#AşkNöbeti2025Tr
Bir mektupla başladı her şey...
Yanlış adrese verilen, yanlış bir zamanda açılan, ama asla yanlış bir kalbe düşmeyen mektupla.
*****
“Ben hazırım.” dedim.
“Görüyorum.” diye karşılık verdi. “Karşıma geç.”
Dediğini yaptım. Küçümser gibi gülümsedi. O an beni sinir edecek bir şey söyleyeceğini anladım.
“Sen şimdi dövüşmeyi bilmiyorsundur. Sana dövüşürken gerekli olacak kurallardan bahsedeyim. Birinci kural; gözlerini asla rakibinden ayır...” dediği anda elim ensesine gitti, hızla hamle yapıp onu ters taklaya zorladım. İkimiz de yere düştüğümüzde boğazını iki bacağımın arasına sıkıştırdım.
“İkinci kural; rakibini asla hafife alma.”
Kafasını salladı. Bacaklarımı serbest bırakmamla ayağa kalktım. Ali Asaf’a sırtımı döndüm. Ama bileğimden tuttu, beni sertçe kendine çekti.
“Üçüncü kural; rakibine asla sırtını dönme.” dedi.
Gülümseyerek karnına sert bir tekme attım. Yüzünü buruşturdu. Sonrası ise film şeridi gibiydi. Yumruklar, bloklar, çevik adımlar... Nefesimiz hızlandı, ter alnımdan süzüldü. Gözlerimiz kilitlenmişti, ikimiz de geri adım atmıyorduk. Bir asker arkadaşına beni işaret ederek “Bundan ben de istiyorum.” dediğinde Ali Asaf ona öyle bir baktı ki anında sustu. Ali Asaf ile göz göze geldiğimizde yüzünde nasıl iyi dövüştüğümü anlamaya çalışan bir ifade olduğunu gördüm. Sanırım zayıf olmamdan, dövüşmeyi bilmediğimi zannetmişti. Gülümsedim. Övünmek gibi olmasın ama dövüşte iyiyimdir. Abim ne olur ne olmaz diyerek bana sık sık askeri antrenman yaptırırdı. Dövüşmeyi ondan öğrenmiştim.
“Hamlelerin bana tanıdık geldi. Dövüşmeyi kimden öğrendin?” diye sordu.
“En iyisinden.” dedim. Arkamı dönüp uzaklaşmaya başladım.
“Antrenman bitmedi!” diye bağırdı.
Arkamı dönmeden omuz hizamdan Ali Asaf’a baktım. “Benim için bitti.”
Evlenmek üzere olan Merve nişanlısı Arda'nın onu üvey kardeşi Eslem ile aldatmasının şokunu atlatamadan babasının ölümü ile yüzleşmek zorunda kalır. Babasından kalan şirketin bakmaması için milyoner Polat Çeliker ile evlenmek zorundadır. Polat ile evlendikten sonra bazı şeylerin yoluna gireceğini düşünen Merve evlenmeyi kabul eder. Ancak durun hiç de sandığı gibi olmayacaktır.
" Ne istiyorsunuz benden." dedim öfkeli çıkan sesimle." Karım olmanı ve çocuğumu doğurmanı istiyorum Feza." dediğinde şaşırdım.Şaşırdım çünkü bunu söyleyen kişi hem benim patronum hem de yeraltı dünyası'nın korkulu rüyası Can Karanlı'dan başkası değildi.
" Sen de kimsin benim aracımda ne işin var senin ." dedi genç adam sinirle. Kim olduğunu bilmediği bu yabancının sessizliği sinirinin geçmesine hiç de yardımcı olmuyordu.
" Sana kimsin dedim cevap ver bana ." dedi bu defa yüksek sesle bağırarak. Karşısındaki kadını korkuttuğundan habersizdi. Genç kız korkuyla konuşmaya başladı ağlayarak.
" Lütfen sessiz ol peşimdekilerden kaçıyorum onlar gidene kadar arabada saklanmama izin ver."
Genç adam tam peşinde kimlerin olduğunu soracaktı ki onlara doğru gelen ayak seslerini duydu. Ve hiç düşünmeden yardım etmeye karar verdi karşısındaki genç kadına.
" Sakın sesini çıkarma şunu da üzerine kapat." dedi elindeki ceketi kadına uzatarak. Tam o sırada yanlarına birkaç adam geldi. Genç adam kadını görmesinler diye önüne geçmişti. İri cüssesi sayesinde kadını fark etmediler. İçlerinden biri konuşmaya başladı.
" Bu taraflarda koşan bir kadın gördün mü birader."
" Hayır görmedim." dedi genç adam.
" Sen buralarda yabancısın galiba ilk defa gördüm seni kimsin sen ."
" Doğru buralı değilim iş için geldim sorgulamanız bittiyse şimdi gitmem gerek." dedi sinirle zira o sorgulanmayı hiç sevmezdi. Kızın neden bunlardan kaçtığını anlamasa da onu vermeye hiç niyetli değildi. Karşısındaki adam da çok uzatmadı gitmesine izin verdi. Ancak bu yabancıdan süphelenmediği anlamına gelmezdi. Uzaklaşan arabanın plakasını aldı nedensizce.İçinden bir ses bu yabancıyla tekrar karşılaşacaklarını söylüyordu ve o asla yanılmazdı. Kader ağlarını çoktan örmüştü iki genç için, sadece farkında değildi kimse. Fark ettiklerindeyse kalpleri çoktan filizlenmeye başlamış olacaktı. Yeterince uzaklaştıklarına karar veren genç adam kıza çıkmasını söyledi ve konuşmaya başladı.
" Kim bu adamlar senden ne istiyorlar."
Genç kız sustu konuşmadı ne diyebilirdi ki. Kızın konuşmayacağını anlayan genç adam bu sefer adını sordu.
" Berivan."
"Benimki de Polat. Şimdi söyle bakalım seni nereye bırakayım. "
Birşey söyleyemedi Berivan .Kaçarken bunu hiç düşünmemişti.
" Ben bilmiyorum. Kaçarken bunu düşünmedim. " dedi doğruyu söyleyerek.
Polat bu duruma şaşırdı kaçarken bunu düşünmediğine göre başına kötü şeyler gelmiş olmalı dedi kendi kendine. Sonra karar verdi bu kızı yolun ortasında bırakmazdı. Ona öğretilen herşeye tersti,zaten adamlığına da yakışmazdı. Yanında götürmeye karar verdi.
"O zaman benimle gel memlekete gidiyorum sakince oturur konuşuruz merak etme benden sana zarar gelmez başına ne geldiyse bunun bir çaresini buluruz."
" Olmaz benim yüzümden başınız belaya girebilir siz beni uygun bir yerde bırakın gerisini ben halletmeye çalışırım." dedi panikle. Karşısındaki adama nasıl güvenebilirdi ki. Ona yardım etmişti ama güvenmesi için yeterli değildi. Yalan da söylememişti ona yardım eden bu adamın başını gerçekten belaya sokmak istemiyordu. Polat bu duruma sinirlendi. Bu kız nasıl olur da umarsızca konuşurdu.
"Sonra ne yapacaksın peki. Yanında paran var mı, ya da güvenebileceğin biri."
"Yok." dedi berivan kimsesizliğine lanet ederek.
" O zaman seni bırakmam hem merak etme gideceğimiz yerde ailemle birlikte yaşıyorum."
Ailesiyle yaşadığını duyunca biraz olsun rahatladı berivan zira bu adamla aynı evde yalnız kalmak istemiyordu.
"Nereye gidiyoruz peki."
"Trabzona." dedi genç adam.
Berivan bu duruma şaşırdı adamın konuşması hiç Trabzonlu gibi değildi. Çok güzel İstanbul aksânı vardı bu yüzden İstanbullu olduğunu düşünmüştü.