Cuma Geceleri Orman Açıktır. Peki Sen, Kime Kapılacaksın? Lina'nın hayatı, annesinin ölümüyle başlayan bir yalan üzerine kurulu. En yakın arkadaşı Mira ile birlikte sığındığı Sisli Geçit Kasabası, haritada unutulmuş, lanetle mühürlenmiş bir yer. Burada, insanlar sadece fısıldar ve her gece tam dokuzda kapılar kilitlenir. Çünkü herkes bilir: Her Cuma, orman bir can alır. Lina, bu karanlık sırrın tam ortasında, birbirine düşman ama ona karşı koyulamaz bir çekim duyan iki gençle tanışır: Ariel: Lanetli bir geçmişin umudu. O, dokunduğu her şeyi mahvedebileceğini iddia eden, ama Lina'yı korumak için her şeyi göze alan kişi. Kael: Yasak bir tutkunun karanlığı. O, Lina’yı gölgelerden izleyen, fısıltısıyla ruhunu çeken ve onu kaçınılmaz sona sürükleyen tehlikeli bir cazibe. Lina, büyükannesinden kalan malikânenin derinliklerinde, iki erkeği de birbirine bağlayan kadim bir kehanet ve Lanetin İlk Anahtarı'nı bulduğunda, basit bir aşk üçgeninde olmadığını anlar. O, ya kehaneti kıracak ya da onu başlatan gücü serbest bırakacaktır. Lina, ya kalbini Kael'in karanlığına teslim edecek... ya da Ariel'in lanetine sığınacaktır. Unutma: Sisli Geçit'te seçim yapmak, ölüm kalım meselesidir. Geri sayım başladı. Cuma yaklaşıyor.

Ela,kalabalığın ortasında sessizce kaybolan bir kadındı. Her gün biraz daha silindi; adını, sesini, hatta varlığını unuttu insanlar. O ise susarak büyüdü. Annesinin suskunluğunu omuzladı, kardeşlerinin yükünü sırtladı. Çocukluğunu terk etti, gençliğini hiç yaşayamadı. Ve sevdiği adam... en çok güvendiği yerden kesti nefesini. Ela aynalara küs bir kadındı. Her sabah gözlerine bakarken, içinde bir yerin eksildiğini hissetti. Ama anlatmadı. Çünkü ona hiç "Nasılsın?" diye soran olmadı. Sonra bir gün… Hayat, karşısına kelimelerle değil, suskunluğuyla anlayan bir adam çıkardı: *Baran.* O, Ela'nın kırıklarını toplamaya çalışmadı. Yalnızca yanında durdu. Ve ona şefkatin, sevginin sesi değil, varlığı olduğunu gösterdi. Baran, bir gün Ela'nın gözlerinin ta içine bakarak şöyle dedi: *"Küçüğüm… Kim olduğunu unutmuş olabilirsin. Ama ben seni hatırlıyorum. Güçlüydün. Güzeldin. Sevilmeye değer biriydin. Ve hâlâ öylesin.” Bu dünya sana fazla acımasız ama ben seninle Savaşırım. *Bana Kimse Sormadı*, yalnızlığı ezberlemiş bir kadının, yeniden sevilmeyi, güvenmeyi ve kendini affetmeyi öğrenişinin hikayesi. Yaralı kalpler için bir umut, vazgeçenler için sessiz bir çığlık

Anne ve babasına aşkla bağlanan ve sırf annesi gibi sevilmek istediği için hayati boyunca babası gibi birini arayan Umay kriterlerine uygun kişiyi bulacak miydi . Yoksa kendisine babası gibi yaklaşan her kişiye sırf babasına benzediği için şans mı verecekti ? Peki ya Bora onun hayatında nerede olacaktı ? Daha önce hiç bar denilen yere gitmeyen Umay bardaki karşılaştığı adama karşı daha önce hissetmediği duygulara kapilmisti ve bu durumdan aşırı derece de pişmanlık duyuyordu . Peki Boranın okuduğu okulda tekrardan öğretmen olarak karşına çıkması Umay'in hayatını nasıl etkileyecekti ? Her şeyden habersiz mahallesine yeni taşınan ve Boranın aksine çok kibar şen şakrak olan Selim Umay'a kendini fark ettirebilecek miydi . Yoksa sırf Umay'in babasına benzediği için mavi gözlü ve sarı saçlı olduğundan dolayı kendinden nefret mi edecekti ? Umay bu durumda ne yapacaktı . Karanliklarla dolu kendinden yaşça büyük ve olgun olan Bora ile mi hayatına devam edecekti ? Yoksa kendisini bir bebek hissettiren Selim ile hayatına devam mi edecekti . Bu üçlü aşk üçgeni sizi çok heyecanlandiracak. Umay'in kararını görmeye ve bu aşk üçgeninde kendinizi bulmaya ne dersiniz ?

Kendi halinde, hayatın zorluklarına göğüs germek için çabalayan,hayatta ki tek varlığı annesi ve çağlar olan onun için hayata tutunmaya çalışan güzel ve güçlü bir kız Elisa.. Sert ve umursamaz tavırlarıyla bilinen,bu güne kadar istediği her şeye ulaşan, arkadaşları haricinde kimseye eyvallah etmeyen Bora... Hayat onları birleştirecek miydi .Elisa inatçı ve dik başlılığından vazgeçip Bora'nın kanatları altına girmeye razı olacak mıydı? Bora kimseye eyvallah etmezken,Elisa'nın mavi gözlerinde boğulmaya razı olacak mıydı? Bu aşkın kazananı kim olacaktı ? Aşk ve ihtiras mı kazanacaktı? Yoksa kin ve gurur mu? Doludizgin aşklarını evleriniz de ağırlamaya hazır mısınız?

Hayatin zorlukları ile mücadele etmek zorunda kalan Arya ,genç gizemli ve soğuk işlerle uğraşan Aliye bir şans verecek miydi . Yoksa tesadüflerle karşılaştığı ve kendisine kötü davranan Batıyı mı tercih edecekti . Bu aşk üçgeninde kazanan kim olacaktı . Arya sapsarı saçları olan mavi gözlü 18 yaşında genç bir kızdır. Küçük yaşta olgunlaşmak zorunda kalan Arya hem annesini hem de babasını küçük yaşta kaybetmiştir . Akrabası da sahip çıkmayınca çeteye girmeye karar verir. Ailesinin cinayete gittiğinden suphelenmektedir . Ama çete de başına geleceklerden habersizdir . Artık onu daha da karışık şeyler bekliyordur . Ali bir çetenin baş lideridir . Ali 20 yaşında genç bir oğlandır. Soğuk ve karanlık işlerle uğraşan Ali aşırı derece de soğuk ve merhametsiz bir adamdır . Daha çok karanlık işlerle uğraşan Ali'nin kalbine merhamet tohumları eken kişi ise Aryadır. Ali Arya'nın kalbini kazanabilecek miydi ? Batı ise 23 yaşında olan herkesten nefret eden diğer çete lideridir . Buz gibi olan kalbi Arya sayesinde atacaktır. Bakalım bu aşk üçgeninde neler olacaktı ? Arya ailesinin katillerini bulabilecek miydi ?

Karan ve Alara'nın tanışma ve doludizgin aşk hikayelerini okumaya hazır mısınız ? Öyleyse sizi bu tarafa alalım . Kendini beğenmeyen kiloları ile başı dertte olan Alara ,ve ondaki güzelliklerin farkına varmasını sağlayan Karan'ın hikayesine hoş geldiniz .