iyi. Ötekileri açık ara sollar” deyince Vedat’tan bir çimdik yedi. “Ay Vedat yalan mı söylüyorum, canımı acıttın”
“Ben de kurt adamım, kötü ısırırım”
“Sahi mi sen o filmi seyretmedin herhalde”
“Seyrettim canım, ben oradaki kurt adamların Türk versiyonlarındanım”
“Çok belli uzun süredir koşturmadığından tombul kurt haline dönüşmüşsün” Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş deyimi. Vedat ve Sevgi için söylenmiş gibiydi.
Üç taksi tutuldu. Restorana vardık gerçekten muhteşem bir manzarası vardı. Önceden haber verildiğinden en önde masa hazırlanmıştı. Bodrumun bu kadar güzel görüneceğini tahmin etmemiştim. Oldukça yüksekteydik manzaraya kuşbakışı bakar gibiydik. Hele ışıklar yandığında görüntü çok daha güzel olmuştu. İlk önce çekingen olan konuşmalar. Erkeklerin askerlik muhabbetlerinden başlayınca ortam çok sıcak hale geldi. Hele Vedat. Askerlik ve okul anılarını abartarak anlatınca… Tüm masa komik anılarını anlatmaya başladı. Manzara güzel, sohbet güzeldi. Ben arada bir konuşmalara dâhil oluyordum. Yalçın kendini ve arkadaşlarını tanıtmıştı. Aralarındaki tek Bayan İnci… Sarışın dev Erdinç… Esmer dev Nadir, Mehmet ve Reşat.
Saatler ilerledikçe havada serinlemişti. Yüksekte olmamız serinliği çok daha fazla hissetmemizi sağlıyordu. Şal almadığıma pişman oldum. Yanımda oturan Seda’nın koluna sarıldım, o da benimle aynı durumdaydı. Yalçın garsonu çağırıp, kulağına bir şeyler söyledi. Çok geçmeden masadaki tüm hanımlara şal geldi.
“Teşekkür ederim “…
“Bayanların gece gezmelerinde bu kadar açık giyinip… Yanlarına bir koruyucu almamalarına aklım sırrım ermiyor”
“Sana teşekkür etmiştim. Bu teşekkürümü geri alıyorum”
“Edilen teşekkür geri alınmaz. Ağzından çıktı bende kabul ettim” Hınzırca tebessüm ediyordu, bana takılmaktan haz alıyor gibiydi.
İnci’de bana katıldı “ Birden havanın serinleyeceğini bilemezdik” ve bu konuşmalar kadın erkek çatışmasına kadar gitti.
Vedat’ın önünde ki bardağa çatalıyla vurmasıyla konuşmalar kesildi “Bir kelimeyle herkes nasıl bir kadın istediğini söylesin, tabi kadınlarda nasıl bir erkek istediklerini söyleyecekler” Fikir kabul gördü. İlk erkekler başladı…
Erdinç: Güzel kadın
Baha: Becerikli kadın
Nadir: Neşeli kadın
Vedat: Cadaloz annesine karşı çıkacak kadın
Mehmet: Seksi kadın
Aytuğ: Anaç kadın
Reşat: Alımlı kadın
Seda: Aldatmayan erkek
Yalçın: Sadık kadın
Sevgi: Anneme rağmen beni seven erkek
İnci: Güçlü erkek
Ben: Beni isteyen erkek diyerek istediğim erkek çeşidini söyledim… Aslında tek isteğim beni gerçekten sevecek benimde seveceğim erkekti.
“Erkek arkadaşın var mı Irmak” bunu soran Reşat’tı
“Şimdilik yok. Çok istediğim bir erkek var ama. O beni istemiyor”
“Hangi aptalmış bu. Senin kadar güzel kızı istemeyen adamın… Erkekliğinden şüphe duyarım” Gülmeye başladım Yalçın’ın boğazına içtiği içki kaçmış deli gibi öksürüyordu.
Mehmet hemen atıldı,“ Seni istemeyen adamı salla gitsin. Hala böyle öküzler varmış demek” Yalçın’ın öksürmesi devam ediyordu. Vedat tüm gücüyle sırtına vurdu.
İnci tam karşımda oturuyordu, bana bakarak “ Seni istemeyen bir erkeğe özlem duymanın ne olduğunu çok iyi bilirim. Bazı erkekler burunlarının ucundaki güzelliği görmekten aciz olurlar” Sesi üzüntülüydü. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Aşk acısı çektiği çok belliydi. Oturduğumuz süre boyunca gözlerinin birkaç kez Reşat’ta takılı kaldığını gördüm.
Yemeğimiz bitmek üzereydi. Mehmet, arkadaşının çok güzel bir barı olduğunu geceyi orada sonlandırmak isteyip istemediğimizi sordu. Kabul ettik… Oldukça kalabalık ve gürültülüydü. Hemen özel masaya götürüldük, peş peşe ikramlar başladı. Bir süre sonra başım gürültüden çatlayacak hale gelmişti, Sevgi’ye lavaboya gideceğimi söyledim. İnci’de benimle geldi. Elimi ıslatıp enseme koydum yeterli gelmiyordu, peçeteyi ıslattım. İçki içtiğim için ilaç almak istememiştim. İçeri geçtik çift olan arkadaşlar dans ediyordu. Yalçın ve arkadaşlarının burada iyi tanındığı belliydi, bir an sonra çevreleri kadınlar, erkekler tarafından çevrilmişti. Başımı oturduğum koltuğun arkasına yasladım gözlerimi kapatırsam baş ağrıma iyi gelebilirdi. “Buraya uyumaya mı geldin güzelim, hadi benimle dans et” sese gözlerimi açtım… Birlikte geldiğimiz arkadaşlardan biri değildi…
“Dans etmek istemiyorum, seni tanımıyorum ve ben senin güzelin değilim” adam gevşek gevşek sırıtıyordu…“Tanışırız bebeğim, senin gibi güzel bir hatun tek kalmamalı”
“Evet ya tanışalım seninle, hatta tüm arkadaşlarımla tanıştırayım seni.” En yakınımda ki Nadir’di, seslendim “Nadir bu arkadaş bizlerle tanışmak istiyormuş” o arada Mehmet geldi, ardından tüm grup toplandı, adamın gıkı çıkmıyordu. Yalçın kolunu adamın omzuna attı “Abi çok sıktın omzumu”
“Yürü biraz hava alalım seninle”
“Bizde gelelim mi Yalçın” Vedat ellerini ovuşturuyordu,“Hiç gerek yok değil mi?” sorusu adamaydı,“Yok abi yok bende zaten gidiyordum, sende zahmet etme istersen”
“Ne zahmeti, sen bizlerle tanışmak için daha masamıza kadar gelip zahmet etmişsin, ben seni yolcu etmez miyim?”
Beş dakikaya kalmadan geldi, arkadaşlar ne olduğunu sordular, omzunu silkti… Vakit oldukça geç olmuştu, otelimize geri dönmeye karar verdik. Odama çıktım, elbisemi çıkarır çıkarmaz olduğum gibi yatağa uzandım. Bu gece ne kadar ilgisiz davranmıştı ve ben ne yapıyordum. Yalancıydım, haberi olmadan ondan çocuk yapmaya çalışıyordum. Hiç kimse böyle bir davranışı hak etmezdi. Hele her gördüğüm an, çok daha fazla hoşlandığım adama. Böyle bir alçaklık yapamayacaktım.
Yeni edindiğim arkadaşlarımla Bodrum’un her köşesini gezdim, uzunca süredir bu kadar çok eğlendiğim bir anı hatırlamıyordum. O Geceden sonra iki gurup üyeleri selamlaşmaktan başka bir şey yapmadık. Yalçın hala kadınlarla birlikte gününü gün ediyordu artık aldırmıyordum. Suat’ın dediklerinden, bana yaptırmaya çalıştığından çoktan vaz geçmiştim. Bu işler bu kadar basit değildi, ben hele hiç basit bir kadın değildim. Yinede erkek olarak çok fazla ilgimi çekiyordu.
****
Bir hafta sonra arkadaşlarım gittiler, yalnız kaldım. Yine tombiğimle baş başaydım. İlk günler yaptığım gibi süslenmiyordum. Şort ve değişik bluzlarla çok rahat ettiğime karar vermiştim. Makyaj bile yapasım yoktu. Yalçın’ın olduğu yere hiç gitmiyordum. Bir kadeh şarabımı içip yatmaya karar verdim. Arkadaş olmayınca otel hayatı sıkıcıydı. Eve dönsem evde sıkıcıydı.
“Bu kıyafetlerle erkek tavlayamazsın” İnsanın istemediği ot burnunun dibinde bitermiş. Sözüne çok inanasım vardı. Yalçın dibime kadar gelmişti. “Seksi kıyafetler işe yaramadı. Doğal seven erkek tavlamaya çalışıyorum. Herkes senin gibi boya küpüne düşmüş kadınlarla birlikte olmuyor”
“Bak yine benimle uğraşıyorsun”
“Senin yaptığın ne? Ben burada uslu uslu otururken geldin laf attın. Ha dur sırası gelmişken sorayım. O boya küplerinin makyajsız hallerini görüyor musun? Seninle sevişirken arada bir makyajlarını mı tazeliyorlar”
“Benimle sevişen hiçbir kadın benden başka bir şey düşünemez”
“Aman da aman beyimizin ne yüksek egosu varmış” Oturduğum yüksek bar sandalyesinden aşağı indim. Boyum anca omzuna gelmişti, son sözü ben söylemiştim. Sürdüğü hafif çam kokusu ciğerlerime dolmuş, damarlarımda ilerliyordu. Yanından uzaklaştım…
“Ahmet abi bana bir şişe kırmızı şarap verir misin, bir de kadeh lütfen”
“Bir şişeyi ne yapacaksın iki kadehte sarhoş oluyorsun,”
“ Odama götürürüm” Bu gece kendimi bilmeyecek kadar sarhoş olmak istiyordum…
“Sen çık ben yollatırım odana”
Barmenimin dediğini dinleyip odama çıktım… Çok geçmeden içkim geldi, kadehimi doldurdum balkona çıktım. Bir kazayla tepetaklak olan hayatım. Eşcinsel bir erkekle yapılan zoraki bir evlilik. Dedenin bebek olsun diye ısrarı. Ben bu olaylara kendimi kurban ediyordum. İlk sene çok önemli değildi babam her an uyanır diye umut ediyordum ama uyanmadı. İkinci sene dedenin çocuk ısrarı başladı. Her gece babam uyansın diye dua etmekten bir hal oluyordum. O uyandığı anda bu saçma evliliği sürdürmem için neden kalmayacaktı. Bende her genç kız gibi aşkımı doyasıya yaşamak. Sevdiğim adamın kollarında tutkuyu tatmak istiyordum.
Sarhoş olmuştum. Sıcak basmıştı klima yeterli gelmiyordu nefes almak için dışarı çıkmalıydım. Oda beni boğuyordu. Aşağı inip sahile doğru yürümeye başladım, yıldızlar ne kadar çoktu. Elimle uzansam tutacak gibiydim, kıyafetlerimle denize girdim. Yüzmek çok iyi gelmişti, sudan çıkmak istemiyordum. Tam kıyıda kumlara yattım, dalgalar ayaklarımı okşar gibiydi. Güldüm ayaklarım gıdıklanıyordu, yine gökyüzüne baktım. Ah yıldızlar o anda dilimin ucuna gelen şarkı bu geceye çok uygundu…
Benim gönlüm sarhoştur yıldızların altında.
Sevişmek ah ne hoştur yıldızların altında.
Mavi nur dan bir ırmak.
Gölge de bir salıncak.
Birde ikimiz kalsak yıldızların altında…
Beynimde söylediğim şarkıyı mırıldanmaya gittikçe daha yüksek sesle söylemeye başladım. Saçlarım kum olmuştu tekrar denize girdim fazla uzaklaşmak istemiyordum oldukça çakır keyif çıkarken düştüm. Takıldığım tümseğe söylenmeye başladım… “Bir sen kalmıştın bana çelme atmayan, hain kum yığını”
“Sana cevap veremez” yine oydu. Yine o…
“Versin vermesin ben onunla konuşuyorum, canımı acıttı”
“Onu görmeyen sensin, sarhoş olmuşsun”
“Sana ne canım içmek istedi, benim kimseye zararım yok”
“Zararın kendine”
“Beni rahat bırak. Ben senden vazgeçtim. İstediğin bu değil miydi? Niye her yerde karşıma sen çıkıyorsun”
“Yürüyecek halde değilsin yardım edeyim”
İyice yanına gittim, parmağımı göğsüne bastırdım…“Geri bas büyük adam, senin benim gibi küçüklerle işin olmaz”
“Saçmalıyorsun artık, ayakta zor duruyorsun” Birden ayaklarım yerden kesildi, korkuyla bağırdım… “Yere bırak beni”
“Rahat dur, çok kıpırdıyorsun, kollarını boynuma sar” Bu sözü ikiletmedim. Kollarımı boynuna doladım. Başımı boyun çukuruna gömdüm. Bu adam ne güzel kokuyordu, sıcacıktı. Başımı tekrar geriye attım. Yıldızlar gökyüzünde parlıyorlardı. Şarkı tekrar aklıma geldi… “Sevişmek ah ne hoştur yıldızların altındaaaaaaaaa”
“ Sus bağırma millet uyanacak”,
“Bana ne uyansınlar, hadi sende söyle sevişmek ah ne hoşşş” Bir anda dudaklarım örtülmüştü. Kısa sert bir öpücüktü. Başlamasıyla bitmesi bir olmuştu. Sesim kesildi gülmeye başladım. Benim gülmelerine dayanamamış olacak. O da gülmeye başladı. Ah ne güzel gülüyordu.
“Neden gülüyorsun”
Kıkırdadım “Hayatımın öpücüğünü aldım. Rüzgâr gibi geldi geçti. Bir şey anlamadım”, Kahkaha attı “Ellerim seninle dolu olduğundan. Susturmak için öpmek zorunda kaldım. Gerçek bir öpücük değildi”
“ Çok yazık, hadi beni yine öp”
“ Odana geldik, giriş kartın nerede”
“Denizde düşmediyse cebimde” Bir an sonra odamdaydım, beni yere bıraktı. Düşmemem için kolumdan tutuyordu… “ Ilık bir duş yapıp yat”
“Yok, uyumam lazım dünya dönüyor, dönüyor, dönüyor”
“Gel buraya yine çenen düştü. Her tarafın kum içinde rahatsız olursun, duş yapman gerek”
Kıyafetlerimle suyun altındaydım, bir eliyle beni tutup, bir eliyle üstümü çıkarmaya çalışıyordu…
“Acelen ne Çapkınnnn. Beni kötü emellerine alet mi edeceksin”
Kahkahayla güldü. “Derdim seni soyup. Kötü emellerime alet etmek değil. Bir an önce yatağa yatırmak”
“Hah bende bunu istiyorum işte” Nihayet soymuştu.” Sabrımı sınama Allah’ım “ diye mırıldandığını duydum, hemen bornoza sardı yatağa yatırdı. Kolundan yakaladım” Gitme Yalçın”
“Gitmeliyim çok sarhoşsun. Yarın pişman olacağın şeyler yapmanı istemiyorum. Hadi uyu ufaklık”
“Ben ufak değilim” Eliyle saçlarımı okşadı, “Bir gün, bir adamı çok seveceksin ve o adam. Seninle yıldızların altında sevişecek”
“O adam niye sen olmuyorsun. Ama artık olma vazgeçtim ben senden” Hiç sesini çıkarmadı. Gözlerim kendiliğinden kapandı. Alnımda dudaklarını hissettim, kendimden geçtim.
Sabah uyandığımda başım ağrıyordu, sürünerek banyoya gittim. Sonra babamı aradım aynı dediler, buradan gitme zamanım gelmişti. Kendi düştüğüm çukura kimseyi çekmeye hakkım yoktu. Aşağı indim iki gün sonra çıkışımın yapılmasını istedim. Tekrar odama çıktım artık onu görmek istemiyordum. Yüreğim sözümü dinlemiyor devamlı sızlıyordu. Kadersizliğime. Şanssızlığıma, hayatın adaletsizliğine ağladım. Gece yemeğe indim bir köşede çabucak yedim, dolaşmak için dışarı çıktım. Uzaktan onu gördüm karanlığa saklandım offff bir gün daha nasıl katlanacaktım. Yarın sabah gitmeliydim.
“İyi geceler sevimli müşterim, bu gece gelmedin seni merak ettim” barmenim gelmişti,
“Abicim seni gördüğüme çok sevindim, görmeden gitseydim çok üzülecektim”
“Daha uzun kalacaksın sanıyordum”
“Kalacaktım ama artık sıkıldım, dönmem gerek”
“Niye bekleyenin mi var”
“Hayatta kimsem yok abi, bir babam vardı uzun süredir komada”
“Çok üzüldüm, Allahtan umut kesilmez”
“Herkes öyle diyor, bende umudumu kesmemeye çalışıyorum, tükendim artık”
“İsyan etme küçük kız, gün doğmadan neler doğar”
“Sağ ol abi, isyan etmiyorum, benim çok nazımı çektin, Allaha emanet ol”
“Sende, ne zaman istersen gel, otelde kalmana bile gerek yok, benim hanım sana çok iyi arkadaş olur, telefon numaramı kaydet”
Odama çıktım, bavullarımı sabah toplar giderdim. Duşumu aldım yatağıma uzandım gözlerim kapanmak üzereydi, kapının vurulmasıyla kalktım. “Kapıyı aç Irmak, beni duyduğunu biliyorum”
“Git buradan” Kalbim çıkacak gibiydi, “Aç kapıyı diyorum” Bir gece tek bir gece, benim olsa. Anılarımda yaşatsam, onunla dolsam. Yarımdım bir bütün olsam. Elim kendiliğinden kapıya gitti, karşımdaydı tüm heybetiyle.
“Kazandın… SENİ ALMAYA, SENİN OLMAYA geldim” Kımıldamadan durdum. Kapıyı kapattı bir adımda yanıma gelip belime sarıldı. Dudaklarıma eğildi. İzin ister gibiydi. Elimi uzattım yanağını okşadım. Ona dokunmak o kadar güzel bir histi ki. Sanki ellerim karıncalandı. Bu teması beklemiş gibi dudaklarımdan öpmeye başladı. Deli gibi nefes almadan öpüyordu. Parmak uçlarımda yükseldim kollarımı sıkıca boynuna doladım. Kalçalarımdan kavradı yükseltti. Bir an sonra yataktaydık, etajerin üstündeki loş ışığı yaktı, utandım “Kapat”
“Seni görmek istiyorum. Bu güzel yüzünü, öpülesi dudaklarını Vücudunun her santimini görmek öpmek istiyorum. Beni istediğini söyle. Git dersen giderim. Bir an sonra istesen de gitmem”
“Seni çok istiyorum. Gitme Yalçın. Bir bilsen seni ne kadar uzun süredir istediğimi” sözler bitmişti. Tekrar dudaklarımdan öpmeye başladı. Hiç acele etmeden yudum yudum. Çok sevdiği bir şeyi tadar gibi. Üstümde ki geceliği tüm vücudumu öperek çıkarttı. Her şeyimle tüm çıplaklığımla önümdeydim “Ne kadar güzelsin” Hızlıca soyundu, teni tenime değdi. Bütün vücudum karıncalandı, artık zaman yoktu bu an vardı. Öpüşlerine şevkle cevap verdim. Dudaklarım, boynum, göğüslerim. Tüm vücudum onun elleriyle, dudaklarıyla yeniden şekillendi. Hayat buldu. O an geldiğinde, bir bütün olma anı geldiğinde Yalçın hazırlıklıydı.
Buna çok mutlu olmuştum. Tekrar beni öpmeye okşamaya başladı. Sertçe sahip oldu canım çok yanmıştı.
“Irmak sen, neden söylemedin”. Artık iş işten geçmişti kendimi onun tecrübesine bıraktım.
Kısa bir an yanımdan kalktı, hemen geldi beni kollarının arasına aldı. Kollarının arasına kıvrıldım, beni iyice kendine çekti. “Uyu canım, biraz uyu” saçlarımdan öptüğünü hissettim.
Sabaha karşı okşamalarıyla uyandım. Kısa sürede onun için hazırdım. Bu sefer çok daha zevkliydi. Her yerimi ayrı ayrı uyarıyordu. Sabah vücudumda tatlı ağrılarla kalktım, hafifçe gerindim gözlerimi açtım. Yalçın giyinmiş yatağın başında yüzünde güzel bir tebessümle duruyordu. Çarşafı üzerime çektim.“Utanma, çok güzelsin ve ben bu güzel vücudun her santimini biliyorum. Hadi kalk bu sabah dışarıda kahvaltı edelim, ikimizin de beslenmeye ihtiyacı var”
“Sen hemen gitmeyecekmisin?” şaşırmıştım…
“Seni bırakmaya niyetim yok”
“İkinci kez bir kadınla birlikte olduğunu görmedim. Her gece sarışınlar değişiyordu” Gülmeye başladı “Sen beni güldüren nadir insanlardan birisin, hatta tek kadınsın. Senin saçların kumral, sarı değil”
Çıplaklığıma aldırmadan yatağın üstünde kalktım boynuna sarıldım. Boyum ondan bile uzun olmuştu. Dudaklarına uzandım, dün gece beni öptüğü gibi öptüm. Göğüslerimi koca elleriyle avuçladı, ikisiyle de ayrı ayrı ilgilendi. Yeni öğrendiğim cinselliği tam anlamıyla yaşamaya duymaya çalışıyordum. Gömleğinin düğmelerini açmaya çalıştım. Elimi tuttu avucumun içini öptü, “Rahat dur cadı, yemeğimizi yiyelim, istediğini büyük bir zevkle vereceğim”
****